Avrupa Birliği genelinde büyümeye ilişkin gelen öncü verilerin neredeyse tamamı, AB´nin yakın bir zaman içerisinde resesyona girme olasılığının oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Diğer taraftan Çin büyümesi ise ayakta kalmaya çalışıyor ancak eski günlerinden çok uzak. Küresel olarak yükselen enflasyon sonrası dünya ekonomik soğumaya doğru gidiyor.
Avrupa’nın göbeğinde yaşanan güvenlik problemleri sonrasında enerji fiyatlarındaki artış, küresel enflasyonu farklı bir boyuta taşıdı. Enflasyonun global olarak neden yükseldiğini, önceki yazımda anlatmıştım. Avrupa Merkez Bankası da çok büyük bir ihtimalle bu yıl içerisinde faizleri artırarak, enflasyonla mücadele etmeye çalışacak. Ancak Avrupa ekonomisi henüz bu faiz artırımlarına hazır değil. Dolayısıyla bu faiz artırımları hem biraz zorlama olacak hem de enflasyonu düşürmek için şu an faiz artırımından başka çaresi kalmayan Avrupa Merkez Bankası bu silahını kullanmak zorunda kaldığı için kullanacak.
Avrupa ekonomisinin bu faiz artışınına hazır olmadığını son dönemde gelen ekonomik verilerden rahatça anlayabiliyoruz. Ekonominin nabzını tutan Bileşik Satın Alma Müdürleri Endeksi ve Hizmet Satın Alma Müdürleri endeksi hem Euro Bölgesinde hem de AB’nin en büyük ekonomi olan Almanya’da beklentinin altında kaldı. Perakende Satışlar da yine beklentilerin çok altında kaldı. Ekonomide işler iyi gitmemesine rağmen, son açıklanan enflasyon verileri Avrupa’nın genelinde son 30 yılın en yüksek enflasyon rakamları olmaya devam ediyor. Bizde ise durum biraz daha farklı. 2022 yılının ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi %7,3 büyüdü. Bu rakam Türkiye’yi G-20 ülkeleri içerisinde büyüme bakımından üçüncü sıraya koyuyor. Ancak son iki aydır ihracat tarafında gerileme adımları görüyoruz. Bununla beraber ithalat ise yüksek kura rağmen çok sert artıyor. Bunda en etkili sebep ise çok yüksek seyreden enerji maliyetleri.
Cari açık sorunu artarak devam ediyor
Mart ayı cari denge rakamları, son gelişmelere ayna tutuyor. Sadece mart ayında 5,5 milyar dolar cari açık veren Türkiye ekonomisinin 12 aylık cari açığı ise 24,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Fakat önümüzdeki dönemde cari açıktaki yüksek seyrin devam etmesiyle birlikte, yıl sonu 50 milyar doların üzerinde bir cari açıkla karşı karşıya kalmamız muhtemel.
Türkiye’nin ihracatının yaklaşık yarısını AB ülkelerine gerçekleştirdiğini düşünürsek, AB tarafında yaşanan durgunluğun ihracatın daha da azalmasına neden olarak ciddi bir kayıp yaratabilir. Zaten AB öncü göstergeler zayıflamaya başladığından bu yana, ihracat tarafında kendini gösteren bir yavaşlama var. İhracatımız geçtiğimiz yıla göre artış göstermeye devam ediyor ancak, gösterilen artış oranı giderek azalıyor. Eğer böyle giderse özellikle sonbaharda ihracat tarafında ciddi kayıplar yaşayabiliriz.
Çin güçlü büyümeden uzak
Çok değil altı-yedi sene önce %7’nin altında büyümesinin piyasalarda ciddi soruna neden açabileceği söylenen Çin’in büyüme oranları %4 sınırına kadar geldi. Bu sene az da olsa Çin’in %4’ün altında büyüme ihtimali var. Orada da işler çok yolunda değil. Daha hiçbir ülke COVID sonrası yeni dönemin sorunlarını tam çözebilmiş ve adapte olabilmiş değil. Dolayısıyla Çin kaynaklı yavaşlamanın etkisi elbette tüm dünyaya küçülme olarak gelecek.
ABD kötünün iyisi durumunda
ABD’de işler hala iyi gidiyor diyebiliriz. Dünyanın en büyük ekonomi küresel durgunluğa dayanmaya çalışacak ancak bir yandan faizler artırılırken büyümeyi korumak kolay değil. ABD ekonomisi bu faiz artırımı/enflasyon döngüsünden resesyonla mı çıkar onu bilemiyorum. Ama önümüzdeki dört çeyreğin en az birinde ABD ekonomisinin küçülebileceğini söylemek, çok sert bir söylem olmaz.
Sevgili dostlar, kısaca özetlemek gerekirse, Euro Bölgesi önümüzdeki yıl başında muhtemelen resesyona girmiş olacak ya da resesyon arifesinde olacak. Çin’de işler iyi değil. ABD kötünün iyisi ancak bu dalgaya karşı koyamaz. Dolayısıyla zor bir döneme giriyoruz. 2023 yılı küresel ekonomi açısından çok zor olacak. Ardı ardına gelen resesyon haberleri muhakkak piyasaları da sarsacaktır. Artık orta vadede de ABD ya da AB için enflasyonun dip seviyelerini %3 olarak düşünmek lazım. Dolayısıyla dünya ekonomisinin çok büyük bir bölümünde %3 enflasyonun dip olacağı bir dönemde yaşayacağız. Bu ülkelerinin yıllarca enflasyon yaratamadığını düşünürsek, artık enflasyon konusunda yeni bir döneme girdiğimiz daha açıkça ortaya çıkacaktır. Düşük büyüme yüksek enflasyon dönemi daha sürecek, küresel ekonomi resesyona girmeden, gelecek planlarına bir daha bakmak lazım keza iyimser büyüme senaryoları hayal kırıklığı yaratabilir.