Avram Galanti; ´Bursa´nın Fethi ve Museviler´ Yeni Mecmua, IV, sayı: 75, 1 Mayıs 1339 / 1923 Latin Harflerine çeviren ve günümüz diline aktaran Önder Kaya.
1492’de II. Bayezid zamanında İspanya’dan Türkiye’ye hicret etmiş olan Museviler, medeniyetin gelişmesindeki en mühim etkenlerden biri olan matbaacılığı yeni memleketlerine getirdiler. Yine aynı padişah zamanında ve hicretlerinin ilk senesinde ilk kitabı bastılar. On sene sonra İstanbul’da ikinci bir matbaa açıldı ve bu ikinci matbaanın açılışından beş sene sonra da Selanik’te ilk matbaa açılarak çeşitli İbranice eserler basıldı.
Ekseriya dini konularda yazan İbrani yazarların eserlerinde Türkiye tarihine, kanunlarına, sosyolojisine, iktisadi hayatına dair faydalı bilgiler bulunur. Bunlar, Türk tarihi için kıymetli vesikalar teşkil eder. Bursa’ya dair aşağıda zikr edeceğimiz parçaları, yazıldığı devirlerdeki üsluplarını muhafaza ederek, bu gibi eserlerden alıntılayarak tercüme ediyoruz:
“Saltanatının (Sultan Osman’ın) sonlarına doğru veliaht Orhan, büyük bir şehir olan Bursa’ya savaş açmış, ve şehir kuvvetli kale ve istihkamlarına rağmen uzun müddet dayanamayarak 508 senesinin Ab ayının sonlarına doğru Türklerin eline düşmüştür (Ramazan 726). Bu büyük zafer üzerine, Osmanlılar ilk defa olarak Yahudiler ile temasa gelmişlerdi. Şehrin fethinden sonra Bursa’daki Rumlar şehirde kalmak istememişler ise de, Yahudiler bilakis orada kaldıktan başka komşu şehirlerden dindaşlarını da davet ederek Bursa’da ‘Yahudi Mahallesi’ namıyla mahalle teşkil etmişlerdir.
Bursa Yahudilerine verilen ferman gereğince Yahudi mahallesi içinde bir mabed inşa etmişlerdir, bu mabed oldukça büyük olup mimari açıdan Muhammedilerin camilerine benzer.
Yahudiler serbestçe her tarafta ticaret yapabilirler; şehirlerde, köylerde arazi, ev, ve saireler satın alabilirler idi. Fakat hükümete ‘haraç’ vermek mecburiyetinde idiler. Fakir 20 akçe, orta halli 30 akçe, zengin 40 akçe verir idi. Haraç, cemaat başları tarafından toplanılır idi. Zenginler genellikle fukaranın haraçlarını verir idi. Haracı tahsil edenlerin suistimaline meydan vermemek için, her sene devlet hazinesine haracı yatıranlar tahsilatında ve hesaplamalarında doğrulukla hareket etmeleri için Tevrat üzerine yemin ederler idi.
Cemaatin ihtiyacatını temin etmek için, Bursa Yahudileri, cemaat üyelerinin mali güçlerine göre bir vergi toplarlar idi. Sermayeleri olmayanlara üç akçe vergi konurdu. Bu vergi ‘Baş akçesi’ diye adlandırılırdı.
Bursa Yahudileri, Evlad-ı Rum’dan yani Bizans İmparatorluğu zamanındandır. Yunanca konuşurlar idi. Fakat mürûruzaman ile Arabistan, Suriye, Fransa, Almanya ve en sonra İspanya’dan Bursa’ya Yahudi gelmiş ve umumi lisan olarak kabul edilmiş olan İspanyolca, Yunancanın yerini almıştır.”
Diğer bir İbranice eser, Yeniçeri Ocağını aşağıdaki gibi tasvir ediyor:
“Bursa’yı fethettikten sonra, Sultan Orhan memleketi kuvvetli temeller üzerine oturtmak, diğer toprakları fethetmek için çok asker toplamak istemiştir. Kardeşi Alaüddin, validesinin kardeşi Çendalı (Çandaralı) Kara Halil, Frenklerin ‘Yeniseri’ ve Yahudilerin ‘Ganiseros’ tabir ettikleri yeniçeri askerlerini teşkil etmeyi kendisine tavsiye etmişlerdir. Harp esirleri ve rehineleri bulunan Rumlar, padişahın huzuruna getirilerek İslamiyeti kabul etmeye zorlandılar. Ondan sonra Derviş Hacı Bektaş’ın huzuruna gönderildiler. Derviş bunlardan birinin üzerine cübbesinin eteğini koymuş ve şu suretle takdis etmiştir:
“İsmin Yeniçeri olacak; yüzün parlayacak, kolun kuvvetli, kılıcın keskin olacak; okun hedefini kaçırmayacak, savaşa gittiğinde muzafferiyete ve döndüğünde şan ve şerefe kavuşacaksın.”
Yahudi efsanesinde Yeniçeri Ocağının kuruluşu da aşağıdaki gibi tasvir olunur;
“Sultanın, düşmanlarıyla harb ettiği bir sırada ihtiyaçlarına yetecek kadar askeri kalmamış idi. Izdırap içinde olduğu halde düşmanlarından kurtarılması için Allah’a dua etmesini bir dervişe söylemiştir. Derviş, sarığını başından çıkarmış ve dua ettikten sonra, birdenbire, savaş meydanı doluncaya kadar, cübbesinin eteğinden silahlı askerler inmeğe başlamışlardır. İşte bunun içindir ki bu asker ‘Yeniçeri’ yani ‘Yeni Askerler’ denilmiştir.”
Murad-ı Hüdâvendigâr Edirne’yi zabt ettiği vakit Türkçe bilen pek çok Bursalı Yahudiyi Edirne Yahudileri arasında Türkçeyi yaymak maksadıyla Edirneye sevk etmiştir.
Darülfünûn (İstanbul Üniversitesi) muallimlerinden
Avram Galanti