Yahudilerin, Meksika topraklarındaki varlığı 16. yüzyıla kadar dayanır. 2016´da yapılan ´World Jewish Population´ çalışmasına göre ise Meksika, 40 ila 50 bin Yahudi´ye ev sahipliği yapıyor ve dünya üzerindeki en aktif Yahudi cemaatlerine sahip ülkelerden biri.
Yahudilerin Meksika’ya ilk gelişi, Hernan Cortes’in Aztek İmparatorluğu’nu fethedip kolonileştirilmek amacıyla kıtaya 1519 yılından itibaren akınlar yapmasına tekabül eder. Katolik krallar tarafından resmi bir koloni olarak kabul edilen ‘La Nueva España’nın kurulmasının ardından birçok ‘converso’, dinlerini engizisyon baskısı altında olmadan özgürce yaşayıp daha barışçıl bir ortam içerisinde hayatlarına devam etmek için ‘Yeni Dünya’ya göç etmişti.
Lakin, arzu edilen bu barışçıl ortamda yaşamak, maalesef ki, uzun sürmemişti: Katolik krallar, Papa’nın onayı ile conversolar üzerinde zülüm içeren politikalarını devam ettirmek istenciyle Mexico City’de bir ‘Engizisyon Ofisi’ açmıştı. Dinlerinin gerekliliğini yerine getirip geleneklerini devam ettirmek isteyen birçok Yahudi, resmi politikası Yahudilerin Meksika’ya yerleşmesini engellemek olan sömürge dönemi boyunca zülüm görüp idam edilmişti. 16. yüzyılın sonlarında Portekiz’den gelen büyük bir Yahudi göçü yaşanmıştı; ancak engizisyon yetkilileri bu göç akışını durdurmak ve Yahudilerin varlığını Yeni Dünya’da sonlandırmak amacıyla katliamlarına devam etmişti. Bu acımasız ve ırkçı politikaların 17. yüzyıla kadar devam etmesi sebebiyle Meksika’ya göç etmek isteyen conversoların sayısı ciddi oranda azalmıştı.
1821 yılında Meksika, İspanya’dan bağımsızlığını kazanmasına rağmen, yüzyıllardır süren asimilasyon politikaları ve toplumsal yapının tek bir dinsel yapıya entegre edilmesinden dolayı Katoliklik resmi din olarak tanınmıştı. Bağımsızlık süreci ile birlikte ülkede Engizisyon Ofislerinin faaliyetleri durdurulsa dâhi dönemin kayıtlarından elde edilen bilgilere göre Yahudi nüfusu oldukça azdı. 1864’te Avusturya Arşidükü Maximilian, Meksika İmparatoru olarak başa geldiğinde bazı Avrupalı Yahudiler, Arşidükün kafilesi ile birlikte göç etmişti ve Yahudiliğini ilk kez gizlemeden yaşamıştı. Maximilian’ın ölümü ve İkinci Meksika İmparatorluğunun sona ermesinin ardından kafile ile birlikte ülkeye göç eden Yahudilerin neredeyse tamamı Avrupa’ya tekrar dönmüştü.
19. yüzyılın ortalarında Devlet Başkanı Benito Juárez, daha ‘laik’ ve ‘hoşgörülü’ bir toplum kurarak Meksika’yı modernize etme doğrultusundaki politikalarını uygulamaya koymuştu. Bu hususta hazırlanan 1857 Anayasası ile Meksika’da din özgürlüğünün yolu açılmıştır. Çar II. Aleksandr’ın öldürülmesinin ardından ülkeye gelen Rus Yahudilerinin göçlerinden itibaren, Meksika'ya yapılan Yahudi göçlerinde büyük artışlar olmuştu. 20. yüzyılın başında ise özellikle Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Sefarad Yahudileri, Meksika’ya göç etmişti.
20. yüzyılda Meksika Yahudileri
1910’da başlayan devrim süreci ile birlikte Meksika’da din özgürlüğünü yasal olarak onaylayan ve Yahudi Cemaati’nin resmen tanıyan politikalar uygulanmıştı. 1920’li yıllarda siyasi istikrarını büyük ölçüde oturtan Meksika’nın yeni Devlet Başkanı Plutarco Elias Calles de Yahudilerin yasalara saygılı vatandaşlar olduğunun altığını çizerek 1930’a kadar sürecek bir göç dalgasını harekete geçirmiş ve Yahudi Cemaati’nin kurulmasıyla birlikte Meksika Yahudilerinin kültürel yaşamı da canlanmaya başlamıştı.
Justo Sierra Sinagogu
Büyük Buhran’ın yarattığı iç karartıcı ekonomik koşullar neticesinde 1930’lu yılların başlamasından itibaren antisemitizm, Meksika toplumuna nüfuz etmeye başlamıştı. Antisemitizmdeki artış, 1936’da Polonya ve Rusya gibi Yahudi nüfusu fazla olan ülkelerden göçü ciddi bir şekilde kısıtlayan farklı göç kotalarının sunulduğu ırkçı bir ‘Nüfus Yasası’ uygulamasının, ne yazık ki, önünü açmıştı. Bu hususta, savaş boyunca yalnızca 1850 Yahudi’nin Meksika’ya göç etmesine izin verilmişti.
20. yüzyılın ikinci yarısı boyunca, Meksika Yahudi Cemaati diğer Latin Amerika ülkelerindeki Yahudi cemaatleri ile kıyaslandığında göreli bir istikrar içerisinde yaşamıştı. Savaş sonrası Meksika’nın siyasi ve ekonomik istikrarının tekrar kazanılması sürecinde Meksika Yahudilerinin oldukça önemli katkılar sunduğu (örneğin fabrikaların kurulması için finansman sağlanması) kaydedilmişti. 1990’lar boyunca ve 2000’lerin başında, dini eşitlik ve özgürlüklerin daha fazla resmi girişimlerle yasal olarak garanti altına alınması, Meksika Yahudilerinin dini anlamda hiçbir engel olmadan yaşamlarını devam ettirmesinin devamlılığını da sağlamıştı. Günümüzde Meksika Yahudileri, dini özgürlüğe sahipti.
Adat İsrael Alamos Sinagogu
Kudüs İbrani Üniversitesi hocası Profesör Sergio Della Pergola’nın 2016 yılında yayımladığı ‘World Jewish Population’ çalışmasında belirttiği üzere Meksika, 40 ila 50 bin Yahudi’ye ev sahipliği yapmaktaydı ve dünya üzerindeki en aktif Yahudi cemaatlerine sahip ülkelerden biridir. Meksika Yahudilerinin çoğu başkent Mexico City’de yaşamaktaydı. Meksika Yahudi Cemaati, Dünya Yahudi Kongresinde Comité Central de la Comunidad Judía de México (CCCJM) tarafından temsil edilmektedir. CCCJM, bir şemsiye örgüt olarak hareket ederek siyasi, dini, akademik ve medya alanlarında karşılaşılan sorunlarda ve antisemitizme karşı mücadelede Meksika Yahudilerinin haklarını ve değerlerini savunmaktaydı.
Dünya Yahudi Kongresinin sunmuş olduğu veriler, Meksika’daki antisemitizm oranının son yıllarda neredeyse hiç olmadığını ortaya koymakta. Meksika Yahudileri, devletin yüksek makamları da dâhil olmak üzere Meksika toplumunun her alanında aktif olarak görev almaktadır: 2000 – 2003 yılları arasında Jorge Castañeda Gutman, dışişleri bakanı; Victor Lichtinger de çevre koruma bakanı olarak görevlerini sürdürmüştü. Julio Frenk, 2000 – 2006 yılları arasında sağlık bakanı olarak görev almıştı. Yeidckol Polevnsky Gurwitz, 2006’dan 2012’ye kadar Meksika Eyaleti için senatör olarak görev yapmıştı. Temmuz 2018’de Mexico City Belediye Başkanı seçilen Claudia Sheinbaum Pardo, bu göreve gelen ilk Yahudi kadın olmuştu.
KAYNAKÇA:
https://www.worldjewishcongress.org/en/about/communities/MX
https://www.jewishvirtuallibrary.org/mexico-virtual-jewish-history-tour