“Türkiye sevdama Erdoğan ile sohbetim vesile oldu”

Arad Nir, İsrail´in en büyük haber sağlayıcı medya kuruluşlarından Channel 12 News´un dış haber masası sorumlusu ve uluslararası yorumcusu. Siyaset ve diplomasi ile ilgili birçok dünya lideriyle röportajlar gerçekleştiren Arad Nir ile İsrail´deki gündemi daha yakından anlamak için Tel Aviv´de keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Elda SASUN Söyleşi
13 Nisan 2022 Çarşamba

Yıllarca Türkiye muhabiri olarak sizi İstanbul’da çok sık gördük. Türkçe de konuştuğunuzu sanıyorum. Ayrıca Türk yemeklerini anlatan bir kitabınız da var. Bunları biraz anlatır mısınız?

İş yolculuklarım sırasında birçok liderle röportajlar gerçekleştirdim. 2003 yılında AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan başbakan seçildiğinde, kendisiyle görüşme talebinde bulundum. Böylece, Ankara’da Başbakan ile uzun saatler sohbet etme  şansım oldu. Söyleşimizin tercümesini Egemen Bağış yapmıştı. Birçok liderle deneyimime dayanarak Başbakan’ın diğerlerinden çok daha farklı olduğunu, ileriki yıllarda ülkesini ve tüm Ortadoğu’yu etkileyeceğini hissettim.
Böylece, Türkiye’nin politikasının, kültürünün, sanatının, yemeklerinin peşine düştüm. Dolayısıyla sık sık Türkiye’ye gelmeye başladım. Türkçe öğrendim; kolay olmasa da bugün Türkçeyi okuyup anlayabiliyorum. Türkiye benim bir parçam oldu. Aile tatillerimizin birçoğunu da Türkiye’de geçirdik. Çocukluğumdan beri merak saldığım yemek aşkıyla da Türk yemeklerini tavsiye eden ‘Hamisada Hagedola be Olam/Dünyadaki En Büyük Lokanta’ kitabını yazdım.

Türkiye’yi yakından tanıyan bir gazeteci olarak İsrail ile Türkiye ilişkilerinin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsrail ile Türkiye arasındaki bağların büyük bir takipçisiyim ve onları geliştirmek için her zaman çok çalıştım. Son yıllarda birçok kriz yaşayan ilişkilerin düzeltilmesi için nihayet memnuniyet uyandıran bir adım geldi.
Siyasi haritaya bakarsak; İsrail küçücük bir ülke. Türkiye ise stratejik olarak Kuzeydoğu Akdeniz'de yer alan kocaman bir ülke. Hem İsrail’e hem de İsrail’den uçuş ve seyir rotalarına hâkim. Türkiye, aynı zamanda, NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip bölgesel bir güç. Türkiye, İsrail Devleti'ni 1949'da tanıyan ilk Müslüman devleti ve o zamandan beri, yıllar boyunca pek çok kriz yaşanmasına rağmen, İsrail'le inişli çıkışlı diplomatik bağlarını sürdürdü.
İki ülke arasındaki ekonomik bağlar, İsrail'den Türkiye'ye turizm bir ölçüde azalmasına rağmen, siyasi krizlerin zirvesinde bile devam etti. İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog’un Ankara ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte yaptığı konuşmada söylediği gibi, iki ülke için potansiyel daha da büyük. Ben, iki ülke arasındaki ilişkilerdeki gerçek potansiyelin gaz alanında iş birliği olduğunu düşünüyorum. İsrail Devleti, Akdeniz'in dibinde ihtiyaç duyduğundan çok daha büyük miktarlarda gaz rezervleri ile kutsandı. Özellikle de Avrupa’nın Rus gazına olan bağımlılığından kurtulmaya çalıştığı bu günlerde, bu gazın ana tüketicisi Avrupa'ya doğalgaz pompalamak için İsrail'in Türkiye'ye ihtiyacı var. Gaz, İsrail askerlerinin Gazze ile dayanışma filosunu durdurmak amacıyla 11 Türk sivili öldürdüğü Mavi Marmara krizinden sonra İsrail ile Türkiye arasındaki uzlaşmanın ana motoru oldu. Halen ana motorun bu olduğunu düşünüyorum. Önceki uzlaşmanın başarısızlığından dolayı İsrail’de insanlar hayal kırıklığına uğradı ve halen biraz tereddütlü yaklaşımları var. İsrail, gaz konusundan önce, gelmesi muhtemel krizleri de atlatacak istikrarlı bir bağlantı altyapısının yeniden inşa edilebileceğinden emin olmaya çalışıyor. Bence her iki taraf da şu anda hedef belirleme konusunda tamam bir anlaşmaya ulaşamadı ve maalesef, her birinin ulaşmak istediği hızda da henüz değiller.


Size göre, tüm diplomatik görüşme, konferans ve yeni temaslarla İsrail'in Ortadoğu'daki konumu nedir?

Son günlerde İsrail Ortadoğu’da önemli bir ülke olarak ortaya çıktı. Başbakan Naftali Bennett, Mısır Cumhurbaşkanı Abdel Fattah el-Sisi tarafından onurlandırılıyor ve ikisi Emirlik ile üçlü bir zirve düzenliyor. Aynı zamanda, Dışişleri Bakanı Lapid, Negev'de, ABD Dışişleri Bakanı'nın yanı sıra Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn'den Mısır Dışişleri Bakanlarının da katıldığı benzeri görülmemiş bir zirve düzenliyor. Başkan Herzog, sadece Türkiye'yi ziyaret etmedi. Ürdün'de Kral Abdullah ile görüşmeden önce BAE'de saygın bir şekilde karşılandı. Rusya'nın Ukrayna'yı işgal ettiği gün Yunanistan'da ve daha sonra Kıbrıs'taydı. Bu seyahatler İsrail'in bölgesel statüsünün son yıllarda mucizevi bir şekilde geliştiğinin delili.
Gizli ilişkiler görünür hale geldi ve bu, her iki taraf için de bir gurur kaynağı. Ayrıca, savaşın ortasında Putin ile Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski arasında mesajların iletilmesinde İsrail'in etkisinden de bahsetmek gerekir.
Bu törenler, yolculuklar ve gelişen tarihi diplomatik ilişkilerle birlikte maalesef acı olaylar da yaşandı. Geçtiğimiz hafta, İsrail'de Araplar tarafından gerçekleştirilen terör saldırılarında 14 İsrailli öldürüldü. Bu terörü gerçekleştirenin bazıları, bizlerle Yeşil Hat içinde yaşayan, İsrail vatandaşı Araplardı. Bir başka durumda, Batı Şeria'nın Cenin bölgesinden gelen bir Arap’tı. Bunlar, çoğu İsraillinin görmezden gelmeye çalıştığı sorunu bize hatırlatan, büyük acı veren terörist saldırılardır. Bu gerçek, İsrail Devleti'nin 55 yıldır Batı Şeria ve Gazze Şeridinde yaklaşık dört milyon Filistinliyi işgalci bir güç olarak kontrol etmesi ve ufukta herhangi bir çözüm olmaması gerçeği. İsrail-Filistin çatışması çözülmeden Ortadoğu'daki varlığımızın normalleştirilemeyeceği varsayımlarının yanlış olduğu şu an kanıtlansa bile, Filistinliler, İsrail Devleti'nin bir sorunu olarak kalıyor. Bu sorun ne Mısır'ın, ne BAE’nin, ne Umman ne de Bahreyn'in sorunu değildir. Onlar bizim sorunumuz ve bunu çözmenin, onlarla anlaşmaya varmanın bir yolunu bulmak zorundayız. Bu hem burada yaşayan Arapların geleceği bilhassa da bizim geleceğimiz için gerekli.


İsrail'de gazeteci olmak ve Kanal 12'nin tüm dış haberlerinden sorumlu olmak nasıl bir şey?

Basın, İsrail demokrasisinin çok önemli bir bileşenidir. Adımlarını daraltma girişimleri olmasına rağmen, basınımız, herhangi bir hükümetin gizlemeyi tercih edeceği yolsuzluğu açığa çıkarmak ve karanlık köşeleri aydınlatmak için işini hâlâ tam yapıyor. Geçmiş dönem başbakanlarından Netanyahu, titiz bir gazetecilik soruşturmasının ardından üç farklı davadan yargılanıyor. Bugün İsrail’de en çok aranan ve saygı duyulan meslek olarak görülmese de, gazeteci olmaktan gurur duyuyorum. News 12'nin izleyicileri için dünyayı takip etmekten sorumlu kişi olarak, her zaman bizden uzakta olanların, bizim için burada olanlar kadar önemli olduğunu açıkça ifade etmeye, dünyanın bize nasıl baktığını da göstermeye çalışıyorum, özellikle de  kriz zamanlarında. Zira İsrail medyasına yansıyan ve sadece İsrail'in çektiği acılara odaklanan görüntüler, İsrail tarafından yapılanları dünyanın nasıl gördüğünü her zaman kapsamayıp yansıtamıyor.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün