Harran´ın yerel halkı Kutsal Kitap´a göre İbrahim´in ebedi istirahatgahı olan kentlerinin tarihini koruyor
Bugün 80 bine yaklaşan nüfusuyla Türkiye’nin güneydoğusunda yer alan Harran, yaklaşık 4 bin senedir Kuzey Mısır'ın bazı bölümlerinden Doğu Akdeniz ülkelerine, Irak’ın güneyine, Suriye'ye, Irak’ın bazı bölümlerine ve Türkiye’ye kadar uzanan bereketli hilalin kuzey ucundaki varlığını korudu.
Halk hikayelerine göre, bu kent Kitab-ı Mukaddes’in ilk kitabında (Genesis- Yaratılış) bahsi geçen, İbrahim'in babası Terah'ın başlangıçta kalabalık ailesini Ur kentinden Kenan'a götürmek için yola çıktıktan sonra yerleşmeye karar verdiği kent. Ayrıca bir diğer inanışa göre, Adem ve Havva'nın cennetten atıldıklarında geldikleri yerin burası olduğu da söyleniyor. Burası günümüzde çoğunlukla yarı kurak bir bölge olmasına rağmen, Bereketli Hilal'in bir parçası olarak bir zamanlar bolluğun olduğu, çok çalışmanın karşılığının alındığı bir yerdi. Yine yerel rivayetlere göre Nuh'un gemisinin tufandan sonra durduğu sıradağların - Ağrı Dağı değil - buraya yakın olduğuna ve Harran'ın tufandan sonra kurulacak yedi şehirden biri olduğuna inanılıyor.
Harran kentinin içindeki antik höyükte 1951-1956 yılları arasında ve daha sonra 1983 yılında yapılan arkeolojik kazılardan çıkarılanlar arasında, Babil Kralı Nabunaid ile ilgili MÖ 6. yüzyıldan kalma 16 satırlık çivi yazılı bir tabletin yanı sıra, üzerinde yine aynı kralla ilgili dört satır çivi yazısı olan killi topraktan bir tablet ve birçok obje yer aldı. 2003 yılından bu yana yapılan kazılarda Erken Tunç Çağına ait heykelcikler, MÖ 1950'den kalma, Asurlular Döneminden silindir mühürler ve Hitit, Helenistik, Roma-Bizans, İslam, Emeviler, Abbasiler, Fatımiler, Eyyübiler ve Selçuklu dönemlerine ait binlerce obje ortaya çıkarıldı.
Kentin mesken olarak kullanılan yerleşim birimlerinin harabeleri, bugün Harran Üniversitesine ait olan, tarihi antik İslam dönemine dayanan ancak daha sonra kısmen yeniden inşaa edilen duvarın yakınlarında yapılan kazılarda ortaya çıktı. Kazılar, antik dünyada astrolojik çalışmalarda kullanıldığı bilinen bazı ev gereçlerini ve yıldızların, gökyüzünün gözlemlendiği avluları ortaya çıkardı. Harran'ın 2 bin yıllık kalesinin harabelerinin, restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından, önümüzdeki yıl ziyaretçilere açılması planlanıyor.
Modern Harran'ın tarihi kısmında antik kente has mimari yapılardan biri de çatıları arı kovanına benzeyen, konik kubbeli, kümbet evler olarak anılan evler. Bu evlerin en eskisi 200 yaşında ve bugün birçoğu ahır olarak kullanılıyor.
42 yaşındaki Reşat Özyavuz, dedesinin 13 yaşına kadar yaşadığı kümbet evini, Harran Evi adında ziyaretçilere açık bir müzeye dönüştürdü. Özyavuz ziyaretçileri evin dışarısında kurulan, çay ikramının yapıldığı bir çadırda modern çağın İbraham’i gibi karşılıyor.
Birbirine bağlı birkaç bina ile çevrili merkezi bir avludan oluşan, arı kovanını andıran konik çatılar, evleri kışın sıcak, kavurucu yaz sıcaklarında da serin tutuyor. Benzer konik şekilli, kubbe benzeri çatılara sahip evler Doğu Akdeniz ülkelerinin bazılarında ve göreceli olarak modern sayılabilen Arap evlerinde görülebiliyor. Bu tür evlerin kullanımı tarih öncesine kadar uzanıyor. Evler ilk olarak eski Mezopotamya’da inşa edilmiş ve İran’da da bu evlere rastlanmış.
Bir elinin parmağında Kral Süleyman'ın mührünü taşıyan bir yüzük, diğer elinin parmağında da küllerinden yeniden doğduğuna inanılan efsanevi Anka kuşunun antik sembolü olan bir yüzük olan Özyavuz, "Harran eski bilgeliğin simgesi olarak bilinen bir yer" dedi. Yahudiliğin önemli sembollerinden Davut Yıldızı sembolüne benzeyen Süleyman Mührü, Süleyman’ın yüzüğünün üstündeki sembolü Tanrı'nın oyduğunu ve bu sembolü taşıyan yüzüğün onu takan insanlara eski zamanların bilgeliğini ve deneyimini hissettirdiğini iddia eden mistik ortaçağ Ortadoğu yazarlarının bir buluşu. Sembol, tek Tanrılı üç semavi din tarafından da kullanılıyor.
Özyavuz’un kendi ailesi Harran’a yaklaşık 300 sene önce Irak’tan göç etmiş.
Özyavuz, “Bu bölgede bu kadar çok kültürün yaşamış olduğunu bilmek çok güzel. Her biri farklı kültürler ve bizler de her birinden birşeyler aldık. Benim için burada çiftçiliğe devam etmek ve ziyaretçileri ağırlamak çok özel. İbrahim’in geleneklerini sürdürmek ve insanları çadırımda ağırlamak beni çok mutlu ediyor” dedi.
Derleyen: Roksi Levent