Günümüzde maalesef savaşla, bombardımanla, tanklarla dünya gündemine gelen Ukrayna´nın güzel şehri Lviv, eskiden tarihi binaları, meydanları, müzeleriyle, Orta Avrupa şehirlerini anımsatan bir yerdi.
Gezi programı yapmaktan keyif aldığımı bilen bir arkadaşım Lviv’e hafta sonu tatiline gitmek istediğini söyleyince çalışmalara koyuldum. Sabiha Gökçen’den havalanan bir uçağa rezervasyonla başlayıp, şehir merkezinde bir otelde yer ayırtmakla devam ettim. Yerel saatle 14.25’te Lviv’e vardıktan sonra doğru şehir merkezindeki rezervasyon yapılan otele check-in işlemini yapıp kendimizi Lviv sokaklarına attık.
İlk olarak Lviv’in şehir merkezi Rynok Meydanına gittik. Şehrin kalbi denecek bu meydandan tüm şehir neredeyse yürüme mesafesinde. Metro ya da otobüsü kullanmaya gerek kalmıyor. Neredeyse her gün en az bir kere, belki de birkaç kez bu meydana uğradık; ya kafelerinde dinlenmek ya da lokantalarında yemek için.
Rynok Meydanı
Rynok Meydanındaki Centaur Cafe’de biraz yorgunluk atıp kahve molası verdik. Kahvenin yanına Orta Avrupa tatlısı aynı zamanda Lviv’in meşhur Strudel tatlısını sipariş verdik.
Akşam üstü saatlerinde biraz çevremizi tanıma turları yaptıktan sonra, İtalyan Avlusunu görmeye gittik. Rönesans tarzı bir mimariye sahip olan İtalyan Avlusu, diğer adıyla İtalyan Mahkeme Bahçesi Lviv’de görülmesi gereken yerlerden biri. Lviv, Orta Avrupa'nın küçük şehirlerine benzeyen mimari yapısıyla zaten romantik ve şirin bir şehir, İtalyan Avlusu da şehrin en romantik noktalarından biri.
İtalyan Mahkeme Bahçesi
Akşam yemeği için çok enteresan, işkence temalı, Valovaya St 20 adresindeki Grill Restoran’ı tavsiye ediyorum. Izgara çeşitleri yiyebileceğiniz gibi, Ukrayna – Rus lezzetlerinden Borc çorbası gibi spesiyal yemekleri de deneyebilirsiniz. Et yemeyenler için söylediğimiz pideler adeta Gürcü Haçapuri gibiydi.
Yemek sonrası Shevckenko Bulvarı ile Virmenska Caddesinde gezinip geceyi sonlandırdık.
Lviv’deki ikinci günümüze dinlenmiş şekilde uyanıp otelde yaptığımız kahvaltı sonrası, şehir merkezindeki turizm ofisinden hazırladığımız liste harici gezilebilecek yerlerin bilgisini aldık. Gezimize Rynok Meydanında yer alan Belediye Binası ziyaretiyle başladık. Binanın içindeki 400 basamaklı Ratusha Kulesine çıkıp, şehri kuşbakışı izledik.
Belediye Binası
Ardından sırada Boim Şapeli vardı. 1609-1615 yılları arasında inşa edilmiş bu kilise de Rynok Meydanındaydı.
Daha sonra 1880 yıllarında inşa edilen Potoçki Sarayını ziyarete gittik. Klasik Orta Avrupa sarayları gibi, harika bir bahçesi olan, Viyana’dakiler kadar görkemli olmasa da güzel bir saraydı.
Öğlen yemek molasını Halytska St. 20 adresindeki Black Honey Cafe’de verdik. Yemek sonrası programımızda sinagog ziyareti vardı. Şehirde birçok sinagog olmasına rağmen en bilinen Vana Fedorava St. 27 adresindeki Golden Rosen Sinagogu ziyaretine gittik. Şu an harap vaziyetteki sinagogun sadece dış avlusunu fotoğraflayabildik.
Müzeler şehri
Lviv için müzeler şehri de diyebiliriz. Eczacılık müzesi, çikolata evi müzesi, bira evi müzesi, askeri ve silah müzesi vs gibi birçok ilginç temalı müzeler var. Bunlardan birkaçını seçip ziyaret ettik. Ayrıca Lviv Lychakiv Mezarlığı, devlet adamları, yazarlar, sanatçıların mezarlarının bulunduğu kabristan, Buenos Aires, Moskova, Berlin gibi birçok ülkedeki mezarlıklar gibi ziyaret edilecek kadar ilginçti.
Tarihi İtfaiye binası kırmızı çatısı ile görülmeye değer binalardan olup fotoğraf meraklıları için güzel bir mekân.
Daha sonra Svobody Ave. 28 adresindeki Opera Binasını ziyarete gittik. Avrupa’daki birçok opera binası gibi görkemli ve görülmeye değer. İmkânınız varsa daha evvelden bilet rezervasyonu yapıp bir opera ya da bale gösterisini matine ya da suare seansında izleyebilirsiniz.
Opera Binası
Akşam yemeğini Rynok Meydanındaki The Pravda Beer Theatre’de yedik. Canlı müzik eşliğinde eğlenceli bir gece yaşadık. Balkonlu ve ilginç dekoru olan mekân çok keyifli idi. İsminden de anlaşılacağı gibi farklı lezzetlerdeki biraları tatmanızı tavsiye ederim. Geceyi burada sonlandırdık.
Lviv’deki üçüncü günümüzde otelde yaptığımız kahvaltı sonrası ilk durak olarak Seyir Terasına (High Castle) gittik. Rynok Meydanından yürüyerek yaklaşık 20-30 dakika mesafede bulunan terastan, şehri kuşbakışı izlemek çok keyifliydi.
Şehri tepeden panoramik izledikten sonra, farklı mimarisi olan kiliseleri ziyarete gitmeye karar verdik. Lviv Orta Avrupa’ya daha yakın bir şehir olduğundan Rus mimarisinin soğan başlı kiliseleri yerine, Barok ve Rönesans dönemine ait farklı mimarisi olan kiliseler çoğunlukta. İlk olarak Checheta St. 1, adresindeki St. Andrew Kilisesini ziyarete gittik. Ardından da Latin Katolik Kilisesi, Ermeni Katedrali ve St. George Katedrali geldi. Her birinin farklı mimarisi, içerisindeki vitraylar görülmeye değerdi.
Kahve Madeni
Kahve Madenine hiç gittiniz mi? Lviv’de adeta kömür madeni çıkarır gibi kahve üretimini canlandırdıkları Kahve Madenine gidip salonunda kahve molası vermenizi tavsiye ediyorum. Rynok Meydanındaki bu özel yeri ‘Coffee Manufacture’ı mutlaka ziyaret edin.
Bu noktada Rynok Meydanından hareket eden şehir gezi treniyle dolaşmanın iyi bir fikir olacağına karar verdik. Hem biraz dinlenmiş hem de görmeyi atladığınız yerler olmuşsa bu vesile ile görmüş oluruz dedik. Kulağımıza taktığımız kulaklıkla gezdiğimiz yerleri Hop On Hop Off mantığındaki gezdiren tren çok keyifli, eğlenceli oldu bizler için.
Doğa yürüyüşlerini severseniz, biraz dinlenmek, biraz soluklanmak için Stryisky Park ya da Taras Shevckeno Anıtı ve Parkı ideal. Sincapların yanınızdan geçtiği, ilkbaharda yeşilin, sonbaharda kahverengine dönen yaprakların seyrine doyum olmuyor.
Akşam yemeğimizi Rynok caddesine paralel sokaktaki askeri kışla konseptinde, girişte silahlı bir askerin parola sorarak içeri aldığı, cevap olarak da Slava Ukraine dediğinizde içeri girebileceğiniz, girişte nöbetçi askerin bir kadeh votka ikram ettiği ilginç ve mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir mekân olan Kryivka Rest.’da yedik.
LVİV’DE NE YENİR, NE İÇİLİR?
Yukarıda konular geçerken yazdığım, Borç çorbası, kahve yanına Strudel dışında aşağıda birkaç Ukrayna spesyalitelerini de paylaşıyorum.
Banosh: Ukrayna’nın sembol yemeklerinden olan banosh, “Lviv’de ne yenir?” diye sorduğunuz Lvivlilerden alacağınız en popüler cevaplardan biri olacaktır. Eğer Lviv yemek kültürü hakkında gerekli tecrübeyi edindiğinizi söyleyebilmek istiyorsanız mısır unu ile yapılan bu meşhur yemeği kesinlikle tatmalısınız.
Vareniki: Bir tür hamur işi olan vareniki mantıya benziyor. Genellikle içine peynir konan hamur topları kaynatılarak üzerine bir de yağ gezdirildikten sonra afiyetle yenir. Ha tabi şehirde çok sevilen ekşi bir kremanın da varenikiye ayrı bir lezzet kattığını da unutmayalım.
Holubtsi: Bizdeki etli lahana sarmaya benzeyen lezzetli bir yemek.
Lviv’e özgü şarap ve biranın yanında çeşitli meyve likörlerini pub ya da barlarda tadabilirsiniz.
Lviv’de geçirdiğimiz long weekend’in son günü. Otelde yaptığımız açık büfe kahvaltı sonrası hediyelik eşya mağazalarından hatıra magnet, mug, nihale, shot bardağı gibi hatıra objeleri aldık. Gezerken çok beğendiğimiz ve tekrar görmek istediğimiz birkaç yere, vakit geçirme amaçlı gittik. Kafelerinde seyahat yorgunluğumuzu atmaya çalıştık.
Dönüş uçak saatimiz, 16.20’de idi. İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanına doğru uçuşa geçtiğimizde yeni bir kültür ve yeni bir coğrafya ile tanışmanın keyfi içindeydik.
***
Değerli okurlar, şu ana kadar okuduğunuz Lviv turu ile ilgili tüm anlatımım bir hayal ürünü. Lviv’ i hiç görmedim. Ukrayna’ya hiç gitmedim. Giriş yazımda belirtiğim gibi bir arkadaşım Lviv turu hazırlamamı isteyince, “Tüm Seyahatler Önce Hayal Kurarak Başlar” sloganımdan yola çıkarak yukarıdaki turu adeta yapmış gibi ‘Bir gezi hayali’ başlığı ile sizlere aktardım. Önce hayalimde gerçekleştirip sonra da kaleme aldığım ve yazarken de çok keyif aldığım bu destinasyonu ilk fırsatta programıma alacağım gibi gözüküyor.
Bir Tutkudur Seyahat…