Dünyanın bazı kentleri tarihi, mistisizmi ve barındırdığı yapıları ile tüm inançtaki insanların ruhuna hitap eder. Bu kentlere bir örnek de İspanya´da bulunur.
Romalı General Marco Claudio Marcelo MÖ 171 yılında, bugünkü Endülüs’e hayat veren Gualalquivir Nehri kıyısında, bir İber halkı olan Turdetanların yaşadığı bir kasabada bir şehir kurma emri verir. Buraya ‘nehrin kenarındaki tepecik’ anlamında Corduba adını verir. Halkın geçim kaynağı hayvancılık, seramik ticareti ve yakındaki Sierra Morena'dan bakır satışıdır. Geçmişi, Roma’dan öncesine dayanan kasabanın sakinleri kendi arzularıyla bu şehri, kısa bir süre sonra Roma eyaleti Hispania Uterior'un başkenti olarak imparatorluğa katarlar. Bugün Kordoba şehri olan bu bölge, Roma İmparatorluğunun bir kolonisi olarak Colonia Patricia olarak da geçer.
MÖ 45 tarihinde bölgenin güneyindeki Munda ovasında Jül Sezar ile muhalifleri Muhafazakâr Cumhuriyetçiler olan Titus Labienus ve Gnaeus Pompeius'un arasındaki muharebede taraf olan şehir büyük zarar görür. Şehrin yeniden inşası, imparatorluk döneminde, MS 1. ve 4. yüzyıllar arasında gerçekleşir; ihtişamıyla Roma’nın prokonsül ve il meclisinin tahtı olur.
Bu dönemde, Corduba şehrinin etrafı surlar ve gözetleme kuleleriyle çevrildi, şık ve geniş ana caddelerle şehri dışarıya bağlayan kapıları birbirine bağlandı. Şehirde iki forum, kolonyal ve taşraya ait kamu binaları, tapınaklar, sirk, tiyatro, su kemerleri, hamamlar, lüks villalar ve büyük bir nekropol inşa edildi. Corduba, İmparator Nero'nun hocası Lucius Anneo Seneca ile Sezar’ın kahramanlık mücadelelerini anlatan şair Marco Anneo Lucano gibi ünlü isimlere de ev sahipliği yaptı.
3. yüzyıl sonunda ve 4. yüzyıl başlangıcında, Hristiyanlık yayılmaya başlamış ve Roma egemenliğinin sonlarına yaklaşılmıştı. Hristiyanlığın yayılması ile bu şehirden de çıkan meşhur biri de Hossius’tu. Doğu Roma’nın İmparatoru I. Büyük Konstantin, 316 yılındaki Donatist İhtilafı da dahil birçok ekümenik konuyu çözmesi ve Arian tartışmasına bir son vermesi için Corduba Piskoposu Hossius'u, 325 yılında toplanan İznik Konsiline çağırmış ve danışmanı olarak başkanlık etmesini istemişti.
Daha sonra, eyalet başkentinin bugünkü Sevilla olan Hispalis'e taşınması ile 5. yüzyıldan itibaren şehrin kaderi değişti. 550'de eski ihtişamlı Colonia Patricia Valisi Agila görevden alındı, 572'deki Vizigot Leovigildo'nun fethine kadar şehir sürekli el değiştirdi ve bundan sonrasında Barbarların çatışmalarıyla şehir kötü dönemlere girdi.
Bu esnada Kuzey Afrika’da İslam’ın yayılmaya başlamasıyla, 711 yılında, Tarık bin Ziyad komutasında Endülüs’e gelen Emeviler, (Bu noktadan sonra Türkçe olarak) Kordoba’yı Kurtuba Halifeliğinin başkenti yaptı. Kurulan Endülüs Emevi Devleti ile, Kordoba 8. yüzyılın ortasından 11. yüzyıl başlarına kadar Kurtuba Halifeliği zamanında altın çağını yaşadı. Bağdat ile yarışacak bir bilim, sanat ve kültür merkezi haline geldi. Büyük bir saray, hastaneler ve medreseler yapıldı. Bunların yanında bir de (o zamanda üniversite olan) camia kuruldu. Avrupa’da ilk kurulan üniversitesi olur. O dönemki din karmaşasında, Hristiyan - Müslüman – Yahudi, tüm dinlerden gelip bu üniversite ve medreselerde ilim tahsil gördü. Emevi döneminde, şehrin, kıyısında kurulmuş olduğu Gualalquivir Nehri de Vadil-Kebir adını aldı.
Endülüs Emevî Devleti’ni kuran I. Abdurrahman, Kurtuba’da, Bağdat ve diğer İslam şehirlerinden daha büyük ve azametli bir cami yaptırmayı arzu etti. Şehrin yerlisi birinden satın aldığı büyük bir arazi bunun için kullanılacaktı. Bu araziye ödenen para ise üç tane kilise inşa edilmesine yetti. Daha önce bu arazide bulunan ve 600 yılında inşa edilmiş bir kilisenin yerine, 785 yılında caminin yapımına başlandı. Caminin inşası on yıl sürdü ancak 990 yılına kadar camiye eklemeler yapılmaya devam etti. 10 metre yüksekliğindeki 1419 sütun üzerinde inşa edilen cami İslam mimarisinin o dönemlerdeki yaratıcılığını ve ihtişamını sembolize ediyordu. I. Abdurrahman, caminin inşasına gösterdiği özenle ahşap bölümleri için Lübnan'dan kıymetli sedir ağaçları ve doğudan özel mermerler getirtti.
Endülüs Emevî Devleti en parlak dönemini III. Abdurrahman (912-961) ve II. Hakem (961-976) zamanında yaşadı. 1031 yılında dağıldığında bölge İspanya hegemonyasına girdi. Muhteşem Kurtuba Cami ise 1236’da katedrale çevrildi. Bundan sonrasında Kordoba’da Avusturya Hapsburg Hanedanı ve Bourbonların da hükümranlık dönemleri oldu.
Kordoba Katedrali ise günümüzde, İspanyolca ‘cami’ anlamına gelen La Mezquita olarak geçer. Konunun ilginç tarafı da camiden katedrale devşirme La Mezquita’nın günümüzde bulunduğu bölgenin adı La Juderia yani Yahudi Mahallesi’dir. Çünkü katedralden 450 metre mesafede, 1315 yılında inşa edilmiş Avrupa’nın en eski sinagoglarından biri Kordoba Sinagogu yer alır. Kastilya-Aragon Kraliçesi İsabel ile Ferdinand’ın sürgün fermanına kadar, Kordoba çok güçlü bir Yahudi toplumunu barındırmaktaydı.
La Mezquita’nın önünden akan Gualalquivir veya Vadil-Kebir Nehri üzerindeki Roma Köprüsünden görünümü
Kartuba Camisinin 1419 sütunundan birkaçı
La Mezquita, cami mihrap kubbesinin içten görünümü
Cami veya katedralin vitray panolarından biri
La Mezquita St. Michel Kapısı