•Neredeyse tüm İsrailleri insanlıktan çıkmış canavarlar gibi sunacaksın ama yardım paralarını cebine indirip Avrupa´da cipleriyle dolaşan iktidar yakınlarını görmeyeceksin. İsrail hükümetlerinin politikalarını eleştirmek yerine, topyekûn bir ülkeyi şeytanlaştıracaksın, adına eleştiri diyeceksin. Filistin´deki muhaliflerin zindanlarda çürümesine ses çıkarmayacaksın sonra da Türkiye´de “Ben muhalefetim” diye gezeceksin. Kusura bakmayın AKP´nin İsrail´le yakınlaşması için geç bile kalındı. Ortadoğu´da kartlar dağıtılırken yılların Arap-İsrail düşmanlığı bile neredeyse aşılmışken, Türkiye gibi önemli bir devlet yaya kalmak üzere. Kırk yılın başında bir doğru adım atılıyor ona da karşı duruyorsunuz. L.Deniz Ertuğ – www.politikyol.com
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
Leviathan sahası ile Türkiye ana karası arasındaki mesafe yaklaşık 500 kilometre. Dolayısıyla inşa edilmesi gereken boru hattı uzunluğu diğer projenin sadece dörtte biri kadar. Bu durum proje maliyetinin de aynı oranda azalması anlamına geliyor. Ayrıca güzergâhtaki derinliğin de diğerine göre daha makul olduğu unutulmamalı. Sonrasında, Türkiye’yi boydan boya kat eden mevcut boru hatları olduğundan geriye sadece çekilecek hattın burayla irtibatlanması kalıyor. Bu durumda Türkiye, güzergâhı hem daha kısa hem daha ucuz hem de inşaat süresi bakımından en avantajlı seçenek olarak karşımızda duruyor.
Proje hayata geçtiğinde her şeyden önce Türkiye’nin enerji tedariki çeşitlendirilmiş olacak. Daha önceki yıllarda ihtiyacımızın büyük kısmını karşıladığımız İran’ın uluslararası yaptırımlara maruz kalması, buradan alınan gazın sürdürülebilirliğini zora sokuyor. Ayrıca İran’ın dönem dönem gazı bir politik araç olarak kullanmak istemesi de ilişkilere zarar veriyor.
Benzer şekilde Rusya’nın da son dönemde uluslararası yaptırımlara maruz kalması, bu kaynağı da tartışmalı hale getiriyor. Dolayısıyla alternatif bir kaynak olarak Doğu Akdeniz gazının ortaya çıkması, enerji güvenliği bakımından son derece önemli. Bu durum, Türkiye’nin enerji piyasasındaki önemini ve değerini arttıracaktır.
Buna ilave olarak, projenin hayat geçirilmesi halinde süreçte görev alacak Türk şirketleri için yeni istihdam olanakları sağlanacaktır. Projeye fon sağlayacak ülkeler tarafından yapılacak doğrudan yatırımlar GSMH üzerinde olumlu etki yapacaktır.
Belki de en önemli katkı; bu projenin bölgesel barış projeksiyonunun çimentosu olma ihtimalidir. Zira Türkiye’nin aktif olarak sürece katılmasıyla hem Filistin hem de Kıbrıs meselesinin çözümlenmesi için ilerleme kaydedilebilir. Buna mukabil Türkiye’nin Avrupa’nın enerji tedarikinden büyük katkı sağlaması, doğrudan üyelik yolunu açmasa da önemli bir adım olacaktır.
Sonuç olarak; Türkiye ile İsrail’in Doğu Akdeniz gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması için bir anlaşmaya varmaları halinde; enerji tedarikinde çeşitlilik sağlanacak, enerji yolları güvenceye alınacak, yeni istihdam imkânları ve yabancı yatırımlar ile gazın üçüncü ülkelere satışında elde edilecek kâr nedeniyle büyük bir ekonomik fayda söz konusu olabilecektir.
Haydar Oruç
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/turkiye-israil-normallesmesinin-enerji-boyutu/2531776
TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİNDE BEKLENEN İYİLEŞME OLURSA
• Türkiye’nin Akdeniz’de Diyagonal hatları üzerinden oluşturduğu ve Libya anlaşması ile güvence altına aldığı haritalama ile Türkiye ve İsrail kıyıdaş ülke olarak bir MEB(Münhasır Ekonomik Bölge) anlaşması imzalarsa İsrail D. Akdeniz de 15.000km2 daha fazla denizalanı kazanacaktır.
• İsrail ile yapılacak bir MEB anlaşması Doğu Akdeniz’de Mavi Vatanımızın doğu sınırı tescillenmiş olur. Böylelikle GKRK’nin anlamsız çıkışlarına, hukuksuz küresel petrol şirketlerine arama-tarama-sondaj ve işletme ruhsatı vermesinin önüne geçmiş oluruz.
• KKTC’nin haklarını güvence altına almış oluruz.
• Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK) ile yaptığı MEB anlaşması sonrası 4.600 km2 denizalanı kaybettiğini görecektir(GKRK’deki Afrodit gaz kaynağının bulunduğu 12.Parselin tamamı İsrail’e geçer).
• İsrail’in Levant Basen ’inde tahmini Rezervler; 3,5 Trilyon m3 gaz ve 1,7 Milyar varil Petrol’dür. İspatlanmış doğal gaz rezervi 1 Trilyon m3’dür. Bu gazın belli bir miktarı yapılacak anlaşmalar ile ister KKTC üzerinden inşa edilecek boru hattı üzerinden isterse sıvılaştırılmış gaz olarak Avrupa’ya taşınır.
• Rusya-Ukrayna savaşı sonrası dünyada Türkiye’nin “Enerji Üssü” olması daha çok kabullenir. Özellikle Batı Avrupa’nın enerji ihtiyacının; Türkmenistan, Azerbaycan hatta İran’ın doğal gazı tedarik etmesi daha çok gündeme gelir.
• Türkiye ve İsrail arasında imzalanacak bir MEB anlaşması sonrası Mısır ile de benzer bir münasebetler yolu açılır.
Türkiye-İsrail ilişkilerinin sonuçlarının olması gelecekteki jeopolitik gelişmelerde özellikle Mavi Vatan konusunda ülkemizin elini çok güçlendirecektir.
Bulduk Özdemir
https://kafkassam.com/bulduk-ozdemir-turkiye-israil-iliskilerinde-beklenen-iyilesme-olursa.html
Hâlihazırda İsrail'den Türkiye’ye gaz nakli konusunda karar kılınsa bile projenin hayata geçmesi ve kayda değer bir stratejik kazanca dönüşmesi zaman alacaktır. Diğer taraftan İsrail gazının Avrupa'nın ihtiyacı karşılama konusunda yetersiz olması bölge ülkelerinden çıkarılan gazın bu hatta ilave edilmesini gerekli kılmaktadır. Herzog'un ziyaretinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin biri yapım aşamasında olan 4 tane sondaj gemisine ve 2 sismik araştırma gemisine sahip olduğunu; bu araç ve ekipmanların Türkiye ve İsrail'in gaz alanındaki iş birliği faaliyetlerine katkı sunabileceğini ifade etmiştir. Projenin iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin de sağlam bir zeminde ilerlemesine ihtiyaç duyması nedeniyle liderlerin siyasi ilişkilerde istikrar arayışı içerisinde olduğu görülmektedir.
Türkiye'nin Hamas politikalarını sorunsallaştıran İsrail yönetimi, Türkiye'nin hâlihazırdaki pozisyonunu değiştirmeyeceğinin bilincindedir. Türkiye bu noktada İsrail yönetimine iki devletli çözümü tehlikeye sokacak politikalardan uzak durulması, Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın korunması, Filistinlilerin hayat şartlarının iyileştirilmesi konusunda Filistin bölgesi ve İsrail’de faaliyetler yürüten TİKA ve Türk Kızılayının faaliyetlerine devam etmesinin kolaylaştırılması konularının altını çizmiştir. Öte yandan, Türkiye tarafından İsrail'in Filistin politikaları sürekli olarak eleştirilmekle beraber yeni hükûmetin gerek yerleşim yerleri gerekse iki devletli çözüm konusunda ezber bozan bir politika ortaya koymadığı da aşikârdır. Bu durum ikili ilişkilerdeki siyasi sorunların devam etmesi anlamına gelmektedir. Nitekim gerek Erdoğan gerekse Herzog tarafından iki ülkenin uzlaşması zor konulara sahip olduğu ve bu nedenle iki ülke arasında pozitif bir gündem ortaya konulmasının gerekliliği ifade edilmiştir.
Seher Bulut
https://www.orsam.org.tr/tr/turkiye-israil-yakinlasmasi-is-birligi-ve-sorun-alanlari/
İsrail, Rusya’ya tepkisini düşük tutarak, bölgesel güvenlik çıkarlarını muhafaza etmeye çalışmanın ötesinde, Ukrayna krizini bu ülkedeki Yahudilerin İsrail'e göçünü sağlamak açısından avantaja da çevirme amacında.
İsrailli yetkililer, Ukrayna-Rusya krizinin başlamasından bu yana diaspora Yahudilerinin İsrail’e göçü anlamına gelen "Aliya" kapsamında yaklaşık 150 bin Ukrayna Yahudisini göç etmeleri için teşvik ediyor.
Başbakan Naftali Bennett, 23 Şubat'ta yaptığı açıklamada, dünya genelindeki Yahudilere seslenerek kapılarının açık olduğunu ve "onları İsrail'de bir evin beklediğini" söylerken, Aliya ve Entegrasyon Bakanı Pnina Tamano-Shata da "Ukrayna'dan binlerce Yahudi göçmeni kabul etmeye hazırız." dedi.
İsrail, sözde "Geri Dönüş" yasası uyarınca Aliya yani diaspora Yahudilerinin İsrail'e göçünü garanti altına alarak bu kişilere vatandaşlık hakkı tanıyor. İsrail, tarihi Filistin topraklarında uyguladığı işgal politikası çerçevesinde de gelen Yahudilerin büyük kısmını Filistin topraklarına yerleştiriyor.
Ancak İsrail'in ne Suriye'deki çıkarları ne de Aliya avantajı, Batılı müttefiklerinin Rusya ile yürüttüğü mücadelede kabul edilebilir görünüyor.
Şimdiye kadar pek çok Batılı ülkeden askeri mühimmat desteği alan Kiev yönetimi, İsrail'deki Büyükelçisi Yevgen Korniychuk aracılığıyla silah desteği için İsrail nezdinde defalarca girişimde bulunmasına rağmen bu talepleri karşılık bulmadı.
ABD'li birçok devlet insanı, Amerikan medyasına yaptıkları açıklamalarda, Ukrayna'ya silah göndermeme kararı nedeniyle İsrail'i eleştirdi. ABD'li yetkililerin, sözde terörle mücadele konusunda genellikle Müslüman ülkelerin yönetimlerine hitaben kullandığını görmeye alıştığımız, "ya bizdensin ya onlardan" şeklindeki emrivaki dili bu kez İsrail'e karşı kullandıklarını gördük.
Sıkı İsrail destekçiliğiyle bilinen Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Fox News'e yaptığı açıklamada, "İsrail'in Lindsey Graham'dan daha büyük bir hayranı yok." diye vurgulamayı ihmal etmeden şu uyarıda bulundu:
"İsrail'den Stinger (füzeleri) istediler. Ancak öyle görünüyor ki İsrail 'hayır' dedi. Bu yüzden İsrail'e telefon edeceğim. Biliyorsunuz biz Demir Kubbe konusunda İsrail'in yanındayız. Ukrayna ve Rusya'yı doğru kavrayamazsak, Çinliler Tayvan'a doğru ilerleyecek ve İranlılar (nükleer) bomba hedefine ulaşacak. Yani bu herkesin çıkarına."
ABD'nin eski savunma bakanlarından William Cohen de CNN'e verdiği demeçte, "İsrail'in ABD'yi desteklememesi nedeniyle derin hayal kırıklığına uğradığını" söyleyerek, "Şimdi Rusya ile misiniz yoksa ABD ve Batı ile birlikte mi? Burada bir karar vermeleri gerekiyor. Biz hep onlarlaydık. Onları Demir Kubbe konusunda mali açıdan destekledik, Arrow füze sistemlerinde destekledik, ekonomik olarak da milyarlarca dolarlık destek sağladık. Suriye nedeniyle Rusya'yı üzmek istememelerini anlıyorum. Ama artık bu konuda Rusya ile mi yoksa ABD ile mi birliktesiniz bunun için karar vermenizin zamanı geldi." ifadelerini kullandı.
Tel Aviv yönetimi, Suriye'deki 'çıkarları' ile onlarca yıldır Batı blokuyla kurduğu ideolojik ve siyasi ittifakın temsil ettiği 'değerler' arasında seçim yapmak zorunda görünüyor.
Ukrayna savaşı 17. gününe girerken pozisyonu net bir şekilde ortaya konması beklenen İsrail yönetimine meydan okuyan soru ise şu: İsrail bu süreçte stratejik çıkarı mı ideolojik değeri mi tercih edecek, yoksa kutuplaşmayı giderek daha fazla zorlayan bu siyasi spektrumda istisnai konumunu devam ettirmeyi başarabilecek mi?
Mücahit Aydemir
Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin temel niteliklerini kırılganlık ve istikrarsızlık olarak özetlenebilir. 1990’larda kısa bir süre görülen stratejik derinleşmeyi ve kurumsal işbirliklerini hariç tutarsak bölgesel gelişmelere ve Filistin’e oldukça bağımlı olan bir ilişkiden bahsediyoruz. Peki bu yaklaşım değişebilir mi?
İlişkiler kurulduğundan bu yana Türk karar alıcılarda İsrail’e dönük yaklaşımda benzer endişeler ve hassaslıklar esas olduğuna göre dünden bugüne bu durumun ortadan kalkacağını söylemek zor. Türkiye’de elitlerde ve toplumda İsrail’e yönelen yaklaşımda bir değişiklik olmasa da bölgesel düzeyde bir takım önemli değişimler yükseliyor. Görülen bu değişimler elitleri ister istemez karar almaya zorluyor ve bu kararlar toplumlarıyla kurguladıkları bir zamanların dış politika retoriğinden bir hayli farklılaşıyor. Türkiye’de süreç içerisinde görülen değişimlere kademeli bir ayak uydurmanın mümkün olmayışı da söylemlerdeki maksimalist ön alışlardan kaynaklanıyor. Bu liderlerin dış politikada geri adım atıyormuş duygusunu seçmenlere vermek isteyişiyle bağlantılı. Bu sebeple bir kez ama oldukça keskin dönüşlerle yeni dengelere ayak uydurulmaya çalışılıyor. İşte, Türkiye ve İsrail ilişkilerinin son dönemdeki serancamı da budur.
Gökhan Çınkara
Bir İsrail cumhurbaşkanının yıllar sonra Türkiye’ye gelmesi, birbirinden ilginç tepkilerle karşılandı.
İki ülke arasındaki ilişkilerde yaşanan gerginliğin sorumlusu olarak Türkiye’yi gösteren “Biz demiştik” ve “Ama çok geç kalındı” korosu.
Bu ziyareti, İsrail’in bütün günah galerisini üstlenmek gibi yansıtan ve Türkiye’yi Filistin’e ihanet etmekle suçlayanlar.
“Türkiye, arka kapı diplomasisiyle yalvar yakar İsrail’i davet etti” diyenler.
Benzer eleştirilere, yakın tarihte Birleşik Arap Emirlikleri’yle yaşanan yakınlaşmada da rastladık. Dün kavga edip suçladığımız BAE ile bugün neden işbirliğine gidiyoruz vs.
Bu yaklaşımların uluslararası ilişkilerde karşılığı olmadığını söyleyip geçmek mümkün. Ancak birkaç ilaveyle.
Türkiye ne İsrail’in peşinden koşup gelmesi için çırpındı ne de BAE için benzer bir süreç yaşandı.
Her iki ülkeyle de ilişkiler yeniden canlandırılırken, okur yazarlarımızın çok geç tartışmaya başladığı “yeni dünya düzeni”ndeki muhtemel senaryolar ele alındı. Yeni stratejik dizilişlerde hangi ülkelerin, hangi dinamiklerle yer almaya çalıştığı üzerinde duruldu.
Sadece diplomatik ve ekonomik boyutlarıyla değil, askeri ve istihbari açıdan da büyük çabalar gösterildi, temaslar gerçekleşti.
Bu çabayı görmeden, arka planda sadece Türkiye’yi hafife alan ezberlerle yapılan değerlendirmeler, bugünü de yarını da anlamaktan çok uzak.
“Ama Türkiye’nin de…” diye cümleye başlayacak olanlara peşinen söyleyeyim. Bu ilişkilerin geçmişinde elbette önemli hatalar yapıldı, yol kazalarına uğrandı. Dünyanın hiçbir güç dengesinde ya ikili ilişkisinde işler düz bir çizgide ilerlemez.
Nasuhi Güngör
https://www.haberturk.com/yazarlar/nasuhi-gungor/3371643-ne-ariyorsunuz-turkiyede
Herzog'un Türkiye'ye ziyaretinin, özellikle Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin adeta 'Antalya Körfezine' sıkışmış olan dış politikasına yeni bir nefes getirebilir. Bu bölgede, İsrail; Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır, BAE ve İtalya gibi ülkelerle birlikte Türkiye karşıtı cephede bulunuyor. Güney Kıbrıs, Mısır ve Yunanistan gibi ülkelerle Doğu Akdeniz konulu anlaşmalar imzalayan İsrail; bölgede Atina hükümetinin tezlerine destek veriyor. İsrail'in, bölgede Türkiye'nin haklarını görmezlikten gelmesi, Ankara tarafından tepki çekiyor. İsrail; ABD, Katar, BAE ve Güney Kıbrıs gibi ülkelerle iş birliği yaparak, Doğu Akdeniz'den çıkartılacak doğalgaz ve enerjiden alacağı payı artırmanın hesaplarını yapıyor. Ayrıca BAE, Bahreyn ve Suudi Arabistan gibi Körfez ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirmesi; İsrail'e Doğu Akdeniz meselesinde yeni alanlar açıyor.
Bugün gelinen noktada Türkiye ile İsrail'in ilişkilerinin normalleşmesi durumunda, Tel Aviv hükümetinin bu konuda yeni bir sayfa açması bekleniyor. Türkiye, bir taraftan BAE ve Suudi Arabistan gibi Körfez ülkeleriyle yeni bir döneme başlarken, diğer taraftan İsrail ve Mısır ile normalleşiyor. Bu durum, bölgede Yunanistan ve Güney Kıbrıs gibi ülkelerin endişelerinin artmasına yol açıyor. Kısa bir süre sonra Türkiye'ye gelecek olan Yunanistan Başbakanı Miçotakis'le de görüşmelerin özünü bu konu oluşturacak.
Zeynel Lüle
https://t24.com.tr/yazarlar/zeynel-lule/israil-ile-yeni-sayfa,34554
İsrail bayrakları yakan bu güruha daha açık bir ifadeyle sorayım, Filistin’de mazlum olan kim? Zulmü yapan kim? Filistin yönetimi mi? İsrail mi? Ne zamandan beri Filistin’i İsrail yönetiyor? Herzog’un veya başbakan Bennett’in Filistin halkı üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunma hakkı mı var? Zulmü yapan kim? Artık bu laf dolandırmaları bir kenara bırakalım. Filistin yönetiminin adaletsizliği, yolsuzlukları, terörle ilişkileri ayyuka çıkmış durumda.
UNRWA (Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı) Filistin yardımlarını bu yardımların gerekli yerlere gitmediğini, terörün finansmanına harcandığını ifade ederek kesti. Bunun faturasını da Filistin halkı ödüyor.
Geçen sene İsrail’e yağdırdıkları o bombaları halkın eğitimine harcasalardı, şimdiye bir kuşak liseyi bitirmişti. Ama ne gerek var? Türkiye gibi dünyada hatırı sayılan bir ülkede gazeteciler tutuklanıyorken, yağ kuyruklarında bekleyenler varken, benzin motorin fiyatları uzaya varmışken, suni bir Filistin davası için alanlara inecek kadar rüyalar âleminde yaşayan böyle kitleler var nasılsa, Abbas o koltuktan niye kalksın?
Çok açık söylüyorum. Yirmi senedir seçim yapmayan, Filistin’de kendileri dışında hiçbir siyasal fikre izin vermeyen, muhalifleri, homoseksüelleri, insan hakları aktivistlerini, barış yanlılarını mahkemesiz, yargısız hapse atan, hapiste kaybeden bu Abbas yönetimini savunmaya devam ettiğiniz sürece Filistin halkı mazlum olarak kalacak. Abbas daha çok sömürür halkını. Bir gün de çıkın gerçekleri konuşun. Abbas yönetimine karşı bir protesto yapın da dürüstlüğünüze, hakkaniyetinize inanayım.
Neredeyse tüm İsrailleri insanlıktan çıkmış canavarlar gibi sunacaksın ama yardım paralarını cebine indirip Avrupa’da cipleriyle dolaşan iktidar yakınlarını görmeyeceksin. İsrail hükümetlerinin politikalarını eleştirmek yerine, topyekûn bir ülkeyi şeytanlaştıracaksın, adına eleştiri diyeceksin. Filistin’deki muhaliflerin zindanlarda çürümesine ses çıkarmayacaksın sonra da Türkiye’de “Ben muhalefetim” diye gezeceksin. Kusura bakmayın AKP’nin İsrail’le yakınlaşması için geç bile kalındı. Ortadoğu’da kartlar dağıtılırken yılların Arap-İsrail düşmanlığı bile neredeyse aşılmışken, Türkiye gibi önemli bir devlet yaya kalmak üzere. Kırk yılın başında bir doğru adım atılıyor ona da karşı duruyorsunuz. Savunduğunuz da Abbas rejimi.
Lamı cimi yok, biz Filistin halkının yanındayız diyorsanız o zaman Filistin yönetimini eleştirerek işe başlayın. İsrail’i eleştirmek en kolay iş. Tribünlere oynamaktan öteye geçmez. Eğer gerçekten Filistin halkının doğru düzgün bir hayat yaşamasını istiyorsanız önce siyaseten fikirlerini beyan etmelerine fırsat tanıyacak bir demokratik ortama kavuşmaları için çaba sarfetmek gerekiyor. Başka ülkede demokrasi istemeyen bir rejimi savunan bir kitle kendi ülkesinde demokrasiyi savunsa ne çıkar? Milli Görüş’ün Filistin davası nutuklarını dinlerken Davaro filminin unutulmaz repliği geliyor aklıma “Ağlama Memo ağlama beni de ağlatacaksın”.
Her şeye rağmen, Herzog ve Erdoğan’ın birlikte verdikleri fotoğraf, eşlerinin müze ziyaretleri çok güzel anlar olarak basına yansıdı. Atatürk’ün ne kadar değerli olduğunu bize hatırlatan ve Nazım Hikmet’ten dizeler okuyan Herzog gönlümüzü fethetti desek yeridir. Ancak bundan da önemlisi iki ülkenin işbirliği için olumlu adımların atılacağına dair her iki liderin de yaptığı açıklamalar…
Umuyorum ki içerideki Abbas sevdalılarının tarihin çöplüğüne atılması gereken vizyon yoksunu fikirlerinden etkilenmeksizin bu yeni başlangıç her iki ülkeye de olumlu şekilde yansır. Belki bu gelişmeler, Abbas yönetiminin de değişmesinin önünü açar. Çünkü Filistin halkına çok daha iyi bir yönetimi seçme hakkı verilmeli. Filistinli çocuklar da tüm çocuklar gibi iyi bir geleceği hak ediyor. Bunun yolu belki de saraydan geçiyordur. Bekleyip göreceğiz.
L. DENİZ ERTUĞ
https://www.politikyol.com/aglama-memo-aglama-beni-de-aglatacaksin/
Açıkcası büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım. Sabralar veya benim gibi başka ülkelerden gelen göçmenler neredeydi? Bu soruyu bir taksiciye sorduğumda yorgun bir sesle şöyle cevap verdi: “Sonunda dünyada bizimle hiçbir alakası olmayan bir şey oldu…”
Bu kalıcı ve şiddetli bir işgalin başka bir maliyeti daha ortaya çıkmıştı: İsrailliler, diğer insanların acıları için bir araya gelemeyecek kadar yorgun. Kuşkusuz, Yeshayahu Leibowitz işgalin İsrail toplumunu yozlaştıracağı konusunda uyarıda bulunduğunda aklından geçen bu değildi.
Peki, İsrail solunun yokluğunu nasıl açıklayabiliriz?
(...) İsrail hükümeti, Putin’in savaştaki sorumluluğu konusunda savunulması neredeyse imkansız bir muğlaklık gösterirken, başından beri sürekli olarak bahaneler üreten sol partiler, sonunda kelime oyunlarını bırakmaya başlamışlardı.
Meretz, o ana kadarki en sağlam tutumu sergiledi: Partinin genel başkanı ve sağlık bakanı Nitzan Horowitz, Ukrayna’ya yapılan insani ve tıbbi yardımın denetlenmesi gibi tartışmalı olmayan bir konuda ahlaki bir gayret göstererek sürekli olarak açıklama yapıyor. Bildiğimiz kadarıyla Meretz’den Mossi Raz dışında eylemlere katılan başka politikacı olmadı.
Meclisteki Meretz grubunun tamamı, başbakana, dışişleri bakanına ve içişleri bakanına, ülke sınırlarını mültecilere açma çağrısında bulunan bir mektuba imza attı. Bu hamle, Yahudi olmayan kişilere, İsrail’e iltica edebilmeleri için yanlarında belli miktarda nakit para getirmeyi zorunlu tutan utanç verici bir politikanın eleştirisiydi.
İşçi Partili siyasetçiler, savaşın 11. günü olan Pazar günü, Diaspora Bakanı Nahman Shai’nin iltica talebinde bulunan bütün Ukraynalılar için kota sınırlamasının kaldırılmasını savunmasıyla, bu hareketin bir parçası oldu. İsrail Sivil Haklar Derneği, hükümeti, “uygunsuz ve yasa dışı koşullar öne sürmeden” Ukraynalı mültecilerin ülkeye girmelerine izin vermeye çağırdı.
Bir şeyler yapmanın vakti geldi de geçiyor ve şu ana kadar yapılanlar yeterli değil. Politikacılar bir yana dursun, kendisini solcu olarak tanımlayan neredeyse hiç kimse hükümetin Rusya’nın etrafında sessizce gezinmesine karşı sesini çıkarmadı. Aralarından hiçbiri, İsrail’in Ukrayna’ya neden, savunma silah sistemleri bir yana, bir miğfer bile göndermediğini politikacılara sorma cesaretini göstermedi.
Eğer bugün bütün gücümüzle Ukrayna’nın yanında duramıyorsak, İsrail’de sol siyaset neyi temsil ediyor ki? Özgürlüklere, ulusların kendi kaderini tayin hakkına, uluslararası hukuka ve evrensel adalete bağlılığımız Filistin’le mi sınırlı?
Dahlia Scheindlin (Haaretz) – Çeviri: Deniz Karakullukcu
“İsrail'in siyasi gündeminde Herzog'un ılımlı bir cumhurbaşkanı olması ve Türkiye'ye gelmesi ve yeni bir dönem açılıyor söylemi olumlu karşılandı. Türkiye'nin olumlu sözlerine karşın, Ortadoğu'daki oluşabilecek olumsuz olaylar karşısında nasıl tavır alacağına dair tereddütler devam ediyor. Her şey bitti, sıfırdan başlıyoruz, her şey güzel olacak gibi bir inanç yok İsrail’de. Herzog, ‘Anlaşamamakta anlaşalım’ diyor. Bu güzel bir laf. İsrail, Türkiye'nin konumunu veya hükümetin tandansını bildiği için özellikle Filistin konusunda anlaşamayacağını biliyor. Bunu kabul ederek ilerlemeyi kabul ediyor. İsrail halkı da bunu olumlu karşıladı. Şu anda bir yakınlaşmayla ilgili eleştiri duymadım"
İvo Molinas
https://www.birgun.net/haber/israil-normallesme-den-memnun-380347
Takılan tweetler
SEMAVİ DİNLERİ ÖĞRENİN BARİ...
Sinagogda "AYİN" değil, "DUA" olur.
DUA, sadece Müslümanlığa has bir eylem/ritüel değildir. Yahudi de, Hristiyan da dua eder.
Cami dışındaki tüm mabetlerdeki olaylara kafadan "AYİN" demekten vazgeçelim.
https://twitter.com/ZaferArapkirli/status/1502303141152317440
Antisemitizm ve İslam düşmanlığı Avrupa’nın aynı lağımından beslenen hastalıklı düşüncelerdir. Türkiye’de antisemitizmin tohumları 1930larda Nazi ajanları tarafından atılmıştır. Türk-İslam düşünce tarihinde ve devlet pratiğimizde Yahudi düşmanlığının yeri yoktur.
https://twitter.com/cagrierhan/status/1501417666933932034
Bugün Sultanbeyli’ye 1911’den itibaren Ukraynalı Yahudilerin iskan edildiğini ve bu yüzden oranın eski adının Yahudi Tepesi olduğunu öğrendim.
@AdaletAtlasi ’nın bu sezonki 3. bölümü Yürümenin Adaleti’nde Caroline Finkel anlattı.
https://twitter.com/besiktasliyan/status/1502588704262656011
Renklendirme tek tip olunca, İngiliz yönetimi (lacivert), Filistin Devleti önerisi (kırmızı), Mısır işgali (Sarı) ve Ürdün işgali (kahverengi) hiç yaşanmamış, o topraklar hep Filistin Yönetimi (yeşil) altındaymış gibi algılanıyor. Oysa değil.
https://twitter.com/Kocabasoglu/status/1502598159939383296
“Terör devletinin ele başı” mı? Kafalar iyi😅 Acaba, bu arkadaş ve temsil ettiği blok, Yitzhak Herzog kimdir? Türk ve İsrail siyasi tarihi ve ilişkilerinde Herzog ailesi neyi ifade eder, haberi var mı ki? Ele tutuşturulan bir kâğıt ve ezberci sözler. Muhalefet olduk mu? Tmm😃
https://twitter.com/remzzicetin/status/1502048345203908611
Şu klavye başında Türkiye-İsrail ilişkilerini, kendi iç ve siyasi dünyalarının holigancı yaklaşımıyla değerlendiren kitle, acaba bugüne dek Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Yahudilerin Türk toplumundaki yeri ve faaliyetleriyle ilgili ‘akademik-bilimsel’ kaç kitap okumuşlardır?
https://twitter.com/remzzicetin/status/1501984027640844289
Türkiye ve İsrail, bu noktaya kadar emek vererek getirdikleri yeni döneme, bundan sonra daha dikkat etmeli. Bu yol, tuzaklar ve tahriklerle dolu. Önümüz mübarek Ramazan ayı. Her Ramazan’da İsrail-Hamas çatışması, ne yazık ki bir klasik.Hamas’ın İran’la da yakınlığı unutulmamalı.
https://twitter.com/remzzicetin/status/1502738306676760582
Burası Ukraynalı mülteciler için sığınağa dönüştürülmüş olan Kişinev sinagogu. Bombalardan kurtulmayı başarabilmiş insanların "yeni" yaşamı. 85 yaşındaki Lyudmila "Hitlerden kurtulmak için doğuya gelmiştik, şimdiyse batıya kaçıyoruz" diye ağlayarak anlatıyor.
https://twitter.com/DritaEsadi2/status/1502725754660044802
« Deli o ya cok sevimli » dediginiz Y.T zamaninda Yahudiler icin « Hitler az yapti. » demisti. O zaman sustunuz. Bugün sokak köpekleri ölsün istiyor. Insana da hayvana da düsman, deliligini « tatli » hale getirip, susanlar en az onun kadar sorumlu.
https://twitter.com/devpinar/status/1502738752283811840
Y.T, Yahudiler icin « Hitler az yapmis, allah razi olsun adamdan » yazmis, « sabun » göndermesi yapmisti. Ama o zaman « bunu nasil yaparsin » tepkisini sadece belli bir kesimden almisti. Unutmuyorum. Bir soykirim sizin kirmizi cizginiz olamamis.
https://twitter.com/devpinar/status/1502926969901658115
"Irkçılıkla mücadelede başarısız olduğumuz gerçeğini kabul etmeli ve ırkçılıkla savaşmak için bir dizi yasa ve mekanizma geliştirmeliyiz." - Türk Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh #AntalyaDiplomacyForum .
@ishak5723 @tyahuditoplumu #ADF2022 #MEET4DIPLOMACY
https://twitter.com/AntalyaDF/status/1502937398455504899
Ağa Takılanlar Öneriyor
https://www.youtube.com/watch?v=wAThiAIiUOU
https://www.youtube.com/watch?v=PFX55aeg8Gk
https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/turkiye-israil-ve-araplar-1592422
Yeni dönemde yönetilmesi gereken sıkıntılı başlıklardan biri AK Parti iktidarının eskiden beri Hamas kadrolarıyla olan yakın ilişkileridir. İsrail basınında Herzog’un gezisi dolayısıyla çıkan yorumlarda Türkiye’nin Hamas konusundaki tutumunu değiştirmesi yönündeki beklentilerin kuvvetli bir şekilde vurgulanması bu açıdan şaşırtıcı değildir. Türkiye’de yaşayan Hamas şahsiyetlerinin durumu bu noktada hassas bir başlık olarak beliriyor.
Herzog’un önceki gün açıklamaları sırasında “İlişkilerin karşılıklı saygı ruhunu yansıtan eylemlerle (üzerinden) inceleneceğini” belirtmesi İsrail’de geçen yıl işbaşı yapan yeni koalisyon hükümetinin öncelikle Türkiye’nin uygulamalarını gözlemek eğiliminde olduğuna işaret ediyor.
Muhtemeldir ki Ankara’nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail karşısındaki söyleminin nasıl seyredeceği de İsrail tarafının normalleşme döneminde izleyeceği başlıklardan biri olacaktır.
Zararın neresinden dönülse kârdır. Bu özdeyiş Türkiye ile İsrail ilişkilerinin girdiği yeni yöneliş için kullanabiliriz. Tabii “madem sonunda düzeltilecekti bu kadar zarara ne gerek vardı” sorusunun da soğukkanlı bir şekilde yanıtlanması gerekiyor.
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-60672177
Yahudiler arasındaki içevliliklere de değinen Tarablus, “Hapishane hayatı yaşamadılar fakat kapalı bir hayat yaşadılar. Son nesle kadar içevlilikler yaptılar. İçevliliklerin, gizliliğin ve korkunun yarattığı travma dışında en önemlisi çocuklardan gizlenen soyuna ve kültürüne ait bir gerçek var. Bundan sonra yalnızca yaşlıların gizliliği sürdüreceğine inanıyorum” dedi ve bunun bir sebebinin de İspanya'nın Seferadlara vatandaşlık hakkı vermesi olduğunu belirtti. Amerika'da yaşayan bir Selaniklinin ‘atalarının özrü’ olarak pasaportu almasının göz yaşartıcı olduğunun altını çizdi.
https://artigercek.com/haberler/istanbul-un-yahudi-mahalleleri-ve-sabetayistler
https://birikimdergisi.com/guncel/10946/insanlik-soykirimi-nasil-mumkun-kildi
https://fikirturu.com/jeo-strateji/ukrayna-rusya-savasinda-israil-nerede/
https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/rusya-ile-ukrayna-arasinda,34503
8 sene boyunca İran siyasetinin en üst düzey isimleriyle ilişki kuran, rejimin televizyon ve gazetelerindeki Batı-İsrail karşıtı yazı ve demeçleriyle ünlenen Yahudi asıllı Catherine-Perez Shakdam’ın dün (10 Mart) İsrail medyasında “Canavarın karnındaki” maceralarını anlatmaya başlaması ülkeyi karıştırdı. Ajanlık suçlamalarıyla karşı karşıya kalan Shakdam: “Kimsenin ajanlığını yapmadım, Yahudiliğimi de saklamadım” dedi.
https://www.youtube.com/watch?v=7NojIqfQudk
https://www.reportare.com/kose-yazilari/marsel-russo/babiyari-anmak/
https://www.youtube.com/watch?v=s09lWRqCDro
https://odatv4.com/makale/isaac-herzog-kimdir-gelin-taniyalim--232136
https://www.youtube.com/watch?v=9inNuXxnv8Q
https://tarihdergi.com/ortak-dusmana-karsi-ayni-saflarda/
https://www.aa.com.tr/tr/podcast/turkiye-israil-normallesmesinin-enerji-boyutu/2532161
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/perspektif/bilgehan-ozturk/2022/03/12/israille-yeni-bir-donem-mi
https://serbestiyet.com/haberler/porto-yahudi-cemaatinden-bir-hahama-abramovich-gozaltisi-87053/