WEB'DEN SEÇMELER

•Peki ama, ezelden beri Denizciler Caddesi ile Anafartalar Caddesi arasında yerleşik yaşayan bizim Yahudi komşular, yüzyıllar sonra nerelere göçüp gitmişti? Ta, Romalıların kenti fethedip, Galatlılardan ele geçirdiği sıralarda bile buradaki beş mahallenin yerleşik halkının tümü Yahudilerden oluşmuyor muydu? Evliya Çelebi, 18. Yüzyılda Ankara´yı gezdikten sonra “Seyahatname”sine “bu şehrin Yahudisi çoktur, oniki mahalleyi birden kaplarlar” notunu düşmüş ise, sonra neler olmuştu da bizim Yahudi kardeşlerimiz (hermanos) bizi terketmişti? •NURSUN EREL – www.muhalif.com.tr

İzak BARON Diğer
20 Nisan 2022 Çarşamba

Bu Haftanın “Takılanlar”ı

  • PEKİ AMA, EZELDEN BERİ DENİZCİLER CADDESİ İLE ANAFARTALAR CADDESİ ARASINDA YERLEŞİK YAŞAYAN BİZİM YAHUDİ KOMŞULAR, YÜZYILLAR SONRA NERELERE GÖÇÜP GİTMİŞTİ?  

İshak Alaton’un doğduğu ev yıllar önce yıkılmış, Yahudi çocuklarının Fransızca eğitim gördüğü ünlü okulun “ahşap giriş kapısı” bir polis noktasına monte edilerek bunca yıldır ayakta tutulabilmiş, Sinagogun cümle kapısına ise asma kilit asılmıştı.

Soğuk kış bitmeden Birlik Mahallesinde bir pırasa köftesi veya şambrak (**)  yapacak Yahudi komşular çoktan, önlüklerini duvardaki çiviye asıp, Ankara’daki mutfaklarına, evlerine veda etmişti. 

Neyse ki tarihi Şengül Hamamı hala bakımlı, ayakta ve çalışır durumdaydı ama diyelim ki bir gün hamama gittim, Davut Yıldızlı  (***) göbek taşına uzandım, sonrasında ortak kullandığımız kurnadan bir Yahudi hermana (kızkardeş) ile birbirimizin sabunlu başına pirinç taslarımızla sıcak su dökebilecek miydik? 

Peki ama, ezelden beri Denizciler Caddesi ile Anafartalar Caddesi arasında yerleşik yaşayan bizim Yahudi komşular, yüzyıllar sonra nerelere göçüp gitmişti? 

Ta, Romalıların kenti fethedip, Galatlılardan ele geçirdiği sıralarda bile buradaki beş mahallenin yerleşik halkının tümü Yahudilerden oluşmuyor muydu?

Evliya Çelebi, 18. Yüzyılda Ankara’yı gezdikten sonra “Seyahatname”sine “bu şehrin Yahudisi çoktur, oniki  mahalleyi birden kaplarlar” notunu düşmüş ise, sonra neler olmuştu da bizim Yahudi kardeşlerimiz (hermanos) bizi terketmişti?

Yazık ki o kadim Yahudi mahalleleri çoktandır direnmeyi bıraktı, artık hepsi birer birer enkaza dönüşüyor, tabii zaman her şey gibi onların da en büyük düşmanı. Hükümetten ya da kent yöneticilerinden nadiren “buraları yenileyip kültür geçmişimize kazandıracağız” tarzında açıklamalar gelse de tarihi mahalleler çoktan yok olmaya teslim olmuş…

1843’de büyük tadilat gören, 1900 başında da yeniden düzenlenen Sinagogun kapısı artık Ankara’da cemaat kalmadığı için çok nadir  açılıyor, Türk-Yahudi topluluğuna sahip çıkan Can Özgön’e göre, kentteki ailelerin sayısı iki elin parmaklarını bile bulmuyor. 

Varlık Vergisinin gadrine uğrayan ailelerin bir kısmı İstanbul’a göçmüş, kimileri de 1948 sonrası İsrail’e nakletmiş.Hahambaşı Rav İsak Aleva, bir süre önce Ankara’daki Sinagogu ziyaretinde, “yıllarca devletimiz yok diye üzülenler vardı ama aslında bizim devletimiz Sinagoglarımızdı” dese de bilmem  ki gerçekçi miydi?

Nursun Erel

Tamamı :https://www.muhalif.com.tr/makale/bizim-hermanos-kardesler-acep-nerelere-gitti-1231

  • İSRAİL DEVLETİ DİĞER BÖLGE DEVLETLERİYLE "NORMALLEŞİRKEN" NEDEN SALDIRILARIN HEDEFİ OLUYOR?

Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen Necef Zirvesi, söz konusu sürecin en belirgin sembollerinden biri. Uzun yıllar parya muamelesi gören bir devlet, ulusal sınırları içerisinde Arap liderlerle bir zirve düzenleyebildi. Bu gelişme, İsrail dış politikası açısından oldukça sıra dışı bir başarıydı. Kaldı ki yine sembolik bir referansla, söz konusu toplantı devletin kurucu lideri David Ben Gurion'un kabri yakınlarında gerçekleştirildi.

2020 yılının yazında imza edilen İbrahim Anlaşmalarının yarattığı rüzgar, küçük Arap monarşileriyle oldukça hızlı bir yakınlaşmayı beraberinde getirdiği gibi diğer bölge devletlerinin de İsrail ile normalleşme süreçlerini tetikledi. Söz konusu Arap monarşilerinin İsrail ile ilişkilerinin tarihine yönelik elimizde güçlü bir literatür olmakla birlikte, ilişkilerin artık kamuoyu önünde cereyan etmesi kuşkusuz çığır açan bir gelişmeydi. Özellikle 2000'li yılların belirginleşen "problemi" olarak İran nükleerleşmesi, nihayetinde bölgesel güçleri bir çatı altında toplamaya yaramıştır. Ayrıca Amerikan yönetimlerinin bölgesel sorunlara angajman hevesindeki düşüş, İsrail dış politikasına genişçe bir alan açtı. Böylece İsrail artık bölgesinde "normalleşen" bir devlet hüviyetine kavuşmuş oldu.

Kritik soru tam olarak bu noktada beliriyor aslında. İsrail devleti diğer bölge devletleriyle "normalleşirken" neden saldırıların hedefi oluyor? İbrahim Anlaşmalarına yüklenen "barışçıl" imaj, söz konusu savaşın kimler arasında olduğunu ve barışın kimler arasında yapıldığını sorunsallaştırmaya kapı aralıyor. İbrahim Anlaşmaları, her neresinden bakılırsa bakılsın Filistinlilere umut vadetmiyor ve esasında barış süreci işletilmesi gereken muhatapları kapının dışarısında bırakıyor. Bu konumlandırmayla birlikte İbrahim Anlaşmaları ya da ona atfedilen "barışçıllık", bugün veya yarın bir şekilde patlaması kaçınılmaz bir saatli bombanın üzerine oturtuluyor.

Günümüzde İsrail, Filistin'e ait toprakların önemli bir kısmını işgali altında tutuyor. Batı Şeria, salt askeri işgalden değil, aynı zamanda stratejik dilimlenmeden de muzdarip. Kudüs ise başlı başına bir hukuksuzluk olarak tecelli ediyor. Bir önceki ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin oldubittisiyle Kudüs, bir bütün olarak İsrail'in başkenti olarak kabul görüyor. Golan Tepeleri hakeza İsrail toprağı olarak tanınıyor. Halbuki bütün bu sayılanlar uluslararası hukuka aykırı hamleler. Böylece hem Filistin hem Suriye söz konusu barış süreçlerinin parçaları olmadıkça düşük yoğunluklu bir savaş olarak isimlendirilemeyecek olsa bile sivil inisiyatiflerin ön plana çıkması kaçınılmazlaşıyor.

Dr. Ceyhun Çiçekçi

Tamamı :https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israilin-istikrarsizlik-dongusu-/2563558

  • AYNI ZAMANDA AKP KURUCUSU DA OLAN MERCAN, BİR SÜREDİR “ABD İLE İLİŞKİLERİ DÜZELTMENİN YOLU OLARAK İSRAİL İLE NORMALLEŞME”NİN ÇALIŞMASINI YÜRÜTÜYORDU

ABD’nin Türkiye’yi “stratejik kıskaca” almak için 4 Nisan’ı özel olarak seçtiği anlaşılıyor. 15 Mart 2021’de Türkiye’nin Washington Büyükelçisi olarak göreve başlayan Murat Mercan, bir yıldan biraz fazla süre sonra, 4 Nisan 2022 günü ABD Başkanı Biden tarafından ilk kez Beyaz Saray’da kabul edildi!

Aynı zamanda AKP kurucusu da olan Mercan, bir süredir “ABD ile ilişkileri düzeltmenin yolu olarak İsrail ile normalleşme”nin çalışmasını yürütüyordu. Mercan bu süreçte pek çok Yahudi etkinliğine katılarak buralarda hem finans dünyasının hem de Yahudi cemaatinin önemli isimleriyle bir araya gelmişti.

Nitekim bu süreçte AKP hükümeti hem İsrail ile normalleşmeye başladı hem de ABD, Doğu Akdeniz’de sponsorluğunu yaptığı EastMed projesine desteğini çekerek “Türkiyeli çözüme” yöneldi; İsrail ve Yunanistan’ı da bu çözüme yöneltti.

Mehmet Ali Güller

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mehmet-ali-guller/stratejik-kiskac-kod-4-nisan-1924600

  • TÜRKİYE’NİN İSRAİL İLE İLİŞKİLERİNİN İYİ OLDUĞU DÖNEMLERDE ABD’DEKİ MUSEVİ LOBİLERİ DE TÜRKİYE’YE OLUMLU YAKLAŞIYORLARDI

2009 yılından sonra, Türk hükümetinin ABD’nin Ortadoğu politikasının ana unsurunu teşkil eden Israil‘e dönük siyasetini değiştirmesinden sonra, iki ülke siyasetleri arasındaki ayrışma giderek daha belirgin hale geldi. Kısa bir süre içinde, İsrail ile bozulan ilişkiler ABD ile olan ilişkilere de olumsuz biçimde yansımıştır. Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinin iyi olduğu dönemlerde ABD’deki Musevi lobileri de Türkiye’ye olumlu yaklaşıyorlardı. Bu destek özellikle Rum ve Ermeni lobilerinin etkili olduğu Amerikan Kongresinde önemliydi, çünkü bunlardan daha da güçlü olan Musevi lobisi onların etkisini dengeliyordu. Türkiye Kongre’deki dostlarının desteğini kaybedince, halen de şiddetini koruyan hasmane tavırlarla karşı karşıya kaldı. Gaza’ya insani yardım götüren bir gemideki on Türk vatandaşının İsrail komandoları tarafından öldürülmesi sorunları daha da ağırlaştırdı. ABD’nin iki ülkeyi tekrar bir araya getirme girişimleri sonuçsuz kaldı; ancak kısa bir süre önce ilişkilerini düzeltmeye başladılar. Her ne kadar, ilişkilerin iyileşmeye devam edeceği beklenmekteyse de, gelişmenin nasıl seyredeceği ve Türk-Amerikan ilişkilerine nasıl yansıyacağı üzerinde tahminlerde bulunmak için vakit erken.

İlter Turan

https://www.dunya.com/kose-yazisi/turk-amerikan-iliskilerini-yeniden-insa-etmek-kolay-olmayacak/654561

  • “İSRAİL’İN KÖRFEZ ÜLKELERİNE İLGİSİ NASIL AÇIKLANABİLİR?”

Değerli takipçilerim, geçenlerde sizlerin belirlediği ankette 1. çıkan bu konu hakkında, 11 maddelik bilgisel hazırladım.Hadi, başlayalım

1)    İsrail’in Körfez Ortadoğu’suna ilgisi, sadece ne şimdiki başbakan Bennett ne de bir önceki Netanyahu ile ilgilidir. İsrail’in Körfez başarısı, dış politikasında önem verilen “süreklilik ilkesi”nin sonucunda gerçekleşmiştir.

2)   İsrail, kurulduğundan bugüne, ‘düşman’ olarak gördüğü ülkelerle dahi son ana dek diplomatik teması devam ettirmek istemiş ve sahadaki hareket kabiliyetini, diplomasi ile tamamlamak istemiştir. Sadece sınır komşularına değil; Körfez Ortadoğu’suna da bu eksende yaklaşmıştır.

3)   İsrail, 1979’da Mısır ile 30 yıllık savaşını sona erdirip barışa ulaşırken; 1994’te de Ürdün’le aynı süreci başlatmıştır. Kendini çevreleyen Arap ülkerinin dışında, aynı dönemde -bugün dahi çok önemsediği- Fas ile de yakınlaşmıştır.

4)   Bütün bu dış politika halkası içinde, İsrail, Körfez’e de yönelecek ve 1994 yılı içinde, tarihinde ilk kez “Körfez Açılımı” gerçekleştirecektir. Bu, İsrail Devlet aklı ve dış politika vizyonunun uzun yıllar kovaladığı bir stratejiydi ve hedefteki Körfez ülkesi “Umman”dı.

5)   İşte bu foğraf, İsrail’in bugünkü Körfez politikası açısından mihenk taşını ifade eder. “Körfez’de Gedik Açma Operasyonu”na ait bu fotoda, Yitzhak Rabin ve Umman Sultanı Kâbus bin Said görülüyor.

1)    İsrail’in 1990’ların başından bugüne, Arap Ortadoğu’sunu ‘kendi merkezine çekme hedefi’, 2020’deki “İbrahim Anlaşmaları” ile zirveye ulaşmıştır ve BAE ile Bahreyn bu hedefin hızlandırıcıları haline gelmiştir.

2)   Görülüyor ki BAE ve Bahreyn’den sonra; Kuveyt, S. Arabistan ve hatta, Katar’ın bu kervana katılacağının emareleri var. Kaldı ki 1970’lerin ortalarından günümüze, özellikle, Riyad yönetiminin İsrail’le ‘örtülü ilişkileri’nin olduğu biliniyor.

3)   Şimdi burada, dikkat çeken nokta şu: Kendini Arap düşmanlarınca çevrelenmiş hisseden İsrail, kuruluşundan 72 yıl sonra hemen hemen tüm Arap ülkeleri ile -ki çoğu başat Arap ülkesidir- barış sağlamıştır. 1994’te Umman’la başlayan macera, 2020’de diğerleriyle devam etmiştir.

4)   Ayrıca, söz konusu Körfez ülkelerinin hiçbir zaman bir “Filistin Sorunu” ya da “Filistin Davası” olmadığı gibi, zamanında İsrail’le ilişkileri geliştiriyor diye Türkiye’yi eleştirmişlerdir; ancak bu kez, kendileri İsrail’le barış için sıraya girmişlerdir.

5)    İsrail’in Körfez Açılımı, “Yeni Ortadoğu”nun Körfez’den yükselip şekilleneceğini de göstermektedir. Türkiye de bu yeni sisteme daha fazla kayıtsız kal(a)mayacağının farkına vararak, Körfez ve İsrail’le normalleşme yolunu isabetlice/akıllıca tercih etmiştir.

6)   Son not olarak;İsrail-Körfez ilişkilerinin gelişmesi, sadece İran tehdidi ile açıklanamaz. Bölgesel alt sistemde, özellikle Suriye İç Savaşı’nın çoklu sonuçlarına istinaden, İsrail ve Arap Dünyasında ‘olması gereken’ ilişkiler, “win-win” ilkesi gereği rayına oturtulmuştur.

Dr. Remzi Çetin@remzzicetin

https://twitter.com/remzzicetin/status/1513949528143003653

  • TÜRK BASININDA BİRÇOK KİŞİ İSRAİL’İN CANAVARCA FİLİSTİNLİ SİVİLLERİ ÖLDÜRDÜĞÜNÜ, ÇOLUK ÇOCUK DEMEDEN BOMBALADIĞINI ANLATIRKEN BU OLAYLARIN BİR KISMININ TAMAMEN KURGU VE MONTAJ OLDUĞUNU ÖĞRENDİĞİNİZDE NE HİSSEDERSİNİZ? MAALESEF Kİ GERÇEK BU

İsrail ve Filistin üzerine çalışan hemen herkesin iyi bildiği bir kavram: Pallywood. Palestine (Filistin) ve Hollywood kelimelerinin birleştirilmesinden türemiş, Filistinlilerin senaryo yazıp oynadıkları propaganda filmleri için kullanılıyor. Bu hafta bu kavramı ele alıp, Filistin gerçekleriyle biraz daha yüzleşelim istiyorum.

Üç beş yaşlarında bir çocuk yerde kanlar içinde yatıyor. Babası yaralı başucunda, çevresinde yine yerlerde uzanan yaralanmış insanlar. Bir ses: “Kestik” der demez, babası gülerek çocuğu yerden kaptığı gibi havaya kaldırıyor. Çevresinde az evvel ahirete intikal etmeye iki dakika kalmış arkadaşlar sapasağlam ayağa fırlıyorlar. Alın size Pallywood…

Türk basınında birçok kişi İsrail’in canavarca Filistinli sivilleri öldürdüğünü, çoluk çocuk demeden bombaladığını anlatırken bu olayların bir kısmının tamamen kurgu ve montaj olduğunu öğrendiğinizde ne hissedersiniz? Maalesef ki gerçek bu. Moda tabirle birileri sizi çok fena “trollüyor”.

Çok klasikleşmiş bir fotoğraf vardır. 2000 yılında babasının arkasına saklanmış, duvar dibinde öldürülen Muhammed el Durra. Kimileri için o an “İkinci İntifada”nın sembolüdür hatta “Filistin davası”nın özetidir. Ancak yapılan tetkikler sonucu çocuğun İsrailliler tarafından vurulmamış olduğu kanıtlandı. Birileri itiraz etmeden evvel söyleyeyim ki bu tetkiki yapanlar İsrailliler değil; bir grup akademisyen, bilirkişi ve uzmandan oluşan bir komite tarafından verilen kararı yazıyorum.

Daha açık yazalım, çocuğu Filistinliler vurmuş. Düşünebiliyor musunuz bir tarafta Filistinli polisler, göstericiler, diğer tarafta İsrailli askerler, dünya basını orada, ortada bir baba ve evladı. O sahneyi düşündükçe insanın içi yanıyor gerçekten. Fakat sonuca baktığımızda yapılan propagandanın arkası bomboş çıkıyor. Ha bunu diyerek Filistin tarafını suçluyor, İsrail tarafını temize çekiyorum sanılmasın. İki ateş arasında kalmış sivillerin vurulması kuvvetle muhtemeldi. Talihsizlik o an orada bulunmuş olmalarıydı. Sonuçta küçücük bir çocuk kazananı olmayan bu savaşa kurban gitti.

Geçtiğimiz sene internete bir video bomba gibi düştü. Tam İsrail Filistin çatışmalarının alevlendiği bir esnada Filistinliler yine gösteri yapıyorlar. Yüzlerce Filistinli gelmiş, lastiklerden barikat yapılmış, arkadan duman tütüyor, yüzleri örtülü genç adamlar bir anda yüzlerce taşı atmaya başlıyorlar. Bu esnada uluslararası basın da orada. Öyle ya “Filistin direnişini” çekecekler. “Yeni bir şey de yok nesini çekiyorsun?” derler adama ama hadi gazetecilere işlerini öğretiyormuş konumuna düşmeyeyim.

Tam o esnada bir başka kamera, alanı daha geniş bir açıdan görüntülüyor. Sağa sola doğru çekim yapıldığında ortada kimsenin olmadığını görüyorsunuz. İsrailli hiç kimse yok. Bu yüzlerce genç adam kime taş atıyor kardeşim? Cevabı hemen vereyim: Boşluğa. Doğru okudunuz, çalıya çırpıya taş sallıyor cengaverler.

O esnada sirenler çalıyor ambulanslar yetişiyor. Ama kime? Ortada çatışma yok, çatışacak İsrailli yok, yaralanan yok ama olsun ambulanslar tam zamanında gelmişler. Çalışma etiği on numara. Sonra kamera daha çok yaklaşıyor. Arkadaki kalabalığın arasında bir adam gülerek el sallıyor; çevresindekiler onu karga tulumba ambulans ekiplerine teslim ediyorlar. Az evvel gülen adam ambulansa biniyor gidiyor. Yaralı değil, saldırıya uğramış değil, sapasağlam adam.

Peki bu sonraki günlerde dünya basınına nasıl yansıyor? “Filistinli göstericiler Batı Şeria’da İsrailli güçlere taş ve sopalarla direndi”. “Hangi güçlere?” diye soramıyoruz çünkü orada askerler var diye düşünüyoruz. Fotoğrafçı o kadar güzel kareler çekmiş ki, değme William Wallace getir götürünü yapar Filistinli ağabeylerimizin. Bu müthiş direniş fotoğraflarından birinin sahibinin adını yazayım ama hayal kırıklığına uğrayacak arkadaşlar için peşinen söyleyeyim, yapacağım bir şey yok: Cafer Ashtiyeh. Nereden hatırlıyoruz bu ismi biz? 2017 yılında Dubai’de düzenlenen Arap Ülkeleri Gazetecilik Festivali’nde en iyi fotoğraf ödülünü vermişlerdi kendisine. Körler sağırlar birbirini ağırlar.

L. Deniz Ertuğ

Tamamı :https://www.politikyol.com/filistinde-cadir-tiyatrosu-pallywood/

 

Takılan tweetler

  • Hariciye Dergisi@hariciyedergisi

Değerli akademisyen, Sayın Dr. Remzi Çetin (@remzzicetin ) ile yaptığımız "Rusya-İsrail İlişkileri" başlıklı mülakatımız ODTÜ-DPUİT isimli Spotify hesabımızda yayında. Keyifli dinlemeler !

https://open.spotify.com/episode/1SP1Y4ztOmuvvepfSoQlt9

https://twitter.com/hariciyedergisi/status/1513925835144802310

  • bir vakitler Edirne...@birvakitler1

Bir varmış... bir yokmuş...

İstanbul'da, Eminönü'nde bir "Edirne Pazarı"...

https://twitter.com/birvakitler1/status/1512818535780831232

  • bir vakitler Edirne...@birvakitler1

Yıl,  1932...

"Edirnede bir spor kulübü tesis edildi...

Musevi vatandaşlarımız burada futbol, voleybol, basketbol, tenis şubelerini ihtiva eden bir spor kulübü tesis etmişlerdir.

Kulüp (Yavuz kulübü) ismini taşımaktadır.

Kulübün 90 faal azası vardır."...

https://twitter.com/birvakitler1/status/1512514882326913027

  • Hasan Mert Kaya@kayamerthasan_

Ortadoğu’dan Çarpıcı Bir Hikâye…

2.000 yıl önce ölen bir dili dirilten ve konuşulur kılan adanmışlık: Eliezer Ben-Yehuda’nın sıra dışı çabası.

Günümüzde İsrail’de milyonlarca insan günlük hayatta İbranice konuşulabiliyorsa, bunu Eliezer ben Yehuda’ya borçlular.

M.S. 70 yılında Kudüs’ün Roma işgali ile sürgüne gönderilen Yahudiler iki bin yıl boyunca başka ulusların içinde yaşadılar. Dini aidiyetlerini koruyabildiler ancak dilleri olan İbranice sadece ibadet esnasında kullanılan bir dile dönüştü. Sürgün öncesinde de Aramice günlük dildi.

Arap coğrafyasında yaşayan Yahudiler Arapça, İspanya’da yaşayanlar Yahudi İspanyolcası, Kuzey Avrupa’da yaşayanlar Yidiş, Slav coğrafyasında olanlar ise Rusça konuştular. Eliezer ben Yehuda modern çağda, İbranice'nin yeniden canlanmasının arkasındaki en büyük figür oldu.

...

Ben-Yehuda, 1881'de kolayca Osmanlı Devleti’ne bağlı olan Filistin'e yerleşti. Alliance Israelite Universelle okulunda öğretmenliğe başladı. Yidiş Dili'nin ve dünyanın değişik yerlerinden gelen Yahudilerin yöresel dillerinin yerine geçecek ortak bir dil yaratmak için işe koyuldu.

Eliezer oğlu Ben Zion ben Yehuda’yı dışarıdan gelen tüm etkilere karşı izole etti ve onu sadece İbranice konuşarak büyüttü. Ona Rusça ninni söyleyen eşini azarladı. Aradan geçen 2000 yılın sonunda Ben Zion Ben Yehuda modern çağda anadili olarak İbranice’yi konuşan ilk kişi oldu.

...

Ben-Yehuda'nın görüşleri İbrani Dili Akademisi (Academy of the Hebrew Language) için motive edici bir güç olmuştur. Eliezer ben Yehuda İlk modern İbranice sözlüğün yazarı ve İbraniceyi tekrar hayata geçiren kişidir.

https://twitter.com/kayamerthasan_/status/1514724230088335366

  • Laborans@LaboransS

37 yıl önce bugün İsveç'in Växjö kasabasında yürüyüş yapmak isteyen Neo-Naziler Holokost toplama kampından kurtulan bir Yahudi olan Danuta Danielsson tarafından "püskürtüldü".

O günden geriye Danuta'nın sembol haline gelen fotoğrafı kaldı.

https://twitter.com/LaboransS/status/1514287296857747466

  • Dr. Remzi Çetin@remzzicetin

İsrail; ne geri zekâlı, aptal ve ahmak bir ülke değil mi(?!)

Türkiye ve Körfez ile normalleşmeyi sağlamış; Araplar, İsrail’le barış için sıraya girmiş ama İsrail’in birden bire canı sıkılıyor ve İslâm aleminin mübarek ayı ve Yahudilerin de Pesah bayramında Aksa’ya saldırıyor(!)..

https://twitter.com/remzzicetin/status/1514913762284908544

  • Doğu Akdeniz Politik@akdenizpolitik

Türkiye'nin ABD Büyükelçisi Hasan Murat Mercan:

“Türk-İsrail ilişkileri, kötü niyetli aktörler ve eğilimler karşısında geleneksel bir bölgesel ortaklıktan fazlasını sunuyor.”

“Türkiye ve İsrail, ortak bir mahalleyi, mirası ve en önemlisi ortak bir geleceği paylaşıyor.”

https://twitter.com/akdenizpolitik/status/1515689981867696136

  • Vice President Kamala Harris@VP

United States government official

Bu akşam @SecondGentleman  ve ben evimizde bir Pesah Bayramı yemeğine ev sahipliği yaptık ve insanlığın en ilham verici hikayelerinden birini anlattık. İsraillilerin baskıdan özgürlüğe yolculuğunu yeniden anlatarak, kendimize her zaman inancımızı korumamız ve başkaları için savaşmamız gerektiğini hatırlatıyoruz.

https://twitter.com/VP/status/1515162563704672265

 

  • Ağa Takılanlar Öneriyor”
  • Ukrayna Savaşında “Soykırım” İfadesi Neden Önemli?

https://www.amerikaninsesi.com/a/ukrayna-sava%C5%9F%C4%B1nda-soyk%C4%B1r%C4%B1m-i%CC%87fadesi-neden-%C3%B6nemli-/6528853.html

  • İsrail ve Filistin’de ramazanın ilk haftası şiddet dalgası ve hükümet krizine sahne oldu - Enes Canlı, Mücahit Aydemir

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-ve-filistin-de-ramazanin-ilk-haftasi-siddet-dalgasi-ve-hukumet-krizine-sahne-oldu/2558606

  • SSCB’den Amerika’ya Göç Eden Yahudilerin Entegrasyon Süreçleri – Musa Erkol

https://www.cizgiotesi.info/strateji-guvenlik/sscbden-amerikaya-goc-eden-yahudilerin-entegrasyon-surecleri/

  • Hamursuz Bayramı (Pesah) bize Ortadoğu'daki Yahudi geçmişini - ve geleceğini – hatırlatıyor - Rav Mendy Chitrik

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün