Sinemada Noel Sezonu

Bir Noel filmi nedir? Kimine göre bu filmler, Noel´in dini anlamını sergiler. Fakat çoğunlukla bir Noel filmi kırmızı ve yeşil renklerle birlikte belli bir kış estetiğini yansıtan, insanların bu bayram hakkındaki sübjektif idealleri ile uyumlu ve onlara bu şen zamanda belli bir huzur duygusu veren filmlerdir. Bu filmler zaman zaman basit ve klişe hikayelerin tekrar tekrar anlatılışından oluşuyorsa da bazen de bir sanatsal değer yansıtır.

Sanat
12 Ocak 2022 Çarşamba

Aaron Cem Behar

1946 yapımı, Frank Capra tarafından yönetilen ‘Şahane Hayat’ isimli film, hayatına son vermek üzere olan George Bailey’nin (James Stewart), hayatını kurtarmak için dünyaya gelen Clarence isimli bir melek (Henry Travers) ile karşılaşmasını anlatır. Clarence George’a intiharının geri kalanlar için nasıl sonuçlar doğuracağını gösterir. George, babasının ani ölümü sebebiyle, doğup büyüdüğü kasabadan çıkıp dünyayı gezme hayallerini askıya almış, onun konut ve kredi şirketinin başına geçmek zorunda kalmıştır. Bu hikâyede George fedakârlık ve masumiyetin sembolüdür. Rakibi olan iş insanı Henry Potter’ın (Lionel Barrymore) aksine, tek amacı kâr etmek değildir. Aynı zamanda sevdiği ve önemsediği kasaba halkının ödeyemeyecekleri bir borcun altına girmeden rahat bir şekilde yaşayabilmelerini, ev sahibi olabilmelerini de önemsemektedir. Tek isteği dünyayı gezmekken, kendisini sefil ve mutsuz yapan bu işi sürdürmek zorunda kalmıştır. Savaştan dönüp George’un işini üstlenmeye hazır olan küçük kardeşi Harry (Todd Karns), kendisini o küçük kasabadan çıkararak dünyaya atılmasını sağlayacak bir iş teklifi alınca, George bu teklifi kabul etmesi için onu cesaretlendirir. Aynı zamanda kasaba halkının geçimini sağlayabilmesi için kendi düğün hediyesi olan parayı ve balayı için ayırdığı zamanı da feda eden biridir George. Bütün bunları yaparken ise, yaptıklarının etrafındakiler için ne büyük bir anlam ifade ettiğini tam olarak kavrayamaz. Henry Potter ise, açgözlülüğün ve bir bakıma, içinde bulunduğumuz kapitalist sistemin eseri olan iş insanı tiplemesinin karşılığıdır. Tek amacı ise, kasaba halkının üzerinden para kazanmak, kendi servetine servet katmaktır. Eline geçen her fırsatta George’un ve etrafındaki herkesin sefaletini kendi avantajına kullanmaya çalışır. George, zamanının ‘ideal ev kadını’ tiplemesine uyan eşi Mary (Donna Reed) ile birlikte bir aile sahibi olur ve kasaba halkına yardım etmeye devam eder. Bir banka müfettişinin şirketin hesaplarını kontrol etmeye geldiği Noel Arifesi günü, George’un şirketinde çalışan amcası Billy (Thomas Mitchell), önemli miktarda para kaybeder. George ise bu hatayı üstüne alarak iflası ve hapse girmeyi göze alır. Aslında bu para, Billy Amca’nın Potter’a verdiği bir gazetenin içindedir. Potter, ihtiyacı olduğu için değil fakat George’un iflası sonucunda kasabada tekel olacağı için, bu paranın elinde olduğunu George’a söylemez. George bu olayın sonucunda depresif bir şekilde eve gelir, ev halkına ters davranır. Sonrasında, hiç kimseye yararı olmadığını düşünen ve ciddi bir şekilde kendini öldürmeye niyeti olan George, bir melek tarafından ziyaret edilir. Bu melek, dünyanın onsuz nasıl bir yere benzeyeceğini gösterir. George’un olmadığı bu hayali dünyada, Henry Potter bütün kasabayı kontrol ediyordur, kasaba halkı borç ve yoksulluk içerisindedir. Onsuz, kasabası bir kaosa sürüklenmiştir. Bu alternatif dünyada gezerken kimse tarafından tanınmayan ve deli muamelesi gören George, normal dünyaya döndüğünde o kadar mutlu ve minnettardır ki, içinde bulunduğu karmaşık durum canını hiç sıkmaz. Meteliksiz ve hapis cezasının eşiğinde olmasına rağmen eve gelip eşine ve çocuklarına, sonrasında gördüğü arkadaşlarına sıkı sıkı sarılır. Bütün benliğini kaybetmek üzereyken anlamıştır ki, sevdikleri yanında olduğu sürece her şey aslında iyi olacaktır. Aynı zamanda, o kadar yardımda bulunduğu kasaba halkı, onun başının belada olduğunu duyunca, yardımına koşar ve paçasını kurtarmakla kalmayıp kasabanın da en zengin insanına dönüşür. Filmin sonunda Clarence’ın George’a ulaştırdığı mesajda da gördüğümüz üzere, “Arkadaşları olan hiç kimse başarısız değildir.” Şahane Hayat bize insan ilişkilerinin para ve mal varlığından, bütün bir toplumun refahının, sadece bir insanın refahından çok daha önemli olduğunu anlatır. Bu bakımdan, özveri ve samimiyet hakkında gerçekten iç ısıtan bir öykü olmasıyla birlikte mükemmel bir kapitalizm eleştirisidir. Hatta FBI tarafından 1947 yılında bir “komünist propagandası” olarak etiketlenmişti. Aslında sadece iş yaptığı ve zeki bir şekilde para kazanmaya çalıştığı düşünülen Potter’ın parayı George’dan saklayarak bir suç işlediği, kendi uğruna kaç kişinin hayatını zehir ettiği hiç göz önünde bulundurulmadan, bir patronun sadece kendi çıkarlarını değil etrafındaki çoğunluğun da çıkarlarını düşünmesinin komünist bir propaganda olduğu şeklindeki bu yargılama, Amerika’nın o zamanlardaki düşünce sisteminin ve önceliklerinin doğru bir portresini çizmekte.

Noel gibi özel zamanlar yönetmen ve yazarların kendi fikirlerini yayabilmeleri için mükemmel bir araç olabilir. Orijinal kitap versiyonu 1957 yılında Dr. Seuss tarafından yazılan, 2000 yılında Ron Howard tarafından beyazperdeye adapte edilen Grinç, gençliğinde yaşadığı kötü bir anı yüzünden Noel bayramından nefret eden, toplumdan uzak bir şekilde kendi başına yaşayan ‘Grinç’in hikayesini, bu bayramı abartılı bir şekilde yüzeysel olarak kutlayan Whoville sakinlerinin Noel şenliklerini sabote etmeye çalışmasını anlatıyor. Grinç sonrasında Noel’den keyif almaya başlayıp herkesle birlikte bayramı kutlamaya başlar. Bu hikâye, sonunda herkesin Noel’in değerini anladığı basit bir Noel hikayesi olarak görünür. Fakat aslında, sonunda herkesin Noel’i ya da genel olarak manevi değerleri anladığı çok derin bir hikayedir. Filmde Grinç karakterinin sabotaj planlarının çoğu, insanlara zarar vermekten çok, bu bayramı daha materyalize eden dekorasyona ve hediyelere zarar vermekten oluşur. Çünkü Whoville sakinleri için bu bayram artık sadece maddi şeylerden oluşan yüzeysel bir tüketime dönüşmüştür. Oysa ki Noel ve yeni yıl kutlamaları, sevdiklerimizle bir arada olmak ve onların varlığıyla mutlu olmak ile ilgilidir. Filmin bu mesajı verdiğini Grinç, Noel arifesinde bütün şehrin hediyelerini ve dekorasyonlarını çaldığında anlarız. Whoville sakinleri renksiz ve ışıksız bir Noel sabahına uyandıklarında, yavaş yavaş üzüntülerini bir kenara bırakıp birlikte şarkılar söylemeye ve bu zamanda hep birlikte olmanın tadını çıkarmaya başlarlar. Bunun üzerine Grinç’in kalbi, kelimenin tam anlamı ile büyür ve çaldığı dekorasyonları ve hediyeleri şehir halkına dağıtarak onlar ile birlikte bu zamanın tadını çıkarmaya başlar. Dr. Seuss’a göre normalde bu güzel zamanın üzerindeki ekstra krema olmaları gereken hediye ve dekorasyonlar, Whoville halkı için olduğu gibi bizim için de Noel’in ve yıl sonu kutlamalarının esas bir parçasına dönmüştü ve sevdiklerimiz ile geçirdiğimiz koskoca bir yıla hoşça kal demeye konsantre olmayı ihmal edip, bir bakıma tüketimi maneviyata tercih etmeye başlamışızdır.

Bu iki filmde de gördüğümüz üzere, bu yıl sonu zamanını mutlu yapan sevdiklerimizle birlikte olmak. Asıl amacımız, renklerle, hediyelerle, ışıklarla yaratılan bu suni ortamın ötesinde, kutladığımız yeni yılda, gerçek değerlerimize konsantre olmak ve mutlu olmaya çalışmaktır. Böylece, gelişini kutladığımız yeni yıldan, onu kutlarken aldığımız kadar haz alabiliriz.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün