Süper Lig´de sezonun ilk yarısı geride kaldı. Üç büyüklerin müşterek bir zaman diliminde belki de ilk kez bu kadar puan kaybı yaşadığı bir yarı sezonu tamamladık. Trabzonspor, en çok puan toplayan takım olarak 19 hafta sonunda ilk sırayı alırken, Konyaspor ve Başakşehir lideri yakından takip eden ekipler oldu. Ligin ilk yarısını geride bırakmışken, en çok konuştuğumuz takımlar bu süreçte neleri ıskaladı, neleri doğru yaptı; gelin bir hatırlayalım…
Trabzonspor her ne kadar şampiyonluğa çok yakın görünse de ligin ilk yarısında Fenerbahçe de Bordo-Mavililer kadar çok konuşuldu. Teknik direktör tercihinin Vitor Pereira olması nedeniyle futbol otoritelerinin yoğun eleştirilerine hedef olan Sarı-Lacivertli kulüp yönetimi, bu seçimi dolayısıyla neredeyse her maç sonunda sorgulandı. Portekizli Teknik Adam’ın kadro ve sahaya diziliş tercihleri, futbol tartışma ortamlarının ‘meze’si olurken, Pereira’nın Fenerbahçe’deki ikinci dönemi sadece 17 hafta sürdü. Bu manada değerlendirecek olursak, Fenerbahçe adına sezonun ıskası; geçtiğimiz sezonun sonunda takımın başında bulunan Emre Belözoğlu ile yolların ayrılmasıydı. Teknik adamlık kariyerini şimdilerde Başakşehir’de sürdüren Belözoğlu, Turuncu-Lacivertli ekibin başında çıktığı 11 maçta yenilgi yüzü görmedi, çalıştırıcılık kariyerinde 15 galibiyete en hızlı ulaşan teknik direktör olarak da Türk futbol tarihine geçti. Fenerbahçe adına sezonun ilk yarısındaki en büyük kazanç ise Ferdi Kadıoğlu oldu. Hollanda doğumlu genç kanat oyuncusu, Pereira’nın kısa süreli Fenerbahçe teknik adamlığında parlattığı en büyük cevher oldu. Öyle ki, daha öncesinde sadece hücum özellikleriyle öne çıkan 22 yaşındaki futbolcu, gerektiğinde sağ bek, sol bek, sağ açık ve de sol açık oynayarak çok farklı pozisyonlarda sergileyebileceği meziyetlerini ortaya döktü.
Gustavo Assunçao
Galatasaray da sezonun ilk bölümünü hayâl kırıklığıyla geçirdi. Takım her ne kadar UEFA Avrupa Ligi’nde son 16 bileti almış olsa da Süper Lig’de bir türlü yakalanamayan ritim, haftalar süren galibiyet özlemi, Teknik Direktör Fatih Terim’in aldığı altı maçlık ceza, hakem kararları nedeniyle yönetimin mütemadiyen Türkiye Futbol Federasyonu hakkında açıklamalarda bulunması derken kaotik bir devre geride kaldı. Ne var ki bana kalırsa Galatasaray adına sezonun ıskası, Gustavo Assunçao oldu. Transfer döneminin kapanmasına saatler kala Galatasaray’a transfer olan 21 yaşındaki futbolcu sarı kırmızılıların kalibresinde bir futbolcu olmadığını ortaya koydu. Aslında bu noktada sezonun ıskasını Assunçao tercihi nedeniyle teknik heyete raporlamak gerekiyor. Zira genç ve potansiyeli olan kadroya yapılacak isabetli bir ‘6 numara’ transferiyle Galatasaray ligin ilk yarısını çok daha farklı bir pozisyonda noktalayabilirdi. Bununla birlikte Sarı-Kırmızılılar adına sezonun belki de en flaş oyuncusu Kerem Aktürkoğlu oldu. Sadece bir buçuk yıl önce 3. Lig’de Erzincanspor’un formasını giyen 23 yaşındaki futbolcu, aradan geçen süreçte hünerleriyle tüm spot ışıklarının üzerine çevrilmesini sağladı. Müthiş bir momentum yakalayan Kerem yeteneklerini milli takımda da gösterirken, Galatasaray adına bu sezon hem Süper Lig hem de Avrupa Ligi’nde oynadığı toplam 29 maçta yedi gol ve altı asistlik hücum katkısı verdi. Şu bir gerçek ki, Avrupa takımlarından gelen transfer teklifleri nedeniyle Kerem Aktürkoğlu’nun Galatasaray’daki kariyeri çok da uzun süreli olmayacağa benziyor.
Kerem Aktürkoğlu
Beşiktaş da çalkantılı bir periyot yaşadı ilk yarı boyunca. Batshuayi, Pjanic, Alex Teixeira ve Ghezzal gibi yıldızların top koşturduğu takım bir türlü ivme yakalayamadı. Bu noktada üst üste yaşanan sakatlıkların alınan istikrarsız sonuçlara etkisinin çok büyük olduğunu söyleyebilmek mümkün. Lakin yine de teknik direktör Sergen Yalçın’ın bu kriz dönemlerinde örnek bir lider profili çizdiğini belirtemiyoruz. Beşiktaş adına sezonun ıskası olarak değerlendirebileceğimiz Sergen Yalçın’ın mağlubiyetle tamamlanan bazı maçların ardından kabahati oyuncularına atması, ortaya konulan oyunu anlamlandıramaması ve radikal kararlar alması gereken dönemde ‘sönük’ tavırlar sergilemesi; hanesine olumsuz manada eklenen etkenler oldu. Beşiktaş adına sezonun kazancı ise akademiden mezun olan oyuncuların süregelen başarılı performansları oldu. Ersin Destanoğlu ve Rıdvan Yılmaz’ın geçtiğimiz sezonki istikrarlarını korumaları, yanlarına yine altyapıdan Serdar Saatçı’yı da katmaları, siyah beyazlıların ‘minimum maliyet – maksimum fayda’ terazisindeki en isabetli tercihleri oldu.
Trabzonspor ise 38 yıl sonra şampiyonluğa çok yakın görünüyor. Bordo-Mavililerin her ne kadar daha önce yaşanan talihsizlikler nedeniyle şampiyonluğu kaçırdığı dönemler olsa da bu kez ortaya konan oyun, kenar yönetimin kararlı ve inançlı duruşları bu kez ‘mutlu son’u yaşatacakmış gibi görünüyor. Bordo-Mavililer adına çok önemli bir ıskadan söz edebilmek mümkün olmamakla birlikte, sezonun ilk yarısında sol bek pozisyonunda üç oyuncunun (İsmail Köybaşı, Trondsen, Denswil) denenmesi ve transfer döneminde yine bu pozisyona bir takviye arayışında olunması, eksi hanesine yazılabilecek bir not. Artı hanesinde ise bir usta var; Marek Hamsik. 34 yaşında geldiği Trabzonspor’da birçok yabancı oyuncunun yaptığı gibi ‘yan gelip yatmak’ yerine, her maçta sahanın en çok mesafe kat eden, en çok topla buluşan, en çok isabetli pas atan, en çok top kapan ve en çok sahipsiz top kazanan futbolcusu oldu. Abdullah Avcı ve Trabzonspor yönetimini, dünyaca ünlü Slovak yıldızı Trabzon’a getirmeye ikna etmeleri nedeniyle tebrik etmek gerekiyor.
Eğrisiyle doğrusuyla sezonun ilk bölümü tamamlandı. Takımları değerlendirirken, hakem ekibini atlamış olmayalım. Eğer bir takım olarak sahaya çıksalardı, hiç kuşku yok ki henüz sezonun daha ilk yarısında küme düşmeleri kesinleşmişti. Bakalım önümüzdeki 19 hafta nelere gebe?