Martın son günlerinde İsrail, Necef Çölünde Bahreyn, BAE, Fas ve Mısır’ı bir araya getirdiğinde, aklıma Türkiye’de ‘Çölde Çay’1 olarak bilinen 1990 tarihli Bertolucci filmi geldi. Uçsuz bucaksız çölde kendi benliklerini arayan çiftin başlangıçta umutları, beklentileri vardı. Birlikte yola çıktıkları arkadaşlarının gündemi ise bambaşkaydı. Kendi havasında olduğu için sorunlu çifte bir yardımı olamadı. Tam tersine işleri iyice karıştırdı. Çöl macerasının sonu hiç de umulduğu gibi olmadı.
Abraham Barışını Önce Körfeze Sonra Çöle Taşımak
27 Mart’ta Necef’te toplanan zirvede üç çift vardı. İsrail ile ABD; Bahreyn ile BAE ve nihayet Mısır ile Fas. Aralarından pek su sızmayan birinci çift mümkün olmayacak gibi gözüken bir başarının mimarı olarak tarihe bir not daha düştü. Bu çiftin Abraham zirvelerinden umut ve beklentileri var. Mısır’ın İsrail ve ABD ikilisiyle ilişkileri sağlam. Onun da beklenti ve vaatleri var. Ama diğerleriyle her zaman bir sıkıntı olabilir. Bunu sadece İsrail ile ilişkiler açısından söylemiyorum. Kaprisli Arap coğrafyasında hem Körfez’de hem de Mağrip ve Maşrık’ta her an yeni çatışma alanları çıkabilir. Önemli olan bu ülkelerin hangi çıkar ve ortak tehdit kümeleri etrafında bir araya geldikleri ve bunların dışında çıkabilecek sorunlara karşı mutabakatlarını sürdürme kararlılıklarının ne kadar güçlü olduğu.
Çölden önce, aynı hafta İsrail, ABD, Mısır ve BAE, ‘Şeyhin Körfezi’nde (Şarm el Şeyh) buluştu. Şarm el Şeyh’in diğer adının ‘Barış Şehri’ olmasının sembolik bir önemi var mıydı? Bilmem. Ama belki Necef için ortak bir strateji belirleme hazırlığıydı. Bahreyn ve Fas neden yoktu? Yoksa Abraham normalleşme sürecinde, Filistin sorununun nasıl bir etkisi olacağı yeniden mi değerlendirildi? Tabii Filistin sorunu, Suriye, Yemen, Afganistan, Ukrayna-Rusya derken gündemin gerisine kaydı. Zaten Arap ülkelerinin bu konudaki hassasiyet ve samimiyeti su götürür. Ama gerektiğinde onlar için iyi bir bahane. Kaldı ki şu sıralar bir hayli sıklaşan Filistin saldırıları hem bir tepki, hem de Arap Ortadoğu’dan bir tepki beklentisi. Tabii Necef gündemi belirlenirken önemli olan katılan tarafların konuları ayrı ayrı ve farklı kefelerde değerlendirmeleriydi. Çok sık toplanmaya gerek olmadığına karar verildi. Yılda bir toplantı yetecek mi? Göreceğiz. Mısır hariç bu ülkelerden hiçbirinin 2020’den önce İsrail ile resmi ilişkisi olmadığı düşünülecek olursa, gelinen aşamada, önlerindeki yolun sağlamlığı ve güvenliği önemli. Ortak tehdit ve tehdit algılamalarından öte, ortak ve sürdürülebilir çıkarların nasıl koordine edileceğiyle ilgili strateji geliştirdiklerini umuyorum. Yoksa havanda su döverler. Şarm-el Şeyh ve Necef zirvelerine Ürdün ve Sudan’ın neden katılmadığı da benim için bir merak konusu.
Abraham Ortakları İran Tehdidini Fırsata Çevirebilir mi?
İran’ın Suudi petrol kuyularına ve BAE’de sivil yerleşim yerlerine yaptığı roket saldırıları, İran tehdidini Abraham gündeminin merkezinde tutuyor. BAE zaten Abraham normalleşme sürecinin önemli bir parçası. Şimdi bu tehdidin Suudi Arabistan’ı İsrail ile aynı masa etrafında oturmaya ikna edip edemeyeceği merak konusu. İsrail, aslında Suudi Arabistan’ın modernleşme hamlesi için yanı başındaki imkân. Ama henüz Veliaht Prens Muhammed bin Salman’dan herhangi bir niyet duyulmamış olması, işi muallakta tutuyor. Suudi Arabistan, bir an önce, İran ile olan uzlaşılmaz sorunlarını, İsrail ile olanlarla karşılaştırıp karar vermek zorunda. Yine de Abraham ortaklarının sayısı ne kadar artarsa artsın, bunlar İran’ın Batı’yla ile nükleer anlaşmayı yenilemesine engel olmamalı. Denetimli nükleer bir İran, hepsi için iyi. Trump döneminde ABD’nin tek taraflı çekildiği nükleer anlaşma JCPOA, şimdi yapılan değişikliklerle yeniden imzalansa da imzalanmasa da, Abraham uzlaşmasının sürmesi ve bu konuda ortak bir stratejinin olması önemli. Bunun ötesine hangi akıllı şehir projesi, tarım ve sulama, sağlık sektörleri iş birliği ile geçer? Yeşillendirilmesi planlanan Sina çölüne Mount Sinai Hastanelerinin Abraham şubesini mi açarlar bilmiyorum. Sina Yarımadasında bölgesel sağlık merkezlerinin olması insanlığa ne kadar büyük bir hizmet olur! Uzay yarışındaki ortaklığa, hala Mağrip ve Maşrık’ta onca fakirlik varken aklım ermiyor. Ama Okyanus ve deniz araştırmaları ile hidro biyoloji hala birlikte çalışacakları pek çok alan olduğunu gösteriyor. Dil eğitim ve araştırmalarında pek çok ortak payda bulacaklarına da eminim. Arkeolojik araştırmalar da bir başka alan. Araplar, İsrail’in kendilerini suya götürüp susuz getireceğini çok iyi bilir. İş ki geç yakalanan diyalog ortamını ve karşılıklı güveni kaybetmesinler.
Çok Şey Beklemek Abraham Sürecini Çölde Kaybettirir
Hem İarm el Şeyh hem de Necef zirvelerine İsrail ile öncülük eden ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Ukrayna-Rusya çatışmasında Rusya’ya karşı ortak bir cephe oluşturulmasını istedi. Ama Blinken’in şimdi farklılaşan gündemi, bölgesel sorunların üstesinden gelmeye çalışan Abraham ortaklarının işlerini karıştırmamalı. Necef zirvesinden bir Rusya kınaması beklemek de gerçekçi olmazdı. Vakit bu tür ortak tavırlar için daha çok erken. İsrail’in Rusya’ya fazla bir yaptırım uygulaması, Golan Tepelerinin ötesinden gelebilecek yeni bir tehlikeyi tetikleyebileceği gibi, Rusya ve Doğu Ukrayna’da geride ne kadar Musevi azınlık kaldı ise onlar için yeni bir tehdit ortaya çıkmasına neden olabilir. Bugünlerde Ukrayna’da Babi Yar katliamı, kurşunla işlenen soykırım olarak çok sık hatırlanıyor. Belki Doğu Akdeniz’deki gaz aramalarında, Gazprom ve Rosneft’in durumu yeniden değerlendirilebilir. Ama bu bile, sadece Mısır ve İsrail’i değil, aynı zamanda bir AB üyesi olan Güney Kıbrıs’ı ilgilendiren bir konu. Alsın kararı Güney Kıbrıs, görelim boyunu.
Şimdi Abraham ortakları, eksen kaydırmadan genişlemek ve ilişki derinleştirmek için çalışmalı. Rusya için yaptırım talebi, Kuzey Buz Denizinde Rusya ile ortak petrol ve gaz arama anlaşmaları olan Suudi Arabistan’ı da düşündürecektir. Zaten arz boşluklarını doldurmada etkili olan Suudi Arabistan’ın hem OPEC üretim kotasını arttırması, hem de Abraham grubuna yaklaşması yeterli sayılmalı. Damat Jared Kuchner’ı hediyeye boğmaları, Suudilerin Abraham yakınlaşmasına olumlu baktıkları anlamına geliyor olabilir. Tunus ile ilişkilere nasıl yaklaşacakları konusunda şu sıralar bir görüş ayrılıkları olup olmadığını bilmiyorum. Ama en Batı’da Fas ile kurulan ilişkilerin Cezayir için de denenmesi bence grubun Rusya yaptırımlarından önce gözeteceği öncelik olmalı. Katar’ı nasıl Abraham katarına katacakları da zaten başlı başına bir konu. Abraham Anlaşmalarının amacı, İsrail’in içinde bulunduğu bölgedeki yalnızlığına çözüm bulmaktı. Zirveler “çöle fırlatılmış yalnızlık” yaratmamalı.
---
1 Filmin orijinal adı “The Sheltering Sky” (Barınak Gökyüzü) idi. Ama “Çöle Fırlatılmış Yalnızlıklar” olarak Türkçe’ye çevrilmiş ve “Çölde Çay” olarak gösterime girmişti. Görüntüleri güzel bile olsa bunalımlı bir filmdi. Çıktıkları bir gemi yolculuğundan sonra ulaştıkları Sahra Çölünde, zorlanan evliliklerini kurtarmaya çalışan bir çiftin karmaşık duygu ve düşüncelerini, yolculukta kendilerine eşlik eden arkadaşlarının bu süreçteki rolünü irdeleyen anlatım eleştirmenlere göre o tarihte sinema dünyası için yeni bir varoluşçu bakış açısıydı. Sorunlu ve kafası karışık çift ne gezip gördüklerinden bir şey anladı, ne de aradıklarını buldu. Daha da kötüsü, erkek hayatını kaybetti. Kadın ise tek düze hayatına döndü.