II. Dünya Savaşı’nın ortasında kapsamlı bir kitap imha projesi başlatan Naziler, 1942’nin şubat ayında Litvanya'nın Kaunas kentindeki Yahudilere bütün kitaplarını devlet yetkililerine teslim etmelerini emretti. Büyük bir kültürel tahripten ibaret olan bu uygulamanın karşısında duran birçok gencin binlerce önemli eserin kurtarılmasını sağlayan mücadeleleri ise gün geçtikçe unutulmakta…
Yahudi kültürünü ve düşünce yapısını yeryüzünden silmek amacını taşıyan Nazi rejimi, bu unsurların temelini oluşturan önemli kitapları yok etme kararı almıştı. Bu bağlamda kültürel başkentte binlerce kitabı yeryüzünden silen Alman görevlilere karşı, kendilerini tarihlerini korumaya adamış Kaunaslı Yahudiler, Tora parçaları da dahil olmak üzere pek çok kitabın kurtarılmasında önemli rol oynadı.
Almanlar Kaunas’taki Yahudilerden 100 bine yakın eser toplarken, konuda uzmanlaşmış Samuel Kassow’a göre birçok kitap başarıyla saklanmıştı. Eserleri gömmek dahil çeşitli yöntemlere başvuran gençler direnişin önemli aktörlerinin başında geliyordu. Bu organizasyonların gettolardaki dini yaşamı sona erdirmeyi hedeflediğinin altını çizen ve “Kovno Yahudi Getto Polisinin Gizli Tarihi” eserinin de yazarı olan Kassow, kitapları saklamakla yetinmeyip dini yaşatmak amacıyla yeraltı okullarında öğretmenlik yapan insanlar olduğunu da vurguluyor.
Öte yandan, gettoda kitapların toplandığı alandan bine yakın kitabı kurtarıp bir kütüphane açan çocuklar, her ne kadar sisteme karşı direniş göstermeyi denese de, Alman yasalarına karşı gelmek toplumda büyük kayıplara neden oluyordu. Bu “itaatsizlik” çok geçmeden kütüphaneyle ilişkili bir öğretmenin hayatına mal olmuştu.
Kimileri kutsal kitapları Almanlara vermek yerine yakmayı düşünürken, kimileri de birkaç eseri kaçırabilmek için hayatını riske atıyordu. Örneğin Yahudi konseyi için çalışan ve şehirdeki kitapları toplamakla yükümlü 14 yaşındaki Yitzchak Elhanan Gibraltar savaştan sonra bir söyleşide bir Tora’yı nasıl sakladığını anlatırken yaşadığı stresten, korkudan bahsediyor ve yaşadığı terör dolu ortamı bir kez daha gözler önüne seriyordu. Slobodka Yeşivasında bir öğrencinin her zaman Tanrı’nın isminin kutsallığını koruması gerektiğini öğrenmiş olan Gibraltar, Alman otoritelerine boyun eğmeyen cesur insanlardan biriydi.
Ancak her ne kadar belirli bir direniş oluşturulmuş olsa da Litvanya’daki Yahudi kültürünün hatırı sayılır bir kısmı bu kitaplarla birlikte kayıplara karıştı. Operasyondan toplanan kitaplar arasında değerli olarak nitelendirilenler, dini metinler, Almanya’ya gönderilip ülkenin savaştan sonra açmayı umduğu “Yok Edilen Yahudi Irkının Müzesi” için saklanırken geri kalanlar ise kağıt üretmek üzere fabrikalara gönderildi.
1942’de Kaunas Gettosunda gömülen kutsal metinlerin, fotoğrafların, belgelerin ve günlüklerin bazıları savaştan sonra kazı çalışmalarıyla bulunurken, bu dokümanlar tarihçilere savaş süresince gettolardaki direniş üzerine önemli bilgiler sağladı.
Lakin sadece kutsal metinlerin kurtarılması denenmiyordu. 14 yaşındaki günlük yazarı Solly Ganor İbranice, Fransızca, Rusça, Almanca, İngilizce ve Litvanca olmak üzere farklı dillerden 1000’i aşkın, din ile bağlantısı olmayan kitap çaldığını belirtiyordu. Macerasını anlatan Ganor kitap çalmanın riskli bir iş olduğunu, ancak kitapsız bir hayat geçirmeyeceğini, kendisinin bütün eğitimini okuduğu eserlerden aldığını öne sürüyordu. Getto sakinlerinin kitaplarını teslim ettiği binada çalışırken, arkadaşlarıyla birlikte her gün bu kitapları gizlice okuduklarını günlüğüne yazması dönemin gençlerinin bilgiye açlığını da gözler önüne seriyor.
Ancak Ganor ve etrafındakilerin merakının, boyun eğmezliğinin ve bilgiye açlığının bedelini okuldaki marangozluk öğretmeni Bay Edelstein ödemişti. Ganor, babasız bir aileyi sahiplenip kıyafetlerini yemek almak için satan Edelstein’a İbranice bir matematik kitabı hediye etmişti. Ancak okul çıkışında bir SS, çalınmış bir kitap bulundurduğu gerekçesiyle Edelstein’i dövüp onu öldürmüştü. Baskıcı ve acımasız rejimi uygulamanın ve insanları kontrol altında tutmanın yolu şiddetten geçiyordu.
Edelstein gettonun mezarlığına gömülmüştü, ancak bütün dini etkinliklerin yasaklanmış olması nedeniyle bir tören yapılamamıştı. Ganor öğretmeninin ölümüne sebebiyet verdiği düşüncesinden kurtulamıyordu. Nazi rejimi, Yahudilerin bir birlik içinde yaşamalarını engellemek için dini ortadan kaldırmayı denerken, bilgilenmelerinin ve gelişmelerinin de önüne geçmek için gün geçtikçe farklı metotlara başvuruyorlardı ve bu ideolojinin bedelini toplum ödüyordu.
Kaynak: Times of Israel
Derleyen: Eytan Büyükbabani