•Pinto hayatı boyunca Türkiye´nin ve insanlarımızın dünyada karşılaştığı önyargıların aşılması için hem kişisel hem de temsil ettiği kurumlarla büyük mücadele yürüttü. Doğan Kitap´tan çıkan “Anlatmasam Olmazdı-Geniş Toplumda Yahudi Olmak” isimli kitapta yaşadıklarını, görüşlerini paylaşmıştı. Cumhuriyet birikimlerimizi iyi bilen, toplumsal barış için bir arada yaşama kültürünün ne kadar önemli olduğunu hayat tarzı ve çalışmalarıyla çok güzel vurgulayan, daima görüşlerine başvurulan akil bir insandı. HAKAN ÇELİK - Posta
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
Orta Doğu’da yeni olan bir şey varsa o da İbrahim Anlaşmaları ve onun yarattığı düzenlemeler olsa gerektir. Bölgenin bir normu olarak İsrail’i izole etme stratejisinin terk edilmesi ve daha da ötesi İsrail ile diplomatik ilişki tesis etmeye dönük adımların atılması, eski ve yeni arasındaki ayrımı net bir şekilde çizmektedir.
İsrail'e yaklaşımda hasmaniyetin yerini açık ve kamusal iş birliğinin alması 2021’de de devam etti.
2011 Arap Baharı sonrası oluşan toplumsallığın, yerleşik siyaseti ve elitleri tasfiye edebileceğine dair gerçeklik, Arap monarşilerini ve İsrail’i, bu durumla nasıl baş edeceklerine dair yeni arayışlara itti. Yükselen İhvancı siyasetin karşısına Pan-Arap/Arap milliyetçiliğini koyamayacakları açıktı. Çünkü fikirlerin teritoryal uzamının genişlemesi, ulus-devletlerin toprak bütünlüğü ve monarşilerin istikrarlı idareleri için baş edilmesi güç bir tehdit oluşturuyordu. Bu sebeple toplum ve devlet arasında yeni bir konsensüsün sağlanması için yerel dinamiklerin merkezde olduğu toplumsal sözleşme arayışları yükseldi. Körfez’de bugünlerde görülen açılım politikalarının (eğlencenin kamusallaştırılması ve İsrail ile diplomatik ilişki tesisi) arkasında yatan temel itici güç bu olabilir.
Körfez’de olan durum İsrail’de de oluyor. İsrail’de yaşayan 2 milyonun üzerindeki Filistinli Arap, ulusal siyasete katılıyor ve hükümet kurma süreçlerinde aktif rol alıyor. İsrail’de 23 Mart 2021 milletvekili seçimlerinde Birleşik Arap Listesi Mansur Abbas liderliğinde 4 milletvekili ile Knesset’e girdi. Abbas’ın Netanyahu sonrasında Naftali Bennett-Yair Lapid liderliğinde hükümetin kurulmasına verdiği destek, 2021’in en kritik politik olaylarından birisi. İsrail’in Arapları ulusal siyasete çekmesi bölgede gördüğümüz genel politik eğilimlere uyumluluk gösteriyor. Toplumsal yarılma hatlarının jeopolitize edilmesini İsrailli elitler de istemiyor. Bu sebeple ulusal siyaset içerisinde yeni bir toplumsal sözleşme arayışı ile kendi nüfuslarını olabildiğince sistem içi entegrasyona zorluyorlar. Bu süreç 2022 yılı boyunca da devam edecek.
2021 İsrail açısından görece kontrollü geçti. 2022’de ise temel konu İran’la yürütülen müzakerelerin seyri ve içeriği olacak.
Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Çınkara
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israil-de-krizlerin-ve-firsatlarin-yili-olarak-2021e-bakis/2472859
ABD yönetimi Yunanistan’a gönderdiği bir diplomatik not ile, İsrail-Yunanistan-Kıbrıs Rum Kesimi’nin öncüsü oldukları, Türkiye’yi dışarıda bırakacak Doğu Akdeniz petrol/doğalgaz boru hattı projesini (East-Med Pipeline Project) desteklemediğini bildirdi.
(...) Rum-Yunan ikilisinin İsrail’le kotarmaya çalıştıkları Doğu Akdeniz boru hattı projesi yeni değil. Dolayısıyla ABD’nin tavrını uzun süre bekledikten sonra, “neden şimdi” ortaya koyduğu incelemeye değer.
Bunun görünen gerekçesi, Washington yönetiminin dış politikadaki ağırlığı Çin’i çevrelemeye vermesi, askeri ve ekonomik gücüyle Asya-Pasifik bölgesine yönelmesi. Belli ki ABD, Çin’le uğraşırken arkada dikkat dağıtacak bölgesel sorunlar istemiyor.
(...) Washington yönetimi, İsrail’in de imzacısı olduğu bu projeye ilişkin olumsuz görüşlerini ortaya koyarken, İsrail hükümetine önceden danışmış olabileceğini de tahmin etmek güç değil.
Hem Ankara’da, hem de Tel Aviv’de, İsrail-Türkiye ilişkilerinin normalleştirilmesi yönündeki eğilim son dönemde iyice görünür olmuştu. Ancak sıkıntıların başında İsrail’in Rum-Yunan cephesinde görülmesi yer alıyordu.
Ankara’yla itiştiği dönemde İsrail’in atmış olduğu –ve belli ki pişmanlık yaşadığı- imzadan, Rum-Yunan ikilisini küstürmeden kurtulması Washington’un araya girmesiyle iyice kolaylaştı. ABD’nin Yunanistan’ın tepkisini çekmek pahasına Atina’ya gönderdiği “belge olmayan belge”, yakında Ankara ile Tel Aviv arasında en üst düzeyde ziyaretlerin de önünü açmaya aday.
Kim bilir? Belki de Erdoğan’ın şubat ayında çıkacağını açıkladığı Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan turuna, İsrail de ekleniverir…
Zeynep Gürcanlı
https://www.dunya.com/kose-yazisi/dogu-akdenizde-ankarayi-sevindiren-gelisme/645729
Netflix’de yayınlanan Kulüp Dizi’sini izlemediyseniz, tavsiye ederim. Emek harcanmış, üzerine çalışılmış bir dizi.
Kulüp Dizisi’ni merakla izledim. İzlerken de objektif olarak izledim, sizlerden tavsiyem sizler de objektif şekilde izleyin.
‘Matilda cezaevinde dua ediyor, bu da ne Yahudi kadını mı izleyeceğim’ demeden izleyin.
Dizinin son bölümünü izlerken dizi hakkında gördüklerimi yazmaya karar vermiştim. Çünkü hoşuma gitti.
Mois Gabay ve İvo Molinas diziyle ilgili saçma eleştirilere güzel cevaplar verdiler zaten bu yüzden hiç girmiyorum. Tabi onların dizi hakkındaki yorumları Yahudi toplumundan oldukları için sizlere yanlı gelebilir. Bence kelimeleri seçerek yazmışlar, bu yüzden zaten ben de dizide gördüklerimi yazmak istedim.
Matilda’nın hayatı etrafında gelişen olaylar ve bir toplumun hikayesini ele alan dizide İstanbul’daki Yahudiler anlatılmış. Ladino dili ve o dilde söylenen şarkılarla güzelce süslenmiş. Belki bu noktada eleştirim sadece şu olabilir: ‘Neden sadece İstanbul? Yahudiler, Rumlar ve diğer topluluklar sadece İstanbul’da yaşamadılar ve yaşamıyorlar.’
Sinan Eskicioğlu
https://www.ocakmedya.com/kulup-dizisinde-gorduklerim/
Araştırmalar, Avrupa toplumlarında Yahudilerin yüzde 40’ının kendini güvende hissetmediğini ve İsrail’e göçmek istediğini gösteriyor. Yahudiler kendilerini Avrupa'da güvende hissetmiyorlar. Sinagog kapılarından da anlaşılacağı gibi güvenlik önlemleri alıyorlar, çocuklarını kapısında polisin beklediği Yahudi okullarına gönderiyorlar, yayın organlarını kimse fark etmesin diye siyah poşetler içerisinde dağıtıyorlar.
Rönesans ve Reform sonrası oluşan modern batı uygarlığı tarihinde büyük bir dağılma olan “Yahudi soykırımı”ndan sonra dahi Avrupa'da antisemitizmin hâlâ güncel ve giderek güçleniyor olması ne kadar sarsıcı bir sorun.
Ezcümle sıkıntı büyük. Sorun; özgürlük, insan onurunu muhafaza, barış, eşit haklar ile vicdan ve din özgürlüğü perspektiflerinde şekillenen AB'nin kurum ve kuruluşlarıyla üstesinde gelebileceği sınırın ötesine geçmek üzere. AB'nin her yerinde amaçları demokrasiyi yürürlükten kaldırmak ve birliği dağıtmak olan faşist partiler güç kazanıyor. Tam bu noktada soru şu olmalı bana göre, "Demokrasiler kendilerini yok etmeye güdümlü siyasi hareketlere ne kadar tahammül göstermeli" Burada bir sınır olmayacak mı? Demokrasiye inanan, tüm farklılıkları renk kabul eden, birbirlerini yargılamayan, saygıyı ve nezaketi yücelten insanlar için hayat memat meselesi bu. Ötesi yok...
Özgür Çoban
İsrail’in İran’ın nükleer emelleri ve Orta Doğu’daki artan nüfuzuna karşı mücadelesi dünyanın koronavirüsle mücadelesine benziyor. Baş döndürücü bir hızla değişen değerlendirmeler, mahcup edici istihbarat hataları ve bir kaos havası…
Tam anlamıyla bir U dönüşü anlamına gelen İsrail’deki mevcut değerlendirme, İran ile küresel güçlerin zoru başarabileceği ve 2018’de dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın çekildiği 2015 tarihli anlaşmayla ilgili mutabakat sağlayabileceği yönünde. Ancak bu yeni değerlendirme de önümüzdeki haftalarda tepetaklak olabilir. Bu da Viyana’daki müzakere masasında işlerin kaotik olduğunu, öngörü veya kontrole pek imkân tanımadığını gösteriyor.
İsrail’in umudu, Biden yönetiminin yeni anlaşmayla ilgili İsrail kamuoyunun “satın alabileceği” bir sonuç elde etmesi. İsrail için en iyi senaryo, İran’ın nükleer programına yönelik bazı kısıtlamaların 2025 ve 3030’da kaldırılmasını öngören ve çokça tartışma yaratan maddenin geciktirilmesi. İsrail bu hükmü 2015 anlaşmasının en büyük kusuru olarak görüyor ve İran’ın bu sayede 2031’den itibaren silah dereceli uranyum stoklayabileceğini savunuyor.
Bu kaotik ortamda yedi ay önce koltuğunu kaybeden eski Başbakan Benjamin Netanyahu da kendini unutturmuyor. Meclisteki muhalefetin lideri olarak Başbakan Naftali Bennett’e Biden yönetimine boyun eğdiği gerekçesiyle durmadan saldırıyor. Yeni anlaşmayı Nazi Almanyası ile imzalanan 1938 Münih Antlaşması’na benzeten Netanyahu, Bennett’i anlaşmaya karşı etkili mücadele yürütmemekle suçluyor. Hitler’le anlaşma imzalayan İngiliz Başbakanı Neville Chamberlain ile aynı kefeye konulmak, ABD’ye boyun eğerek İran’ın nükleer silah eşiğine gelmesine izin veren İsrailli lider olarak gösterilmek Bennett’e muhakkak zarar verecektir.
Ben Caspit
https://www.al-monitor.com/tr/originals/2022/01/israel-angles-benefits-new-deal-iran#ixzz7I9daPO1w
Shlomo Dov Goitein, Macar kökenli dindar bir Yahudi ailenin çocuğu olarak, 1900 yılında Almanya’nın Bavyera eyaletindeki Burgkunstadt kasabasında dünyaya geldi. Birinci Dünya Savaşı başlarken, babası Eduard’ın ölümü üzerine, 4 yaşındaki Shlomo ve ailesi Frankfurt’a taşındı. 1918-1923 arasında Frankfurt Üniversitesi’nde Arapça ve İslâm üzerine eğitim alan Goitein, aynı zamanda şehirdeki bazı Yahudi ailelerin çocuklarına Arapça dersleri verdi. “İslâm’da ibadet” adlı teziyle üniversiteden mezun olan Shlomo, dönemin moda akımına uyarak, Filistin’e göç etti. Bir süre Akdeniz kıyısındaki Hayfâ şehrinde yaşayan Goitein, ardından Kudüs’e geçerek İbrani Üniversitesi’nde ders vermeye başladı. Akademik çalışmalarını devam ettirmek üzere 1957’de ABD’ye yerleşinceye kadar Kudüs’te yaşayan S. D. Goitein, bu süre zarfında birbirinden önemli projelere imza attı: Yemen Yahudilerinin tarihini ve Arapça lehçesini çalıştı, meşhur İslâm tarihçisi Belâzurî’nin “Ensâb” adlı eserinin tahkikli neşrini gerçekleştirdi, İslâm hukukuna dair kitaplar ve makaleler yazdı. 1953’te ABD’de misafir öğretim üyesi iken -kendi ifadesine göre- “halka açık bir parkta, ders aralarında verdiği molalar sırasında” yazdığı “Yahudiler ve Araplar” adlı kitabı yine bu dönemin ürünüdür.
ABD’ye taşındıktan sonra akademik çalışmalarını daha da derinleştiren S. D. Goitein, özellikle Akdeniz ülkelerindeki Yahudi cemaatlerinin hayatına yoğunlaştı. Onun beş ciltten oluşan “Bir Akdeniz Toplumu: Kahire Yazmalarında Anlatıldığı Şekliyle, Arap Dünyasındaki Yahudi Toplulukları” adlı eseri henüz aşılamamıştır. İlginç bir rastlantı eseri, Goitein, eserinin beşinci cildini tamamlayıp yayıncısına gönderdiği gün -6 Şubat 1985- hayatını kaybetti. Yahudilerin Akdeniz-Hindistan ticaret rotasında oynadığı rolü anlatmayı planladığı “Hindistan Kitabı” adlı eserini yazmaya ise ömrü yetmedi.
Arap ve İslâm dünyasını derinlemesine etüt eden Shlomo Dov Goitein, “sapına kadar” Siyonist olmasına rağmen, akademik çizgisini siyasî görüşünün önünde tutmuş, bu anlayışla çalışmıştı. Böylece aslında ömrü boyunca Siyonizm’e hizmet etmesine rağmen, yaptığı araştırmalar İslâm dünyasında da büyük hüsnükabul gördü, aralarında Türkçenin de bulunduğu birçok dile çevrildi.
Taha Kılınç
https://www.yenisafak.com/yazarlar/taha-kilinc/vazifeye-odaklanmak-2060713
BENSİYON Pinto, uzun yıllar Türk Yahudi Cemaati’nin başkanlığını yaptı. Bu, konsey laikin başkanlığı demektir. 1954 yılından beri Türk Yahudi Cemaati içinde çok aktifti, spor hayatında da idareci olarak yeri vardır. En önemli nokta ise Türk Yahudiliğinin muhtar karakterini, Türkiye yurttaşlığını ve Türk vatanseverliğini dikkatle ve kuvvetle belirtmesidir. Bu tarafıyla da tanınmıştır ve temayüz etmiştir.
Cemaatin çok zor günlerinde (ki iki tane sinagog baskını içerir) soğukkanlı davranmayı bilmiş, ortalığı yatıştırmıştır. “Anlatmasam Olmazdı” adlı kitabında ise samimi olarak bir Türk Yahudisinin hayatında yaşadığı sıkıntıları ama bunun yanında da bu vatanı samimi olarak sevmesinin portresini çizmiştir. Bugün İsrail’de de Türkiye’ye en bağlı kalanlar gene Türk Yahudi Cemaati’dir.
Uzun yaşamında bir İstanbul beyefendisi olarak herkes ile ilişkilerini en şahsiyetli ve en saygılı biçimde yürüttü. Şüphesiz ki şehrimizin özlenecek, samimi, mizaç yönü güçlü simalarındandır.
İlber Ortaylı
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ilber-ortayli/babur-sah-ve-hindistan-41982981
Türk Yahudi Toplumu (TYT) Onursal Başkanı Bensiyon Pinto’yu bana “tarif edin” derseniz, “Vatansever, çalışkan, iyi kalpli ve zeki bir insan” diye anlatırım. Pinto’yu maalesef kaybettik. 86 yaşında aramızdan ayrıldı. Pinto’nun vefatıyla, Türkiye Yahudi Toplumunun ve iş dünyamızın diğer önemli isimleri İshak Alaton, Üzeyir Garih ve Jak Kamhi’den sonra aynı kuşağın bir başka önemli ismi daha hayata gözlerini yumdu.
Pinto hayatı boyunca Türkiye’nin ve insanlarımızın dünyada karşılaştığı önyargıların aşılması için hem kişisel hem de temsil ettiği kurumlarla büyük mücadele yürüttü. Doğan Kitap’tan çıkan “Anlatmasam Olmazdı-Geniş Toplumda Yahudi Olmak” isimli kitapta yaşadıklarını, görüşlerini paylaşmıştı. Cumhuriyet birikimlerimizi iyi bilen, toplumsal barış için bir arada yaşama kültürünün ne kadar önemli olduğunu hayat tarzı ve çalışmalarıyla çok güzel vurgulayan, daima görüşlerine başvurulan akil bir insandı.
Ülkemizin köklü kurumlarından Yıldırımspor’un kurucularındandı. Bensiyon Pinto yarın saat 13.00’te İstanbul Ulus’tan son yolculuğuna uğurlanacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da yakından tanıdığı bir isimdi. Geçmişte güzel bir dostlukları olmuştu.
Hakan Çelik
https://www.posta.com.tr/yazarlar/hakan-celik/unutulmaz-izler-birakti-2424632
Dönelim "Kulüp" dizisine. Bence son bölüm okullarda ders olarak okutulmalı.
6-7 Eylül olaylarının bu kadar çarpıcı, bu kadar dramatik, bu kadar insanı yüreğinden vuran bir canlandırmasını görünce itiraf edeyim gözyaşlarına boğuldum.
Farklılıklarıyla iç içe yaşayan bir toplumduk biz. Adım adım oksijeni kıstılar ve Türkiye'yi çölleştirdiler.
Biz Türklerle eşit yurttaş olan Yahudileri, Ermenileri ve Rumları düşmanlaştırmanın son noktası olarak onları Türk derin yapılanmasının provoke ettiği kitlelere boğdurdular.
Bunu popüler bir dizinin anlatması bambaşka olmuş. Kabul edelim hiçbir tarih kitabı kitlelere o dönemin duygusunu böylesine geçiremez.
Kulüp’te İstiklal Caddesi'nde ilk taşın nasıl atıldığı, kalabalığın nasıl canavarlaştığı, bir milletin parçası olan insanların nasıl öcüleştirildiği çok güzel resmedilmiş.
Yakın tarihin bu kadar cesur canlandırılması, zamanın ruhuna inat çoğulculuğun yüceltilmesi, Varlık Vergisi ve 6-7 Eylül dönemlerindeki Türk devlet rejiminin bu kadar sert ve açık eleştirilmesini doğrusu çok kıymetli buldum. Bu ceberrut anlayışın Varlık vergisinden 6-7 Eylül’e devamlılık gösterdiği Kürşat karakteri ile anlatılmış. 1942’de Yahudi Mathilda’nın ailesinin mallarına çöken de, 1955’te Rum Niko’nun servetine çöreklenmeye kalkan da aynı Kürşat…
Nagehan Alçı
https://www.haberturk.com/yazarlar/nagehan-alci/3314052-kulupun-son-bolumunu-herkes-izlemeli
Takılan tweetler
Yıl, 1913..."Edirne’de Hahambaşısı Bejarano Efendi ile kerîmeleri"...
https://twitter.com/birvakitler1/status/1482486233683136512
Büyükelçi @HmuratMercan, Dünya Yahudi Kongresi İcra Başkan Yardımcısı Dr. Maram Stern’le bir araya geldi ve ortak konu başlıkları üzerinde faydalı bir görüş alışverişinde bulundu. Görüşmede, Türkiye'nin bölgesel barış ve istikrarın ilerletilmesine yönelik çabaları da ele alındı.
https://twitter.com/TurkishEmbassy/status/1482045984800706564
Anlaşıldığı kadarıyla devlet bürokrasisinde ABD'li Yahudiler ve İsrail ile ilişkilerde bir güncelleme geldi.
Dünya Yahudi Kongresi (WJC) çok etkili bir STK. BMGK 3379 sayılı kararı konusundaki faaliyetleri aklımda kalmış.
https://twitter.com/gcinkara/status/1482047364332408832
BE Mercan @WorldJewishCong ile görüşmeleri ertesinde Azerbaycan CB'si
@AJCGlobal ile bir dizi istişarelerde bulundu.
Entegre ve Hesaplanmış bir düzlemde Azerbaycan, İsrail ve Türkiye ilerlemeye çalışıyor gibi.
İsrail Lobisi çok hareketli bugünlerde.
https://twitter.com/gcinkara/status/1482379614202777607
Şalom Gazetesi demişken, Türkiye'de çıkan en objektif ve içeriği en zengin, gerçek anlamda "yerli ve milli" olan yazarları çok donanımlı bir gazete....
İnanmayan linkini tıklayıp haberlerinden yazarlarına bir baksın....Keşke haftalık değil de günlük olsa.
https://twitter.com/MYfromTURKIYE/status/1481720678621532160
Bu ülkede dincisinden laikine hergün binlerce kişi evde, yolda, işte, kahvede Yahudiler için en akla gelmeyecek antisemit komplo teorilerini kolaylıkla dile getirirken, bizzat aynı halkımızın Leman Sam ırkçılığından şok olması halinin şokundayım...
https://twitter.com/Kocabasoglu/status/1481882125234315266
israil'in önceki cumhurbaşkanı rivlin'in babası, içerisinde edebiyatçı haim bialik'in de olduğu şarkiyatçı bir grupta yer almış, 1936'da da Kur'an'ı arapça dilinden ibraniceye tercüme etmiştir.. "prof. yosef yoel rivlin"
yasin meral hocanın ilgili çalışması okunmaya değer
https://twitter.com/muhammedtrkozkn/status/1482053645411700739
Kulüp dizisi yayınlandıktan kısa bir süre sonra İsrailli bir diplomatla sohbetimizde, diziyi Yahudilere yönelik önyargıları kırmak bakımından nasıl değerlendirdiğini sormuştum. “Bakış açısını değiştirmesini arzu ettiğimiz kesimlerin Netflix seyrettiklerinden şüpheliyim!” demişti.
https://twitter.com/selinnasi/status/1482823876224733186
İsrail Demokrasi Enstitüsü, İsrailli Arapların %81'inin ve İsrailli Yahudilerin %70'inin #Israel 'da kalmayı tercih edeceğini gösteren yeni Demokrasi Endeksi Anketini yayınladı.
Kalacak olan Yahudilerden çok Araplar!
https://twitter.com/emilykschrader/status/1481980782117892101
Ortadoğu'nun dününe bugününe alternatif bir bakış...
@RussoMarsel yazıları Ortadoğu'yu biraz daha objektif biçimde okumamıza katkı sunuyor:
https://www.reportare.com/kategori/kose-yazilari/marsel-russo/
https://twitter.com/reportare/status/1480893945299320836
@nytimes için net olmasa da, bu rehinelerin Yahudi oldukları için hedef alındıkları ve saldırıya uğradıkları çok açık.
Neden burada ve neden şimdi için zayıf mazeretler duyabilirsiniz, ancak gerçek basit - Yahudiler sadece Yahudi oldukları için hedefleniyor.
https://twitter.com/AvivaKlompas/status/1482519680296394752
"Kulüp" dizisinin ikinci bölümü gene gayet iyi. 6-7 Eylül olaylarının canlandırılması da çok önemli. Ve burada, "Atatürk'ün evine saldırmışlar" diye başlayan olayın, zamanın Türkiye'sinde resmen yaptırılmış bir provokasyon olduğu artık biliniyor...
İkinci bölümde en dokunaklı ve ürpertici kısım, yılın Türk iş adamı ödüllü Rum'un Rumluğunu gizlemek için annesine kıymayı bile göze aldıktan sonra içine düştüğü anlamsızlık oldu. İnsanlara kökenlerini reddetmeyi dayatan makromilliyetçilik uzun süre Yunan düşmanlığını kullandı...
Dizinin ikinci bölümünde fazla abartılmış "aşk" kısmı biraz daha "iktisatlı" olsa, bu dizi, ölümsüz dizilerden biri bile olabilir, -zira bu açıklıkta ve bu kalitede ve bu özgürlükte filmler/diziler yok gibi bir şey.
Dizi, önemli bir şeyi daha gösteriyor...
Eskiden, binbir çekince sonucu yapılan filmler teatral milliyetçilikten yenmaz, sığlık ve ilkellikten seyredilmezdi. Netflix ve benzeri platformlarda yayınlanan filmler/diziler, yapımcılara, "iç politika ve hakim günlük kültür" kıskacından kurtulmak olanağı da tanıyor...
Sanatın olmazsa olmaz koşulu 'Özgürlük' olduğundan, her filmin ille bir yanı birilerine dokunduğundan, yuvarlatılıp parlatılmış ve çıkıntı kısımları iyice törpülenmiş "sanat eserleri" de Hocanın "şimdi kuşa benzedi" türünden ufak leyleklerine dönüşüp parlamadan sönüyorlardı...
Bundan sonra sanat daha özgür olacak, kalite yükselecek ve Dünya kalitesi esas olacak. Utandırıcı 6-7 Eylül dönemi artık açık açık işleniyor, yakın gelecekte "Zübük" filmleri/kaberesi/komedisi ile bugünler hakkında ciddi filmler de yapılacaktır elbette...
Türkiye yaşadığı bugünkü dönemi de sanat üzerinden de aşmak zorunda...
https://twitter.com/selcuksalih/status/1481248688349536258
Yazıyı şimdi okuma fırsatım oldu.. Düş kırıklığının kendisi Ali Sirmen’dir.. Belki o kadar bile değildir.. Bir senarist olarak tüm senaristler adına şapşal lafını aynen iade ediyorum.. bu konuda hepimizden iyi besbelli.. Bir düş kırıklığı
@cumhuriyetgzt https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ali-sirmen/bir-dus-kirikligi-1899933
https://twitter.com/baharakpinar/status/1482452844108201987
Ağa Takılanlar Öneriyor
https://www.insamer.com/tr/israilin-afrika-siyaseti-izolasyondan-normallesme-ye.html
https://odatv4.com/makale/netanyahu-rezil-olmamak-icin-ne-yapacak-226743
Fransa’da Charlie Hebdo ve Hyper Cacher saldırılarının yedinci senesi. Pınar Kılavuz, bu süreçte antisemitist saldırılar devam ettiğini belirtti. Kimler antisemitist? Fransa nefret suçu ile nasıl mücadele ediyor? Pariscope'ta bu hafta Kılavuz, eğitimin ve tarihle yüzleşmenin önemi üzerinde durdu.
https://www.youtube.com/watch?v=544wIv5TV7E
https://shemanews.com/index.php/2022/01/12/gazzenin-yahudi-mahallesinin-kayip-tarihi/
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/ne-guzel-anlatmissin-bensiyon-bey-41982976
https://shemanews.com/index.php/2022/01/12/trakyadan-gazzeye-ve-son-durak-bat-yama/
https://www.biracemiyolcu.com/post/kim-bu-i-srailliler
https://www.youtube.com/watch?v=7zEYafr6M2c
https://www.youtube.com/watch?v=5SJF7Ff3-aA
https://shemanews.com/index.php/2022/01/16/varlik-vergisi-ve-turk-yahudileri/
https://www.youtube.com/watch?v=_Yco5Qigdgs
Şalom GYY ve Başyazarı @basyazar'ın Flash TV'de ki konuşmasıno keşke herkes izleseydi, Anadolu'da Yahudi izleri 2600 öncesine kadar gider ve her daim,Osmanlı/ Türkiye'ye yürekten bağlı olan Yahudileri Türk halkı tanısa ve Türklüğü o kadar güzel anlattı ki, biz buyuz işte dedirti.
https://twitter.com/MYfromTURKIYE/status/1481712678758498310
https://www.youtube.com/watch?v=ndEm-OZHTN0
https://open.spotify.com/episode/5cmzlKCLv21wLE4DkDggbl
6 veya 7 Eylül akşamı kurulacak herhangi bir yemek sofrası gerçekçi değil kuşkusuz. Gerçekliği geçtik, tez elden varılan uzlaşma senaryonun tutarlılığı, politik ve sosyal bağlam ve duruşu içinde dengeli de değil. Kulüp’teki barış sofrası çocuklara yaralandığında söylenen “öpeyim de geçsin” aymazlığında değil, daha fena, “döverim de severim de” ve bunları peş peşe yaparım aklın şaşar diyor, şiddetteki payını ve travmayı yadsıyan bir mesaj veriyor.
Popüler kültürden dengeli politik duruşlar beklemek yersiz tabii ki. Daha çok onun neler arasında denge kurmaya çalıştığını, neyi bir olanak olarak açtığını ve peşi sıra kapadığını, bu olanağın seyirciler ve toplumsal arzular açısından ne anlama geldiğini düşünmek gerekiyor belki de. Bu yönüyle dizi bizi düşündürdü, konuşturdu, tartışma alanları açtı. Diziye hakkını vermek gerek. 6-7 Eylül’ün temsili ilk değil ancak Türkiyeli Yahudileri klişelere kaçmadan, başrollerde, dilleriyle ve yaşadıkları acılarla temsil etmiş ilk yapım Kulüp.
https://www.gazeteduvar.com.tr/guz-sancisidan-kulupe-sinemada-6-7-eylul-olaylari-makale-1549273
https://ortakoltuk.com/film-haberleri/kulup-4
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/26655/kulup-ulusal-aileden-secilmis-aile-ye
https://www.muhalif.com.tr/makale/kulup-dizisi-ve-canakkaleli-frida-997