Güç ve iktidar savaşı

F. Ozon´un Fassebinder uyarlaması ´PETER VON KANT´ İstanbul Festivalinin gözdelerindendi.

Viktor APALAÇİ Sanat
20 Nisan 2022 Çarşamba

Ozon, Fassbinder’in altı kadın karakterini üçe indirdiği filmde cinsiyetleri ters çeviriyor. Kışkırtıcı filmleriyle izleyiciyi rahatsız etmekten hoşlanan iki yönetmen bir eşcinsel öyküde buluşuyorlar. Ozon’un filmi daha güler yüzlü, daha coşkulu ve daha komik. 50 yıl aradan sonra Hanna Schygulla her iki filmde de yer almış oluyor.

‘PETER VON KANT’

Yön. ve Sen: François Ozon

Gör: Manuel Dacosse

Müz: Clément Ducol

Kur: Laure Gardette

Oyn: Denid Ménochet - Isabelle Adjani - Amir Khalil Gharbia - Stefan Crepin - Hanna Schygulla - Aminthe Audiard

Peter Von Kant’ 90 dakikalık süresinin tamamı dört duvar arasında geçen tiyatro tadında bir film. François Ozon, Rainer Werner Fassbinder’in kendi tiyatro oyunundan sinemaya uyarladığı ‘Petra Von Kant’ın Acı Gözyaşları / Die Bitteren Tranen Der Petra Von Kant’ (1972) filmindeki ‘göz yaşları’nı çıkararak ve cinsiyetleri ters çevirerek konuyu ikinci kez sinemaya taşıdı.

Altı kişilik bir oda dramının ana eksenindeki üç kadının güç-iktidar mücadelesinde, Ozon’da Fassbinder’in filminin başkahramanı moda tasarımcısı Petra ünlü sinema yönetmeni Peter’e dönüşüyor. Petra’nın etkilemek istediği güzel model adayı Karin’in yerini aktör heveslisi tecrübesiz genç Amir alıyor. İtaatkâr ve sessiz asistan-hizmetçi Marlene yerine, Ozon filminde hemen hemen hiç konuşmayan Karl var. İkinci filmde yerini tek koruyan Petra-Peter’in kızı Gabrielle oluyor. İlk filmde oyuncuların tümü kadın, ikincisinde üç erkek üç kadın var.

Fassbinder’e saygı duruşu

Kışkırtıcı filmleriyle insanları rahatsız etmekten hoşlanan bir yönetmen olarak tanınan Rainer Werner Fassbinder, yalnızlık ve bireyler arasındaki iktidar ilişkilerini anlatan filmleriyle ünlenmişti. François Ozon’un kariyerinin başlarında ün kazanmasını sağlayan filmi ‘Kızgın Taşlara Düşen Su Damlaları / Goutes D’eaux Sur Pierres Brulantes’ da (2000) bir Fassbinder uyarlamasıydı. Yönetmen kendisine bir kez daha saygı duruşunda bulunma ihtiyacını hissetmiş.

Ozon, Fassbinder’den ‘serbestçe uyarlanmış’ filminde aslında son derece sadık kalmış. Alman yönetmene nostalji besleyenler, Ozon’un filmini daha güler yüzlü, daha coşkulu, daha komik buldu. Buradan da Fransız yönetmenin hayranı olduğu Alman ustasının mirasına sahip çıktığını teslim ettiler. Lezbiyen temalı ‘Petra Von Kant’ın Acı Gözyaşları’nı zekice bir erkek ilişkisine dönüştürmekle Ozon konuya bir retro şölen damgasını vurmuş.

François Ozon, karşılıksız bir aşktan sonra kendi hayatını mahveden, kendisini seven anne ve biricik kızına hakaret edip evinden kovan, çevresine kibirle tepeden bakan, herkesi hor gören, özgüven patlaması yaşayan, tutkulu ama şirret bir sanatçı portresi çiziyor. Bunu yaparken de takıntı, eşcinsel aşk, baştan çıkarma, aşağılama, şöhret ve ilham gibi değişik temaların hakkını veriyor.

Ozon bilhassa müzikli, danslı ve coşkulu sahnelerde bir mizansen ustası olduğunu hatırlatıyor. Clément Ducol’un seçtiği, konuya uygun şarkılar eşliğinde, Manuel Dacasse’un hareketli kamerasının kaydettiği dans sahneleri filmin en başarılı sekansları. İsabetli bir casting çalışmasıyla, tümü başarılı oyuncular Ozon’un mizansenine katkı veriyor.

François Ozon, aralarında ‘Yüzleşme / Grace A Dieu’, ‘Franz’, ‘Veda Vakti / Le Temps Qui Reste’, ‘Her Şey Yolunda / Tout S’est Bien Passé’ gibi başyapıtların bulunduğu 23 uzun metrajlı filmografisinde, birçok farklı türe taze bir bakış açısı getiren güçlü bir yönetmen. Orta Kuşak Fransız Sinemasının ‘yaramaz ve kötü çocuğu’ olarak tanınan sanatçı, sinema sanatına toplumsal cinsiyet kalıplarını zorlayan, burjuvaziye eleştiri getiren filmleriyle hizmet etti. Tabuları yıkan, kışkırtıcı, yenilikçi filmleri Ozon’u, Yeni Dalga Akımı sonrası Fransız sinemasının en gözde yönetmenleri arasına soktu.

Filmin konusuna gelince…

Sanat çevrelerinde başarılarıyla tanınan Peter (Denis Ménochet) özgüven patlaması yaşayan, asosyal, kibirli, alaycı hatta küstah eşcinsel bir yönetmendir. Peter sürekli kötü davranıp küçük düşürmekten zevk aldığı asistanı Karl (Stefan Crepon) ile birlikte yaşadığı evde senaryolarını yazıyor, projelerine yön veriyor ve misafirlerini ağırlıyordur. Filmin başında, şöhrete ulaştırdığı ünlü bir aktris olan Sidonie’nin (Isabelle Adjani) Peter’i ziyarete geldiğini izliyoruz. Avrupa’dan sonra Hollywood’daki şans denemesi Sidonie için kötü neticelenmiş, unutulmaya yüz tutmuştur.

Tiyatro tadında film

Gözden düşen eski starı, Peter’in hazırlamakta olduğu yeni projesinde rol kapmak amacıyla eşcinsel yönetmene bir av getirmiştir. Bu, kendisinin de yatakta denediği, yakışıklı ama tecrübesiz genç Amir’dir (Khalil Ben Gharbia). Tahmin ettiği gibi Peter Amir’den etkilenir ve kendisini ünlü yapacağına söz vererek evine taşınmasına razı eder. Senaryo taslağında bir kadın için yazılan rol hemen değiştirilir ve Amir’e adapte edilir. Sidonie’nin yine açıkta kalması kendisinden başka kimseyi ilgilendirmiyordur.

Peter ile aşk hayatı yaşamayı kabul eden Amir, alışık olmadığı lüks yaşamın tadından mest olmuş, Peter’in himayesinde direktiflere uyarak üstlendiği rolün hakkını vermeye çalışmaktadır. Film vizyona girip genç aktör başarılı bulunduğunda ikili arasındaki ilişki gittikçe yoğunlaşır. Peter, şöhrete ulaştırdığı hamisi Amir’e her fırsatta “Seni ben yarattım, ben olmadan sen bir hiçsin” imajını vererek, güç ve iktidarın kendisinde olduğunu hatırlatır.

Sürekli aşağılanmalardan sonra, şöhretin kendisine getirdiği özgüvenle Amir gün geçtikçe evdeki dengeleri kendi lehine değiştirmeye çalışır. Başkalarından da film teklifleri alması, ayrı yaşadığı eski eşinin kendisiyle temas kurması Amir’e nihayet başkaldırma fırsatını yaratır. Ev içinde iktidarın sürekli el değiştirdiği günlerde, bu gibi durumlara alışık olmayan Peter Amir’e kötü davranmayı sürdürünce ipler kopar. Ayrı yaşadığı karısını görmek için evden ayrılan genç adam bir daha geri dönmez. Çıldıran, kontrolünü kaybeden Peter, rolü kendisine vermediği için intikam peşinde olan, Amir’i yönlendiren Sidonie’ye hakaret eder, kendisini ziyarete gelen, uzun zamandır görmediği yaşlı annesi Rosemarie (Hanna Schygulla) ve kızı Gabrielle’i (Aminthe Audiard) evinden kovar. Gerekçe olarak da kendilerine, büyük bir aşk acısı hüsranının ne olduğunu bilmediklerini öne sürer.

Filmin oyuncu kadrosunda aksayan yok. ‘Yüzleşme’, ‘Evde / Dans La Maison’ filmlerinde evvelce François Ozon ile çalışan deneyimli aktör Denis Ménochet (belki de kariyerinin ilk önemli başrolünde) şaşırtıcı bir performans çıkarıyor. Bir hayli kilolu aktör, bu itici rolünde bilerek abartılı, gürültülü, teatral ve herkesten rol çalmaya müsait kompozisyonunda tam not alıyor. Alman sinemasının eski tüfeklerinden Hanna Schygulla (79) hem Petra’da hem Peter’de yer alan tek oyuncu. Tabii yaşı icabı genç manken adayı Karin yerine, sevdiği oğlunun hakaretlerine katlanan yaşlı büyükanne Rosemarie’yi canlandırıyor. 

Fransız sinemasının tüm divalarıyla çalışmayı hedeflediğini belli eden Ozon, önceki filminde bir eksikliğini gidererek, projesinde uzun yıllardır kendisine bir rol aradığı Sophie Marceau’ya yer bulmuştu. ‘Her Şey Yolunda’da Ozon - Marceau birlikteliği mükemmel netice vermiş, karizmatik Fransız oyuncu dramatik rollerdeki becerisini sergilemişti. Sıra Isabelle Adjani’ye gelmişti. Ozon’un uzun zamandır filmlerinde oynatmayı arzuladığı Adjani nispeten kısa sayılabilecek rolünde klasını konuşturuyor.

Adjani bilinen rahatlığıyla kilit bir rolde; sönen şöhretini canlandırmak için yönetmeninden medet uman eski ünlü Sidonie’de alışık olduğumuz gibi çok iyi. Peter’in okuldan eve gelen ve ünlü babasına bir türlü yaranamayan kızı Gabrielle’i, Jacques Audiard’ın yeğeni Aminthe Audiard oynuyor. Kendisine sürtük uşak muamelesi yapan patronuna finalde hak ettiği dersi veren, çalışkan, köle ruhlu asistan Karl rolündeki Stefan Crepon sinemada yakaladığı ilk önemli rol fırsatını değerlendirmeye çalışıyor. İlk defa kamera önüne geçen Khalil Ben Gharbia, Peter’in iki yüzlü, fırsatçı, oportünist, nankör sevgilisi Amir’i canlandırıyor.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün