Soykırım zamanı kampta karısını ve çocuklarını kaybetmiş, yara bere içinde zorla çalıştırılan bir adamın ölmeden önce aylarca kendi kendine bir şeyler mırıldanarak dolaştığı anlatılır. Onu görenler, bu haline çok acıyor ve ne söylediğini anlamaya çalışıyordu. Sonunda ölmeden önce, Tora’dan bir pasuk tekrarladığını itiraf etti; “Her şeyin bol olduğu bir ortamda, Tanrı’ya mutlulukla hizmet etmediğin için geldi bunlar başına...” diyordu. Bu ibret verici öykü, aslında Tora’da bize bazen ne kadar ağrımıza da gitse, çok net mesajlar verildiğini bir kez daha gösteriyor. Devarim kitabında Bene İsrael’in başına gelecek lanetler sıralanır. Bunlar tüyler ürpertici lanetlerdir ve maalesef tarih içinde hepsi Bene İsrael’in başına gelmiştir. Bu lanetleri sıralarken, Tanrı şöyle bir açıklama yapmaktadır. “Tüm bu lanetler seni takip edip yakalayacak. Hepsi Tanrı’nın sözünü dinlemediğin için. Her şeyin bol olduğu bir ortamda Tanrın Aşem’e mutlulukla ve kalpten hizmet (ibadet) etmediğin için, açlık ve her şeyden yoksunluk ortamında Tanrı’nın sana karşı salıvereceği düşmanlarına hizmet edeceksin.” Ne kadar net ve açık değil mi? Şimdi soykırım kurbanı adama geri dönelim. Adam soykırım öncesi ailesiyle mutlu bir yaşam sürüyordu. Ama sahip olduklarının farkında değildi; Tanrı’ya özel bir minnet duymuyor, şükran etmiyordu. İşte adam, bu farkındalıkla kampta düştüğü durum için, Tora’nın bu pasuğunu tekrar edip duruyordu. Biz de, bir takım eksiklerimiz veya sıkıntılarımız olsa da şikâyet etmemeliyiz. Sahip olduklarımızı fark etmeli ve onları kaybetmeden şükretmeyi bilmeliyiz. Tanrı’ya hep minnet duyalım ve O’na neşeyle, tüm kalbimizle hizmet ve ibadet edelim. Sonuçta bu uyarıyı bize yapan, yaratıcımız, yüce Tanrı’mız Aşem’in kendisidir.
Yaakov’un, Yosef gelince yatağından doğrulmasına farklı bir bakış
Tora’da Yaakov’un, rahatsızlandığında Yosef onu görmeye gelince, gücünü toparlayıp yatağında dik oturduğu belirtilir. Bunun, birtakım kaynaklarda çeşitli sebepleri açıklanır. Öncelikle, her ne kadar oğlu da olsa, Yosef bir kral sıfatında olduğundan, saygı olarak Yaakov’un yatakta doğrulduğu belirtilir. Ayrıca, Yaakov birazdan, alışılagelmişin dışında bir eylem yapacak ve Yosef yerine onun iki oğluna, yine alışılagelmişin dışında bir şekilde beraha vererek, onları kendi çocukları statüsüne çıkaracak; bu suretle mirasında Yosef, normalde behorların aldığı çift miras payını alacaktır. Böyle bir eylemi, Yaakov’un hasta yatağından kalkamaz bir vaziyette vermesi bazı tereddütlere yol açabilirdi. Bu tereddütleri engellemek için Yaakov yatağında doğrulup enerjisini toplayarak net bir şekilde berahaları verdi. Bir de Vilna Gaon’un konuyla ilgili açıklamasına bakalım. Vilna Gaon Talmud’daki, bir hastayı ziyaret eden kişinin, onun ‘bengil’i (onunla aynı burçtan) olması halinde, onun hastalığının altmışta birini aldığı bilgisine dayanarak, Yosef’in Yaakov’un bengili olduğunu ve bu nedenle onu ziyaretinde hastalığının bir kısmını almasıyla, Yaakov’un doğrulabildiğini açıklar. Buradaki bir ipucu da, yatak (amita) sözcüğündedir. Amita’nın gematriyası 59’dur. Yaakov’un da hastalığının altmışta biri gidince, geriye 59 parçası kalmıştı.
Avraam ne vesileyle Yitshak için bir ziyafet verdi?
Tora’da, Yitshak’ın sünnetiyle ilgili olan anlatımda şöyle bir cümle vardır: “Avraam Yitshak’ın sütten kesildiği gün büyük bir şölen verdi.” Bu şölenin tam olarak ne zaman ve ne vesileyle verildiğine dair farklı açıklamalar vardır. Avraam zamanından itibaren, berit mila günü ya da üç gün sonrası bir ziyafet verilirdi. Yine bir çocuk sütten kesildiğinde de bir ziyafet düzenlenirdi. Bu cümleyle bu vesilelerden hangisinin kastedildiği bir tartışma konusudur. Cümlede bu amaçla kullanılan sözcük ‘igamel’dir. İgamel, bağımlılıktan kurtulup kendi ayakları üzerinde durabilmeyi ifade eder; bu şekilde sütten kesilmeyi çağrıştırmaktadır. Ancak kelimeyi ikiye ayırırsak İ - G (hey ve gimel harfleri) gematriya toplamı 8’dir. M - L harfleri ise beraber ‘Mal /sünnet’ kelimesini oluşturur. Yani ‘igamel’ bu şekilde ‘8’inde sünnet etti’ anlamına gelir. Ancak üzerinde durulması gereken bir alternatif de, tsadiklerin brit mila sonrası üçüncü günde de bir ziyafet verdikleridir. Kabalistik açıklamaya göre, evrene Tanrısal enerjiyi ileten on sefirot kavramı insan vücudu için de geçerlidir. Vücudumuzun on farklı bölgesi bu sefirotlara karşılık gelir. Bir çocuk doğduğunda, Tanrı ona her gün bir sefiranın kutsallığını kazandırır. Ancak burada sıra aşağıdan yukarı doğrudur, Yani birinci gün, ayaklarımıza karşılık gelen malhut sefirası gelir. Sırayla yukarı doğru gidince berit mila’nın yapıldığı sekizinci gün, bebek üstsel üçlü dediğimiz üç sefiradan, beynin sol lobuna karşılık gelen ‘bina/anlayış’ sefirasını kazanır. Bu durumda onuncu gün, yani berit mila’dan itibaren üçüncü gün başımızın kendisine karşılık gelen en yüksek ‘keter/taç’ sefirası kazanılır. İşte bu vesileyle tsadikler büyük bir ziyafet verirdi ve Yitshak için verilen ziyafet de buydu. Ziyafet büyüktü, çünkü Şem, Ever, Og vs gibi çok önemli konuklar davetliydi. Avraam hatırlarsak kendi berit mila’sının üçüncü günü de kendisini ziyarete gelen meleklere bir ziyafet vermişti.
Bunları biliyor muydunuz?
- Her ne kadar Sara 127 yaşına kadar doya doya yaşamış ve ölüm zamanı normalde gelmişse de, ölümünün Yitshak’la bir bağlantısı olduğunu. Satan’ın yaşlı bir adam kılığında Sara’ya gelerek, Avraam’ın oğlu Yitshak’ı kurban ettiğini söylemesinin akabinde Sara’nın öldüğünü. Bu bağlantının bir ipucunu da peraşanın açılış kelimesi olan ‘vayiyu’da gördüğümüzü. Nitekim bu kelimenin gematriyasının da, Sara öldüğünde Yitshak’ın yaşının da 37 olduğunu.
- Avraam’ın, kendisini ziyarete gelen meleklere söylediği “Bir somun ekmek alayım ve kalbinizi doyurun” sözünde çok önemli iki mesaj olduğunu. Birincisi Avraam, onlara ekmek vereyim değil alayım diyerek, aslında veren kişinin aldığını ve bu verme olayından kendisinin daha çok faydalanacağını ima etmesi. İkincisi de, kalbinizi doyurun derken, ikram ve misafirperverliğin aslında karşımızdakinin midesinden çok kalbini tatmin ettiğini ve onu mutlu ettiğini.
- İllel ve Şamay’ın, II. Bet Amikdaş zamanı yaşayan ve Sanedrin kurulunun en önemli üyeleri olan iki tanaim olduğunu. Bunların iki büyük okul kurduklarını ve öğretilerini iki farklı ekol olarak sunduklarını. Bazı konularda ciddi fikir ayrılıkları olduğunu ve aralarında ciddi tartışmalar yaptıklarını. İllel’in hafifletme prensibine karşı, Şamay’ın daima ağır ve sıkı uygulamaları tercih ettiğini. Ancak bir konuda aralarında mahloket (fikir ayrılığı) olduğunda, Alaha’nın İllel’e göre uygulandığını. Bunun da en önemli sebebinin, İllel’in çok büyük bir Tora otoritesi olmasına rağmen son derece alçak gönüllü olması ve Alaha açıklamalarında her zaman Şamay’ın görüşüne de yer vermesi olduğunu.
- Hanuka’nın Tora, hatta Tanah’ta geçmeyen bir bayram olmasına rağmen, diğer Şaloş Regalim bayramları gibi ‘Allel (methiye)’ okunduğunu. Hanuka’da, Purim’de olduğu gibi ‘Al Anisim’ duası da söylendiğini. Tanrı’ya mucizeleri için teşekkür ettiğimiz bu özel duanın anısına, Hanuka’nın Maşiah zamanında dahi kalıcı olacağını ve Maşiah zamanı, her gün bir bayram gibi yaşanacak olmasına rağmen, Hanuka sevincinin ayrıca hissedileceğini.
- Hanuka’da okunan ‘Al Anisim’ duasının, kelime anlamı olan ‘mucizeler’in bize bayramla ilgili ipucu verdiğini. Ortada aslında iki temel mucize olduğunu. Birincisinin, az sayıdaki Makabilerin büyük Helen ordusuna karşı zaferi iken, ikincisinin Bet Amikdaş’ta bulunan bir günlük yağın sekiz gün yanması olduğunu.
- Paro’nun, Yosef’e ailesini ülkenin en iyi bölgesine ‘bemetov Aarets’ yerleştirmesini söylediğini ve bu yerin Goşen bölgesi olduğunu. Nitekim ‘bemetov Aarets’ ile ‘Goşen’in gematriyalarının eşit ve 359 olduğunu.
- Tora’yı temsil eden Yaakov’un, ondan en çok Tora öğrenen oğlu Yosef olduğu için, en çok onu sevdiğini. Yosef’i kaybedince, onun yerine Binyamin’i koyduğunu ve Binyamin’in Yaakov’un baş öğrencisi olduğunu. Kardeşlerin, henüz tanımadıkları Yosef’e, babalarının canının Binyamin’in canına ‘bağlı’ olduğunu söylerken, buradaki ‘bağlı’lığın, aralarındaki bu Tora öğrenimi olduğunu. Nitekim ‘bağlı’ anlamındaki ‘keşura’ sözcüğü ile Tora kelimesinin gematriyalarının aynı ve 611 olduğunu.
- İbranice cemaat anlamına gelen ‘tsibur’ sözcüğünü oluşturan üç harfin, aynı zamanda cemaati oluşturan üç çeşit insan tipinin baş harfleri olduğunu. Bunların ‘tsadik/ dürüst’, ‘benoni/ sıradan’ ve ‘raşa/ kötü’ kişiler olduğunu.
- Hasidik dindar Yahudilerin, günlük konuşmalarında Yidiş lisanını kullanma sebebinin, geleneksel olarak bu dili yaşatma çabasının dışında, Tora dili olan İbraniceyi, günlük alelade konuşmalarda kullanmamak olduğunu. Bu kişilerin, İbraniceyi sadece dualarda ve Tora çalışmalarında kullandıklarını.
- Tuvalete gittikten sonra söylenen ‘aşer yatsar’ berahasının, dördüncü yüzyılda yaşayan büyük Rav Abaye tarafından kompoze edildiğini ve Talmud’ta yer aldığını. Bu berahada yer alan ‘halulim halulim’ yani içi boş organlar ibaresinin gematriyasının 248 olduğunu, bunun da bir insan vücudundaki toplam 248 organa karşılık geldiğini.
- Kohen Gadol’un kıyafetlerinde 72 sayısının ön planda olduğunu. Meil adlı üstlüğün eteklerindeki narların ve hoşen giysisindeki çıngırakların sayısının 72 olduğunu. Üzerinde bulunan hoşen giysisindeki 12 taşın üzerine oyulmuş kabile isimlerinin, tamamlayıcı harflerle beraber toplam 72 harf içerdiğini. ‘Urim ve tumim’ olarak hoşenin içine konulan Tanrı’nın açık ismini içeren parşömende de bir fikre göre Tanrı’nın 72 ismi yer aldığını.
- Mişkan’ın 39 yıl çölde ve 440 yıl İsrael’de, yani toplam 479 yıl ayakta kaldığını. Pikude Peraşasının açılışındaki ‘Mişkan Aedut/ Tanıklık mişkanı’ terimindeki ‘Aedut/ Tanıklık’ kelimesinin gematriyasının da, adeta bunun ipucunu verecek şekilde 479 olduğunu.
- İsrael’in ilk kralı olan Şaul’ün, Amalek soyunu yok etme fırsatını kaçırdığını ve bu yüzden krallığını kaybettiğini. Dönemin peygamberi Şemuel’in kendisine ilettiği emre tam uymayarak, Amaleklerle yapılan savaşta besili hayvanlarını korban yapmak için hayatta bıraktığını ve kralları Agag’ı da öldürmek yerine esir aldığını. Amaleklerin büyü güçleri sayesinde hayvan görünümünde kendilerini sakladıklarını. Şemuel’in kontrol için geldiğinde, Amaleklere ait bu hayvanların gözlerine bakarak, bazılarının gizlenmiş insan olduklarını fark ettiğini. Bunu da, normalde hayvanların gözbebekleri olmamasına rağmen, insanların olduğu için anladığını ve onları yok ettiğini. Şemuel’in esir alınan Agag’ı da öldürdüğünü, ama Agag’ın önceki gece fırsat bulup bir odalığıyla beraber olup soyunu devam ettirmeyi başardığını…
Yorum ve paylaşımlarınız için e-posta adresim: [email protected]