2021’in nihayet sona ermesinin ardından, yeni umutlarla karşılamaya çalıştığımız 2022’e “Hoş geldin inşallah” dedik. Birçok kaygı ve soru işaretleri uyandıran bu günlerde, bilgeliği, erdemlerle dolu hayat görüşü ve yazdıklarıyla eşsiz sohbetlerimi renklendiren, Can Kıraç’tan dinlediğim birkaç anıyı paylaşmak istedim. Kendisine Can Abi olarak hitap etmemizi isteyen değerli Can Bey’i, Fransız Kız Lisesi yıllarımdan çocukluk arkadaşım Sevgili Aslı Kıraç’ın babası olarak tanıdım.
Uzun yıllar Koç Holding’in efsane yöneticisinin aynı zamanda Koç Holding’in ‘Bizden Haberler’ dergisinin de kurucusu olduğunu öğrenince, kendisine 1963’ten beri yayınlanan derginin hikâyesini, başarılı iş hayatının yanı sıra anı kitaplarını ve yazı merakını sormadan edemedim.
“İnsanlarla ilişki kurmak bana hep heyecan ve keyif vermiştir. İnsanları anlamaya, düşünce dünyalarına ulaşabilmeye de daima özlem duymuşumdur. Bu amaçla, 1949 yılında, üniversite yıllarında Ziraat Fakültesi dergisi Koruk’u çıkarttım. Yazarlığım da 1950’li yıllarda Türkiye Milli Talebe Federasyonu gazetesi İnkılâp ve Gençlik’te devam etti. Ziraat Fakültesi matbaasında kurşun harfleri dizmeyi öğrenmiş, sayfa düzenlemesi yapmış, matbaa mürekkebi kokusunu içime sindirmiştim.
1963 yılında İzmir’de Egemak şirketinin dergisi ‘Bizden Haberler’i yayın hayatına sokmam ve sonra bu derginin Koç Topluluğu dergisi olması yazarlığımın devamını sağlamıştı.
Özel sektörün ilk şirket dergisinin hayata geçişi şöyle olmuştu:
Egemak yöneticileri olarak bu sinerjiyi bir dergi çıkararak sağlamaya karar vermiştik. Bu kararı vermemizde üniversite hayatımda kazandığım yazarlık deneyimlerimin faydası olmuştu. Mart ayı şirket genel kurullarının yapıldığı aydır. 1963’ün mart ayında Egemak Genel Kuruluna katılmak için Vehbi Koç, Hulki Alisbah, Bernar Nahum ve İsak Eskinazis İzmir’e gelmişlerdi. Toplantı masasına Bizden Haberler dergisinin ilk sayısını koyarken büyük heyecan duymuştum… Patronların dergiyle ilgili tepkilerini merak ediyordum…
Vehbi Koç, ‘Bu neyin haberleri?’ diyerek ilk soruyu sormuştu. Dergiyi incelikten sonra, ‘Bu iş iyi olmuş, şirketten haber vermek karşılıklı güveni destekler’ demişti. Böylece, ilk imtihanı başarı ile atlatmış oluyordum…
Vehbi Bey, Bizden Haberler’in Koç Topluluğu dergisi olarak hayata devam etmesini istemiş, ‘Koç Topluluğu şirketlerinde çalışanların birbirlerini tanımalarına ve şirket faaliyetlerini öğrenmelerine yardım edecektir’ diyerek yeni hedefi belirlemişti. Bu kararla beraber, Bizden Haberler’in daha profesyonel elemanlarca hazırlanması dönemi başlamış oluyordu. Bizden Haberler, İzmir’de önemli bir göreve de öncülük etmişti. Otosan’da yapılması kararlaştırılan otomobile verilecek isim herkesin zihnini kurcalıyordu. Dergi, bu konuyu bir anketle tespit etmek teşebbüsünde bulunmuştu. Vehbi Koç’un bu teklifi benimsenince Eli Acıman’la görüşülerek bu yarışmanın Manajans tarafından yürütülmesine kararlaştırıldı. Böylece, Anadol ismi otomobil sanayii tarihimize girmiş oluyordu.
Hayâl edip de gerçekleştiremediğim hedeflerden biri basın kartı sahibi olmaktı! Kurucusu ve sahibi olduğum Bizden Haberler dergisinde 30 yıl genel yayın yönetmenliği ve başyazarlık yaptıktan sonra buna hak kazandığıma inanmıştım.
Ankara’da çok iyi ilişkileri bulunan Ali Baransel (Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığı döneminde basın danışmanıydı) Koç Holding Ankara koordinatörlüğüne atanınca bu umudumun gerçekleşmesi için gerekli girişimler başlatılmıştı.
Aradan uzunca bir süre geçtikten sonra Ali Bey benden, Bizden Haberler dergisinden aldığım ücretin bordro dökümünü istemesin mi?
Önce durumu İsak Bey’e açarak yardımını istemiştim. Aldığım cevabı asla unutamadım!
‘Can Bey! Ben böyle bir teklifi Vehbi Bey’e anlatamam. Bu adam aldığı bu kadar paradan sonra bir de gazeteci maaşı mı istiyor?’ der ve ikimizi de kapının önüne koyar!
Ben, maaş almaktan vazgeçerek (!) Bizden Haberler’de yazılarıma devam ettim… Bu deneyim bana ‘Anılarımla Patronum Vehbi Koç’ kitabını yazmama destek oldu.
Kitabımın yayımlanması sebebiyle Rahmi Koç’un yaptığı yorumu paylaşıyorum:
‘Can Kıraç Kardeşim, daima nükteli konuşmayı ve güzel yazmayı hem sever hem de o alanda dehşetli bir kabiliyeti vardır. Beraber çalıştığımız zamanlarda onun iş raporlarını okumak ve konuşmalarını dinlemek büyük haz verirdi. Her zaman üslubu alışılmışın dışında olmuştur ve kendine özgü bir tavrı vardır.’
Umudumu hiç kaybetmedim… Sabır umudun yoldaşıdır özdeyişine inanarak, basın kartımı beklemekten vazgeçmedim. Ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanından gelen 14 Aralık 2006 tarihli yazıyla sanki hayata yeniden dönmüş oldum: ‘Yönetim kurulumuz 20 Kasım 2006 günlü toplantısında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Onursal Üyeliğinizi oybirliğiyle onaylamıştır.
Kararda, Cemiyet Tüzüğünün 7/B maddesi kapsamında; sosyal ve iktisadi yaşamda seçkin hizmetler vermenizin yanı sıra, uzun yıllar yayın yaşamına verdiğiniz emekler ve gazetecilikle sarı basın kartının gerçek niteliklerini özümsemiş olmanız da dikkate alınmıştır.’
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine...”
Yıllar önce tanıştığım bir Rabi, seminerlerinden birinde “Ruh iziniz kişisel imzanızdır” demişti. “Parmak izlerinin benzersiz olması gibi, ruh izlerinin de benzersiz olduğunu, her insan ruhunun, dokunduğu herkeste geride bıraktığı bireysel bir izi vardır” demişti. İşte bence yaşamımızda yapmak istediğinize sonunda sabrederek erişince, bıraktığımız izler yüreklerden asla silinmez; bazen anılarda, bazen yazılarda yaşamaya devam eder.