Manga´nın meşhur Eurovision şarkısı. Heyecandan sesi titremese belki de ikinci bir birincilik gelebilirdi. Ekonomik yaptırımlardan çatışmalara, göç krizinden gıda krizine herkes biz de aynı olabiliriz kaygısı ile gelişmeleri takip ediyor.
Dünya insanlarının aynı olduğu bir gezegende yine çocuklar başta olmak üzere herkesin savaşın acı yüzü ile karşılaştığı bir dönemdeyiz. Aslında hepimiz aynı olabiliriz derken kromozomların sayısı kastediliyor. Gerçi yabancı basında, trenlerde Ukrayna vatandaşlarının dışındaki dünya vatandaşlarının hâlâ aynı tempoda ayrımcılığa tutulduğunu da görmeye devam ediyoruz. Yaptırım ve ambargo kararları ise gelecek yıllar adına dünya piyasalarındaki ayrışmaları ortaya koymaya başladı. ABD seçimlerinde bir başkanın sosyal medyadan silinmesine benzer bir şekilde şimdi bir ülke sosyal medyadan aforoz edilmeye başlandı. Kullanıcı beğenilerini düzelten, sosyal medyada kısıtlama getiren dijital oligarkların, GameStop vakasında olduğu gibi yine ortada hukuki bir konsensüs yokken, evet Birleşmiş Milletlerde veto nedeni ile mümkün değil, finansal sistemin dışına atılan Rusya’nın küresel piyasaları ve dünya ekonomisini geri dönülemez bir sayfaya taşımaya devam ettiği artık aşikâr. Savaş iyi bir şey değil. Buna finansal savaş da dahil. Artık sermayenin dünya üzerinde hiçbir yerde garantisi kalmadı. Sebepli sebepsiz, haklı haksız, gerekçeli gerekçesiz, doğru veya yanlış bir sabah kapitalizmin en gelişmiş piyasasında mal varlıklarına el konulabilir, dondurulabilir. Rus Merkez Bankasının rezervlerine, oligarklarının mal varlıklarına gelen el koyma kararları artık bu işi geri dönülemez bir noktaya taşıdı. İntikam soğuk yenen bir yemektir atasözü ile ayın diğer yüzünü de düşünmek lazım. Yarın doğalgaz, petrole, hububata, madenlere konulacak engeller ile bu iş daha kötü noktalara gidebilir. Latin Amerika’nın altınlarını ve Afrika’nın madenlerini sanayi devrimi ile buhardan küresel markalara çevirmiş olmak doğalgaz olmadığında sanayinin çarklarının çevrileceğinin garantisi değil. Dolayısı ile sürdürülebilirliğin. Dünya savaşları örneğinden hareketle aslında Euro paritesi sinyalini verdi. Sadece Ukrayna Krizi değil buna sebep. Marion Maréchal Zemmour safına katıldı. Ukrayna ile başlayan ulusallaşma süreci Fransa’da Nisan seçimlerini LePen veya Zemmour lehine kapatırsa, AB ve Euro’nun dağılması olasılığını daha sık konuşuruz. Portekiz’de sokaktaki bir vatandaş en sonda birliğe gelmiş Estonya’daki birisi için niye kendi ekonomisini riske etmek istesin ki sorusunun cevabı aslında Yunanistan’ın batıklarında çok sorgulanmıştı. Yunanistan hâlâ toparlayamadı. İtalya, İspanya benzer şekilde. AB’nin ve Euro Bölgesinin, İngiltere’nin zaten genelde ekonomik rasyoları iyi değil. Bir de bu son gelişmeler ile üstüne göç ve ikinci cephe riski ile daha da sorgulanacaktır önümüzdeki dönemlerde. Şu anda safları sıkı tutmaya çalışıyor herkes. Ancak rüzgâr hızla duvarların örüldüğü, herkesin başının çaresine baktığı bir döneme doğru da hızla evrilebilir.
20 Yıllık Yeni Döngü mü?
Peki nedir bu şekilde bir olasılığı düşündüren? Tarih tekerrürden mi ibarettir aslında bu sorunun cevabı. 1968 Prag Baharı, uzay yarışı ile Glasnost Perestroyka dönemine kadar geçen Soğuk Savaş, 1985 SSCB’nin dağılması sonrası 2016’da Trump ve Brexit’e kadar geçen küreselleşme, Trump ve Brexit sonrası pandemi ile hızlanan yerelleşme ve Putin’in tarihi konuşması sonrası Ukrayna ile başlayan ‘ulusallaşma’ süreci. Geçmiş örnekler bize 20 yıllık bir dönemi gösteriyor. Önümüzde 15-20 yıllık bu anlamda yeni bir (ekonomik) döngü var. Soğuk ve Sıcak Savaş ile diğer savaş şekillerinin (finansal, siber, uzay, asimetrik, dezenformasyon, vb.) birlikte yaşanacağı bir süreç. Kur ve ticaret savaşlarının sıcak savaşa dönüşme riski zaten kitaplarda yazıyordu. Nitekim başta FED olmak üzere karşılıksız paraların yaratacağı hasarları enflasyonda önde olmak üzere bu sayfada çok dile getirmiştik. Şu anda enflasyonu, hiperenflasyona ve stagflasyona taşıyacak bir süreçteyiz. Bu kadar emtia artışı, tedarik zinciri sorunu, enerji fiyatları derken aslında bir arz krizinde olduğumuz gerçeği üzerine bir de savaş geldi. Nitekim enflasyon deyince akla ikinci 20 yıllık döngü geliyor. Nixon altın dolar arasındaki bağı koparıp Smithsonian ile resmîleşince İran Şahı batılılara “Bizden petrolü ucuza alıp işleyip bize on katına satamayacaksınız” der. Ancak Yom Kipur Savaşı sonrasında artmaya devam eden petrol ve enerji fiyatı bugüne benzer bir şekilde ABD özelinde enflasyonu kalıcı ve yüksek hale getirmiştir. Sonrasında Volcker ile şok iki kere faiz artışı ile ABD stagflasyona girer. 1980’lerin sonuna kadar Reegan’ın maliye politikaları ile ancak toparlar. Bakmayın bugün işsizlik iyi gibi duruyor ancak büyük istifa dalgası dışında aslında işsizlik Trump’ın bıraktığı seviyeye yani pandemi öncesine geldi, ek kazanılan bir istihdam yok aslında. Özetle, FED bu savaş öncesinde 50 veya 75 baz puan faiz arttırırsa nükleer santrale bomba atmakla piyasalara faiz atmak arasında bir fark kalmaz. Pas geçmesi durumunda enflasyon bu kadar emtia krizi arasında iyice kalıcı hale gelir. 25 baz puanla başlasa bu sene seçim yılı enflasyon hane halkını büküyor, artırım yapsa bu kadar yaptırım arasında resesyon kendisini de vurursa, sonuçta Visa, Mastercard, American Express ve diğer markalar Rusya pazarından hızla çıkınca kaçınılmaz, bütün bunlara o zaman seçim kampanya sitesinde yer alan Soğuk Savaş taahhüdü eklenince iş sarmala döndü. Bu Trump bir küresel savaş çıkaracak, FED ne kadar güzel iletişimle piyasaları hazırlıyor diyenlerin elbet bir çözüm önerisi vardır hepimizi kurtaracak.
Bizleri Neler Bekliyor?
Altın ve petrol savaşın sonucunu hemen gösterdi. Kripto paralarda ise yaptırımların buraya sıçrama olasılığı ve daha da önemlisi internetin kesilmesi, Starlink’in devreye girmesi, enerji fiyatları da burada önemli bir etken. Fakat ulusal paralarla dış ticaret olasılığının artması blok zinciri ile ödemelere de bir fırsat sunuyor. Rezerv paradan ve ABD tahvillerinden uzaklaşma olasılığı Rus Merkez Bankasına yaptırımlar sonrasında sıcak ortam geçtikten sonra daha çok sorgulanacaktır. Fransa’da Euro’nun sorgulanması olasılığı da ulusal paralarla dış ticareti teşvik edebilir. Bu noktada TCMB’nin uzun zamandır altın rezervine dönmesi ve swaplar ile ulusal paralarla dış ticarete zemin hazırlaması birçok kişiye ders olmuştur. SWIFT gibi ekonomik yaptırımların alternatiflerinin aranacağı süreçte her ülke kendi finansal sistemini ve merkez bankacılığını gözden geçirecektir. TROY gibi ulusal lisansların yanında yemek çeki uygulamalarının kredi kartları üzerinden yerelleştirilmesi, tarıma ve esnafa yönelik teşviklerin TROY lisanslı yerli kartlar üzerinden verilmesi ekonomistlerle toplantıda dile getirdiğim bir başlıktı. Muhabir bankacılık ve yurtdışı alacaklar noktasında kabul kredili vesaik mukabili, kontrgaranti, çeşitli uluslararası finans kuruluşlarının garantisi ile akreditif gibi ödeme yöntemleri dış ticarette öne çıkacaktır. Ancak bu ithalat ve ihracat maliyetlerini arttıracaktır. Yaptırıma tabii tutulan ülkelerle dış ticaretin olası diğer yansımaları özellikle yerli malı, ikame ürünler açısından bir fırsat olduğu gibi bir tehdit de olacaktır. Tarım, sağlık, teknoloji gibi alanlarda kendine yeterli olmanın önemi kadar hububat ambarı sayılan Ukrayna örneği dikkate alındığında, başta finansal sistemin dışa bağımlılığının azaltılması birçok gelişmiş ekonominin önceliği olacaktır. Bu noktada sermaye akımlarının doğrusal olarak etkileneceği bu süreçte tasarrufların sisteme kazandırılması ve içeride tutulması daha büyük önem arz edecektir. Öte yandan güvenli liman algısı oluşturan piyasalara daha hızlı bir akımın görülmesi mümkündür. Tüm bunlar birer olasılık tabii ki. Ancak net olan tek şey, tüm bunları çalışacak, diğer boyutları ile ele alacak bir ulusal acil durum eylem planı ihtiyacının varlığı. Dünya eski dünya değil artık.