Bu yıl NBA play-off´larının son dönemlerdeki en garip maçlara ve serilere ev sahipliğini yaptığını söyleyebiliriz.
Bu diyeceğimin tamamen öznel bir yargı olduğunu ekleyerek, bu seneki NBA play-off’larının son zamanlardaki en garip maçlara ve serilere ev sahipliğini yaptığını söylemeliyim. Birçok kere maçtan maça dalgalanmalar olduğuna şahit olduğumuzu, maç içi dalgalanmaların da azımsanmayacak kadar çok gerçekleştiğini söylemem lazım.
Bunun sebebi olarak NBA’in değişen temposunu, ligin en iyi savunmalarını bile kırılgan hale getiren hücum gelişimini gösterenlerin sayısı hiç de az değil. Üçlük atışların ön plana çıktığı bu düzende eli ısınan takımların ardı ardına şut sokmaları bir anda farkın açılmasında etkili oluyor, burası kesin. Ancak tek sebep olarak bunu göstermek yeterli değil kanımca.
Bu sene sıklıkla yaşanan sakatlıklar (veya sakatlıktan geri dönüşler) takımların performansını oldukça etkiliyor. Bu oyuncuların varlığı veya yokluğu dışında koçların üzerinde de ayrı bir baskı var. Oyuncularının sakatlanmasını engellemek için süre kısıtlamasına başvurmaları gerekiyor, bu da rotasyonda düzeni sağlamayı iyice zorlaştırıyor. Anlayacağınız üzere yoğunluk ve fizikselliğin en üst seviyeye çıktığı play-off’larda değişken sayısının artması bu git-gelli durumu kaçınılmaz kılıyor.
Boston Celtics ile Golden State Warriors arasında oynanan final serisi de bu medcezirden nasibini almış durumda. İlk maçın ilk üç çeyreğinde maçı kontrol altında tutan Golden State, Boston'ın son 12 dakika adeta yağmur olup yağması sonrası 120-108 yenilmekten kurtulamadı. Golden State koçunun en çok eleştirildiği konulardan biri Stephen Curry'nin kenarda fazlasıyla oturması oldu. Ancak az önce belirttiğim gibi bu kararının arkasında sakatlıktan koruma iç güdüsü yatmaktaydı.
İkinci maç ise ligin en iyi savunması Boston'ın Golden State karşısında pek de çare bulamaması sebebiyle, bir final maçına göre görece kolay geçmesine yol açtı diyebiliriz. Bu noktada da Boston'ın en güçlü savunmacılarından Rob Williams'tan tam randıman alamaması bir etken oldu.
Bu dalgalı yapının maç ve serilere heyecan kattığını düşünenler kadar, bu durumdan şikayetçi olan izleyiciler de var. Benim gibi eski usul (hadi yaşlı demeyelim) izleyiciler, play-off’larda maçların son dakikalara yakın girmesini, takımların birbirlerini kilitlenmesini görmek istiyor. Maçın son dakikalarına yakın giren takımların verdiği tepkileri, o el yakan son saniye şutlarının mümkün oldukça yaşanmasını diliyor.
Peki bunu sağlamak için ne yapılabilir? Oyunun dinamiklerini değiştirmek pek mümkün değil Ancak sakatlık sebepli git-gellere az da olsa ket vurmak için yüzümüzü play-off öncesi döneme çevirmek lazım. Önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi 82 maçlık uzun normal sezon maratonu, oyuncuların bedenleri üzerinde yıpratıcı bir etkiye sahip. Maç oynandıkça gelirlerin arttığı bir gerçek olsa da niteliği, niceliğin önüne alan adımlar atılması gerekli. Bir nebze bile olsa kısaltılacak normal sezonun hem kendine hem de sonrasındaki play-off dönemine pozitif bir katkı yapacağına inanıyorum.
Sözlerimi bitirirken dediklerimden finallerin keyifli geçmediğini düşündüğüm mesajının çıkmasını
istemem. Ancak bir iki düzenlemeyle daha da çekişmeli, daha da yakın geçen maçlara neden sahne olmasın?