Yeni yıllı karşılamak için hazır mısınız? Yoksa eski heyecanı hissetmiyor musunuz? Bu yıl sanki herkeste bir bezginlik, gelecek yıldan umutsuzluk var. Bu yazıda biraz, kendi yılbaşı makyajımızdan önce şehrin yılbaşı makyajından bahsetmek istedim.
Şehrin yılbaşı makyajı ne mi? Bizim Türkiye’ye has olarak, 25 Aralık’ta kutlanan Noel bayramının süsleri ve gelenekleriyle, kasım ayının dördüncü perşembesi kutlanan, Şükran Günü’nün yemeklerini birleştirip kendimize yarattığımız Yeni Yıl döneminde, yapılan etkinlikler, süslemeler, hatta bazı kafelerin hazırladığı özel menüler... Şehri farklı gösteren, görünümünü değiştiren, renk veren, canlılık veren her şeyden bahsediyorum.
Mesela bu sene sokaklarda, belediyelerin astığı ışıkları göremedim ben, alışveriş merkezlerinde - koca çam ağaçları ve her yerden sarkan kar tanesi figürleri, Noel Babalar, geyikler yerine - küçük bir alanda birkaç figürden ibaretti süslemeler. Mağaza vitrinlerinde kasım ayının ortası parlamaya başlayan yılbaşı kıyafetleri aralık ayının son iki haftasına girdiğimizde vitrinlere çıkmaya başladı. Hatta pek çok ev bile ışıklarını asmamış sanki bu sene.
Bir de ‘Christmas Market’ler var; bizim deyişimizle yeni yıl pazarları. Bu pazarlar Avrupa’da öyle meşhur ki, insanlar sadece bu pazarları bile görmeye dünyanın her yerinden gidebiliyor. Çoğuna giriş ücretsiz olup sadece görsellikleriyle bile izlemeye değer yerler.
Bu yıl İstanbul’da da bir tane büyük Yeni Yıl Pazarı kuruldu. Büyükçe bir pazar, Avrupa’dakileri aratmayacak bir pazar. Avrupa’dan en büyük farkı içeri giriş için bilet alınması gerekiyor olmasıydı. Yani içerde alışveriş yapabilmek için para ödenmesi gerekiyordu. Ya da şöyle diyelim alışveriş merkezine girerken para ödememiz gerekiyor olması gibi. Ya da tek farkının bu olduğunu sandık belki de. Metrekare başına en az beş insanın düştüğü, dışarı çıkarsanız tekrar girişin yasak olduğu ama içeri tuvalet bile konulmamış olan, bitiş saatinin bilet üzerine yazılmadığı, hatta konumun bile, bilette yazandan farklı olduğu bir yeni yıl pazarı. Avrupa’da ki gözümüzü okşayan benzerleri yerine, okul aile kermeslerinden hallice stantlar, mesafesi ayarlanamadığı için birbirine giren müzikler ve oluşan ses karmaşası, yemek yemek için olmayan oturma alanları ve kalabalıktan dolayı, ayakta yeseniz dahi, çarpan bir kolun yemeği üstünüze boca etme garantili olduğu ortam, kuyruklar ve var olmayan tabelalar yüzünden parasını ödeyerek, alabilmek için saatler harcanan şaraplar, biralar. Eee bir de para verdik etkinlik alanı yok mu dediğinizde, anca önünüze çıkan markalı bir - iki içerik. Yani highlighter süreceğim parlayacağım diye, iyice belirgenleşmiş gözenekler, eyeliner ile çekik göz yapacağım diye düşük gösterilmiş göz kapakları, yanlış yere sürülen allıktan canlı değil, sarkık ve yaşlı görünen yanaklar gibi bir şey de diyebiliriz.
Yani evet bu sene İstanbul’da bir şeyler eksik sanki, insanlar sıkkın, şehir sıkkın. Tek ümit vaat eden, makyajın parıltı kısmı da bir avuç para göz tarafından harcanmış görünüyor. Hani ah vah gidemedim edemedim diye üzülen güruhtansanız kendinizi şanslı sayabilir ve evde elinize fırçayı alıp, şehrin bu yıl eksik kalan makyajı yerine, geçen seneki yılbaşı makyajı önerilerime göz atıp, bu yıl kendiniz için beğendiğiniz bir tekniği uygulayabilirsiniz.
İlk defa umutsuz girdiğimiz bu yılın, şehrimize, ülkemize, dünyamıza umut getirmesi dileğiyle, hepinize iyi yıllar.
https://www.salom.com.tr/haber-116953-evdeyiz_diye_makyaj_yapmayacak_degiliz.html