1934 yılında, Türkiye'de sadece Trakya bölgesinde yaşayan 45 bin Yahudi, yaşadığı Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Çanakkale, Lüleburgaz gibi bölgeleri, 13 gün süren olayların ardından, kısa bir süre içinde terk etmişti.
Yaşanan Trakya olayları, Yahudilere karşı nefret söylemleri içeren makalelerin yayınlanmasının ardından galeyana gelen halkın, Yahudilerin işyerlerine, evlerine saldırmasıydı. Olaylarda, Yahudilere ait evler ve mağazalar yağmalanmış, kadınlara tecavüz edilmiş ve bir de haham öldürülmüştü.
O dönemde Almanya’da yükselen Nazi ideolojisinin etkilerinin, ayrıca Türkiye'nin o dönemdeki azınlık politikalarının şüphesiz olaylarda etkisi büyüktür.
Trakya Pogromu, Türkiye'nin yakın tarihinde, Yahudilerin yaşamış olduğu acı bir olay ve birçok hüzünlü hayat hikayesi içerir. Evini, ailesini kaybedenlerin, tecavüze uğrayanların, korkusundan inançlarını değiştirenlerin acı hikayelerinin bütünüdür.
Trakya Pogromu'nu ilk öğrendiğimde, kendime şu soruyu sorduğumu hatırlıyorum: Bugün, tekrar Trakya Pogromu yaşanır mı? İstanbul'da yaşayan Yahudilerin evlerine, işyerlerine toplu bir saldırı olur mu? Aklıma gelen ilk cevap şu olmuştu: Yok canım, olmaz heralde.
‘Peki bugün bu soruyu tekrar sorsam kendime’ diye düşünüyorum.
O gün, yükselen Nazi ideolojisi ile genel bir Yahudi nefreti oluşmuştu Türkiye'de. Peki bugün durum ne? Türkiye'nin, İsrail'i gündeme getirdiği her an Yahudi nefreti zirve yapıyor.
O dönemde olaylar öncesinde iktidar antisemitizmle ilgili, “Türkiye'de kesinlikle antisemitizm yoktur” yönünde açıklamalar yapıyordu. Ya bugün? Açıklamalar aynı yönde, “Türkiye'de kesinlikle antisemitism yoktur” deniliyor.
O gün, Yahudi nefreti üzerine birçok makaleler yazılmıştı. Bugünkü durum ise çok daha vahim?
Günlük olarak okunan birçok gazetede antisemitizm içerikli yazılar, satılsın diye markette ön raflara konulan ürünler gibi, ön sayfalarda yer alıyor. Antisemit içerikli kitaplar, en bilinen kitapçılarda, peynir ekmek gibi gidiyor. Üstelik, bugün bilgiye en kolay ulaşım yolu olan internette, ‘Yahudi nefreti’ makalelerde, bloglarda, yorumlarda en gözde içeriklerden biri.
Wikipedia'da, 'Türkiye'de antisemitizm' başlığı altında, Türk toplumunun Yahudilere karşı olan ruh hali şu şekilde aktarılıyor: “2007 ila 2009 yılları arasında yapılan anketlerde Türk toplumunda yüksek derece zenofobi olduğu ortaya çıkmıştır. Yüzde 64 Türk, Yahudi komşu istemezken yüzde 76'sının Yahudilere karşı olumsuz görüşleri var; Yahudilere karşı olumlu görüşlere sahip olanların oranı ise yüzde 7.”
Gerçek şu ki; İsrail'in gündeme taşındığı dönemlerde, grup halinde, Neve Şalom Sinagoguna yürüyüş yapıldığı, kapısına nefret taşlarının atıldığı günleri yaşadık.
Bir arkadaşım otomobilini, Maslak’ta sürekli gittiği bir tamirciye götürüyor. Tamirci ile sohbete başlıyorlar. Tamirci, konuyu zenginlere – fakirlere, ardından Yahudilere getiriyor ve şöyle diyor: “Bak şu karşıdaki lüks binaları görüyor musun? O binalarda birçok Yahudi yaşıyor. İsimlerini değiştirip aramıza sızıyorlar. Kim olduklarını bilsem, elime silahı alırım, arkadaşları da toplayıp hepsini tararım.”
Bu olayı ‘talihsizlik’ olarak mı değerlendirmem lazım, yoksa Türkiye'de antisemitizmin ne kadar tehlikeli boyuta geldiğinin bir göstergesi olarak mı?
Sonra, 'zaten' diye düşünüyorum, “Bu korku yüzünden de Türkiye'de her geçen gün Yahudi toplumunun nüfusu biraz daha düşmüyor mu?”
Bu düşüncelerin ardından, “Bugün, tekrar Trakya Pogromu yaşanır mı?” diye sormak istemiyorum kendime artık.
Onun yerine şöyle bir dilekte bulunuyorum içimden: Umarım, bir gün Türkiye’de antisemitizmin varlığı açıkça kabul edilir ve antisemitizme karşı sert önlemler uygulamaya konur. Hatta belki bir gün, birçok ülkede olduğu gibi Türkiyede'de, Holokost inkarı suç sayılır.