Krakow'dan İstanbul'a Bir Yolculuk

Şalom ArtıOnsekiz´in 1. Yılı şerefine geçen ay arka sayfada yer verdiğimiz “Şalom ArtıOnsekiz içeriklerini ne kadar hatırlıyorsunuz?” başlıklı yarışmamızın kazananı belli oldu! Takipçilerimizden biri 18 sorunun 18´ini de doğru cevapladı. Gazetemize ve köşemize ilgisini merak ettik ve sorduk…

Duymayan Kalmasın
12 Ocak 2022 Çarşamba

İsmail Zeki Bayram & Liza Cemel

Başlık ve kapak görselini gördüğünüzde kafanızdaki soru işaretlerini duyar gibiyim. Hayır, İsmail Krakow’dan İstanbul’a deveyle gelmedi! Krakow’u ziyaret ettiğinde 7 yaşında da değildi… Bu resim aslında Mekke’de çekildi, onun 2003’teki Hac deneyiminden.

Ailesiyle Hacca gittiğinde oldukça küçük sayılabilecek bir yaştayken bile etrafında olan biteni sorgulamak ve ilgisini çeken konularda soru sormaktan çekinmiyordu. Günümüzde de pek cevap bulamadığımız bir soruyu babasına sorduğunu gayet iyi hatırlıyordu: “Mekke kapısından neden gayrimüslimlerin geçmesi yasaktı?” Bu ve buna benzer soruları belki de çocuklar daha büyük bir naiflikle ve cevap alma umuduyla soruyorlar ama zaman zaman bu tarz konular birçoğumuzun aklından geçiyor desek yanılmayız.

Duymamış olanlar için Mekke Kapısı (Mecca Gate), Cidde-Mekke karayolunun üzerinde anıtsal bir kemer kapısıdır. İslam’ın kurucusu sayılan Peygamber Muhammed’in doğum yeri olan Mekke’nin girişindedir ve Müslüman olmayanların giremediği haram bölgeyi temsil eder.

Bunun üzerine İsmail’in kafasındaki soru: “Eğer farklılıklarımızla yaratıldıysak neden tek tip olmamız bekleniyor? Hepimiz 1 haftaki halimizden bile çok farklıyız, değil birbirimizle aynı olmak…” Farklı gruplar arasındaki ayrım yetmezmiş gibi her grup kendi içerisinde de anlaşmazlığa düşüyor, katman katman bölünüyor ve kutuplaşıyor.

 

Yahudi tarihi ve kültürü hakkında bu kadar gelişmeye meraklı okurumuzun hediye isteği Aaron Nommaz’dan “Dona Gracia: Kanuni’nin Yahudi Bankeri” kitabından başka bir şey olamazdı!

 Şalom Gazetesi’ni 1 buçuk yıldır takip eden değerli okurumuzun hikâyesini bir de kendi sözleriyle dinleyelim…

“Küçük bir çocuktum yaşadığım sokak, mahalle ve çevrem bana dar gelirdi. Yeni sokaklar, yeni yollar ve yeni dostlar görmek isterdim. O zamanlar tek hayalim dünyayı gezmek ve farklı kültürler ile bir araya gelmekti. Onların yemeklerini tatmak, müziklerini dinlemek, yaşayışlarını görmek istemiştim.

Lise yıllarım benim için farklı kültürler ile ilk temasımı sağladı. Kartal Anadolu Lisesi, Almanya’dan gelen gurbetçi Türkler ve Alman öğrenciler için açılmıştı. Gurbetçi Türklerden ve Alman öğrencilerden Almanya’daki düğünleri, yılbaşı partilerini, hayatın farklı ve benzer yanlarını dinledikçe ağızım kulaklarıma varmıştı. İnsan nereye giderse gitsin aslında benzer mutluluk ve hüzünlere sahipti. Farklı kültürlerden dost biriktirmenin en büyük zenginlik olduğunu o yıllarda öğrendim. Eski bir atasözü vardır; ‘Altını tart, kurşunu tart, insanı tart. İnsan hepsinden ağırdır.’

Üniversite yıllarında ise okuduğum bilgisayar mühendislik bölümünün getirdiği yorucu ve yıpratıcı tempo ile ilk iki yıl kafamı derslere gömdüm. 2015 yılının eylül ayında ise Erasmus programı ile Polonya’nın Krakow şehrinde bir dönem eğitim alma fırsatı buldum. Burası benim için bir kırılma noktası oldu çünkü Polonya, Auschwitz ve Schindler’in Fabrikası gibi büyük acıları hatırlatan yerlere ev sahipliği yapıyor. Burada yaşananları hayal bile etmek insanın tüylerini diken diken ediyor. Yahudi kültürü ile tanışmam da bu şekilde başladı. Her şeye rağmen, çok şey öğrendiğim ve güzel anılarımın bulunduğu Krakow benim için özel bir yere sahip. Bu şehirde edindiğim arkadaşım Sarah’nın da etkisiyle kendimi Yahudi kültürünü gün geçtikçe daha çok araştırırken buldum.

Bunca zaman bir arada yaşadığımız Yahudiler ile aslında ne kadar iç içe ama bir o kadar uzak olduğumuzu Türkiye’ye geri dönünce anladım. Osmanlı’dan önce burada var oldukları, Osmanlı ile gelen Seferadların Ladino diliyle kültürümüze renk kattıkları ve Cumhuriyet döneminde de barış içinde yaşamış olmamız saygımı ve ilgimi arttırdı. Tabii toplumumuzdaki birçok kişi gibi Kulüp dizisi benim de farkındalığımda büyük rol oynadı. Aslında burada 6-7 Eylül Olayları, Varlık Vergisi gibi hiç yaşanmaması gereken birçok acı olayın yaşandığını tarih sayfalarından okudum. Ancak her şeye rağmen biz bütün bir mozaiğiz ve Yahudiler bu mozaiğin ayrılmaz bir parçası. Galata’da Ladino konuşan mutlu çiftlerin sayısının artmasını çok isterim.                      

Sevgiyle kalın…”

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün