•Şimdi soru şu: İsrail Gazze´den çekildikten sonra ne oldu? İsrail´in Gazze ablukasının kaldırılması için, bölgedeki İran etkisinin yayılmasının dışında ne yazık ki bir şey yapılmadı. Kaldı ki “İsrail iknâ edil(e)mez bir ülke değildir.” Hamas, Gazze gibi şirin bir yeri, Batı Şeria´dan daha iyi bir bölge haline getirebilirdi.Bölgenin büyük gücü Türkiye, Hamas´a hep destek verdi, hem de İsrail´i ve Arap ülkelerini karşına alarak. Sonuç? İsrail´le normalleşti ve terör saldırılarını kınadı diye Türkiye´yi-Erdoğan´ı itham eden bir Hamas var. Dr. Remzi Çetin https://twitter.com/remzzicetin/status/1512899830745554944
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
“Çapraz akıntıların” bir tarafında yaşam koşullarını, yoksulluğu daha da ağırlaştıran ekonomik dinamikler var. Karşı tarafında da geçen hafta sonu Necef’te İsrail, kimi Arap ülkelerinin ve ABD’nin dışişleri bakanlarını bir araya getiren toplantının ait olduğu dinamik var.
İran korkusu, KAO’da 1970’lerden bu yana geçerli ABD garantili güvenlik mimarisine olan güvenin azalması, Arap ülkelerini İsrail ile ekonomik, teknolojik bağlar kurmaya, istihbarat ve güvenlik konularında işbirliği yapmaya, ilişkilerini “normalleştirmeye”, yakın zamana kadar geçerliliğini koruyan “önce Filistin sorununun çözümünde ileri adım atma” koşulunu bir kenara koyarak İsrail’in bölgedeki varlığının meşruiyetini kabullenmeye itti. Necef toplantısında, öncesinde ve sonrasındaki diplomatik trafikte Filistin yönetiminin temsilcilerinin yokluğu dikkat çekiyor, böylece Filistin halkını “yoksulluktan daha da yoksulluğa götürmeye devam” eden koşullara bir de “unutulmuşluk” ekleniyordu.
İsrail yönetimi artık, Filistin sorununu tartışmak istemiyor. Arap ülkelerinin yöneticileri Filistin sorununun artık ayaklarına dolanmasını istemiyor. Onlar istemiyor diye sorun ortadan kalkmıyor. Filistin halkı, yine patlamaya hazır bir bombaya benziyor: Genç nüfusun oranı yüzde 30 dolayında (bunun yüzde 62’si 20-29 yaşları arasında). Gençlerde işsizlik oranı yüzde 40’lara ulaşıyor. Bunlar için bırakın, bağımsız bir Filistin’i, normal bir insan gibi yaşamayı hayal etmek bile çok zor. Gelecek umudu kalmayan, sürekli aşağılanan bir halk ne yapsın?
Haaretz yazarlarından Gideon Levy, bu soruya perşembe günü köşesinde, yoğunlaşan terör olaylarını yorumlarken şöyle cevap veriyordu: “Gelecek için mücadele etmek isteyen Filistinlilere bir tek yol kaldı, o da terör yoludur. İsrail onlara şunu öğretti: Eğer şiddete başvurmazlarsa herkes onları unutacaktır… Yalnızca terörizm yoluyla hatırlanacak belki de yalnızca bu yolla bir şeyler elde edebilecekler”. Levy çok haklı ve “çapraz akıntıların” birleştiği yerde sert bir anafor oluşuyor.
Ergin Yıldızoğlu
Tamamı: https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ergin-yildizoglu/capraz-akintilar-birlesirken-1922334
Bu akşam sizlere, Gazze’yi yönetenlerin akıllarını kullansalardı, İsrail’in yanı başında ve hatta, İsrail’den daha müreffeh bir yönetimi nasıl kurabileceklerini anlatacağım. 10 maddelik bilgiselime buyurun:
1) İsrail, 2005’te Gazze’den çekildi. Hem de “Beyrut Kasabı” olarak anılan Ariel Şaron’un başbakanlığı döneminde gerçekleşti bu çekilim. Kendi partisi başta olmak üzere, sağcı kesimden (özellikle fanatik taraf) buna karşı çıktı. Gazze’deki yahudi yerleşimciler zorla çıkarıldı.
2) Kabinedeki Binyamin Netanyahu, Knesset toplantılarında, Şaron’a sert çıktı; fakat Şaron, bir önceki sol iktidarlar gibi, Gazze’de kalmanın İsrail için sürdürülemez olduğunu fark etmişti.
3) Şimdi soru şu: İsrail Gazze’den çekildikten sonra ne oldu?
4) İsrail’in Gazze ablukasının kaldırılması için, bölgedeki İran etkisinin yayılmasının dışında ne yazık ki bir şey yapılmadı. Kaldı ki “İsrail iknâ edil(e)mez bir ülke değildir.” Hamas, Gazze gibi şirin bir yeri, Batı Şeria’dan daha iyi bir bölge haline getirebilirdi.
5) Bölgenin büyük gücü Türkiye, Hamas’a hep destek verdi, hem de İsrail’i ve Arap ülkelerini karşına alarak. Sonuç? İsrail’le normalleşti ve terör saldırılarını kınadı diye Türkiye’yi-Erdoğan’ı itham eden bir Hamas var. Neden? Çünkü sadece Hamas’ın çıkarı var, Türkiye’nin değil..
6) Gazze’deki durumu, sadece İsrail’in politikalarıyla açıklayamayız. Arap ülkeleri dahi bunun farkında artık ve İran’ın kontrolüne giren bir Filistin direnişine mesafeliler…
7) Müslüman Dünya, Avrupa ve ABD’den gelen yardımlar, Gazze halkının refahına kullanılabilirdi.
8) “İsrail sadece güçten-şiddetten anlar” fantezisiyle orantısız bir güç ortamında, Gazze’nin eğitim, sağlık, alt yapı gibi temel ihtiyaçları yıllardır arkaya itildi. Şimdi, sizlere asıl vermek istediğim mesajı yazacağım:
9) Eğer Gazze’deki yönetim; hayatın ve alanın gerçeklerini iyi okuyabilseydi bugün belki de 2 değil 3 devletli çözümden bahsedebilirdik. El Fetih’in yönettiği Batı Şeria’dan daha müreffeh ve kendini ispatlamış bir yönetim, Gazze için hayal olmazdı ancak ne yazık ki durum sefalet.
10) Gazze; minik bir Estonya, Singapur, Kuveyt olabilirdi. 17 yıllık yakın tarih, bu süreçte iyi okunmalı. Hamas, artık, El Fetih gibi İsrail’den de önce kendine dönüp yeni bir yol çizmeli ki İsrail’in karşısına daha güçlü bir Gazze’yi çıkarabilsin ama buna elbette ümidimiz yok.
Dr. Remzi Çetin
https://twitter.com/remzzicetin/status/1512899830745554944
RENAN KOEN’İN “MARCH OF THE MUSİC MOVEMENT” İNİSİYATİFİNE KATILAN GENÇ MÜZİSYEN ELCİL GÜREL GÖÇTÜ’NÜN “AUSCHWİTZ’DEN İLAHİLER” ESERİ PROGRAMDAKİ İLK BESTE OLACAK
20 Nisan konseri, New York’un seçkin sanat camiasından önemli isimleri buluşturacak. ABD Türk toplumu önderleri, Amerikan Yahudi cemaatinin liderleri, siyaset, ekonomi ve kültür dünyasından tanınmış kişiler Carnegie Hall’a gelecekler. Konserin biletleri hâlen carnegiehall.org sitesinde satışta.
Renan Koen’in Soykırım Anma ve Hoşgörü Merkezi’nin (HMTC) organizasyonuyla sahneye çıkacağı daveti destekleyenler arasında Dışişleri Bakanlığı, Martin Elias, Joe Halio, Amerikan Sefarad Federasyonu, Türkiye’nin New York Başkonsolosluğu, Türk Yahudi Cemaati, Türk Hava Yolları ve iş insanı İzzet Garih de bulunuyor.
Koen’e, ünlü şef Gürer Aykal yönetimindeki New Manhattan Sinfonietta orkestrası eşlik edecek. Renan Koen’in “March of the Music Movement” inisiyatifine katılan genç müzisyen Elcil Gürel Göçtü’nün “Auschwitz’den İlahiler” eseri programdaki ilk beste olacak. Haham Hazan Nesim Elnecave ve İlker Nahmias, piyanoya sesleriyle eşlik edecek.
Hakan Çelik
https://www.posta.com.tr/yazarlar/hakan-celik/new-yorklular-turk-sanatciyi-konusacak-2509262
2001 yılındaydık. Yine böyle bir Ramazan günündeydi. Hiç unutmam ve daha önceki yazılarımda da değinmişimdir; beyanname dönemi olduğu için hafta sonunda da çalışıyoruz. İftara bir ya da iki saat kala Bay Jak, “Ben biraz dışarıya çıkıyorum.” dedi. Biraz demişti ama uzun süre gelmedi. İftara çok az bir süre kalmıştı. Şirketin mutfağında her zaman atıştıracak bir şeyler olduğu için endişe etmedim, burada atıştırır sonra evde yerim diye düşünüyordum. O zaman çalıştığımız şirket bir apartman dairesindeydi. Yemeği bazen mutfakta kendimiz yapar bazen de dışarıda yerdik.
Derken kapı açıldı, Bay Jak sessizce mutfak tarafına geçti. Ben beyannameleri doldurmaya devam ederken mutfaktan da tıkır tıkır sesler geliyor ama o kadar yoğunum ki merak etmeye bile fırsatım yok. İftar vakti gelmişti, ezan okunuyordu. Bay Jak mutfaktan seslendi; “Hadi ablam, sofraya gel!” Kadın çalışanlardan samimi olduklarına “ablam” diye hitap ederdi; “b” ve “p” harfi karışımı bir şiveyle…
Mutfağa geçtim, gördüğüme çok şaşırmıştım: çünkü bana pastırmasından salamına, mükellef bir iftar sofrası hazırlamıştı. Gecikmesinin sebebi de pide kuyruğuna girmesiydi.
Ramazan ayına saygı, oruçlu insana saygı… Bu arada çalışırken yanımda hiçbir şey yemediğini de eklemeliyim.
Bay Jak ile dostluğumuz ben başka şirketlere geçtikten sonra da devam etti. Meslekî açıdan her sıkıştığımda imdadıma yetişti. Çok meşgul bir insan olmasına rağmen ona ulaşabiliyordum. Ulaşamadığım zamanlarda o beni mutlaka arardı. Günümüzün ifadesiyle bana geri dönüş yapardı. Şöyle bir sistemi vardı: Bilgisayarında bir sayfa açmıştı, arayanları oraya tek tek yazıyordu; örnek, “Tülay aranacak” ve ilk müsait olduğunda arardı. Beni ararken biraz geniş zamana denk getirirdi ki sohbet edebilelim diye. Onunla hemen hemen her konuda sohbet ederdik; tiyatrodan, sinemadan, siyasetten konuşurduk… Osmanlı konusunda derin bir bilgisi vardı. Beş yüz yıl önce atalarını İspanya’dan Osmanlı topraklarına getiren Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi konusunda müthiş bir bilgisi vardı.
Tülay Hergünlü
https://www.yaylahaber.com.tr/toplumsal-yasamin-anahtari-saygi-makale,4036.html
Aslında öteden beri İsrail ile gerçek anlamda bir düşmanlıkları yoktu, ama radikal güçlerin etkisiyle ve korkusuyla İsrail’e karşı cephe almak zorunda kalıyorlardı. Zaten BAE dışişleri bakanı Side Bukir toplantısından sonra verdiği açıklamalarda bunu açıkça dile getirerek, ülkesinin ‘İsraille ilişkilerde 43 yıl geciktiğini ve artık bunu telafi etme zamanının geldiğini’ ifade etti.
Bunun tipik örneğini Suudi Arabistan’ın geleneksel siyasetinde görebiliriz. Kendilerini ‘radikal’ olarak tanımlayan diktatör rejimler ise, başta Filistin davası olmak üzere, diğer ideolojik sloganlar ve toplumsal sorunlarda da bazı siyasi güç odaklarını kullanarak ve istismar ederek sürekli ‘ılımlı’ rejimleri şantaj altında tutup maddi rant elde ediyorlardı. Bunların en belirli örneği Suriye’de Hafız Esed rejimiydi. Her başı sıkıştığında ya da maddi kaynaklar gereksindiğinde Şam’da bir milliyetçi veya solcu yada İslami, kendi ülkelerinde muhalif konumdaki siyasi akımlardan oluşan bir toplantı düzenleyerek istediğini elde edebiliyordu.
(...) Son olarak ABD eski başkanı Donald Tramp’ın girişimiyle ‘Abraham Anlaşmaları’ diye adlandırılan, İsrail ile Arap ülkelerinin arasında nihai bir barış ortamı yaratacağı iddia edilen sözleşmelerdi. İlk etapta BAE ve Bahreyn ile imzalanan anlaşmalara, daha sonra Sudan ve Fas da katılacaklarını ilan ettiler, sırada başka arap devletlerinin de olacağı söylenmiş, ve bunların başında Suudi Arabistanın olacağı tahmin ediliyordu.
Ama hiçkimse bu ‘normalleşme’ sürecinin 4 Arap ülkesinin dışişleri bakanlarının aynı toplantıda İsrail mevkidaşlarıyla buluşabileceklerini tahmin edememişti.
1996 yılında, israil başbakanı konumundayken Şimon Peres bir kitap yayımladı, adı ‘yeni Orta Doğu’ idi. Bu kitabında, küreselleşmenin altın devrinin de etkisiyle, yakın gelecekte orta doğuda inşa edilebilecek bir barış ortamından bahsediyor, ve bunun İsrail Teknoloji yetenekleri ile Arap petrol zenginliklerinin birleştirilmesi ile ortaya çıkacağını hayal ediyordu. Belki de Side Bukir toplantısı bu hayalin gerçekleşmesinin ilk adımı olabilir. Ama Arap – İsrail düşmanlığının temeli olan Filistinlilerin özgürlük hayallerinin tamamen gömülmesi karşılığında. Başka bir ifadeyle Peres, Yeni Orta Doğu hayalini kaleme alırken bile Arap Baharının akamete uğratılmasının ardından oluşacak olan şartların bu kadar İsrail lehine olabileceğini öngörememişti, İsrailin Arap ülkeleriyle olacak bir ortaklık karşılığında Filistinlilere bağımsızlık hakkını kabul etmesi gerekiyordu.
Bekir Sıdkı
Tamamı :https://serbestiyet.com/gunun-yazilari/israilde-epey-kalabalik-bir-arap-toplantisi-89053/
İran, sınırları dışında bunları yapmaya çalışırken bir şeyi es geçiyor: ‘Ülke içindeki yoksulluk ve rahatsızlık’.
İran halkı yoksul. Baskıcı rejim olduğu için de sesini çıkaramıyor. Yapılan düzmece seçimlerle zaten yönetimdekiler kendi istedikleri sonuçları açıklıyorlar.
Ülke içinde ve dışında emellerini din kılıfıyla saklıyor.
Lübnan’da, Suriye’de İslam mollalarıyla şimdiye kadar durumu idare etti.
Ama yeni nesiller artık bu din kandırmacasına inanmıyorlar.
İran bu çıkmazla karşı karşıya tıpkı Türkiye’de olduğu gibi.
Yapılan toplantılar ve görüşmeler bölgenin geleceği açısından önemli. İsrail’in de katılımcı olmasını kıymetli buluyorum.
Ancak İsrail iki noktada dezavantajlı.
Barışçı ama ülke içindeki aşırı gruplarla sorun yaşanıyor.
Tutarlı ama Müslüman Orta Doğu’da Yahudi olması sebebiyle negatif gösteriliyor.
İsrail, barışçı ama kendi içindeki aşırı gruplar sebebiyle barışçı değilmiş gibi görünüyor.
Tutarlı çünkü diğer Müslüman ülkelerdeki gibi çifte standartlı değil. Ekonomik açıdan gelir dağılımı uçurumları yok, özgürlükler kısıtlanmıyor, kadın hakları çiğnenmiyor, bilimsel gelişmelerle çorak arazilerde üretim yapılıyor ve çözümler bulunuyor.
Ama. Ama olan konu da her ne kadar yaşamasıyla söyledikleri birbirine uysa da Müslüman bölgede Yahudi yani başka dinden olması bu gerçeklerin görülmesine engel oluyor. Bugüne kadar engel oldu ama bakalım genç nesillerin hayat algısı açısından nasıl görülecek ve algılanacak.
Sinan Eskicioğlu
https://ocakmedya.com/orta-dogudaki-degisim-ve-insan-faktoru/
Negev zirvesine katılanların ana hedefi ABD'nin İran nükleer anlaşmasına yönelik kararlarını değiştirmek değildi. Bunu yapamayacaklarını biliyorlar. Ancak İran'a karşı oluşturulan blokta ABD'nin desteğini görmek istiyorlar. Bu yüzden bakış açılarını Blinken'a aktarmak önemliydi. ABD de fiyatları etkileyecek, petrol üretimini arttırma gibi taleplerini yenilemiştir tahminimce. İsrail ise İran nükleer anlaşmasına karşı olduğunu açıkça belirtiyor. Axios'un haberine göre Blinken, ikili görüşmelerinde Bennett'ten alternatif bir nükleer anlaşma taslağı hazırlamasını istedi.
Bu zirve İran'dan çok daha fazlasıydı. Bir araya gelen Mısır, BAE, Bahreyn ve Fas'ın dışişleri bakanları ABD'nin Orta Doğu politikasından duydukları rahatsızlığı ve önümüzdeki dönemde Washington'un nasıl bir dış politika izleyeceği hakkında konuşmak istediler kanımca. Bu zirve ikili ilişkilerini yoluna koyan bu ülkelerin bir arada, bölgesel işbirliği yapabileceğini ve İbrahim Anlaşmalarının devam ettiğini gösteriyor. Ve artık eskisi gibi gizli saklı değil ilişkiler. Birlikte bir çok fotoğraf veriliyor, işbirlikleri açıkta yaşanıyor. Bu zirveden çıkan en önemli sonuç ise bu buluşmaların tekrarlanmasına karar verilmiş olması.
Zirveye Mısır'ın katılması ve İbrahim anlaşması ülkelerine eklenmesi bir hayli önemli. Mısır, Orta Doğu'nun en önemli ideolojilerinin ve akımlarının doğduğu yer. Yeni kurulan İsrail'e karşı savaşları organize eden de, ilk barış adımını atan da Mısır. İsrail ile Filistinliler konusundaki ana arabuluculardan biri de Mısır. Ancak Ukrayna savaşından gıda ve enerji güvenliği açısından en çok etkilenen ülke de Mısır. Bu nedenle hem ABD hem de İsrail ile ilişkileri daha da önem kazandı.
Bir de davetli olup katılmayan Ürdün var. Kral Abdullah ve dışişleri bakanı aynı tarihte Ramallah'taydı. Bunun ana sebebi nüfusunun büyük çoğunluğu Filistin kökenli olan Ürdün'de Filistin sorununun -bölgesel gündemin aksine- en ön sıralarda yer alıyor ve Ürdün'ün dış politikasını doğrudan etkiliyor olması. Ancak, Ürdün'ün katılmamış olmasından çok büyük anlamlar çıkarmamak gerek. Netanyahu döneminin aksine İsrail ile Ürdün arasındaki ilişkiler yolunda. Daha yeni İsrail Savunma Bakanı Gantz ve Devlet Başkanı Herzog oradaydı ve üst düzey bir protokolle karşılandılar. Ana konuları ise Ramazan, Pesah, Paskalya dönemini gerginlikten uzak geçirebilmek için işbirliklerini arttırmak.
"Yeni Orta Doğu" diye tanımlayacağımız bu diyalog ve işbirliği çabalarına İsrail'de 11 kişinin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan, IŞİD'den esinlenen terör saldırıları leke sürdü. Zirveye katılanlar ve Türkiye dahil dünya liderlerinden gelen kınama mesajları ise teröre karşı işbirliğini güçlendirdi. Ancak bu terör saldırıları hem İsrail halkının güvenlik duygusunu yaralıyor hem de Bennett'in hassas koalisyonu için önemli bir test oluşturuyor.
Karel Valansi
Tamamı :https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/sarm-el-seyh-akabe-sde-boker,34844
İlk iki eylemi gerçekleştirenler, İsrail vatandaşı Filistinliler iken üçüncü eylemci ise Batı Şeria’dandı. Eylemcinin Batı Şeria’dan gelmesi, Tel Aviv yönetiminin Batı Şeria ile Filistin’in geri kalanı arasına diktiği ayrımcı duvarı aşıp İsrail içine sızdığı anlamına geliyor.
Eylemi ilginç kılan şey, eylemlerin IŞİD adına yapılması. Örgütün Furkan adlı sitesinde eylemi üslenen bir açıklama yapmasına rağmen IŞİD’le ciddi problemleri olan Hamas başta olmak üzere Filistinli gruplar, bu eylemleri yine de desteklediklerini ilan ettiler. Öyle görünüyor ki Filistin sorununun ciddi bir tıkanma yaşadığı ve izole edilmeye çalışıldığı bu süreçte Filistinliler, eylemleri yapanların kimliğine pek bakma yanlısı değiller. Ayrıca eylemlerin IŞİD tarafından üstlenilmesi de eylemlerin kesin olarak IŞİD unsurları tarafından gerçekleştirildiği anlamına gelmiyor. Zira IŞİD kendisinin yapmadığı eylemleri de zaman zaman üstlenen bir örgüt.
Yakın tarihe bakıldığında şu ana kadar meydana gelen intifada ve ayaklanmaların ana nedeni Filistin meselesinin yok sayılması olmuştur. Eylemlerin niteliği ve yöneldiği hedefleri bir kenara bırakırsak, ne zaman Filistin meselesi uluslararası planda geri plana itilmeye ve izole edilmeye çalışılsa Filistinliler kitlesel bir ayaklanma ya da gerçekleştirdikleri eylemleriyle Filistin sorununu yeniden gündeme taşımayı başarmışlardır.
Ancak eylemleri gerçekleştirenlerin IŞİD’le bağlantıları, bu kez durumu biraz daha farklı bir noktaya taşıyor. Bu kez Filistinliler değil de Irak’ta ve Suriye’de büyük yenilgiler alan IŞİD, Filistin meselesi üzerinden kendisini var kılmaya çalışıyor.
IŞİD’in meşruiyet arayışları yeni değil, Filistinlilerin Filistin sorununu Trump yönetiminin kendi bildiği yollardan tasfiyesi olarak gördükleri “Yüzyılın Anlaşması”na kadar uzanıyor. O dönemde IŞİD’in öldürülen lideri Ebu Hamza el Kureşi internette yayınladığı bir ses kaydında militanlarını Filistin’de eylem yapmaya çağırmıştı.
İslam Özkan
https://www.politikyol.com/isidin-krizi-ve-filistindeki-eylemler/
Yeniden dönelim İsrail’e. İdit Silman istifasını açıklarken önemli bazı ifadeler kullandı. Öncelikle hükümetin İsrail’in Yahudi karakterini zayıflattığını ileri sürdü ve “İsrail devletinin ve halkının Yahudi kimliğine zarar verilmesine destek olamam” şeklinde konuştu. Bu vurgular sağ kanattan gelen bir politikacı için beklenebilir açıklamalar ve asıl önemlisi, bunların bahaneden ibaret olduğu yorumu yapılıyor.
Bu kararda, geçtiğimiz günlerde yaşanan terör eylemleri etkili olmuş mudur? İç güvenliğin eskisi kadar sağlanamaması ve sivil vatandaşların pisipisine öldürülmesi böyle bir tepkiye sebep olmuş olabilir. Ancak bunu bütünüyle buna bağlamak için biraz safdil olmak gerekiyor herhalde çünkü Silman konusunda bazı iddialar basına yansıdı.
Örneğin, az evvel bahsettiğim Smotrich’in de işin içinde olduğu ve bizzat kendisinin istifa mektubunu yazdığı veya yazdırttığı konuşuluyor. Henüz bunun doğruluğuna dair kesin bir bilgi edinemedim ama yorumlar genellikle hiç olmazsa bir desteğin kesin olduğu yönünde.
Üstelik Silman’ın ülkenin Yahudi karakterini kaybetmesi endişesinden ziyade kendisine daha sağlam bir koltuk arayışında olduğu kulislerde açıkça konuşuluyor. Kimseye önceden haber vermeden birdenbire böyle bir karar alması da durumu daha şüpheli hale getiriyor açıkçası. Konuşulan şu ki yeni kurulacak Likud hükümetinde Sağlık Bakanı olmayı düşünüyormuş.
Silman’ın epeydir koalisyon hükümetinden şikâyetçi olduğu zaten konuşuluyordu. Hatta Meretz Partisinden olan Sağlık Bakanı Nitzan Horowitz’le kavgası Silman’la hükümet arasında bir kan uyuşmazlığı olduğunu göstermişti. İsrail’i çok takip etmeyenler için kısaca bahsedeyim.
Horowitz, Pesah Bayramında hastanelere “hametz” yani Pesah’ta yenmesi yasak olan mayalı yemeklerin sokulmasına izin verilmesini istiyor. Ancak bu zaten daha önceden kabul edilmiş bir iznin tekrarlanmasından başka bir şey değil. Horowitz inisiyatif kullanarak böyle bir izni vermiş değil. Fakat sen misin bu izni veren? Silman bu uygulamanın Yahudiliğe aykırı olduğunu söyleyerek Horowitz’le bu konudan dolayı ciddi manada kapışıyor. “İnsanların ne yiyeceğine kendileri karar verse daha iyi olmaz mı?” diye sorası geliyor insanın. Ama ufukta Sağlık Bakanlığı koltuğu olunca her konu size bahane olabiliyor.
L. Deniz Ertuğ
Tamamı:https://www.politikyol.com/idit-silman-bombayi-atti/
Mısır Dışişleri Bakanı kendilerinin zirveye katılmalarının temel amacının İsrail-Filistin barış sürecini iki devletli çözüm temelinde tekrar başlatmak ve aşırılıkla mücadele olarak tanımladı. Katılımcı Arap devletleri ve İsrail’in tek ortak söylemi, teröre karşı mücadele ve iş birliğiydi. Ayrıca her biri İsrail’in Hadera şehrindeki saldırıyı kınadı.
Fas, Filistin’de iki devletli çözüm ve iki ülke arasındaki güçlü bağlara vurgu yaparken, Bahreyn’in tutumu İsrail’e daha yakındı ve İran nükleer dosyasının çözülmesi gerektiğine işaret ediyordu. BAE, İsrail ile ticaret, teknoloji gibi alanlarda iş birliğinin altını çizerken, 1967 sınırları temelinde başkenti Kudüs olan tam bağımsız bir Filistin devletinin gerekliliğini teyit etti. ABD Dışişleri Bakanı Blinken da Biden’ın Orta Doğu politikasının aksine bölgedeki müttefiklerin yanında oldukları mesajını verdi.
Negev Zirvesi'nde İbrahim Anlaşmaları'nın bundan sonra nasıl devam edeceği, yol haritasının nasıl olacağı konuşulan konular arasında. Nükleer anlaşma konusunda Arap devletleri ABD Dışişleri Bakanı Blinken’a görüşlerini ilettiğinden, bu konuda da Akabe’de ortak bir görüş oluşturulmaya çalışılmıştı. Tabii Abu Dabi Veliaht Prensi bin Zayid’in Esed’i tekrar Arap dünyasına kazandırma çalışmaları hususunda hayal kırıklığına uğrayan ABD, bu konuda çekinceleri bulunan İsrail’e Arap dünyasında makbul bir Suriye’nin istikrara katkılarını anlatma fırsatı bulmuşolmalı.
Söz konusu zirvelerin ardından Orta Doğu önümüzdeki günlerde çok önemli gelişmelere ve politika değişikliklerine sahne olacak gibi görünüyor. Son 10 yılda yaşadıklarımızın tam tersi gelişmelerin yaşanması kimse için artık sürpriz olmamalı.
Prof. Dr. Cengiz Tomar
Tamamı:https://www.aa.com.tr/tr/analiz/zirvelerin-golgesinde-orta-doguda-degisen-politikalar/2554441
Takılan tweetler
Netflix de asla diziye çekilmeyecek tarihi olaylar.. O yıllarda zulümden kaçan Yahudi hocalar Türkiye'de iş bulurken Harvard gibi okullarda güçlü bir Nazi eğilimi söz konusu. Öyle ki Nazi karşıtı gösterilere tepki gösteriliyor.
https://twitter.com/tolgagerger/status/1511075534587019269
Hitler'in Yahudilere uyguladığı soykırımı ve dünyaya karşı giriştiği faşist yıkımı her fırsatta başka şeylerle kıyaslamayın. Bu kıyaslama yaparak olayın vahametini anlatmaya çalışıyorsunuz ama öyle olmuyor. Hitler faşizmi ve Yahudi soykırımı hiç bir şeyle kıyaslanamaz.
https://twitter.com/selamiince/status/1511066016884969479
Dilek Zaptçıoğlu@dilekzaptcioglu
Zelenski ve Ukraynalıların yaşananları Yahudi Soykırımı’na eşitleme çabası. Şoa tektir, üniktir. Bu ise savaştır, Rusya’nın saldırısıdır. Savaş suçu varsa izlenir ama Rusya’yı Nazi Almanyası ile eşitleme, Rus suçluları İsrail’in yaptığı gibi arayıp bulma söylemi farklı şeyler.
https://twitter.com/dilekzaptcioglu/status/1511309365483085824
Aralarında İsrailli Eytan Stibbe'nin de bulunduğu 4 astronotu taşıyan uzay kapsülü, Uluslararası Uzay İstasyonu'na yanaştı.
Stibbe, ilk İsrailli astronot Ilan Ramon'a anmayı planlıyor. Ramon'un uzay günlüğünden kalan sayfaları ve çocuklarından kalan hatıraları taşıyor.
https://twitter.com/AvivaKlompas/status/1512806982826274818
Bu Dr. Nadal Mohanan. Bütün gece ameliyat etti ve dün geceki terör saldırısının iki kurbanını kurtardı. Dr Mohanan, Arap kasabası Umm al-Fahm'da yaşayan İsrailli bir Arap. Bu gerçek İsrail 🇮🇱
https://twitter.com/AvivaKlompas/status/1512536277425524743
“İsrail, 10 günde 14 vatandaşının kaybıyla sonuçlanan terör olaylarına, neden sert tepki vermiyor?” sorusuna 3 tweetlik cevap:
İsrail, son 2 yılda, hem Körfez’i hem de Türkiye’yi kazandı. İran’ı çevrelemek için Arap ülkelerinin hemen hemen tamamının desteğini de aldı.
Bunca kazanımı, bir anda heba etmek istemiyor ve bu, Türkiye olmak üzere bölge ülkelerince takdir topluyor. Bir de buna Naftali Bennett’in olası Türkiye ziyaretini de eklemek gerekir. Ziyaret öncesi, İsrail’in en ufak hatası, bölgedeki radikallerin ve İran’ın işine yarayabilir.
Ve ben bunu:
“İsrail’in fırtına öncesi sessizliği” olarak tanımlıyorum. Fırtına başladığında, Türkiye ve bölge ülkelerine, bugünlerde olup bitenler hatırlatılacak.
Ve İsrail’in o an, ana mesajı:
“İran’a karşı benim güvenliğim yoksa, sizin de yok! Kolektif bir mücadale şart!”
https://twitter.com/remzzicetin/status/1512533544442241025
Silahlı saldırı mı?😳 Terör saldırısı olmasın o ? Son 10 günde, 13 masum sivil öldürüldü. Habercilik etiğinin dışında, ‘haber dili’ diye bir kural da var @ntv
https://twitter.com/remzzicetin/status/1512366270708129795
Kudüs’ü vatan toprağına ilhak etmenin vakti gelmiştir https://milligazete.com.tr/makale/7078143/idris-cevahir/kudusu-vatan-topragina-ilhak-etmenin-vakti-gelmistir ----Adam Pesah öncesi fıkra olarak yazmış. Gülmekten okuyamadım. Sanrılarla yaşıyorlar. Geçmiş olsun İdris Bey, acil şifalar dilerim:))) tavsiye ederim açın açın okuyun çok gülüyorsunuz.
https://twitter.com/lunadenizertug/status/1512201268932100097
Yunanistan'ın Arta şehrinde bir sokağa Auschwitz kurtulanı Isaak Mizan'ın ismi verilmiş. 2021 yılında vefat eden Isaak Mizan 1927 yılında Arta'da doğmuştu.
https://twitter.com/DritaEsadi2/status/1512108070607990791
Genel kurul üyelerimizden ve geçmiş dönem yöneticilerimizden Ovi Sarda’nın vefat haberini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız.
Örnek iş insanı Ovi Sarda’nın cenaze töreni 4 Nisan Pazartesi günü saat 13:00’da Altındağ Musevi Mezarlığı’nda gerçekleştirilecektir.
https://twitter.com/AltaySporKulubu/status/1510696526707896321
Sizi ve iletişim ajansınızı tebrik ederim. Sokakta karşılaştığımda yüzümü güldüren, çok güzel bir ilan çalışması olmuş. 🙌
https://twitter.com/ezgilite/status/1511392535465365513
Bu ne şimdi? Gerilimin yükselmesi için var güçle çalışılıyor. Her gün bir tahrik. Nablus’taki aşırıcılar, Hz. Yusuf türbesine saldırıp yaktılar. 2014’te de aynı durum yaşanmış ve İsrail polisi, türbeyi son anda yıkımdan korumuştu. Bölgede diriye saygı yok ama ölüye de yok…
https://twitter.com/remzzicetin/status/1513079730790191107
Teröre en güzel cevap! 2 gün önce 3 kişinin öldürüldüğü saldırının mekânında hiçbir şey olmamış gibi, korkusuzca sohbetler, yeme-içmeler… Burası, daha çok gençlerin rağbet gösterdiği bir mekân. İsrail’deyken arkadaşlarla biz de giderdik. Yahudi, Müslüman her kesimden insan var.
https://twitter.com/remzzicetin/status/1512745961830989825
Türkiye’de, İsrail’e sadece siyonist gözlüklerle bakmaktan zevk alanların temel sıkıntısı tam da bu işte…
Neyin direnişi?
Neyin şehadeti?
Filistin Özerk Yönetiminin bundan haberi var mı?
İsrail’deki 2 milyonluk Müslüman Arap’ın kaçı sizin gibi uçuk düşünüyor?
Neyin kafası bu?..
https://twitter.com/remzzicetin/status/1512394379633246210
Hamas'ın bu saldırıları yapacak yeteneğe sahip olmadığı, ve bunun arkasında Iran'ın olduğunu anlamamak için Orta Doğu'dan bihaber olmak gerekir. Nitekim, Türkiye-İsrail-Mısır yakınlaşmasının kaybedeni İran ve Rusya, kazananı ise bölge olacaktır.
https://twitter.com/mfcetinkaya_/status/1512181099237158920
A- İsrail'de güvenlik tehditleri kolektif hafızada varoluşsal niteliğe sahiptir.
Hükümetlerin ve bürokratların güvenlik açıklarına gerekli yanıtı üretememesi seçmenleri pratik, güçlü ve efektif önlemleri alacak liderlere yöneltir.
Küçük bir saldırı olsa bile bunun büyük ve yaygın bir şiddet sarmalının parçası olduğu düşünülür. Coğrafyanın küçük ve insanların birbirleriyle yakın olması bu tür bir psikolojinin yerleşik desen olmasında etkili olabilir.
B- İsrail Seçime gider mi gitmez mi konusu önemli olsa da, burada siyasi istikrarsızlığın temel dinami seçim sisteminin de imkanlarıyla periferide (çevrede) yer alan çoğu aktörün hükümet kurulması için merkeze çekilmesi ve geniş tavizlerin verilmesidir.
C- 2009-2021 arası süren Netanyahu başbakanlığı İsrail'de sağın bloklaşması için elverişli bir zaman tanımıştır. Burada Netanyahu özellikle Haredi partileri Sağ'ın mütemmim cüzü haline getirmiştir.
D-Yakın gelecekte ise İsrail Sağı'nda belki de merkez siyasetinde Yerleşimci Mesyanik Dini Siyonizm'in ahlaki üstünlüğünün ve belirleyiciliğinin hiç olmadığı kadar yoğunluk kazanacağıdır.
Daha önce de demiştim sanırım, İsrail'de Dini Siyonizm yeni toplumsal mutabakat olacak.
E-Kudüs'te düzenlenen sağcı mitingin katılımcılarına bakmak esasında müstakbel İsrail Sağı'nın tablosunu göstermektedir.
https://twitter.com/gcinkara/status/1512088530092060676
Yandex'in yazılım merkezinin İsrail'e taşınması gündemde.
İsrail, savaşı fırsata çevirip hem Rusya hem Ukrayna'dan yazılımcıları ülkesine çekiyor. Yahudi olma mecburiyeti yok.
Türkiye de gayrımenkul yatırımcılarını çekmeye çalışıyor.
https://twitter.com/ussal/status/1513381028169228291
Ağa Takılanlar Öneriyor”
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/orhan-bursali/metin-arditi-babam-omuzlarimda-1924284
https://www.turgutluyanki.com/gokyayla-yazdi-yako-bencuya-ve-kirkagaclilar-fabrikasi/48737/
İzmir Yahudi düğünü Selim Bonfi arşivinden
https://serbestiyet.com/featured/smyrnadan-gunumuze-izmirli-yahudiler-89235/
https://gazeteoksijen.com/new-york-times/israildeki-saldirilarin-sebebi-belirsiz-152337
https://m.bianet.org/biamag/sanat/260222-irmina-siradan-almanlar-hitler-e-nasil-goz-yumdu
https://www.youtube.com/watch?v=5FCAMkuiFrg
Anayasal devletin inşası, demokratikleşme, temel hak ve özgürlüklerin tanınması, sanayileşme, sekülerleşme ve bunlara eşlik eden alt süreçler; burjuvazinin yükselişi, aristokrasinin zayıflaması, devrimler, savaşlar, işçi sınıfı hareketliliği ve benzeri gelişmeler… Avrupa’nın aydınlanma ile başlayan ve takip eden yüzyıllardaki devasa dönüşümünü başlatan ve sürdüren ve tüm bu sürecin detaylarında dahi dahli olan bir örgüt olageldi: dünya hakimiyeti davasını güden Yahudi liderliği. Siyon’un İhtiyarlarının/Liderlerinin Protokolleri (the Protocols of the Elders of Zion) isimli yayının iddiası kısaca bu.
https://daktilo1984.com/yazilar/kitap-yorum-stephen-eric-bronner-a-rumor-about-the-jews/