´Trompeti büyülü çalan sanatçı´ lakabıyla anılan, on yıldan daha uzun bir süre Edirne Belediye Bandosunda çalan Mişel Ovadya´nın anılarını kendisinden dinleme fırsatı buldum.
Önce sizi tanıyabilir miyiz?
83 yaşındayım. Edirne’de doğdum. Uzun yıllar Edirne’de yaşadıktan sonra İstanbul’a geldik. 1964’te evlendim. Eşimin büyükannesi Edirne’de komşumuzdu. Torunu yani eşim İstanbul’da yaşardı. İş yerim Edirne’de olduğu için müstakbel eşim Edirne’ye geldi ve evlendikten sonra uzun yıllar orada yaşadık.
Edirne Belediye Bandosu hakkında bilgi verir misiniz? Siz bandoya ne zaman katıldınız?
Edirne Belediye Bandosu, 1950 yılında kuruldu. Besteci ve müzisyen Mehmet Emin Yalgın tarafından, 11 kişilik müzisyen kadrosuyla belediyenin bünyesinde hizmet vermeye başladı.
Küçüklüğümden beri trompet çalmayı çok severdim. Çok iyi hatırlıyorum; babam bana 935 liraya bir trompet satın almıştı. 17 yaşındayken beni Belediye Bandosuna aldılar. Hatta, bana ‘trompeti büyülü çalan sanatçı’ lakabını takmışlardı. On yılı aşkın bir süre Belediye Bandosunda trompet çaldım. Merasimlerde, milli bayramlarda, cumartesi günleri İstiklal Marşı söylenirken çalardık.
Trompet çaldığınız için, askerliğinizi kolay yaptığınızı söylüyorsunuz? Biraz askerlik yıllarınızdan bahseder misiniz?
1955 yılında, 17 yaşındayken beş arkadaşla Edirne Belediye Bandosunda amatör olarak çalmaya başladık. Bando Şefi Mehmet Emin Yalgın bana nota okumasını ve yazmasını öğretti. Askerliğimi Adapazarı’nda yaptım. Askere gittiğimde yarbay bizi karşıladı. Bana ‘Ne çalarsın?’ diye sordu; ‘Trompet çalarım’ dedim. Şansıma, o sırada askeri bando meşk yapıyordu, müsabaka marşı çalıyorlardı. Komutan bana bir trompet verdi. Ben de müsabaka marşını çalmaya başladım. Yarbay ‘Bize bir altın geldi’ dedi. Ben de diğerlerine eşlik ettim. Komutan bana çavuş olmamı teklif etti. Boru takımındaki askerlere ders vermeye başladım. Trompette daha ustalaşmaya başlamıştım. Merasimlere gitmeye başladık. Cuma akşamüstü bayrağı ben yukarı çekiyordum, pazar günleri indiriyordum. Bu sayede askerliğimi bey gibi yaptım. Askeriyede balolar olurdu, orada da çalardım. O zaman moda olan yabancı şarkıları da çalardım: Portofino, Estorya de un Amore, Besame Muncho, Prefida, Ventikuatro Mil Abaçi, Mambo İtalyano. Oyun havalarını da çalardım, ‘Kadriyeme Ben Yandım’ gibi. Müziği çok sevdiğim için çalarken çok keyif alırdım.
Başka yerlerde de müzik çalışmalarınız oldu mu?
İstanbul’da çeşitli korolarda trompet çaldım; örneğin Sultani Korosu. Şefi Mehmet Özkaya idi. Kendisi radyoda şarkı söylerdi. Üniversitede hocalık yapan Şef Hamdi Demirci’nin korosunda çaldım. Şimdi yaz kış Büyükada’da yaşıyoruz. Büyükada Şehir Kültür Derneğinin korosunda şarkı söylüyorum. Şefimiz Mithat Yılmaz Er. Büyükada Anadolu Kulübünde konserler verdik.
Geçtiğimiz haftalarda ailenizle doğduğunuz ve uzun yıllarınızın geçtiği Edirne’ye gittiniz. Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan sizi çok duygulandıran bir sürpriz hazırladı. Bu sürprizi ve duygularınızı anlatır mısınız?
Edirne’ye geldiğimizde Başkan Gürkan beni makamına davet etti. Kendisiyle sohbet ettik, eski günleri andık. Ziyaret sonrasında bana Belediye Bandosu’nun kıyafetini giydirerek bahçeye inmemizi teklif etti. Bina çıkışında, bir anda karşımda Edirne Belediye Bandosu’nu görünce çok duygulandım. Bandodan özlediğim şarkıları, marşları çalmalarını rica ettim. Tabii ben de aralarında yer alıp, onlara eşlik ettim. Benim için unutulmaz bir anı oldu. Sonrasında, Edirne Belediyesi’nde eşimle nikâhımızı tazelettiler. Tabii tahmin edersiniz, eşim ve ben o sırada duygu dolu anlar yaşadık.
Edirne kökenli ve uzun yıllar bu kentte yaşayan Yahudi toplumunun bir hemşerisi olduğumu belirten Belediye Başkanı Gürkan basına da “Yıllar sonra kadim dostumuz Mişel Ovadya’yı belediyemizde ağırlamaktan onur duyduk. Onun sıcacık kalbi, samimi sohbeti bizi derinden etkiledi. İyi ki geldi Mişel Ovadya. Kendisine sağlıklı uzun ömürler diliyorum” dedi.