Okurdan

Toplum
1 Aralık 2021 Çarşamba

“Sayın Artun Dayıoğlu,

Önce kendimi tanıtayım… Boğaziçi üniversitesi mühendislik eğitiminin üzerine MBA mezunu, her zaman sosyal adalete inanmış, evde babadan beri Cumhuriyet okuyan, Müslüman bir kadınla evli, oyunu CHP’ye veren ancak sizin dini ayırım yaparak gayrimüslim diye adlandırdığınız bir Yahudi Türkü ve vatandaşıyım…

Yazınıza iki şekilde cevap vermek istiyorum... Önce çemberi daraltarak sadece Yahudilerin bu topraklardaki macerasına değineceğim…

1492’de İspanya’dan kovulup tüm Batı’da da ölümle tehdit edilirken Osmanlı sultanının kucak açmasıyla geldiler. Kaderleri Türk Müslümanlarla bir oldu. 1600’lere kadar devletle beraber yükseldiler. Birçok yenilik getirdiler. Hatta getirdikleri matbaa o günlerden beri kullanılıp 1727 İbrahim Müteferrika’yı beklemeseydi millet cahillikte 200 sene geri kalmazdı Batı’dan… Daha sonra Osmanlı ile birlikte cehaletin karanlığına düründüler...

19. yüzyılda Yahudilerin çoğu birçok açıdan geri bir toplumdu, ta ki Alliance Israelite Okulları açılana kadar…

1913’te Trakya’da Müslümanlarla birlikte Bulgarlardan çok eziyet gördüler. Ahmet İzzet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Edirne’ye girince Müslümanlarla beraber bayram yaptılar.

1915’te Çanakkale’de beraber savaşıp birçok ölü verdiler. Maalesef bu toplumun önemli bir kısmı Müslüman olmadıkları için onlara şehit demiyor. Ne yazık…

1918-22’de Ege’de Yunan eziyetine Müslümanlarla birlikte katlandılar…

1923’te Yahudilerin hahambaşı, İnönü’nün yanında danışman olarak Lozan Müzakerelerine katıldı.

Ve geldik Cumhuriyete...

1924’te devletteki işlerinden atıldılar ve şehri terk etmeleri izne bağlandı.

1927’de Elza Niyego olayı yaşandı, 1934’te korku ve tehditle Trakya’dan sürüldüler.

1938’de Atatürk öldüğü zaman Yahudi geleneklerine uygun olarak, aileden biri vefat edince na’şının ardından ceketlerinin düğmelerini kopartıp yollara attılar.

1942’de faşist ırkçı hava Türkiye’de de esti maalesef…

Önce 20 sınıf olarak güya askerlik için toplandılar ve sonra meşhur Varlık Vergisinden en büyük tokadı yediler.

1955’te 6-7 Eylül olaylarında, sonradan bir devlet komplosu olduğu ortaya çıkan, hiç bir suçları olmamasına rağmen yağma ve tecavüze uğradılar.

 Şimdi sizden elinizi vicdanınıza koyarak cevap vermenizi istiyorum.

Her zaman devletin yanında olmuş bu topluluk Kemal Bey’in haklı olarak söylediği bir özrü hak etmiyor mu?... Sırf dinleri farklı diye bu yapılanları reva mı görüyorsunuz?

Şimdi özellikle Varlık Vergisine gelelim…

Tahmin ediyorum ki verilerinizi çok yaşlı, zamanında yazdığı ve bir tür güya günah çıkarma olan, Cahit Kayra’nın kitabından aldınız. Kusura bakmayın ama bu bilgiler net bir şekilde defterdar Faik Ökte tarafından zamanında verilmişti. Ayrıca Saraçoğlu açıkça vergi hakkında amacın -onun deyimiyle- yabancıları ortadan kaldırmak olduğunu söylemişti.

Hangi yabancılar Artun Bey? Ben Türk anayasasında dini menşeili bir ayrım olduğunu bilmiyorum. Nasıl bir laikliktir bu? Bir devlet kendi vatandaşlarını nasıl bu şekilde ayırabilir?

Atatürk “Ne mutlu Türküm diyene” derken dini düşünmemişti. Bu maalesef Cumhuriyeti kurarken mecburen ihtiyacı olduğu İttihat ve Terakki zihniyetiydi.

Gelelim tekrar Cahit Kayra ve benzerlerinin kullandıkları rakamlara… İki önemli yanıltmaca var:

1-     Dönmelerin vergileri Müslümanlara aitmiş gibi gösteriliyor,

2-     Devlet kurumlarının vergileri de aynı şekilde…

Artun Bey, bu bir fıkır teatisi değildir. “Siz öyle, ben böyle düşünüyorum” diyemeyiz. Rakamlar tekdir, kendimizi kandırmayalım lütfen…

Kemal Bey bugüne kadar halı altına süpürülmüş bir acıya bir damla merhem sürmek istedi. Vicdanı olan herkesin ve özellikle sizin gibi bir akademisyenin görevi destek olmaktır.

Lütfen Artun Bey, bu memleketimizde her alanda yapılmazsa, bu kısır döngü devam eder maalesef.

Saygılarımla

Robi Ebeoğlu

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün