Türkiye´nin, son zamanlarda Hamas´ın silahlı unsurlarından ve Müslüman Kardeşlerden uzak durmaya özen göstermekte olduğu görülmekteydi. Zaten, İsrail, yumuşama sürecinin akıbeti bakımından Türkiye´nin ideolojik yaklaşımlarını terketme istikametindeki adımlarının ve Hamas´a bakış açısındaki olumlu değişikliğin kalıcı olup olmadığını yakından gözleyecektir. Filistin davası da büyük ölçüde marjinalize olduğu cihetle, Türkiye´nin bundan sonra Hamas´la yürüteceği ilişkilerin mahiyeti İsrail açısından daha fazla önem taşıyacaktır. Namık Tan – www.yetkinreport.com
İsrail’in de, Türkiye ile geçmişi yüzyıllar öncesine uzanan Türk-Yahudi dostluğuna dayalı ilişkilerinin yeniden “kazan kazan” zeminine oturtulmasında hayati çıkarları bulunduğunu görmesi gerekir.
Geçen birkaç hafta içinde giderek ivme kazandığına şahit olduğumuz dış politikadaki yumuşama sürecine Türkiye-İsrail ilişkileri özelinde bakacak olursak, kısa sürede eski günlere dönülmesini beklemenin gerçekçi olmadığını görürüz. Her şeyden önce, şu sırada talepkâr olan biziz. İsrail’in tuzu kuru. Artık Türkiye’ye eskisi kadar ihtiyacı yok. Sünni âlemde yeni müttefikleri var. İbrahim Anlaşmaları İsrail’e dış politika alanında geniş bir manevra alanı yaratmış durumda.
Dolayısıyla, İsrail Devlet Başkanı Yitzak Herzog’un önümüzdeki aylarda gerçekleşeceği söylenen ziyareti iki ülke arasındaki sorunların aşılması bakımından tek başına yeterli olmayacaktır. İsrail Hükümeti nezdinde de güven oluşturucu adımlar atılması şarttır.
İkincisi, ticari ve ekonomik ilişkilerimiz herhangi bir sorun olmadan devam ediyor. Dış ticaret hacmi giderek artıyor. Siyasetçiler, bir suredir ideolojik amaçla herhangi bir tahrikte bulunmadığı için insani ilişkilerimiz de sorunsuz yürüyor. Türkiye’yi ziyaret eden İsrailli turist sayısında kayda değer artış var. İki ülke takımları arasındaki spor karşılaşmaları sorunsuz gerçekleşiyor. Bu arada, İsrail gazının boru hatlarıyla Türkiye üzerinden Avrupa pazarına ulaştırılması projesi de eskisi kadar çekici değil. Çünkü, bu tür projelere finansman bulmak artık epey zorlaşmış durumda. Yani, özellikle İsrail açısından, ilişkilerin düzeltilmesi aciliyet arz etmiyor.
Ancak, İsrailliler stratejik düşünebilen bir ulustur. Dolayısıyla, her şeye rağmen, İsrail’in uzun vadeli çıkarları açısından, Türkiye ile sağlıklı ilişki yürütmeye ihtiyacı bulunduğu gerçeğini daima göz önünde bulundurmuşlardır.
Bu çerçevede, örneğin İran faktörünün her iki ülke tarafından dikkate alındığını düşünüyorum. İran’ın, Suriye, Lübnan ve bir ölçüde Irak’taki giderek artan ağırlığının dengelenmesi gereğinin hem Türkiye hem İsrail açısından öncelikle değerlendirilmiş olması pek muhtemeldir. Ayrıca, İran’ın Körfez ülkeleri üzerinde yarattığı baskının ve Ermenistan-Azerbaycan ihtilafının çözümüne yönelik gayretlerin akamete uğratılmasına yol açabilecek emellerine set çekilmesi ihtiyacının da yakınlaşma kararında rol oynadığına inanıyorum.
Batıyla ilişkiler ve Hamas etkeni, İsrail’in, Hamas ile mevcut derin görüş ayrılıklarının giderilmesi ve bu nedenle taraflar arasında yaşanan sıcak çatışmaların önlenmesi bakımından Türkiye’nin önemli roller üstlenebileceğinin bilinci içinde olduğunu düşünüyorum. Zira, Türkiye’nin geçmişte İsrail ile Hamas arasında dengeyi gözeterek yürüttüğü ilişkilerin iki taraf uzerinde yatıştırıcı bir rolü olduğunu ve yapıcı sonuçlar verdiğini İsrail’de herkes biliyor. Dolayısıyla, Türkiye bu konuda evvelce izlediği yapıcı tutuma dönerse, anlaşmazlıkların çözümüne somut katkıları olabilir. Nitekim, Türkiye’nin, son zamanlarda Hamas’ın silahlı unsurlarından ve Müslüman Kardeşlerden uzak durmaya özen göstermekte olduğu görülmekteydi. Zaten, İsrail, yumuşama sürecinin akıbeti bakımından Türkiye’nin ideolojik yaklaşımlarını terketme istikametindeki adımlarının ve Hamas’a bakış açısındaki olumlu değişikliğin kalıcı olup olmadığını yakından gözleyecektir. Filistin davası da büyük ölçüde marjinalize olduğu cihetle, Türkiye’nin bundan sonra Hamas’la yürüteceği ilişkilerin mahiyeti İsrail açısından daha fazla önem taşıyacaktır.
Diğer taraftan, başlatılmaya çalışılan Türkiye-İsrail yakınlaşmasının başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batılı müttefiklerce de memnuniyetle karşılanacağı kuşkusuzdur. Zira, Türkiye ve İsrail ilişkilerinde sağlanacak yumuşamanın, Türkiye’nin Batı ülkeleriyle arasındaki güvensizliğin giderilmesine yardımcı olacağı açıktır. İsrail ile ilişkilerimizde kaydedilecek iyileşmenin ABD ile ilişkilerimize olumlu şekilde yansıyacağını da önemle not etmek gerekir. Ayrıca, küresel belirsizliğin zirve yaptığı bu günlerde, İsrail ile iyi ilişkiler, Türkiye açısından savunma sanayii alanındaki kazanımlarını geliştirip, güçlendirmek bakımından da son derece önemlidir.
İsrail’in de, Türkiye ile geçmişi yüzyıllar öncesine uzanan Türk-Yahudi dostluğuna dayalı ilişkilerinin yeniden “kazan kazan” zeminine oturtulmasında hayati çıkarları bulunduğunu görmesi gerekir. Türkiye, bağımsızlığını kazandığında, İsrail’i kendi iradesiyle tanıyan, nüfusu Müslüman ağırlıklı ilk ülkedir. Bu husus, İsrail halkının zihninde unutulmayacak bir yere sahiptir.
Namık Tan
https://yetkinreport.com/2022/01/28/israil-ile-yeni-sayfa-acmaya-hazirlanirken/
İsrail’in Türkiye ile normalleşmeyi arzu etmesindeki en önemli faktör, kuşkusuz Doğu Akdeniz gazının Avrupa’ya ulaştırılması hususundaki gelişmeler. Zira ABD’nin bu projeden desteğini çekmesi artık Türkiye’ye ABD üzerinden baskı yapılamayacağı anlamına geliyor.
Zaten Türkiye de gerek Libya ile yaptığı anlaşma gerekse de donanması ve sondajlarıyla bölgenin önemli bir aktörü olduğunu kanıtladı ve muhtemel yeni bölgesel planlarda söz sahibi olmaya aday olduğunu gösterdi.
İsrail’in, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarını ekonomik değere çevirebilmesi için Doğu Akdeniz Gaz Boru Hattı gibi maliyeti çok yüksek ve teknolojik olarak da imkansıza yakın irrasyonel projelere değil, Türkiye üzerinden gidecek hat gibi uygulanabilir ve ekonomik projelere ihtiyacı var. Dolayısıyla İsrail’in 2016 yılında başlatılan süreçte olduğu gibi sadece kendi çıkarlarına hizmet edecek bir anlaşmada ısrarcı olması artık mümkün değil. Yeni durumda Türkiye’nin eli daha kuvvetli. İsrail’in de ortak çıkarlar bağlamında bir anlaşmaya razı olması en makul seçenek olarak gözüküyor.
Ayrıca Yunanistan ve GKRY’ni küstürmemek için Türkiye ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına yönelik bir anlaşma imzalamaktan imtina etmesi de kendi aleyhine olacak. Keza muhtemel bir anlaşma durumunda GKRY ile mevcut anlaşmasından daha fazla deniz alanına sahip olması mümkün.
İsrail’in Türkiye’den defaten talep ettiği bir diğer husus da Hamas ile ilişkilerin kesilmesi. Fakat bu talep Türkiye için kabul edilebilir bir husus değil. Zira Türkiye Hamas’ı Filistin halkının seçmiş olduğu meşru temsilciler olarak görüyor. Ayrıca Türkiye, iki devletli çözümden yana. İsrail’in Filistinlilere yönelik uygulamalarında evrensel insan haklarına riayet etmesini ve kutsal mekânlara saygı göstermesini de talep ediyor.
İsrail’in Suriye’nin kuzeyinde PYD/PKK’ya destek vermesi ve bu yapının ABD tarafından desteklenmesi için yoğun lobi faaliyeti yürütülmesi de ilişkilerin geleceğini zehirleme potansiyeline sahip.
Bir diğer anlaşmazlık konusu da, Türkiye ile Yunanistan ve GKRY arasındaki Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı, deniz yetki alanları paylaşımı ve Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik farklı bakış açıları. İsrail’in ilgili ülkelerle geliştirdiği ilişkilerin Türkiye ile olan ilişkilerini etkilememesi önem arz ediyor.
Türkiye, İsrail ile diğer Müslüman ülkeler arasında köprü olma rolünün artık geçerli olmadığının farkında. Buna mukabil Türkiye’nin özellikle savunma sanayi ürünleri konusunda İsrail’e eskisi gibi ihtiyacı yok. 90’lı yıllarda yaşanan tecrübeler iki ülke arasında muhtemel bir savunma sanayi işbirliğine cevaz vermiyor zaten. Zira o dönem İsrail tarafından taahhütlerin yerine getirilmemesi Türkiye’de güvenlik zafiyetine yol açtığından normalleşme olsa bile bunun savunma sanayine yansıması beklenmemeli.
Sonuç olarak, gelinen noktada Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde normale dönmesinin her iki taraf için faydalı olacağı söylenebilir. Ancak ekonomik çıkarların öne çıktığı bu süreçte, Türkiye’nin Filistinliler konusundaki hassasiyetine dikkat edilmelidir. İsrail’in Filistinlilerle nihai bir barış sağlamadan diğer ülkelerle geliştireceği hiçbir normalleşmenin kalıcı olamayacağının iyi anlaşılması gerekir. Kaldı ki, İsrail’in Filistinlilerle barış yapması halinde, Hamas’ın da bir tehdit olmaktan çıkacağı unutulmamalı. İsrail’in, ABD veya başka bir aktöre güvenerek bölgedeki ilişkilerini tesis etmek yerine, uluslararası hukuka saygı gösterip, Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde politika tesis etmesi halinde, sadece İsrail-Filistin sorunu çözülmekle kalmayacak, bölge ve dünya barışına da büyük bir katkı sağlanmış olacak.
Haydar Oruç
https://fikirturu.com/jeo-strateji/turkiye-israil-normallesmesinin-yeni-dinamikleri/
Kuşkusuz, ikili ilişkilerde normalleşmeye dair her iki tarafın da birtakım beklentileri bulunmakta.
Türkiye açısından, İsrail ile diplomatik diyaloğun sağlıklı şekilde yeniden tesis edilmesi, her şeyden önce ülkenin bölgesel yalıtılmışlığını azaltarak, dış politikada manevra kabiliyetini artıracaktır. Daha geniş bir perspektiften bakıldığında, Ankara normalleşme adımları neticesinde, bölgedeki rakiplerine (başta Yunanistan ve Mısır) kaptırdığı etki alanını geri almayı amaçlıyor. Bu bakımdan, Doğu Akdeniz’deki deniz sınırlarının yeniden çizilmesi ve halihazırda imzalanmış uluslararası anlaşmaların çıkarlara uygun şekilde revize edilmesi gibi hedeflerden vazgeçilmiş değil. Ancak İsrail, bölgede edindiği yeni müttefiklerini, Türkiye ile ilişkilerin düzelmesi karşılığında gözden çıkarmaya razı görünmüyor.
Geçtiğimiz haftalarda, Amerikan Dışişleri’nin Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı (EastMed Gas Pipeline) projesinden çekilme kararı, İsrail doğalgazının Türkiye üzerinden taşınması projesini yeniden gündeme getirdi. Her ne kadar enerji dosyası iki ülkenin kamuoylarına sunabilecekleri pozitif bir gündem maddesi olarak tercih edilse de en azından şimdilik bu projenin gerçekleşmesi imkan dahilinde görünmüyor. Zira, ABD’nin kararını gerekçelendirdiği üzere, batılı devletler iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında giderek daha fazla yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmekte. Enerji fiyatlarının iniş çıkışlı seyri de boru hattı projelerinin ekonomik karlılık bakımından çekiciliğini azaltıyor. Tüm bunlara bir de çözümsüz kalan Kıbrıs sorununu ekleyebiliriz. Ancak iki ülkenin işbirliği içinde olması, gerek Türkiye’nin gaz ihtiyacı gerekse, Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltacak alternatif projelerin hayata geçmesini kolaylaştırabilir.
Geçtiğimiz son on yılda, özellikle İbrahim Anlaşması’nı takiben, Ortadoğu’nun jeostratejik görünümü büyük ölçüde değişti; ki bu durum aynı zamanda Türkiye-İsrail ilişkilerindeki güç dinamiklerini de belli ölçüde İsrail lehine değiştirdi. Yine de, bölgenin Arap olmayan üç ülkesinden ikisi olan Türkiye ve İsrail’in, Ortadoğu’da güven ve istikrara dayalı bir düzen kurulması noktasında çıkarları büyük ölçüde örtüşüyor. Türkiye-İsrail ilişkilerini de kapsayan normalleşme adımları, Türkiye’nin orta-uzun vadede Doğu Akdeniz’deki ABD destekli güvenlik eksenine eklemlenmesinin önünü açacağından, bu yönde yürütülen diplomatik girişimler başta ABD ve İngiltere olmak üzere batılı ülkelerce destekleniyor.
Selin Nasi
https://apm.org.tr/2022/01/29/2022-yili-turkiye-israil-iliskilerinde-yeni-bir-sayfa/
Türkiye gerilim ve sert güç kullanırken elde ettiği kazanımları tahkim etmek istiyor. Zaten Ankara'nın bu enstrümanları kullanırken de amacı barış ve istikrarı sağlamaktı. Nitekim söylem düzeyindeki eleştirilerine rağmen hiçbir ülke aleyhinde bir kampanya yürütmedi. Kendi milli çıkarlarına hakkaniyet ilkesine göre savundu. Gerilimin ticaret etkilemesine fırsat tanımadı. Bu yüzden bugünün normalleşmesi dün aranamazdı, asıl o zaman zayıflık olurdu. Körfez'in Türkiye aleyhtarı hamlelerini savuşturan ve sahadaki gücünü gösteren Türkiye, şimdi Körfez ile yeni sayfa açabilir. Doğu Akdeniz'de sondaj yapan ve Libya krizine müdahil olarak dengeyi değiştiren ve anlaşmalar imzalayan Türkiye şimdi Mısır ile daha etkili şekilde normalleşebilir. Azerbaycan'ın Karabağ zaferine katkı sunan Türkiye bugünlerde Ermenistan ile dengeli bir normalleşmeye imza atabilir. Suriye'de üç operasyon yapan Türkiye, Ortadoğu masasında etkili olabilir. Bu arada İsrail'in Türkiye ile normalleşmeye ihtiyacı olmadığı argümanı çok zayıf. İbrahim Anlaşmaları ile Tel Aviv'in eli güçlense bile, ABD ile İran'ın nükleer anlaşmaya dönmesi bölge dengelerini değiştirir. Tel Aviv, Ankara ile normalleşmede en sona kalmak istemez.
Burhanettin Duran
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/duran/2022/01/29/israil-ile-normallesme-arayisi
Bugün Hamas yine Ankara için çok da makbul bir yük değil. Erdoğan, İsrail ile yeniden köprüleri kurma arayışında. Öyle ki aile taziyeleri bile Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanını araması için bahaneye dönüşmüş durumda. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da İsrail Dışişleri Bakanı’nı geçmiş olsun dilemek için aradı.
Muhtemelen alttan en azından istihbarat örgütleri bir zemin hazırlıyordur. Daha doğrusu inşallah öyledir. Yoksa iktidarın Mısır örneğinde olduğu gibi ‘normelleşelim de ne olursa olsun’ heyecanıyla en üst düzeyde yaptığı açıklamaların Kahire yönetimini heyecanlandırmadığı hala hafızamızda duruyor.
Şu ana kadar gelen bilgiler ve yorumlar İsrail tarafının da Erdoğan’a çok temkinli yaklaştığı yönünde. İsrail Cumhurbaşkanı bir süreç başlatabilir ama asıl karar verici İsrail hükümeti ve oradan gelen mesajlar daha soğukkanlı.
Bir noktayı netleştirmek gerek. Türkiye’nin komşuları ile ilişkileri normalleştirmesi herkesin yararına. Suriye dahil hiçbir ülke ile bitimsiz bir düşmanlık ya da gerilim bizatihi bir amaç değildir. Olamaz da. Ama normalleşmenin bir şartı yok mu?
Mısır’la normalleşmede Sisi değil Erdoğan ısrarcı, Suudi Arabistan’la barışmada Muhammed Bin Selman değil Erdoğan istekli, İsrail’le ilişkilerde yine Erdoğan ne lazımsa yapmaya hazır. Burada bir terslik yok mu?
Aksi takdirde bölgesel bir vizyona yaslanmayan, ilkeleri ve kriterleri belli olmayan, temelde de sadece yalnız kalmamak, mali destek sağlamak ve içerdeki sıkışmayı gidermek için dışarda maliyetine bakmaksızın normalleşmek kime hizmet eder?
İşte tam burada Hamas’ı da aşan bir arayış var. Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’la normalleşme için Müslüman kardeşlerden, İsrail’le ilişkileri düzeltmek için Hamas’tan, Çin’le arayı bozmamak için Uygur Türklerinden vazgeçmeye hazır bir fotoğraf veriyor.
Osman Sert
https://www.karar.com/yazarlar/osman-sert1/kime-islamci-neye-islamci-1591974
https://apm.org.tr/2022/01/29/2022-yili-turkiye-israil-iliskilerinde-yeni-bir-sayfa/
İsrail – Türkiye ilişkilerinde “beyaz sayfa” açılıyor mu? Ne zaman? – Dr. Selin Nasi ile söyleşi
https://medyascope.tv/2022/01/29/israil-turkiye-iliskilerinde-beyaz-sayfa-aciliyor-mu-ne-zaman-dr-selin-nasi-ile-soylesi/
Bugün Türkiye yeni bir dış politika açılımı içerisinde. İsrail de tıpkı Mısır ve Ermenistan, BAE gibi bu açılım paketinin bir parçası. ABD'nin EastMed'den desteğini çektiğini belirtmesini Ankara siyasi ve ekonomik bir avantaja çevirme isteğinde. Tıpkı 2016'da kısa süreli dahi olsa iki ülke arasında normalleşmeyi de beraberinde getiren ancak hemen kaçırılan o fırsat gibi.
Geçen yıldan beri Türkiye'nin İsrail'e yönelik olumlu söylemleri ABD'nin bu açıklamasının ardından hızlandı. Uzun bir aradan sonra gerçekleşen Türkiye ve İsrail dışişleri bakanları arasındaki telefon görüşmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsrail Devlet Başkanı Herzog'u Türkiye'ye davet etmesinin ardından gelmişti. Göreve geldiğinden beri Erdoğan'ın üç kez Herzog ile görüşmesi, İsrailli turist krizinin en üst düzeyde görüşülerek halledilmiş olması ve bu krizin ilk Erdoğan - Bennett telefon görüşmesine vesile olması da önemli gelişmeler. Ne de olsa Erdoğan her ne kadar Herzog ile görüşmeyi tercih ediyor görünse de, devlet başkanlığı makamının İsrail'de sembolik bir rolü var. Siyasi kararlar için çalınacak asıl kapı başbakanlık. Öte yandan hükümetin desteği ile bu ziyaret gerçekleşebilir tabii ki. Bu sayede, 2007'de Ankara'yı ziyaret eden ve TBMM'de bir konuşma yapan Şimon Peres'ten sonra Türkiye'yi ziyaret eden ikinci devlet başkanı olabilir Herzog.
Ancak bugün gelinen noktada İsrail için Yunanistan ve GKRK ile oluşturduğu ittifak vazgeçilmez, tıpkı bir zamanlar İsrail'in gözünde Türkiye'nin olduğu gibi. Üstelik geçen onca zamanda, yaşanan onca kriz, karşılıklı suçlamalar, güvenin erozyona uğraması ile yıpranan Türkiye- İsrail ilişkilerin ilmik ilmik tamir edilmesi gerekiyor.
Hamas'ın Türkiye'deki varlığı İsrail için en önemli konu. Ankara'nın bu olumlu adımlarını gölgeleyen kuşkular ise hâlâ mevcut. Ankara'nın öngörülemezliği, bu kuşkuların başlıca sebeplerinden biri. Öte yandan, İsrail hiçbir zaman Türkiye'yi karşısına almak istemez. Doğal gaz macerasının en başından beri "yumurtalarını aynı sepete koymak istemediğini" belirten İsrail'in Ankara'nın uzattığı eli tutacağını ancak beklenen o eski stratejik işbirliğinin kurulmasının zaman ve emek isteyeceğini düşünüyorum.
Karel Valansi
https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/sil-bastan-sevmek-gerek-bazen,33964
Türk-İsrail Tarihi @Besiktas @TFF_Org @ISRAELFA
https://twitter.com/ElmasDean/status/1486013683679518721
Altmışlı yıllar. Balat Istanbul. Artık şiirlerde,romanlarda kalmış Eski Istanbul'un son dönemleri. Annemin komşuları Musevi bir aile.Yoksuldular ama iyi insanlardı der.Sevimli kız çoçuğunun adı Raşel.Bir süre sonra Israil'e göç etmişler.Şimdi yaşıyorsa altmış yaşında falan olmalı
https://twitter.com/sahcem/status/1484131997706600449
Benim bir yetkim olsaydı İsrail'e Yahudi kökenli bir yurttaşımızı büyükelçi olarak atardım.
Bunun bir gelenek olması için uğraş verirdim.
Kamusal görevleri azınlık gruplarına açmak yurttaşlık kurumunu güçlendirir.
ABD'de sanırım benzer uygulama var.
Sizce olmalı mı?
https://twitter.com/gcinkara/status/1487492736160833547
27 Ocak Uluslararasi Holokost Kurbanları Anma Günü
https://twitter.com/gde54/status/1486795197128359939
Naziler geleceğin onlar olduğunu ve Yahudilerin sadece müzelerde bulabileceğiniz bir şey olacağını düşündüler. Bunun yerine, Yahudi devleti gelecek ve Mauthausen bir müze.
Nur içinde yat dede sen kazandın.
#InternationalHolocaustRemembranceDay #NeverAgain #WeRemember
https://twitter.com/yairlapid/status/1486717289927897094
27 Ocak Uluslararası Holokost'u Anma gününde Avusturya'da bulunan Dis Isleri bakani @yairlapid 'e "Deden Avusturya'daki Mauthausen kampında olduruldugu icin ozur dilerim ve uzgunum" diyen Sansolye Nehammer daha sonra ona sarıldi ve bu goruntu ortaya cikti.
https://twitter.com/gbehiri/status/1486757356113473541
Türkiye kolektif hafızasının özellikle komplo teorilerinin vazgeçilmez bir cüzü olan Dönme Cemaati'nin kurucusu ve lideri Sabetay Sevi'nin evi restore edilmiş ve tabela asılmış.
Normalleşme sanırım her açıdan eş-anlı devam ediyor.
Fotoğraf-Kaynak: Cengiz Şişman
https://twitter.com/gcinkara/status/1487007709174063105
Yıl, 1966...
"Büyük Sinagog," farklı tarihlerde çekilmiş fotoğraflarıyla bir bakıma Edirne Yahudi toplumunun tarihsel serüvenini de bizlere anlatıyor...
Ida Cowen'in objektifinden, Beit Hatfutsot koleksiyonundan...
https://twitter.com/birvakitler1/status/1485861956888236035
Sefarad Yahudisi bir aile oyun masasında. İstanbul,Türkiye | 1984 Laurence Salzmann
https://twitter.com/Picsfromeurope/status/1479860239168151562
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-60139382
https://www.dw.com/tr/auschwitz-bir-yer-ve-onun-sars%C4%B1c%C4%B1-%C3%B6yk%C3%BCs%C3%BC/a-60577022
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-60138898
https://www.hurriyet.com.tr/avrupa/onlari-nazilerin-zulmu-de-degistiremedi-41992866
https://www.youtube.com/watch?v=RLQ7H-2FHZo
https://www.youtube.com/watch?v=IZ5h-c9fl3Q
https://www.birgun.net/haber/nazilerin-katlettigi-canlari-aniyoruz-375004
https://www.youtube.com/watch?v=MJnTlqy2Gs0
https://www.politikyol.com/holokost-derken/
https://www.karar.com/yazarlar/mensur-akgun/bugun-anne-frank-okumayi-planliyorum-1592008
Sizden öncekilere sorunuz, 60 sene öncesine kadar Antep’te yaşayan ve havraya giden Yahudilerden bihaberler mi? Ve sonra düşününüz; Cumhuriyet tarihimiz boyunca dahi sıkı müttefikimiz olmuş Yahudi toplumuna vefamızdan ötürü Holokost’u anma borcumuz var mıdır, şayet varsa ülke çapında hele Yahudilerle gayet iyi anlaşan Antep’te Yahudilerin tarih boyunca yaşadığı acılar neden anılmamaktadır?
https://www.olaymedya.com/makale/9235684/aykut-demir/ey-yahudi-acisi-tarihi-kadar-eski-olan
https://www.dunya.com/kose-yazisi/demir-kubbeyi-yapan-israilli-sirket-araplara-silah-satacak/638502
https://t24.com.tr/k24/yazi/iki-semtin-hikayesi,3561
https://www.muhalif.com.tr/makale/cumhuriyet-gazetesine-acik-mektup-1021
https://www.youtube.com/watch?v=G_6aCuzs0Ss
"Cami olduğu için ayakkabılarımı çıkardım. Halılar biraz sıcaktı, ısındım. Caminin bir köşesine geçtim, insanlar bana bakıyordu. Çünkü tabii ki biraz farklı görünüyordum. Hiç kimse bir şey söylemiyordu, sadece gülümsüyorlardı. Çok güzeldi. Saat 05.00-06.00 civarıydı. Çok yorgun ve üşümüştüm. Camide halının üzerinde biraz uyudum. Elimi yüzümü yıkayıp, tekrar sabah duasını yapmak için camiye geldiğimde namaz kılan insanlar vardı. Ben de aynı zamanda yan yana duamı ettim. Aynı Tanrı'ya dua ediyoruz. Güzel zamanlardı."
Ulusal sinemada Yahudiler, adeta yokmuşçasına birkaç karikatür tiplemenin ötesine geçemediler. Geniş toplum kesimleri için bilinmezliklerini korudular. "Kulüp" dizisinde bir anda karşımızda beliren İstanbul fonundaki Yahudi cemaatinin bireyleri, yaşam pratikleri ve kültürleri biraz da bu bilinmezlikten ötürü büyük ilgi gördü. Sinemamız titiz bir yaklaşımla dilini ve konu çeperini zenginleştirdikçe "Kulüp" gibi yenilikler içeren dizilerin gördüğü ilgiyi yakalayabilir.
https://www.gazeteduvar.com.tr/and-just-like-that-dizisinde-holokost-inkari-tartismasi-haber-1551281
https://www.youtube.com/watch?app=desktop&v=GXxpVUiD7Hk
https://odatv4.com/makale/turkiye-israil-yakinlasmasinin-arkasinda-bu-proje-mi-var-227530
https://odatv4.com/makale/dogalgaz-icin-boyle-yazdilar-turkiye-potansiyel-musteri-228137
https://www.youtube.com/watch?v=WBmalHtVvHo