´Dönüş Yasası´, İsrail´i tüm Yahudiler için emin bir sığınma limanı haline getirdi. 1980´li yılların sonlarından beri İsrail´e Sovyetler Birliği´nden yoğun bir Yahudi göçü gerçekleşti. Bu muazzam göç, yeni mülteciler için profesyonel işler bulmak ve İsrail kültürünü özümsenmek gibi birçok sorunu da beraberinde getirdi.
1989 yılının sonlarında Ben-Gurion Havaalanı, Ellis Adasına benziyordu. Her akşam en az bin kişi geliyordu. Çoğu Sovyetlerden gelmişti. Bazı bürokratik işlemlerden sonra, cep harçlığı verilerek ülkeye kabul edildiler.
Bütün bu insanlar için konut bulunması, çocuklarına okul temin edilmesi, sağlık hizmetleri, suyun petrol gibi değerli olduğu bir bölgede bu kişilerin su ihtiyaçlarının giderilmesi, ciddi sorunlardı. Öte yandan, İsrail’deki emeklilere ödenen maaşlardan kesinti yapılıp, göçmenlerin ihtiyaçlarının giderilmesine harcanması da söz konusu olabilirdi. Diasporadaki Yahudiler yardımcı olmaya gönüllü müydü? Kısacası İsrail, bu bir dev lokmayı hazmedebilecek miydi?
İsrail’in göçmen barındırma öyküsünde rastlanan orantılar akıl alacak gibi değildir. Örneğin o yıllarda 4 milyon Yahudi’nin 1 milyon daha Yahudi’yi bünyelerine katması söz konusuydu. Bir nesil evvel Müslüman ülkelerden göç eden ve güç şartlardan geçmiş olan, hâlâ fakirlik sınırında yaşamakta olan İsraillilerin bir kısmı; sade beyin göçü, eğitim, disiplin, yüksek bir kültürün ötesinde hiçbir şeye sahip olmayan Sovyet Yahudilerinin, kendi aleyhlerine bir dok oluşturacaklarından endişe etti. Bu durumda hükümet, iktisadi politikasını gözden geçirerek süratle bu göçü finanse etmenin yöntemlerini geliştirdi. Bu da daha yüksek vergiler, süt ve sigara fiyatlarında artış, tırmanan kira giderleri, daha az varlık, daha az hizmet vb demekti.
Fas doğumlu bir gece bekçisi, şöyle dedi: “Onlar da bizim gibi çadırlarda yaşasın!” Bunun altında daha derin bir anlam da yatmaktaydı. Bu ‘aliya’, şayet bir milyona ulaşsaydı Aşkenazlar, İsrail’de çoğunluğa ulaşacaklardı. Ancak Diaspora’nın geçirmiş olduğu aşamalar çerçevesinde, Sefaradların, bu ‘Ruslar’ yüzünden fazla kuruntu yapmamaları gerektiği ortaya çıkıyordu; nitekim bu kişilerin ne kendileri ne de ebeveynleri geçmişte böyle bir varsayım nedeniyle fazla sıkıntı çekmemişti. Ben-Gurion’un dediği gibi Sefaradlar, gerçekten ‘beşeri bir toz’ muydu? Sefaradlar, idealistti, Siyonist’ti, iyi Yahudilerdi. Hâlbuki gelen Sovyet Aşkenazları ateist ve materyalistti. “Her şeyin bir tabakta kendilerine sunulmasını umuyorlardı: Bir araba, bir apartman dairesi, her şey.” Babası Irak’tan 1951 yılında göç eden bir bakkal, bunu adeta bir solukta dile getiriyordu…
Rusya’dan gelenlerin talepleri
Durum pek de öyle değildi… Moskova, Kiev, Bakü ve Taşkent’ten gelen bu insanların çoğunun istediği, sadece başlarının üstünde bir çatı -ki bu başlangıçta bir treyler de olabilirdi- yiyecek ve işti. Sokakları süpürmek, bulaşıkçılık, onların onurunu kıracak bir şey değildi ve bazı kentlerde bu işlere girerek Filistinlilerin yerini almaya başladılar.
Tel Aviv’de hatırı sayılır miktarda eskort kız, kiralarını ödeyebilmek için faaliyet göstermeye başlamıştı. Birkaç erkek ve kadın göçmen, Kutsal Topraklarda kendi canlarına kıymışlardı. Hayfa’daki Bölge Savcılığı, kendilerine tanınan göçmen harçlığından 2.200 dolar dolandıran bir emlakçıyı öldüresiye döven iki kardeşi mahkûm etmişti. İbranice ve Rusça yayın yapan basın bu tür haberlerle doluydu. Bu tür vakalar, kitleler bir kıtadan diğerine her ulaştığında tekerrür etmekteydi.
Bu müşahedelerin yapıldığı 1990’lı yılların başlarından 35 - 55 yıl öncesinin gazetelerini incelerseniz; Polonya, Bulgaristan ve Fas gibi ülkelerden gelen göçmenlerin de aynı sorunları yaşadıklarını görebilirsiniz. Suçlar işleniyordu. İntiharlar vardı. Mutsuzluk dolu öyküler, acı veren vakalar, kurbanlar ve kurbanların sorumluları, bu büyük göçün öne geçilmez türbülansıydı. Çar Rusya’sından New York’un aşağı doğu yakasına yüzyılın sonlarında gerçekleşen Yahudi göçü, sevimli ve çirkin yönleriyle Abraham Cahan, Samuel Ornita ve Henry Roth tarafından kayıtlara geçirildi: bunlarınki Yahudi tarihçesine yön veren çok güçlü, kökü kopan bir kitlesel göçtü. Diğeri de, o zamanlar ülkelerinden ayrılmayan Rus Yahudilerinin soyundan gelen ve İsrail’e yeni göç eden Yahudilerin göçü…
Rus Yahudileri, antisemitizmle zehirlenmiş ve bir kaosun içine sürüklenmekte olan bir imparatorluktan kaçıyordu. Bununla beraber, şimdiki İsrail mevcuttu, artık devletsiz olarak adlandırılamazlardı; psikolojik olarak bunların çoğu sığınmacı oldukları kadar mülteci idiler de… Çoğu, her ne kadar söylemeseler ve hatta kendilerine hatırlatmak bile istemeseler de muazzam, sakin ve zengin Amerika’yı tercih ederlerdi… Uzun vadede bu, İsrail için fazla bir şey fark etmeyecekti. Çünkü bu yüzyılda İsrail’e göç eden Yahudilerin çoğu, bunu başka açık kapı bulamadıklarından yapmışlardı. Onlar, sübjektif açıdan sığınmacı fakat objektif açıdan ise, Marksistlerin dediği gibi, bundan daha da iyi Siyonistler olamazlardı.
Sovyetlerden gelen yeni yerleşimciler nasıldı?
Bu durum, muhtemelen en iyi eğitim almış olanı için de geçerlidir. Sovyetler Birliği’nden gelen bir yeni yerleşimci Yahudi’nin stereotipi; dinlenmek için telli bir saz çalan bir biyokimyagerdir. Jewish Agency tarafından derlenen istatistikler, neden bu klişenin kök saldığını kanıtlar: Sovyetler hapishanesinden kaçan 100 bin göçmenden 40 binden fazlası üniversiteden mezunuydu. Bunların arasından 14 bin mühendis ve mimar, 7 bin bilim insanı, 3.500 doktor ve dişçi, 2.500 hastabakıcı, 5 bin öğretmeni, 3 bin yazar, müzisyen ve sanatçı bulunmaktaydı. Kısa dönemde bu insanların az bir bölümü, meslekleri sayesinde ekmek yiyebilecekti. Uzun vadede ise, şayet İsrail’in şansı yaver gitmezse, bütün bu yüksek lisans, doktora sahipleri ve viyolonistler vb İsrail’i adeta işgal edeceklerdi. Ancak İsrail’in şansı yaver gider ve geçmişte olduğu gibi yaratıcı olmayı becerebilirse, bu insanlar ve çocukları, İsrail’in kurtuluşu olacaktı1.
Nitekim günümüzde, Rus göçmeni Yahudiler, İsrail parlamentosunda (Knesset) bile önemli bir yer işgal ediyor. Siyasal gelişmeler şöyle: İsrail’deki Rusyalı Yahudiler, aynı zamanda ‘yeni göçmenler’ olarak tanınıyor. 1989-1991 yılları arasında Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında çoğu yaşlı yaklaşık bir milyon kişi, İsrail’e göç etti. Yüzde 80’inin oy kullanma haklarına sahip olması dolayısıyla, seçim güçleri büyük ve Knesset’teki 120 koltuğun artık yaklaşık 20’sine sahipler. Bu kişiler, İsrail’deki ilk dönemlerinde ılımlı ve sol görüşlü partilere oy vermekteydi. O dönemde Yitshak Rabin başkanlığındaki İşçi Partisi, Rusların oylarının yüzde 47’sini almıştı… Ancak İşçi Partisi hükümetleri, söz konusu grubu özümsemedi, yetenekleri uyarınca işgücü piyasasına entegre edemedi; akademisyenlerin, sanatçıların ve aydınların çoğu, kendilerini atık toplarken buldu. Bu durum, iki taraf arasında derin bir uçurumun oluşmasına neden oldu. Çünkü İsrail’deki Rus Yahudilerinin ortalama maaşları hâlâ İsraillilerin maaşlarından yüzde 20 daha az ve hala ayrımcılıkla mücadele ediyorlar… İsrail’deki elit kesimlerin kendilerini toplum liderliğine uygun görmediğine inanıyorlar. Yahudi toplumu, Rus kızlara hakaret etmeyi sürdürüyor... Rus Yahudileri, Rusya’daki gibi iktidar partisini, İsrail’de Likud’u destekledi. Nitekim bu parti, onlara hükümette sorumlu pozisyon verdi. Diğer önemli bir etken de, yeni nesil Rusların artık Rus olarak değil, İsrailli olarak bilinmek istemeleri. Daha önceki seçimlerde eski Savunma Bakanı Avigdor Liberman’a yüzde 42’lik, Likud Partisi’ne de yüzde 30’luk oy veren Ruslar, günümüzde bu nedenden de ötürü desteklerini Liberman’dan çekip daha köklü bir İsrail partisine yöneliyorlar2.
Kayıtlara göre sadece 1990’ta İsrail’e 200 bin göçmen geldi. Bunların büyük bir kısmı, eski SSCB’den gelmişti… Devlet, 1951’den beri şahit olmadığı büyüklükteki bir göç sorunu ile karşı karşıyaydı. En önemli sorun, konut yetiştirebilmekti. Göçmenler, askeri kamplara, otellere, spor salonlarına ve mobil evlere yerleştirilmek durumunda kaldı. Diğer önemli sorun da, gelenlere iş bulabilmekti. Göçmenlerin çoğu profesyoneldi; fizikçiler, mühendisler, müzisyenler… Ancak bunlara sokakları temizlemek veya fabrikaların üretim zincirlerinde çalışmak gibi müstahak olmadıkları işler verilebiliyordu. Her ne kadar halk bunları bünyelerine katmak için arzulu idiyse de, bazıları bu gelenlerin, sahte belgeler ibraz ederek gelen, devletin sunduğu olanaklardan yararlanmak isteyen Yahudi olmayan kişileri de içerdiğini iddia ederek çekincelerini belirttiler3.
Nitekim de, bu göçmen akımından sonra, görüşlerini aldığım İsrailli vatandaşlar, o zamana dek ender rastlanan cinayet, fuhuş, mafya tipi suç örgütlenmelerine çok daha sık rastlandığından; şikâyetlerini dile getirdiler. Bu göçmenler arasındaki bazı kadınların, erkeklerin aklını çelmesi nedeniyle evliliklerin çöktüğü de duyulur oldu. Bir İsrailli; göçmenler arasında bulunan ve sahte evraklarla İsrail’e ‘kapağı atan’ Yahudi olmayan kesimi, İsrailoğulları arasına karışıp, Mısır’dan kaçan ve ‘altın buzağı’ günahının işlenmesine öncü olan ‘Erev Rav’ adındaki putperest kitleye benzetecek kadar kızgın görünüyordu. Lakin İsrail makamlarının doğru tefriki yapacak imkânı yoktu ve Dönüş Yasası’na göre Yahudi olduklarını beyan eden herkesi ülkeye kabul etmeleri gerekiyordu.
Sovyetlerden göç eski tarihlere dayanır
Esasen Sovyetler’den göç, daha eski tarihlere dayanıyordu. 1950 - 1986 arasında 290 bin Yahudi göç etti. 1987 ile 1990 arasında da 300 bin kişi daha göç etti. 1991’de yeni Birleşik Devletler Topluluğu’nda (BDT), çoğu yüksek tahsilli ve yeni liberal yasalar çerçevesinde dinen özerkliğe kavuşmuş bir örgütlenmeye sahip, hatırı sayılır miktarda Yahudi kalmıştı. 1991 yılı sonu tahminlerine göre: Rusya Federasyonu, 430 bin, Ukrayna, 325 bin, Beyaz Rusya, 58 bin, Özbekistan, 55 bin, Moldova, 28.500, Azerbaycan, 16 bin, Gürcistan, 20 bin, Türkmenistan, 2 bin, Litvanya, 7.300, Tacikistan, 8.200, Kırgızistan, 3.900, Estonya, 3.500, Ermenistan 300, Yahudi barındırıyordu. Bir milyon dolaylarındaki bu toplam, 1979 sayımlarındaki 1,8 milyona göre yüzde 44’lük bir azalma göstermekteydi. Bu dönemde özellikle Rusya’da ‘Pamyat’ (anma) tipi örgütlerle, antisemit milliyetçiler de, liberaller de Yahudileri suçladılar. Gorbaçov dâhil bazı devlet yetkilileri antisemitizme karşı tutum sergilemişse de, Yahudi karşıtı gösteriler arttı; nitekim 1993 yılı sonundaki seçimlerde yüksek oy alan Demokrat Parti Başkanı Jirinovsky, aşırı antisemit görüşlerini açıkça sergiledi4.
Bu durumda göç kapılarının açık olması ve tekrar kapanma olasılığı endişesi özellikle 1990 - 1991 yıllarında İsrail’e inanılmaz bir göç akımı doğurdu5.
Yıl Toplam Göç İsrail’e
1988 19.251 2.096
1989 71.238 12.932
1990 204.700 185.227
1991 189.800 147.839
1992 118.600 65.093
KAYNAKÇALAR:
(1) Edward Norden, ‘The Ingathering’, ‘The Jews in Literature and Art’, Sharon R. Keller, Könemann, Köln, 1992, S. 376-379.
(2) https://turkish.zawsat.com/
(3) ‘Those Were The Days’ Miskat-Publishing Co. Ltd., Aliza Ziegler, 1998, S. 287.
(4) ‘Yahudi Tarihi’, Yusuf Besalel, Gözlem Basın ve Yayın A.Ş., 2000, S. 162-164.
(5) Encyclopedia Judaica Decennial Book, 1983-1992, Jerusalem, S. 338.