Pandemide devamlı mekânını kapatan Toy İstanbul, tiyatroya katkısını yeni yapımlarla sürdürüyor. Bu yılın yepyeni prodüksiyonu, Erdi Işık’ın yazdığı, Kayhan Berkin’in yönettiği, tek kişilik oyunu ‘Düğün Şarkıcısı’.
Makine mühendisliği eğitiminden sonra, Almanya’da tiyatro eğitimi alan, 2014’te Marmara Üniversitesinde medya alanında mastır yapan 1989 Kastamonu doğumlu Erdi Işık, Saraybosnad’a Theatre and Cultural Studies bölümünde tiyatro üzerine doktora yapmış. ABD, Almanya, Hırvatistan, Malta, Macaristan, Belçika, Slovenya ve Türkiye’de oyunculuk teknikleri ve tiyatro üzerine çeşitli atölye çalışmalarına katılmış.
2016’dan itibaren FOX Türkiye'de Drama Yöneticisi olarak çalışan Işık, 8 ay önce transfer olduğundan beri yazar olarak bağlı olduğu Ay Yapım'ın drama geliştirme müdürü.
‘Düğün Şarkıcısı’; ‘Dali'nin Kadınları’, ‘Sultana’, ‘Hipokrat’ ve ‘10 Saniye’den sonra yazdığı beşinci oyun.
Erdi Işık, sıradan güncel olayların derinlerine ustalıkla inebilen, trajik boyutların yanında komik taraflarını da hınzır bir mizah duygusuyla irdeleyen, her iyi mizahçı gibi absürt temaları da başarıyla yansıtabilen sağlam bir gözlemci.
Ütopik bir evrende geçen, yer ve zaman kavramının kaybolduğu ilk oyunu ‘Dali'nin Kadınları’, Marilyn Monroe, Virginia Woolf, Edith Piaf ve Frida Kahlo’yu aynı zamanda bir araya getiren absürt bir komedi.
Birbirinden farklı iki kadının İstanbul'un gözde mekanlarından birinde dansla hayata tutunmaya çalışmalarını ve bu mücadele üzerinden toplumda kadının yerini farklı bir gözle sorgulayan ‘Sultana’, gerçekle masalı iç içe barındıran müzikli bir oyun.
‘Hipokrat’, biri kadın biri erkek iki başarılı hekimin, iki ayrı zamanda, iki ayrı hastanede, iki ayrı şüpheli ölüme sebebiyet vermiş olmaları yüzünden vicdanlarıyla hesaplaşmaları üzerine kurulmuş, ırkçılık, taciz, kariyer ve cinsiyet kavramlarına da değinen bir çalışmadır.
‘10 Saniye’, işlediği bir suç yüzünden ülkenin en prestijli okullarından birinden kovulan çocuğunu geri aldırmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazır bir annenin, rehber öğretmenine şiddet, taciz, eşcinsellik dahil her türlü suçlamayı yaparak gerçeği ‘aramasını’ ya da ‘kaybetmesini’ anlatan bir oyun.
2000’li yılların başında katıldığı BBG yarışmasında popüler olan, sonrasında hızla popülerliğini kaybeden caz şarkıcısı Şahnaz’ın düğün şarkıcısı olmasını aktaran ‘Düğün Şarkıcısı’, Işık’ın çoğu diğer oyunu gibi, kadınlarımızın sorunlarının öne çıktığı bir oyun.
Şahnaz'ın 15 yıl boyunca çalıştığı Urban Jazz Bar, değişen Türkiye'yle birlikte dönüşerek önce masaj salonu, ardından düğün salonu olur. Bu değişime uymayı reddeden Şahnaz, işini bırakarak İstanbul'un çeşitli mekanlarında sahne almak için çabalar. Ancak ülkedeki yeni oluşumlar ve işsizlik gerçeğiyle yüzleşen Şahnaz, her yolu denese de iş bulamaz. Sonunda, eski adıyla Urban Jazz Bar, yeni adıyla Şanzelize Wedding House'da düğün şarkıcılığı yapmayı kabullenir. Bu yeni müzik kariyerinde Şahnaz toplumunun 'etnik' ve 'zengin' müzik türlerini öğrenmekle kalmaz, yaşadığı toplumun halkını da tanıma fırsatı bulur. Şarkıcılık yaptığı son düğünde, iki yakını maganda kurşununa kurban gidince, bir televizyon programına katılarak sesini duyurmaya çalışır.
Erdi Işık, kültür yozlaşmasından ciddi ekonomik sorunlara, görmemişlikten bayağılaşmaya, herkesin kardeşçe, barış içinde yaşadığı ülkemizde, farklı yörelerindeki insanları bile birbirine düşman edebilen ayırımcılıktan kendisi gibi düşünmeyeni ötekileştirmeye, toplumun getirildiği durumu sert bir dille eleştirir. Ancak, ustalık dönemindeki Işık, eleştirisini son derece komik bir güldürü olarak, izleyiciyi bir saat boyunca kahkahalarla güldüren bir biçemde aktarmayı başarır. Oyunun alkışlarla kesilerek, izleyicinin neredeyse interaktif katılımıyla izlenmesinde, kuşağının en iyi oyuncu, yazar yönetmenlerinden Kayhan Berkin’in son derece akıcı ve tempolu sahnelemesinin, Nergis Öztürk’ün olağanüstü Şahnaz yorumunun büyük etkisi var.
Müthiş komik, bir o kadar da düşündürücü bir oyun. Her sözcüğün hakkını veren, sesi, mimikleri ve tüm bedeniyle karakterine can veren Nergis Öztürk için bile defalarca izlenebilir. 2 Şubat DasDas, 8 Şubat Boa Sahne, 23 Şubat Alan Kadıköy ve sezon boyunca İstanbul sahnelerinde. Sakın kaçırmayın.
Duru Tiyatro’da bir eski – bir yeni
‘İki Bekâr’
Duru Tiyatro, 10. yılında Amerikalı Sam Bobrick'in ‘Two Single People’ oyununu, müzikli, şarkılı bir komedi olarak sahnelemeye başlar. Emre Kınay’ın ‘İki Bekar’ adıyla yönettiği oyun izleyiciler tarafından çok beğenilir ve günümüze kadar sahnelenmeye devam eder.
Çöpçatan arkadaşları iki bekârı, Shanette’le Jack'ı bir düğün davetinde aynı masaya oturtur.
Ciddi bir ilişkiye girmek istemeyen sakin ve dengeli Jack bağlanmaktan, aldatılmaktan, terk edilmekten özellikle de her yönüyle kendisine ters gelen deli dolu ve çatlak Shanette’ten çekinir. Düğün gecesini biraz da zorlanarak atlatan Jack, aylar sonra Shanette’le yeniden karşılaşır. Karşılaşma bir rastlantıdır ama, bu tesadüflerin giderek farklı mekânlarda tekrarlanması Jack’ta kararlı ve ısrarcı Shanette tarafından izlendiği şüphesini oluşturur. Jack beraber olmaya başladıklarında bile araya mesafe koymayı sürdürür, sonunda Shanette ondan vazgeçmeyi kabullenir. Artık rahat bir nefes alacağını düşünen Jack, aslında Shanette’in yaşamında kalmasını istediğini fark eder.
Çapkın erkekle mazbut ve çekingen kadın klişesini tersyüz eden, zekice yazılmış, hiç aksamayan temposuyla keyifle izlenen, bu içi karartıcı zamanlarda insanın için açan çok eğlenceli bir güldürü.
Elverişli fiziği, güzel sesi, kusursuz diksiyonu, olağanüstü beden diliyle pırıl pırıl bir Shanette yorumlayan Evrim Alasya ile oyunu sahneye koyan ve Jack’ı canlandıran usta oyuncu Emre Kınay’ın kimyalarının müthiş uyumu izlemenin zevkini arttırıyor.
İkiliye Serdar Aslan’ın bestelerini ustalıkla yorumlayan Durucazz orkestrası eşlik ediyor.
İlk kez izleyecekler ve tekrar seyretme isteyenler için sezon boyunca Duru Ataşehir’de.
Shakespeare’in bile yazdığından haberi olmadığı oyunu
‘Irgat’
İlk kez İKSV Tiyatro Festivali’nde sahnelenen ‘Irgat’, Shakespeare’in günümüze kalan tüm oyunları taranarak, onun cümleleriyle yazılmış bir oyun. Bu açıdan bakıldığında bir Shakespeare kolajı sayılabilir ama, bu cümlelerle oluşturulan metin yepyeni ve özgün bir hikâye anlatmakta.
1983 doğumlu, oyun yazarı, dramaturg ve ressam Irmak Bahçeci’nin ‘Irgat’ metnini sırf Shakespeare’in sözcükleriyle yazmış olması biçimsel bir ustalık gösterisini aşar; anlattığı öykünün günümüz Türkiye’sinde yaşasaydı Shakespeare’in yazabileceği bir hikâye olduğunu hatırlatır.
Emrah Eren’in sahneye koyduğu, Emre Kınay’ın Irgat’ı canlandırdığı oyunda, Sertaç Nicholas Güder’in de konuşmasız, kısa ama kilit bir rolü vardır. Dekoru Cihan Aşar’a, ışık tasarımı Yakup Çartık”a şarkı sözleri Faruk Üstün’e, müziği Cenk Erdoğan’a ait.
Irgat, (Doğuda ya da Güneydoğu’da) iç savaşı andıran bir çatışma ortamında doğup, büyür ve bir çatışma sırasında öksüz kalmış bir çocuğu sahiplenir. Karınlarını doyuracak bir iş ve başlarını sokacak bir yer bulmak için çocukla birlikte geldiği metropolde şans eseri tanıştığı bir inşaat firması sahibi, Irgat’a hem iş hem de kalacak yer verir. Evladı gibi baktığı çocuk da zaman içinde büyüyerek Irgat’la yan yana inşaatta çalışmaya başlar. Hayatının aşkı da patronunun evinde çalışmaktadır.
Bitmek bilmeyen bir kavganın sürdüğü topraklardan, ideolojik çatışmanın kasıp kavurduğu üniversiteden, taşranın işsizliğinden, metropolün ağır işçiliğinden kurtulmayı becermiş bir işçi olan Irgat’ı trajedi, nereden kaçarsa kaçsın yine de kendi vicdanında yakalayacaktır.
Ciddi, dokunaklı ve etkileyici bir oyun; mutlaka izlenmeli derim. Sezon boyunca Duru Ataşehir’de.
Hepinize sağlıklı seyirler...