Bu Haftanın “Takılanlar”ı
İsrail halkı yine sağdan yana oy kullanacak gibi gözüküyor. Yapılan anketler de bu görüşü kanıtlar nitelikte. Yani İsrail’de daha demokrat ve daha sol görüşlü bir hükümetin kurulması şimdilik hayal gibi. Toplumun siyasal duruşu şöyle özetlenebilir: “sağcılardan sağcı beğen”. Tabii burada gittikçe yükselen terör dalgasının insanlarda yarattığı korku ve kaygının da etkisini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Zira İsrail, İkinci İntifada’dan beri böyle bir ruh hali içinde sürekli daha sağa doğru savruluyor.
Son anketlere baktığımızda, koalisyon dışındaki sağ partilerin yükselişe geçtiğini görüyoruz. 2021 Mart’ındaki seçimlerde Likud, Dindar Siyonistler ve iki ultra-Ortodoks parti 52 sandalye kazanmayı başarmıştı. Şimdi ise beklenti 59-60 gibi. Hatta anketlere göre, Dindar Siyonistler güçleniyor ve 6 olan sandalye sayısını 10’a yükseltecekler gibi gözüküyor. Bu da büyük ölçüde Bennett’in yaşadığı kan kaybına bağlanıyor. Çünkü Bennett’in seçmen kitlesi koalisyonun bileşenlerinden dahi rahatsız durumda.
Bu durum İsrail’i seçime götürecek mi derseniz? Kimi uzmanlara göre bu bir seçenek olabilir. Ama bazıları da Gideon Sa’ar’ın burada kilit bir rol oynayabileceğini ve Netanyahu’yu destekleyerek mevcut meclis dağılımı içinde yeni bir Netanyahu hükümeti kurabileceklerini düşünüyor. Zaten Sa’ar daha önceden Likud partiliydi. Eski başkanına böyle bir jest yaparak win-win durumunu tercih edebilir. Hatta bu olasılık daha fazla öne çıkıyor diyebilirim.
Sonuç olarak, Netanyahulu günler geri dönüyor gibi gözüküyor. Bu yeni hükümetin henüz iyileşmeye başlamış Türkiye-İsrail ilişkileri üzerinde olumlu bir etki yapacağını düşünmüyorum. İç politikada da daha şahin bir tutum izleyeceklerine neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Zaten daha önceden de yazdığım gibi, İsrail Türkiye konusunda “bekle ve gör” politikası izliyor gibi. Şimdilik süreç “bebek adımları”yla işliyor. Muhtemelen onlar da Türkiye’deki gelişmeleri izleyip buna göre nasıl bir yol çizeceklerini düşüneceklerdir. Yine Türkiye-İsrail hattında bekleyiş ve ümit süreci başlamış gibi gözüküyor.
L. Deniz Ertuğ
https://www.politikyol.com/kral-bibi-donuyor-mu/
Rusya-Ukrayna savaşı 103. gününe geldi. Pandemi başlayalı neredeyse iki buçuk yıl oldu. Rusya-Ukrayna savaşı başladığında, “bakalım ne kadar sürecek?” diye sormuştum. Aynı soruyu Fatih Özatay ile birlikte Pandemi başladığında da sormuştuk. Nasıl etkileneceğiniz hadisenin süresi ile sizin içinde bulunduğunuz şartlara doğrudan bağlı esasen.
Bugünlerde yoğun bir biçimde, Çin’deki kapanma sürecinin küresel değer zincirlerine getirdiği yük tartışılıyor. Çin yönetimi sıfır COVİD politikası nedeniyle ciddi eleştiriliyor. Şirketler küresel değer zincirlerini daha iyi yönetilen ülkelere taşımayı düşünüyor.
Ben geçen hafta İsrail’deydim. Ramallah ile Tel Aviv arasında gidip geldim. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) Batı Şeria’daki Cenin kentinde Alman Hükümeti ile birlikte yapmakta olduğu Türk-Alman Ortak Sanayi Bölgesi inşaatının ilk ve en önemli aşaması Türkiye açısından son derece uygun bir zamanda artık bitiyor. Darısı açılışa. Ama o işi ileride anlatırım.
Bugün Pandemi’nin Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanını bugünlerde nasıl Hindistan’a çevirdiğini size anlatayım. Bakın bu da bir nevi “herkes kendi halince mutsuzdur” durumu aslında. Etki dışarıdan ama hazırlıksız olan daha kötü etkileniyor, o kesin.
Ben Gurion Havalimanı zaten her zaman bir karmaşa, keşmekeşti. Ama doğrusu ya ben bu kadar büyük bir karışıklığı, dikkat edin, karmaşa demiyorum, onun da bir düzeni var sonuçta, karışıklık diyorum, daha önce Ben Gurion Havalimanı’nda hiç görmedim. Hiç bu kadar yorulmamıştım uçağa binmek için gittiğimde. Eğer uçak iki saat rötarlı olmasa kaçırmam mukadderdi.
Neden? Karantina nedeniyle havalimanı kapatıldığında, burada görev yapan personelin tamamı işten çıkarılmış. Güvenlik kontrolü yapanlardan, Gümrüksüz mağazalarda da kasiyerlik yapanlara kadar. Herkes kendisine başka işler bulmuş İsrail’de. Sonuçta canlı bir ekonomi. Zaten Şekel son bir yılda neredeyse yüzde 20 değer kazandı Amerikan dolarına karşı.
Havalimanını yeniden açtıklarında çalışacak nitelikli eleman bulamamışlar, ortaya bir çalışan eksikliği çıkmış. Şimdi güvenlik kontrollerinden kasiyerlik hizmetlerine hala tam kapasite çalışılamıyor. Mevcut çalışanlar ise yeterince iyi eğitimli değiller. Tecrübeleri de daha sınırlı sanırım. Sonuç? Ben Gurion Havalimanı Hindistan gibi olmuş doğrusu. Benzer karışıklıkları ben Yeni Delhi’deki Indira Gandi Uluslararası Havalimanı’ndan hatırlıyorum doğrusu. Mumbai’de aynen böyleydi. İnsan nerede duracağını bilemiyordu. Organizasyon problemi sonuçta…
Demem o ki, nasıl her mutsuz ailenin kendine özgü bir mutsuzluğu oluyorsa, her ülkenin Pandemi ve Rus-Ukrayna savaşının etkilerini nasıl hissettiği o ülkenin kendine özgü koşullarına bağlı.
Güven Sak
https://www.dunya.com/kose-yazisi/ben-de-kendi-halimce-bedreddinem/659950
Bölgedeki dengeler çok karmaşık. Mesela İran, Beyrut'u Tahran'a benzetmek isterse Haşdi Şabileri kullanır. Ayrıca Suriye'nin başındaki Esad'ın son dönemde yaptığı Tahran ziyareti işleri daha da karmaşık hale getiriyor. Amerika ve Rusya'nın bölgeden çekildiklerini ileri süren açıklamalar tam olarak inandırıcı bulunmuyor.
En önemlisi de İsrail'in bu olaylarda oynadığı rolün ağırlığı. Örneğin, Türkiye'nin harekâtı başlamadan önce İsrail uçakları Lübnan'a akınlar yapıyor. Yani eğer İran gerçekten Beyrut'u bir Tahran ve Lübnan'ı bir Şii ülkesi haline getirecekse İsrail kesinlikle bu savaşta Türkiye'nin müttefiki olacaktır.
Mehmet Barlas
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2022/06/08/3600-tamam-sira-eytde
İsrail-Filistin sorununa bir çözüm bulma çabaları sonuç alamadan sürerken 1990’larda her iki kampta, çözümden “ötekini” yok etmeyi anlayan radikal dinci akımlar gelişti. İsrail tarafında, Oslo barış sürecini sabote eden, Netanyahu’yu iktidara taşıyan, radikal dincilik doğrudan siyasallaşmaya, ırkçılaşmaya başladı. Filistin tarafında Hamas’ın kuruluşuyla, ulusal irade parçalandı, barış sürecini yürütme kapasitesi, özellikle Arafat öldükten sonra hızla kayboldu. İsrail-Filistin sorunu içinde Müslüman ve Yahudi dincileşmesi adeta birbirini besledi. İsrail devleti ile Filistin halkı arasında, Lübnan’da, Gazze’de yaşanan savaşlar da bugüne kadar hep bu süreci besledi.
Son yapılan kamuoyu yoklamaları İsrail halkının içinde Araplarla birlikte yaşamak istemediğini söyleyenlerin oranının 2021’de yüzde 45’ten, bu yıl yüzde 60’a yükseldiğini gösteriyor. İsrail halkanın çoğunluğu Gazze, Batı Yakası bir yana, İsrail içinde Doğu Kudüs’te ırk ayrımına dayalı bir düzen arzuluyor. Boşuna mı, artık tartışmalarda sık sık Güney Afrika’nın “ayrımcılık” modeline gönderme yapılıyor. Bugün gelinen noktada, Gazze’de ya da Lübnan’da yeni bir savaş olasılığından söz edilebiliyor ama, barış sürecinin canlanması gündemde değil.
Netanyahu, artık doğrudan siyasete katılan radikal Yahudi tarikatlarının desteğiyle iktidar olduktan sonra, “yerleşimcilik”, toprak gasp etme süreci hızlandı. Yaşhiva (Tevrat okulu) öğrencilerinin askere alınmasıyla, İsrail ordusunun seküler karakteri giderek aşındı. Bugün artık “yerleşimciler ve İsrail Ordusu aynı şeydir” diyen komutanlar var.
Çeşitli tarikatlarda örgütlü radikal dincilik ile militarist Siyonizm arasında başlayan ilişkisi, süreç olarak faşizmin en önemli parçasını oluşturuyor. Ancak militan bir kitlesel hareket ve LGBTQ+ kadın hakları düşmanlığı da faşizmin olmazsa olmaz özelliklerindendir. Şimdi bunlar da sürece katılıyor: “Beyaz gömlekliler” olarak da anılan bir radikal dinci kitlesel hareket şekillendi (Yossi Klein, Haaretz, 312/05/2022). Filistinlilere yönelik saldırılar, LGBTQ bireyleri, “kendini bilmez solcuları”, Eşkanazi’yi, Netanyahu düşmanlarını (barış sürecinin canlandırılmasından yana olanları) hedef alarak genişliyor. Uğursuz bir resmin son parçaları yerine oturuyor.
Ergin Yıldızoğlu
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ergin-yildizoglu/din-ve-fasizm-1945179
İsrail’in öne sürdüğü, “Yahudiler için güvenli bir yurt ve son cennet” politikası, Rus oligarkların İsrail’deki mal varlıkları açısından başka bir soru işareti oluşturmaktadır. İsrail vatandaşı Rus oligarklara ait net veriler bilinmemekle birlikte İsrail pasaportu, İngiltere, Malta ve Kıbrıs gibi ülkelerin yanı sıra birçok çifte vatandaş Rus milyarderler tarafından en çok tercih edilen pasaportlar arasında yer almakta ve eleştirilere neden olmaktadır. En belirgin eleştirilerden biri ise yakın zamanda İsrail kanalı Channel 12’ye verdiği bir röportajda ABD Siyasi İşlerden Sorumlu Dışişleri Müsteşarı Victoria Nuland tarafından yapıldı. Nuland, İsrail’e sığınmak isteyen Yahudi-Rus oligarklar hakkında İsrailli yetkililere yönelik, “Putin’in savaşını ateşleyen kirli paranın cenneti olmak istemezsiniz” şeklinde ifadeler kullanmıştı. Ancak, yukarıdaki sebeplerin yanı sıra İsrail’in Rusya karşısında tutumunu belirleyen ana etken olarak güvenlik göze çarpmaktadır: İran’ın varlığı ve Suriye üzerinden gelen muhtemel her İran tehdidi, İsrail’in son dönemde Arap ülkeleriyle imzaladığı İbrahim Anlaşmaları ile büyük yol kat ettiği ve bölgede garanti altına almak istediği en büyük beklentisi olan ulusal güvenliğe gelebilecek tehditler konusunda ciddi bir kaygıya sebep olmaktadır. İsrail’in, Şam’a ve İran’ın bölgede desteklediği milislere yaptığı operasyonlara yönelik Moskova’nın göz yumduğu bölgesel atmosferde İsrailli yetkililer, Rusya’nın Suriye’deki varlığını İran’ı dengeleyen ve kontrol eden kilit unsur olarak görmektedir ve bölgesel güvenlik ihtiyaçlarına yönelik strateji belirlemektedir.
Dolayısıyla İsrail kamuoyunda Holokost söylemleri üzerinden Ukrayna’ya verilen, Rus karşıtı kesintisiz ve katı desteğin artması, güvenlik politikalarının İran’ı provoke edebilecek bir gerilim içinde Rusya ile karşı karşıya kalmadan ve yaptırımlar konusunda hâlâ belirsiz tavırlar içerisinde olan Batı ülkelerinden soyutlanmadan dengede tutulabilmesi, ülkenin arabuluculuk ve tarafsızlık rollerine etki eden başlıca faktörler arasında görülebilir. Sonuç olarak, Rusya’nın Ukraynalılara yönelik sivil katliamları artmaya devam ederken, Ukrayna Ordusuna Demir Kubbe benzeri hava savunma sistemlerinin gönderilmesi gibi askerî yardım seçenekleri İsrailli yetkililer tarafından tartışılsa da ülkedeki gelişmiş silah teknolojisi endüstrisinin diğer ülkelere ihracında güvenlik kaynaklı tereddütler yaşanmaya devam etmektedir. Geçtiğimiz günlerde Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Adolf Hitler’in Yahudi olduğunu ifade eden açıklamaları, Ukrayna krizinin iki ülke ilişkilerinde Holokost üzerinden siyasi-sosyolojik gerilimlere daha fazla çekilmesine neden oldu. Şüphesiz bu duruma en büyük tepki İsrail kamuoyu ve Yahudi diasporasından gelirken, gelecekte Rus-İsrail ilişkilerine zarar verebilecek ve İsrail’in tutumuna etki edecek durumlara ortam hazırlaması ihtimali de bulunmaktadır.
Mehlika Özge Akkaya
https://orsam.org.tr/tr/ukrayna-rusya-savasi-ve-holokost-tartismalari/
Takılan tweetler
İsrail'de Kanal 13 İbrahim Tatlıses'i konuk etmiş. 2 gün önce yayınlanmasına rağmen izleyici sayısı 50 bini aşmış.
İsrailliler özellikle Ortadoğu/KAfrika kökenli Yahudiler kendisine deyim yerindeyse tapıyor:
https://www.youtube.com/watch?v=mlAUsMNjiSI
https://twitter.com/gcinkara/status/1535539018863202304
1870'lerde Hakkari mıntıkasında 2000'e yakın Yahudi yaşamaktaydı.
Vilayetin yapısına ve ileri gelen aşiretlerine dair kısa bir çalışmamı ileride paylaşacağım.
Foto: Kürd kıyafetleri içerisindeki Mahabadlı Yahudiler, 1910'lar.
https://twitter.com/zeydanlioglu/status/1535542910522908672
Arapça bilenler için İbranice öğrenmek, diğer birçok dili öğrenmeye nazaran çok daha kolay ve faydalı olabilir. Bu iki dil arasındaki benzerliklerin bir kısmını şu videoda açıkça görebilirsiniz:
https://www.ynetnews.com/article/rkPgkUt3S
https://twitter.com/hikemunhaseneh/status/1534990658544582667
“İsrail, bölgede kabul edilmeyen bir devlettir.”
Bölgenin bundan haberi var mı?😅 Mesela, Körfez’in? Emirlerin? Suudların? Fas’ın? Umman’ın? Ürdün ve Mısır’ın?..
Bırakınız artık, Soğuk Savaş terminolojisi ve basma kalıp tanımlamaları…
Ortadoğu, kabuk değiştiriyor; kabullenin.
https://twitter.com/remzzicetin/status/1535314380253978624
#İstihbarat
İran’ın üst üste kaçıncı başarısız operasyon girişimi sayısını unuttuk…
Aynı ülkede bu kadar kısa zamanda yakayı hep ele vermek İran’ı sorgulatır. Ama MİT’in performansı da pas geçmemek lazım.
👇 Türkiye’de İsraillilere yönelik bir saldırı daha engellenmiş ⚠️
https://twitter.com/AksanSertac/status/1535990904854659075
Dünyanın en büyük şarkıcılarından Andrea Bocelli, Kudüs'teki Ağlama Duvarı'nda dua etti.
İsrail'i boykot etme baskısına boyun eğmeyi reddetti ve Tel Aviv'de muhteşem bir konser verdi.
https://twitter.com/HananyaNaftali/status/1535245407495892994
Sefarad’lar zamanından kalan ve elle oynan bir bilardo oyunu, Karambol.
https://twitter.com/oya_eray/status/1533061424003665921
Ağa Takılanlar Öneriyor”
Nazilerin kültürel hafızadan silmeye çalıştığı kitapları 37 yıl boyunca toplayan Georg Paul Salzmann'ın 'Yanmış Kitaplar Kütüphanesi', Augsburg Üniversitesi’nin dijital arşivinde dünyaya açıldı
İlk durağım Terziler Sinagogu. Aşkenaz Cemaati (Doğu Avrupa’dan Osmanlı’ya gelen Yahudiler) için kurulan bir sinagog. Sonra Neve Şalom Sinagogu’na giriyorum. Barış vadisi anlamına geliyor. İçinde mutlaka gezilmesi gereken bir Yahudi tarihi müzesi var. Gözümün önüne köfteci Mösyö Moiz, Avram kardeşler, Belifante Pastanesi, berber Mösyö Cibili, mezeci Yomtov, Aşer Levi Şarap Evi geliyor. Bu isimler, kayıtlardan okuduğum Galata esnafı. O şık kadınları, beyleri düşlüyorum. Bu uzun yürüyüşün ardından Tünel’de bir şarap evine giriyorum. “Aşer Levi’nin şarap evi mi?” diye soruyorum. Garson şaşkın şaşkın yüzüme bakıyor. Ben de gülerek, “Olsun, sen bir kadeh kırmızı şarap ver” diyorum. Tüm gidenlerin ruhuna ve bıraktıkları izlere teşekkür ederek şarabımı yudumluyorum.
https://www.cumhuriyet.com.tr/cumhuriyet-pazar/galata-ve-perada-zaman-1946358
https://www.birgun.net/haber/borsa-istanbul-daki-hamas-390796
https://www.politikyol.com/insanoglu-yasarken-ogrenerek-degisir/
https://www.egedesonsoz.com/haber/Yaz-gunlerinin-aranan-icecegi-Izmir-in-simgesi-Subye/1106050
https://www.catlakzemin.com/12-haziran-1929-ilk-yahudi-kadin-yazar-olarak-anilan-anne-frank-dogdu/
https://www.berlince.net/yahudi-film-festivali-kacmak-ve-gelmek-hakkinda/
Antep kökenli Yahudiler, bu şehirde yaşamasalar bile kendilerini halen Antepli olarak görüyor ve bu kenti çok seviyorlar. Ağızlarından ‘Antep’ kelimesi çıktığında gözleri mutluluk ve ışık saçıyorlar. Onların Antep sevgisini anlatmaya kelimeler ve sözcükler yetersiz kalır.
Örneğin; Amerikan’ın Boston Eyaleti’nden gelen İlya Kohen, 52 yıl ABD’de yaşamasına karşın, ‘Halen Antep bir vatan ve ev”, Victoria Kumru Arkadaş, “İstanbul’dayız, ama gönlümüz her zaman Gaziantep’te’, Raşe Nihmet, “Zaten hayatımın en güzel günleri bu şehirde geçti’, Adile Arkadaş Kohen, ise ‘Beni ben yapan Antep’tir’ diyor.
Koronavirüs nedeniyle Gaziantep’e gelemediklerini ifade eden Özkul Arkadaş, “Yakaladığımız ilk fırsatta geldik ve her yıl gelmeyi düşünüyoruz. Sadece ibadet turizmi değil, bu bir ritüel. Asıl amaç; şehrin kazanması, ticaret hayatına bir katkı sağlanması. Gördüğümüz kadarıyla demografik yapıda bir değişim var. Caddelerde çok ciddi şekilde Arapça konuşanlara şahit olduk. Antep’in yerlileri nerede diye bakınmaya başladık. Büyüdüğümüz yerleri göremeyince bir burukluk yaşıyoruz. Buna rağmen şehir bizim şehrimiz” ifadelerini kullandı.
Leyla Arkadaş, “Antep’in yemeklerini ve arkadaşlarımızı özledim. Antep çok değişmiş. Küçüklüğümüz Karagöz Mahallesi’nde geçti. İlkokulum Dayı Ahmet Ağa İlkokulu’ydu, ama maalesef yok. Oturduğumuz evi restore edip, otel yapacaklarmış. Eski günleri çok özlüyoruz. Aradığınız şeyi bulamayınca hayal kırıklığı yaşıyorsunuz. Gittiğimiz yerlere doya doya bakacağım” dedi.