Yıla damgasını vuran ´Kulüp´ dizisinin merakla beklenen son dört bölümü 6 Ocak´ta yayına girdi ve Netflix´te 1 numaraya oturdu. Bu yazımda özellikle onuncu bölüme damgasını vuran 6 - 7 Eylül ile ilgili olayları yorumlamaya çalışacağım…
Yahudi bir anne ile Müslüman bir babanın kızı olarak Rana Denizer, büyükannesi Matilda ile annesi Raşel’in hayatlarının bir bölümünü ‘Kulüp’ için kaleme aldı. Necati Şahin başkanlığında, Netflix’in kreatiflerinin de aralarında bulunduğu bir senaryo ekibi, yaşanmışlık kokan hikayeyi bir TV dizisine başarıyla taşıdı.
‘Kulüp’ün özenli ve zengin malzemeli senaryosunu Zeynep Güray Tan ve Seren Yüce yönetmen ikilisi, ilgiyi baştan sona ayakta tutan, temposu hiç düşmeyen, dönemin atmosferini başarıyla yansıtan bir mizansenle ekrana taşıdılar.
Fransız dergisi Courier International ‘Kulüp’ dizinin ilk yayınlandığı dönemde gazetemizde yayınlanan yazımı tercüme edip sütunlarına taşırken şu başlığı kullandılar: “Kulüp veya Türk Yahudilerinin Unutulan Öyküsü.” Alman gazeteci Tomas Avenarius, Türk Yahudileriyle ilgili benimle yaptığı söyleşiyi, Süddentsche Zeitung’daki köşesine, ‘Kulüp: İstanbul’da Şabat’ başlığı ile aktardı. Başlık altı yazısı ise şöyleydi: “Kulüp, Türkiye’deki Sefarad Yahudilerin tarihine ışık tutuyor.”
Neticede ‘Kulüp’ bir belgesel değil; bir kurmaca, hatta zamansız bir hikaye. Dramatik tansiyonun yükseltilmesi için bazı eklemelerin yapılmış olması, öyküye zenginlik katması yönünden olumlu sayılmalı.
Kasım ayının başında ilk altı bölümüyle yayınlanan ‘Kulüp’ dizisi, her kesimin beğenisini kazanarak yılın televizyon olayı oldu. The Hollywood Reporter yaptığı bir araştırma sonucu ‘Kulüp’ dizisine yılın televizyon dünyasına damgasını vuran 15 yapım arasında ikinci sırada yer verdi.
Bir tarihi fresk olarak, Türk Yahudilerinin yakın tarihine dürüst ve objektif bir bakış açısıyla yaklaşan ‘Kulüp’, ülkemizde de görsel ve yazılı medyada övgü ile karşılandı. Köşe yazarlarından sosyologlara kadar birçok kişi dizi üzerine incelemelerde bulundu; televizyon kanalları dizinin yaratıcılarıyla söyleşiler yaptı, sosyal medya haftalarca diziyi tartıştı.
Ben 6 Ocak’ta yayınlanmaya başlayan ikinci sezonun dört yeni bölümünü, keyfini çıkarta çıkarta yavaş yavaş izlemektense, bir nefeste izlemeyi tercih ettim. Önümüzdeki günlerde bu son dört bölüm için yapılacak yorumlar üzerine yazmak yerine, ilk fikir beyan edenler arasında olmayı seçtim. Bu bölümler hakkındaki ilk tespitlerim bu ilk inceleme yazımda yer alacak. “Tarih tutmuyor” eleştirileri ile başlamak istiyorum.
İYİ Kİ “TARİH TUTMUYOR”
‘Kulüp’ dizisine gelen eleştirilerin büyük bir kısmı dizide “tarihin tutmadığı” yönündeki eleştiriydi. Son dört bölümü yayınlanan dizinin onuncu bölümü 6 - 7 Eylül faciasına yer vererek, konunun 1955 yılına çekilmesinin son derece zekice ve isabetli bir karar olduğunu doğruluyor. Eleştiri sahiplerine cevap niteliğindeki onuncu bölüm, 6 - 7 Eylül Olaylarının etkileyici sekanslarıyla, bu tercihin doğruluğunu kanıtlıyor.
13 yaşındayken Büyükada’da yaşadığım 6 - 7 Eylül dehşetinin bu dizide ustalıkla perdeye taşınmış olmasından etkilendim. Yakın tarihimizde yaşanan bu utanç sayfasını sinemaya en gerçekçi haliyle taşıyan ‘Kulüp’, dramatik tansiyonuyla öne çıkan 6 - 7 Eylül Olaylarının sekanslarıyla sarsıcı, gerçekçi ve etkileyici olabiliyor.
Stüdyo ortamında oluşturulan Beyoğlu dekorundaki yağmalama sahnelerine ustalıkla kurgulanan, dönemin yüz kızartıcı arşiv görüntüleri mizansene gerçeklik ve inandırıcılık katıyor. 6 -7 Eylül öncesi kırmızı boya ile işaretlenen gayrımüslim konutları ve iş yerleri, kamyonlarla olay yerine taşınan yağmacılara dağıtılan, tornadan yeni çıkmış sopalar, “Atamızın Evi Bomba İle Hasara Uğratıldı” manşetli Ekspres Gazetesi ile halkın galeyana getirilmesi, dizide gerçekçi tablolarla canlandırılıyor.
Gayrımüslimleri her türlü kötülüğün kaynağı olarak gösteren parayla tutulan provokatörler, kitleleri “Koynumuzda yılan besledik” diye kışkırtıp eyleme geçiriyorlar. Yağmalanan dükkanları, yakılıp yıkılan evleri, tecavüze uğrayan kadın ve genç kızlarıyla, 6 - 7 Eylül yakın tarihimize çok karanlık günler olarak girdi.
Dizide dükkanı taşlanan bir Rum esnafın “Sapla samanı birbirine karıştırmayın! İnanmayın böyle şeylere, biz kardeş kardeş yaşıyoruz burada…” demesi, gözü dönmüş kızgın kitleler tarafında linç edilmesini engellemiyor. Dükkanların yağmalanmalarına, insanların sopalarla ölümüne dövülmelerine karşı çıkan sağduyulu biri, “Karışma, sen kimden yanasın?” sorusuna “Sizden yana değilim” cevabını verdiğinde linçten nasibini alıyor.
Yeni bölümlerle ilgili bu ilk inceleme yazımı, devam bölümlerini henüz izlememiş okurlarımın seyir keyfini kaçıracak spoiler verme endişesiyle noktalamak istiyorum. Zira dört yeni bölümü izlerken tuttuğum notlardan spoiler oluşturacak bilgileri ayıklamak vaktimi alacak.