SSM´de yer alan ´Şehzade´nin Sıra Dışı Dünyası: Abdülmecid Efendi´ Sergisi, Osmanlı padişahları ile ilgili bilgisi, benimki gibi resmi tarihle sınırlı olanları hayrete düşürerek, akıllarındaki klişeleri ters yüz edeceğini düşünüyorum. Altmış tablo ve 300´ün üzerinde belgeyle, son Halife Abdülmecid´in çok yönlü entelektüel kişiliğini yansıtan bu sergide, aynı zamanda Doğu ile Batı´yı kendi içinde harmanlamış, Osmanlı hanedanına mensup bir ailenin yaşam öyküsüne tanıklık edeceksiniz.
Sabancı Müzesinde açılışına katıldığım sergiye ve bir o kadar da Şehzade Abdülmecid’in sanat tutkusuna hayran kaldım. Eserlerin birçoğu, zamanın ruhunu hisseden bir sanatçının bakışını yansıtmakta… Dinine ve geleneğine bağlı olmakla beraber yüzü Batı’ya dönük bir yaşam sürdüren, Avrupa ile yakın ilişkileri olan, resme, müziğe, edebiyata düşkün Abdülmecid efendi ve ailesinin sergideki fotoğrafları; çağdaş giysileri, duruşları ve asaletleriyle dünya aristokrasisinin bir parçası olduklarının kanıtı nitelliğinde…
Sergi, SSM’nin koleksiyonu, 14’ü resmi kurum koleksiyonu, 17’si aile koleksiyonu, özel müze ve galeri koleksiyonlarından eserler içeriyor. Bunlarla birlikte hayatının son yirmi yılını geçirdiği Fransa’nın Nice şehrindeki Musee Massena Koleksiyonu’ndan alınan bir oto-portre ile Rochefort’taki Pierre Loti Müze Evinden gelen ve Abdülmecid Efendi’nin Loti’ye hediye ettiği orijinal çerçeveli iki resim de koleksiyona dahil edilmiş.
Sıra Dışı Bir Şehzade - Çok Yönlü Bir Sanatçı
Şehzade Abdülmecid’in dizelere konu olabilecek hayatı erken yaşlarında, babası Abdülaziz’in trajik ölümünden çok etkilenir. Ömrünün yaklaşık elli yılını şehzade, sonraları veliaht, halife ve son yirmi yılını da sürgünde geçiren Abdülmecid, 76 senelik yaşamı süresince mutlakıyet, meşrutiyet ve cumhuriyet olmak üzere üç rejime tanıklık eder ve iki dünya harbi yaşar. Osmanlı’nın son veliahdı ve son halifesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de seçtiği ilk ve tek halife olan Şehzade, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanıp yıkılmasına bizzat tanıklık etmesine, yaşanan askeri ve siyasi olaylardan çok etkilenmesine, ülkesinden kovulmasına rağmen ailesini ve çocuklarını hiçbir zaman ihmal etmemiş bir kişilik… 1924’te hilafetin kaldırılmasıyla yakınlarıyla birlikte ülkeyi terk ederek İsviçre’ye yerleşir, oradan Nice’e geçer ve son yolculuğuna kadar Paris’te yaşar. Naaşının Türkiye’ye getirilmesine izin verilmediği için Medine’de toprağa verilir.
Şehzade Abdülmecid Efendi’nin sanata ilgi duyan bir entelektüel olmasında, babası Sultan Abdülaziz’in kendi heykelini yaptırması ve sanatın yoğun yaşandığı bir ortamda yetişmesi etkili olur. Şehzadegan Mektebinde her şehzade gibi yabancı dil (Fransızca, Almanca, Farsça, Arapça), resim ve piyano eğitimi alır. Batı müziğine oldukça ilgi duyar, Franz Liszt’in müzik derslerine katılır. Çok iyi düzeyde piyano, viyolonsel, keman çalar. Dönemin, önemli edebiyatçı, tarihçi ve düşünce alanındaki isimlerin eserlerini barındıran zengin kütüphanesini kadınların okumasına açar. Zamanının değerli ressam ve yazarları ile birlikte vakit geçirir, dostluklar kurar. Osman Hamdi ve Salvatore Valeri’den resim dersleri alır. Dostlarının arasında Yahya Kemal, Recaizade Mahmud Ekrem, Tevfik Fikret, Abdülhak Hamit Tarhan, Şevket Dağ, İbrahim Çallı, Namık İsmail, Feyhaman Duran, Avni Lifij ve Pierre Loti gibi isimler vardır. Adolphe Thalasso, ‘L’art Ottoman les Peintres de Turquie’ (1920) adlı kitabını ona ithaf eder. İzlenimci ressamlara yakın olduğu halde kendisi ekspresyonist değildir. Tarzı ve tablolarında kendini resmetmesi onu faklı kılar. Birçok resminde yakınlarını ve aile üyelerini model olarak kullanır. 1886-1944 yılları arasında birçok sanat etkinliği gerçekleştirerek Paris Salonlarına, Galatasaray ve Viyana sergilerine katılır.
Sergi salonundan…
Şehzade’nin yaptığı tablolar adeta yeteneğinin kanıtları… Seçki, oto portreleri, sanatçı, yazar ve yakınların portrelerini, doğa manzaralarını, nüleri, savaş, harem görüntülerini ve natürmortları kapsıyor. Çocukları Ömer Faruk Efendi, Hanzade Sultan ve Dürrüşehvar Sultan’a ait tablolar, nü bir eser olan ‘Mayıs Gülleri’, figüratif tarzdaki ‘Avludaki Kadınlar’, Franz Liszt ve Richard Wagner portreleri, sergilenen eserlerden bazıları.
Şehzade’nin, yazar-şair Tevfik Fikret’in, Boğaz’da sisin çöktüğü bir gün (1902), düzene bir eleştiri olarak yazdığı SİS şiirinden etkilenerek çizdiği ve benim de dakikalarca seyrettiğim üç Sis tablosu, sergi salonunda yan yana asılmış. Bunların yanı sıra Nice’teki Musée Massena’dan ödünç alınan, 1924 tarihli bir oto portre ile Rochefort (Fransa) Pierre Loti Müze Evinin sergiye özel olarak verdiği, Abdülmecid’in Loti’ye hediyesi olan ‘Sarayburnu’ ve ‘Boğaziçi’ peyzajları da seçkinin önemli eserleri arasında. Abdülhak Hamit’in Finten oyununun prömiyeri için verdiği davetiye, ailece kapağına poz verdikleri L’Illustration dergisi, halifelik afişi, menü, fotoğraf ve öz yaşam videoları da fonda baba Sultan Abdülaziz’e ait besteler eşliğinde izleyiciyle buluşuyor…
‘Görünenin Ötesinde Abdülmecid Efendi’
Abdülmecid Efendi’nin sanatını kapsamlı bir bakış açısıyla ele alan sergide ayrıca SSM koleksiyonunda yer alan Abdülmecid Efendi’ye ait altı eser, ilk kez bilimsel bir araştırma ile ‘Görünenin Ötesinde Abdülmecid Efendi’ başlıklı bölümde yer alıyor. Sabancı Üniversitesi, Koç Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi iş birliğiyle gerçekleştirilen çalışmada, Şehzade’nin resim tekniği, eserlerinin geçirmiş olduğu restorasyon çalışmaları, kullandığı malzemelerin yapısı, rengi, boya katmanları ve dokusu ile onun sanatsal üretim koşullarına ışık tutuyor.
‘Şehzade’nin Sıra Dışı Dünyası: Abdülmecid Efendi’ sergisi 1 Mayıs Pazar gününe kadar pazartesi hariç 10.00 – 18.00, cumartesi 10.00 – 20.00 saatleri arasında SSM’de Galeri -2’de ziyarete açık.