Hahambaşı Rav Haleva, iklim krizi hakkında konuştu

Marmara Grubu tarafından düzenlenen 25. Avrasya Ekonomi Zirvesi 7-8-9 Haziran tarihlerinde WOW Otel´de gerçekleşti. Hahambaşı Rav İsak Haleva da konuşmacılardan biriydi…

Toplum
15 Haziran 2022 Çarşamba

43 ülkenin katılımıyla gerçekleşen 25. zirvede, 12 cumhurbaşkanının yanı sıra, iş insanları ve ruhani liderler de hazır bulundu.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın mesajıyla başlayan zirvenin 9 Haziran’daki ‘Gıda, Arz ve Emtiada Kriz’ başlıklı oturumunda Hahambaşı Rav İsak Haleva da konuşmacılar arasında yer aldı.

Yaklaşık yedi yıl önce varılan Paris Anlaşmasının meclisimizde kabul edilerek uygulamaya başlamamızın üzerinden bir yıl geçtiğini belirterek sözlerine başlayan Rav Haleva şöyle devam etti:

“Aslında bir ölçüye kadar biz insanların neden olduğu gezegenimizdeki iklim değişikliğinin mümkünse sürecini yavaşlatma, değilse etkilerini azaltma, o da değilse yeryüzü sakinleri olarak biz insanların bu değişikliklere uyumlanma yöntemlerini araştırma ve uygulama amaçlı bu uluslararası anlaşma günümüzde ne oranda uygulama alanı buluyor, bunu değerlendirmek benim uzmanlık alanım değil.       

Bir din adamı olarak, insanı alakadar eden her şeyin beni de alakadar ettiği noktasından hareketle, anlaşmaya konu olan iklim değişikliğinin şimdilik -evet şimdilik- kaydıyla hangi olasılıkları önümüze getirdiğine işaret etmeyi istedim. Savaşlar, ekonomik krizler, salgınlar ve daha belki birçok neden gösterilerek Paris Anlaşmasının işlerliği aksayacak ya da aksatılacak olabilir.                   

Bu türden aksaklıkların giderilmesi konunun uzmanlarına düşüyor ama sözünü ettiğim olasılıklar, hiç de iç açıcı olmayan olasılıklar orta yerde duruyor. Bana ayrılan sürede hepsini sıralayabilecek miyim bilmem ama ilk aklıma gelenler ve beni en çok korkutanlar şunlar:             

* Yerkürenin nüfusu arttıkça artıyor. Şimdiye kadar hoyratça bir savurganlıkla israf ettiğimiz suyumuz artık bizlere yetmez, yetemez hale geliyor. Dahası su kaynakları da giderek azalıyor.   

* Yağışların azalması, toprak bozulumunu, bir süredir belli belirsiz uç veren çölleşme ve ekolojik dejenerasyonu, peşinden de tarım ve hayvancılıkta istikrarsızlığı ve geleceğe güvensizliği yaşam biçimimize dayatmakta.       

* Gıdaya erişim giderek daha zor, daha maliyetli ve giderek daha niteliksiz hale gelme eğiliminde. Esasen gezegenimizde mevcut açlık ve yetersiz beslenmenin yaygınlaşması kimi organik ve psikolojik hastalıklar için hazırlayıcı ortamlar oluşturmak üzere.                                                            

* Bütün bu nedenlerden ötürü kitlesel göçler ve bölge sosyolojilerinin değişikliğe uğramasıyla kimi önlenemez toplumsal huzursuzluklar yaşanıyor.                               

Ve dahası burada sıralamak istemediğim bir seri domino etkisi… Öyleyse ne yapmalı, nasıl yapmalı?                                     

Paris Anlaşması şimdilik özetle şunu öngörüyor: Düşük karbon salınımlı ekonomiye geçiş.                                   

Tabii bu bugünden yarına gerçekleşebilecek bir şey değil. Değil ama bunu sürecini bugünden başlatmak zaten geç. Yarın ise daha geç olacak. Hele bölgesel ve uluslararası gerekliliklere göre küresel işbirlikleri oluşturulmadıkça mesafe alınması neredeyse imkânsız. Bunun için de gelişmiş ülkelerin finans ve teknoloji paylaşımı mutlak bir gereklilik. Olmazsa olmaz.   

 Yoksa bizler hala şimdiye kadar çok başarılı biçimde yaptığımız gibi doğmamış torunlarımızın oluşmamış bütçesinden hovardaca harcamalar yapmaya devam ederiz.”

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün