Festivalin ağır topları

41. İstanbul Film Festivali 8 - 19 Nisan´da sinemaseverlerle buluşuyor. Bu yazımda 135 uzun metrajlı filmden oluşan zengin programlı 41. Festivalin ağır toplarını ele alacağım.

Viktor APALAÇİ Sanat
6 Nisan 2022 Çarşamba

RABİYE KURNAZ GEORGE W. BUSH’A KARŞI

Son Berlin Film Festivalinde ödül listesine iki ödülle girebilen tek film olan ‘Rabiye Kurnaz George W. Bush’a Karşı / Rabiye Kurnaz Gegen George W. Bush’ 41. İstanbul Film Festivalinin Açılış Galasında gösterilecek. Rabiye Kurnaz ve avukatı Bernhard Docke, filmde kendilerini canlandıran Meltem Kaplan ve Alexander Scheer, filmin yönetmeni Andrea Dresen şehrimize gelerek galaya katılacaklar.

Film, Guantanamo’da beş yıl suçsuz yere hapis yatan Türk genci Murat Kurnaz’ın az bilinen öyküsünü, annesinin verdiği mücadele üzerinden anlatıyor. ‘Anne sevgisi tüm engelleri aşar’ temalı film, neşeli ritmiyle bir biyografik komedi. Bremenli ev kadını Rabiye, Washington’daki Yargıtay’a kadar götürdüğü mücadeleden galip ayrılıyor.

ALCARRAS

Aynı festivalde Altın Ayı Ödülünü kazanan İspanyol filmi ‘Alcarras’ bizleri Katalunya’nın aynı ismi taşıyan şehrin şeftali bahçelerine götürecek. 36 yaşındaki Katalan kadın yönetmen Carla Simon, henüz ikinci filmi olan ‘Alcarras’ ile bizleri geniş bir aileyi barındıran bir çiftlik evine misafir ediyor. ‘93 Yazı / Estiu 1993’ adlı ilk filmiyle 2017 Berlin Film Festivalinde En İyi İlk Film Ödülünü kazanan sanatçı, yine kendi hayatından esinlenen bu ikinci filminde, şeftali yetiştiren amcalarının yaşadıklarını anlatıyor. Toprağa bağlı işçilerin ayakta kalma mücadelesini ve çıkışsızlığını anlatan film, getirdiği toplumsal eleştiriyle övgü aldı.

SÖNMÜŞ HAYALLER

Bu yıl aday gösterildiği 15 daldan, En İyi Film dâhil 7 dalda César Ödülü kazanan Xavier Giannoli’nin ‘Sönmüş Hayaller / İllusions Perdues’sü yıla damgasını vuran Fransız filmi oldu. Honoré De Balzac’ın ölümsüz eserinden, Xavier Giannoli’nin de aralarında bulunduğu üçlü bir senaryo ekibi tarafından ekrana taşınan film, 19. yüzyıl başı Fransa’sının siyasal değişimleriyle toplumsal dönüşümlerini anlatıyor. Taşralı genç bir şairin Paris’te şansını denemesini anlatan filmin ünlülerden oluşan müthiş bir kadrosu var.

İYİ PATRON

Bu yıl 20 dalda aday gösterilip, En İyi Film dâhil altı Goya Ödülü kazanan ‘İyi Patron / El Buen Patron İspanyol sinemasının en parlak ürünü oldu. En İyi Yönetmen Goya Ödülünü kazanan Frernando Leon de Aranas’ın yanında, En İyi Erkek Oyuncu Ödülünün sahibi Javier Bardem (Oscar adaylığıyla birlikte) yılın öne çıkan İspanyol oyuncusu oldu. Javier Bardem filmde bir İspanyol kasabasında endüstriyel teraziler üreten bir fabrikanın yöneticisini canlandırıyor. Şirketin mükemmellik ödülü için karar verecek komitenin ziyaretiyle gelişen olaylar filmde anlatılıyor.

PETER VON KANT

François Ozon, Fassbinder’in kamera önünde yalnız kadınların göründüğü 1972 yapımı ‘Peter Von Kant’ın Acı Gözyaşları’nı, gözyaşlarını çıkararak ve cinsiyetleri ters çevirerek baştan yaratıyor. Son yılların en üretken ve festivallerde yer alan Fransız yönetmeni François Ozon’un kariyerinin başında ün kazanmasını sağlayan filmi ‘Kızgın Taşlara Düşen Su Damlaları’ da (2000) bir Fassbinder uyarlamasıydı. Yönetmen kendisine bir kez daha saygı duruşunda bulunma ihtiyacını hissetmiş.

ARTHUR RAMBO

Genç başarılı bir yazar mı yoksa nefret dolu sosyal medya gönderimlerinin arkasındaki gizemli isim Arthur Rambo mu? Fransız Yönetmen Laurent Cantet son filminde bu soruya cevap arıyor. Bu dram filminde Rabah Nait Oufella, popüler yazar Karim D.’yi canlandırıyor. 2008’de Fransız sinemasına uzak bir aradan sonra Sınıf / Entre Les Murs’ ile Laurent Cantet’nin Altın Palmiye kazanması ülkesini sevince boğmuştu.

ROMANCININ FİLMİ

Berlin Film Festivalinde bu yıl Jüri Büyük Ödülünü kazanan Romancının Filmi / So-seol-ga-ui Yeong-hwa’ draması bazı eleştirmenlere göre Güney Koreli usta Hong Sang-so’nun bugüne dek çektiği en tutkulu, en sevgi dolu ve narin filmi. Bir süredir yazmayan bir kadın romancının uzun süredir rastlamadığı bir meslektaşını ziyaretini anlatan film, Sang-so sinemasının karakteristiği olan sakin tonuyla öne çıkıyor. İnsancıl mesajlarıyla hayranlıkla izlediğim bu 90 dakikalık filmin, bende ‘hiç bitmesin’ duygusunu yaşattığını hatırlıyorum.

BIÇAĞIN İKİ YÜZÜ

Claire Denis’nin bu yıl Berlin’de En İyi Yönetmen seçildiği ‘Bıçağın İki Yüzü / Avec Amour Et Acharnement’ tutkulu bir aşk üçgenini konu alıyor. Juliette Binoche Parisli bir radyo program sunucusunu, sevgilisi eski ragbi oyuncusu bir sporcuyu Vincent Lindon, eski sevgilisini de Grégoire Colin canlandırıyor. Film aynı kadını seven iki erkeğin katılımıyla çıkmaza giren üçlü aşk spiralini anlatıyor.

İNSANİ ŞEYLER

Yvan Attal’ın oğlu Ben Attal ve karısı Charlotte Gainsbourg’u başrollerde oynattığı ‘İnsani Şeyler / Les Choses Humaines’in merkezinde, önemli bir siyaset uzmanı gazeteci ile radikal feminizmiyle tanınan yazar eşi var. Bir tecavüz suçlaması etrafında dönen filmde genç bir adamın suçu işleyip işlemediği sorgulanıyor. Film, suçlamada bulunan kadın doğruları mı söylüyor sorusuna cevap arıyor.

FREAKS OUT

Son Venedik Film Festivalinden dört ödülle ayrılan Gabriele Mainetti’nin ‘Freaks Out’u konusu 1943’te savaş kargaşası Roma’da geçen fantastik bir dram filmi. Dört sirk çalışanının hayata tutunabilmek için iş aradığı günleri anlatan filmde Alman aktör Franz Ragowski bir Nazi komutanının sapık ruhlu, altı parmaklı piyanist askeri canlandırıyor. Nazizm ve faşizmin zorbalığından kaçan dört sirk çalışanı bu hengamede birbirlerinden kopmama savaşı veriyor. Keyifle izlediğim bu fantastik filmi okurlarıma rahatlıkla önerebiliyorum.                   

***

Niye ‘CODA’

Akademi jürisi aylardır En İyi Film dalında Oscar’a kesin favori gösterilen ‘The Power of The Dog’ yerine ödülü ‘CODA’ya verdi. 12 dalda adaylığı olan ‘The Power of The Dog’ teselli kabilinden verilen tek ödülle yetinmek durumunda kalırken, üç adaylığı olan ‘CODA’ üçte üç yaptı. Henüz ikinci uzun metrajlı filmini gerçekleştiren kadın yönetmen Sian Heder ‘CODA’ ile En İyi Uyarlama Senaryo Oscar’ını kucakladı. Filmde engelli bir aile reisini canlandıran Troy Kotsur En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülünü kazanarak, Akademi tarihinde Oscar alan ilk sağır-dilsiz aktör oldu. Rol arkadaşı, eşini canlandıran Marlee Matlin 1986’da ‘Başka Tanrının Çocukları’ ile Oscar Ödüllü ilk sağır-dilsiz oyuncu olmuştu. ‘CODA’ 2014 yapımı Fransız ‘Hayatımın Şarkısı / La Famille Bélier’nin ‘remake’i.

‘CODA’ işitme engelli üç oyuncunun (Marlee Matlin - Troy Kotsur - Daniel Durant) oynadığı ilk film. Sağır-dilsiz annesi-babası-ağabeyi ile yaşayan Ruby, balıkçılık işlerinin ayakta kalması için, okul dışındaki saatlerinde onlara yardımcı olur. Ruby’nin hayatı okul korosuna alınması ve güzel sesinin keşfedilmesiyle bambaşka bir hal alır. Bunun üzerine ailesine olan yükümlülüğü ile hayallerinin peşinden gitme arasında kalır.

Bol ödüllü orijinal Fransız film, senaryo doktoru Thomas Bidegian’in projesine dayanıyordu. Apple, filmin haklarını 25 milyon dolara satın aldı. Müthiş bir tanıtım hamlesiyle Oscar için ‘The Power…’e rakip olarak gösterilmeye başlandı. Jane Campion bir ödül töreninde siyahileri aşağılayınca filminin hızla irtifa kaybetmesine yol açtı. Akademi üyelerinin ‘aile birliğini’ öven filmlere karşı bilinen sempatisine, geçmişinde engelli karakterli filmlerin ödüle boğulması alışkanlığı eklenince ‘CODA’nın önü açıldı.

Ben ‘CODA’nın hemen arkasından ‘Hayatımın Şarkısı’nı ikinci kez izledim. ‘CODA’, ‘remake filmler orijinallerinin gölgesinde kalır’ peşin hükmümde yanıldığımı ortaya çıkardı. Orijinalinde süt ürünleri üreten aile, Amerikan versiyonunda balıkçı bir aileye dönüştürülmüş. İşitme engelli ailenin tek duyan üyesinin kendi ayakları üzerinde mücadelesini anlatan film, Sundance’ta Seyirci Ödülü’nü kazandıktan sonra, Oscar töreninden üç heykelcikle ayrıldı. ‘CODA’ adını ‘İşitme Engelli Ebeveynlerin Çocukları / Children of Deaf Adults’ın baş harflerinden alıyor. Ben sevmediğim ‘The Power…’ın yaşadığı düş kırıklığına sevinirken, çok sevdiğim Kenneth Branagh’ın yedi adaylıktan sadece birini ödüle çevirmesine üzüldüm.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün