“Para, maddi bir gerçeklik değil, psikolojik bir yapıdır. Güven, her türlü paranın basıldığı hammaddedir.” Peki neden başarılı oluyor? Yuval Noah Harari
Harari bunları yazarak, her an gündemde olan ekonomi ve para için sizce neleri öngördü?
Mutlak olan şu ki para gitgide insanın güven konusu ile birlikte yol almaya devam ediyor. Bazı soruları artık bilgisayar ve Google amcaya soruyor, onlara güveniyorsak; para da sanki bağımsızlığın imzası ve güven veren bir yoldaş oluvermiş bile. Peki, o zaman kendime yıllardır sorduğum bu soruyu yine tekrarlıyorum: İnsanlığın gitgide daha büyük ‘güven’ kaynağı olan para, bizleri daha mutlu kılıyor mu?
2022’ye doğru ilerlediğimiz, her şeyin hızla değişim yaşadığı bu günlerde, para ve madde, manevi değerler yoksa insana huzur, tatmin duygusu ve böylece net mutluluk vereceğine hâlâ inanmayanlardanım..
Tekrar Harari’ye dönersek…
Bölüm 10 – Sapiens, İnsanlığın Kısa Tarihi'nde Harari şunları yazıyor:
“Tarihte, paranın ilk versiyonları yaratıldığında insanlar, parayla ilgili bu tür bir güvene sahip değildi. Dolayısıyla, gerçek değeri olan şeyleri ‘para’ olarak tanımlamak gerekiyordu. Tarihin bilinen ilk parası olan Sümer arpa parası buna iyi bir örnektir. Arpa parası, MÖ 3000 yıllarında Sümer'de, yazının ortaya çıktığı aynı yer ve zamanda ve aynı koşullar altında ortaya çıktı.
Yazı, yoğunlaşan idari faaliyetlerin ihtiyaçlarına cevap vermek için geliştiyse, arpa parası da yoğunlaşan ekonomik faaliyetlerin ihtiyaçlarına cevap vermek için gelişti.
Arpa parası basitçe arpaydı… Diğer tüm mal ve hizmetleri değerlendirmek, değiş tokuş etmek için evrensel bir ölçü olarak kullanılan sabit miktarda arpa tanesi… En yaygın ölçüm, kabaca bir litreye eşdeğer olan sila (para birimi yaklaşık bir litreye denk gelen arpa miktarını ölçmeye yarayan kap) idi. Her biri bir sila içerebilen standartlaştırılmış kâseler... İnsanların bir şey alıp satması gerektiği zaman ölçü buna göre yapılır, maaşlar da sila arpa olarak belirlenir ve ödenirdi.
Arpanın özünde bir değeri olmasına rağmen, insanların onu başka bir araç olarak değil de para olarak kullanmaya ikna etmek kolay olmadı. Yine de, ilk para türü olarak arpaya güven oluşturmak biraz daha kolaydı, çünkü arpanın özünde biyolojik bir değer var; insanlar onu yiyebilir. Öte yandan arpanın depolanması ve taşınması da zordu. Para tarihindeki gerçek atılım, insanların doğal değeri olmayan, ancak depolanması ve taşınması daha kolay olan paraya güven duymasıyla gerçekleşti. Bu tür para, eski Mezopotamya'da MÖ üçüncü binyılın ortasında ortaya çıktı. Bu gümüş şekeldi. Gümüş şekel bir madeni para değil, 8,33 gram gümüştü. Eski Ahit'teki çoğu parasal terim de madeni para yerine gümüş olarak verilmiştir. Arpa silasından farklı olarak, gümüş şekelin doğal bir değeri yoktu. Gümüşü yiyemez, içemez veya giyinemezsiniz. Değerleri ise tamamen kültüreldir. Gümüşü, herhangi bir şey için kullanıldıklarında, takı, taç ve diğer statü sembollerine, belirli bir kültürün üyelerinin yüksek sosyal statüyle özdeşleştirdiği lüks mallar da kullandılar.
Bugün ise, çoğu para sadece elektronik veri. Tüm paranın yüzde 90'ından fazlası yalnızca bilgisayar sunucularında bulunuyor. Çoğu ticari işlem, herhangi bir fiziksel nakit değişimi olmaksızın elektronik verilerin bir bilgisayar dosyasından diğerine taşınmasıyla gerçekleştirilir. İnsanlar elektronik veri karşılığında mal ve hizmet ticareti yapmaya istekli oldukları sürece, bu parlak madeni paralardan ve net banknotlardan bile daha iyidir - daha hafif, daha az hacimli ve takip edilmesi daha kolaydır.
Binlerce yıldır filozoflar, düşünürler ve peygamberler parayı kirletti ve onu tüm kötülüklerin kökü olarak adlandırdılar. Olursa olsun, para aynı zamanda insan toleransının zirvesidir. Para, dilden, eyalet yasalarından, kültürel kodlardan, dini inançlardan ve sosyal alışkanlıklardan daha açık fikirlidir. Para, insanlar tarafından yaratılan ve neredeyse tüm kültürel boşlukları kapatabilen ve din, cinsiyet, ırk, yaş veya cinsel yönelim temelinde ayrımcılık yapmayan tek güven sistemidir. Para sayesinde, birbirini tanımayan ve birbirine güvenmeyen insanlar bile etkin bir şekilde iş birliği yapabilirler.”
Harari’nin bu yazdıkları birçok şeyi düşünmeme, sorgulamama sebep oldu.
Bilindiği gibi Harari, gelişen teknoloji ve gitgide paranın materyal bir güç haline dönüşen dünyasında, her yıl neredeyse iki ay, Hindistan’da meditasyona gidiyor. Bu sayede kim olduğunu ve yazı yazma gücünü de sessiz vipassana medidasyonu sayesinde olduğunu paylaşır.
Meditasyon da bir anlamda (carne) veya madde olan et bedenimizle, zihin arasındaki manevi ve içsel iletişimimiz. Bir de, meditasyon ‘derin düşünme’ anlamına gelen bir terim olup, sözlüklerde, “kişinin iç huzuru, sükûnet, değişik şuur halleri elde etmesine ve öz varlığına ulaşmasına olanak veren, zihnini denetleme teknikleri” denilebilir.
Bu bilgilerden ve nedenlerden dolayı yazıyı biraz daha fazla incelediğimde Harari’nin basit olduğu için paranın birleştirici bir küresel fikir kadar güçlü olduğunu anlatmaya çalıştığını kavradım.
“Paranın değerine duyulan evrensel güven, çeşitli ve farklı insan kültürlerinin birleşik bir ekonomik alana dönüşmesini sağladı. Bununla birlikte para, tüm insanlığı bir şeyin değerli olduğu konusunda hemfikir olmaya ikna eder” diyen Harari'ye göre bu, kitlesel iş birliğini de kolaylaştırır. Misal olarak ülkeler, savaşlar yerine dünya sağlığı için uluslararası bir yatırım yaparsa, bunun sonunda herkes için hayırlı gelen sonuçlar alınacaktır. İnsanların dayanışmasını, birliğine ve bilginin paylaşılmasının gerektiğini savunan Harari aslında parayı mükemmel bir araç olarak görmüş.
Pandemi yeni başladığı zaman Harari, "Mevcut küresel krizde en büyük düşmanımız koronavirüs değil, insanlığın içinde yatan hırs ve açgözlülük gibi yıkıcı duygulardır” demişti. “Bu virüs salgına karşı evrensel dayanışma ve cömertlikle tepki verirsek, sadece virusü kolayca yenmekle kalmaz, aynı zamanda bu krizden her zamankinden daha güçlü olarak çıkabiliriz. Küresel dayanışma ruhu içinde, bu zor zamanlarda tüm insanları, işbirliği yapmaya ve her birimizi, birbirimize yardım etmeye çağırıyoruz" diyerek Dünya Sağlık Örgütüne bir miyon dolarlık bir bağış yapmış; dünyayı bu dayanışmaya katılmaya çağırmıştı.
Işıklar ve mucizeler bayramı Hanuka Bayramını kutladığımız sekiz gün boyunca, hanukiya’da baş görevi bulunan bir mumun diğer mumları nasıl yakabileceğini de görüyoruz. Bu lider mum şamaş’tır. Şamaş, şems güneş, kökünden geldiği gibi bize bu ışığın birliktelikle karanlıktan aydınlığa, daha kocaman bir ışığa erişebileceğimizi de simgeler.
Sadaka, yardım, bağış da bizde olanı, olmayanlarla paylaşıp, aldığımızın bir kısmını vererek maddi ve manevi duygularla yardımlaşma değil midir?
Eğer para bu evrensel boyutlara hitap edip, biz olmamıza, sadece maddi değil manevi olarak gelişmemize yardım ediyorsa ne mutlu bize…