•İsrail´de siyasi gündem son yıllarda takipçilerine bol miktarda U dönüşü, şaşırtıcı manevra ve beklenmeyen hamleye tanıklık etme imkanı verdi. Ülkede siyasi pragmatizmin merkezinde ise çoğu kez Netanyahu yer aldı. Netanyahu´nun desteklediği kararlarda dahi aleyhte oy kullanması mevcut hükümeti devirmek ve yeniden başa gelmek için ne gibi adımlar atabileceğini gösterir nitelikte. Halihazırda İsrail´de Netanyahu´nun yeniden başbakan olma ihtimali en merak edilen husus. Birçok uzman bu ihtimalin oldukça yüksek olduğu yorumlarını yapıyor. Zira hükümet birçok kez test edildiği üzere mevcut krizlere çözüm sunmada yetersiz. Dolayısıyla İsrail siyasetini yakın gelecekte Netanyahu liderliğinde kurulacak "ülke tarihinin en sağcı hükümeti" bekliyor olabilir. oEmre Karaca – www.aa.com.tr
Ana muhalefet lideri Binyamin Netanyahu’nun yeniden başbakan seçilmesi olasılığını da değerlendiren Navon, bunun yalnızca seçimlerle olabileceğini kaydetti.
Netanyahu’nun mecliste başka bir çoğunluk oluşturabileceği bir senaryo olmadığına işaret eden Navon, “Muhalefet birlik halinde değil. Birleşik Arap Partisi ile de bir hükümet kurmayacaktır. Bu yüzden yeniden başa geçmesinin tek yolu erken seçimler.” dedi.
İsrailli akademisyen, erken seçim durumunda Netanyahu’nun “seçimi kazanmak zorunda” olduğunu vurgulayarak, “Hatırlatmak gerekirse (Netanyahu) son 2 yılda art arda 4 seçimi kaybetmişti. 5’incisinde gerçekten kazanabilir mi bu kesin değil. O da aslında bunun farkında. Mecliste 61 (sandalyelik) çoğunluğu kazanması hiç de garanti değil. Bu onun için bir kumar olur. Eğer yine başarısız olursa bu kez partisi ona ‘yeter’ diyebilir.” diye konuştu.
İşçi Partisi bloğu eski direktörü ve kamu politikaları uzmanı Tal Elovits de koalisyon hükümetinin er ya da geç dağılacağını düşünüyor.
Mecliste çoğunluğu kaybeden Bennett koalisyonunun çöküşün eşiğinde olup olmadığını değerlendiren Elovits, “Koalisyon sadece çöküşün eşiğinde değil, zaten çökmüş durumda görünüyor: Mecliste çoğunluğu kaybetti, ajandasını uygulayamıyor, yasa geçiremiyor.” ifadelerini kullandı.
Elovits, “koalisyondaki solcu ve Bibi (Binyamin Netanyahu) karşıtı kesimlerden (sağcı) vekillerin dörtte üçünün parti disiplinine göre hareket etmediğini” vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bu durumda koalisyon çoğu zaman işlevini yerine getiremiyor. Aynı bir yanardağ gibi; önce küçük bir patlama yaşıyor, sonra depremler oluşturup büyük lavlar püskürtüyor. Dolayısıyla koalisyon er ya da geç dağılacak. Bu hükümetin yönetime devam edeceğini düşünmek için oldukça iyimser olmak gerekiyor.”
Parlamentoyu feshetmek için “iki ana güç” olduğuna dikkati çeken İsrailli uzman, bunlardan birincisinin vekillerin önereceği yasa tasarıları olduğunu belirtti.
Elovitz, yasa tasarılarının parlamentodan geçmemesinin “kartopu etkisiyle artacağını ve hükümeti çöküşe götüreceğini” ifade ederek, 90 gün içinde seçimlerin yapılması kararı alınabileceğini kaydetti.
İkinci bir olasılığın ise güvenoyu vermemek olacağını söyleyen Elovitz, ancak homojen yapıdaki ve 52 sağcı üyesi bulunan muhalefet için bunun gerçekleşmesinin muhtemel olmadığını ifade etti:
“Bu durumda muhalefetin 61 veya daha fazla oy sağlaması gerekecek. Ardından bu güven oylamasını sunan kişi başbakan olur. Ama bu pratik olmaktan çok teorik ve gerçekleşme şansı son derece az.”
Elovitz, Bennett koalisyonunun geleceğine ilişkin, şu yorumu ekledi:
“Bu yüzden en sonunda Bennett ve Lapid bir odada oturup, çoğunluğa sahip olmadıklarını kabul ederek ‘seçimlere gitmemiz gerekiyor’ demek ve bunu sağlamak durumunda kalacak.”
Mücahit Aydemir
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-de-koalisyon-hukumetinin-gunleri-sayili-mi/2616279#
Kırılgan hükümete esas darbe ise beklenmedik bir yerden geldi. Mecliste 58’e 52 aleyhte çıkan karar doğrultusunda işgal altındaki Batı Şeria’da yaşayan İsrail vatandaşı yerleşimciler için uygulanan olağanüstü hal yasası temmuz sonrasına uzatılmadı. 5 yıllık periyotlarla uzatılan ve Batı Şeria’da yaşayan Yahudilerin Filistinlilere kıyasla sivil mahkemelerde yargılanması gibi ayrıcalıkları muhafaza eden maddeler içeren yasa, koalisyon hükümeti için de önemli bir test olarak görülüyordu.
Tam da bu noktada, koalisyonun üçüncü kilit ismi Adalet Bakanı Gideon Saar, bu ay yapılması beklenen başka bir oylamada söz konusu yasa Meclisten geçmezse koalisyondan desteğini çekebileceklerinin sinyalini verdi. Netanyahu’nun lideri olduğu Likud Partisi de yasanın uzatılmasına aleyhte oy kullanarak, aslında kendilerinden beklenmedik bu politik hamleyle Bennett ve ekibini zora düşürmeyi hedefledi. Sol tandanslı partilerin bu yasaya lehte, sağ partilerinse aleyhte oy vermesi de son dönemde İsrailli siyasilerin tahmin edilemez adımlarını en iyi gösteren örneklerden.
İsrail güçlerinin nisan ayındaki Mescid-i Aksa baskını ve Filistinlilere uygulanan şiddet olaylarının ardından Arap lider Mansur Abbas’a koalisyondan ayrılması yönündeki baskı da artıyor. Zaman geçtikçe koalisyon içerisindeki fikir ayrılıklarını test eden olaylar yaşanıyor ve bu da kamplaşmaların artmasına neden oluyor. Örneğin, Bennett’in Yamina Partisinden Milletvekili Idit Silman, "yeterince sağ siyaset izlenmediği" gerekçesiyle geçen ay koalisyondan ayrıldığını açıklamıştı. Bu da muhalefet ve iktidar blokunun Mecliste eşitlenmesine (60-60) yol açtı.
Benzer bir ihtilaf siyasi yelpazenin sağ tarafında duran iki ekolün temsilcisi Yamina Partisinden İçişleri Bakanı Ayelet Şaked ile İsrail Evimiz Partisinin lideri Maliye Bakanı Avigdor Liberman arasında "Yahudi ulus devlet" yasası konusunda yaşandı. Koalisyon yönetimlerinde normal karşılanabilecek bu atışmaları İsrail’de farklı kılansa, Meclisin oldukça hassas olan aritmetiği ve hükümetin düşmesine zemin hazırlama ihtimalleri.
İsrail’de siyasi gündem son yıllarda takipçilerine bol miktarda U dönüşü, şaşırtıcı manevra ve beklenmeyen hamleye tanıklık etme imkanı verdi. Ülkede siyasi pragmatizmin merkezinde ise çoğu kez Netanyahu yer aldı. Netanyahu’nun desteklediği kararlarda dahi aleyhte oy kullanması mevcut hükümeti devirmek ve yeniden başa gelmek için ne gibi adımlar atabileceğini gösterir nitelikte.
Halihazırda İsrail’de Netanyahu’nun yeniden başbakan olma ihtimali en merak edilen husus. Birçok uzman bu ihtimalin oldukça yüksek olduğu yorumlarını yapıyor. Zira hükümet birçok kez test edildiği üzere mevcut krizlere çözüm sunmada yetersiz. Dolayısıyla İsrail siyasetini yakın gelecekte Netanyahu liderliğinde kurulacak "ülke tarihinin en sağcı hükümeti" bekliyor olabilir.
Emre Karaca
Son çeyrek asırda Doğu Akdeniz’deki enerji pastası her zamankinden daha cazip hale geldi. Aslında Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerilimin tırmanması değişik bağlamlardan kaynaklanıyor gibi gözükse de aynı güçlerin bir süreci başlatmasının sonuçları. Gerilimlerin zamanlamaları da pek şüpheye yer bırakmıyor.
İsrail, kendini Avrupa Birliği’nin gaz tedarikçisi olarak konumlandırmanın peşinde. Yani Rusya’nın tahtına talip ve bu hedefine ulaşma yolunda pek bir engel görmüyor.
Karşısında ise çok ağır bir ekonomik krizle boğuşan bir Lübnan var. Bırakın tartışmalı deniz yetki alanlarını, kendisine ait olan alanlarda bile bir girişimde bulunamıyor. Örneğin, Lübnan’ın 4. Blokta arama çalışmaları için anlaştığı şirket uluslararası baskıya dayanamayarak olağanüstü bir ücret talep etti. Zaten iflas etmiş olan Lübnan da bu talebe olumsuz cevap vererek arama çalışmalarına son vermek zorunda kaldı. Bu aynı zamanda ekonomisine kaynak bulmak zorunda olan Lübnan için deniz yetki alanlarının ne denli önemli olduğunu gösteriyor.
Amerika ve İsrail bu umutsuz durumu seçim sonrası hükümet kurma telaşındaki Lübnan iç siyasetini etki altına almak için kullanmaktan çekinmiyor. Açıkça bahsedilmese bile İsrail’in talepleri doğrultusunda deniz yetki alanlarının sınırlandırılması IMF ile müzakerelerin bir parçası.
Biraz güçlerin dengede olduğu bir ortamda büyük fırtınalar kopartacak bu anlaşmazlıklar her zamankinden bile daha aç İsrail karşısında Lübnan’ı ters ayakta yakalamış görünüyor. Açıkçası sorunu dondurmak ve çözüm için elinin daha güçlü olduğu bir zamanı beklemek Lübnan için pek mümkün görünmüyor.
Günümüz şartlarında muhtemel bir anlaşma ise deniz yetki alanı kayıplarının suya yazıldığı değil kalıcı olduğu bir çözüm olacak. Kısacası Lübnan için seçenekler kırk katır ile kırk satır arasında.
Nalan Yazgan
https://www.politikyol.com/bir-karis-deniz-yetki-alaninda-firtina/
Türkiye, Lapid’in açıklamasına Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç aracılığıyla, “Söz konusu uyarıların, farklı uluslararası gelişmelerle ve saiklerle bağlantılı olduğu düşünülmektedir.” diyerek yanıt verdi. Bilgiç, Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğunu vurgularken, Şalom Gazetesi’nin aktardığına göre, Hahambaşı Rav İsak Haleva da benzer bir güvence verdi İsrail vatandaşlarına. Haleva, The Jerusalem Post gazetesine verdiği röportajda, İsrail hükümetinin uyarısına rağmen İsraillilerin Türkiye’yi ziyaret etmeye devam etmesi gerektiğini düşünüp düşünmediği sorusuna, “Bence İsrailliler Türkiye’yi ziyaret etmeye devam etmeli. Türkiye çok güzel bir ülke. Telaşa kapılmadan gelip tadını çıkarabilirler. Türkiye’de kendilerini evlerinde gibi hissederler’’ yanıtını verdi.
İşin tuhafı tam da bu sıralarda, Ankara’da yaşadığı ve İranlı muhalif bir gazeteci olduğu belirtilen Mohammad Bagher Moradı’nın kaybolduğuna yönelik haberler var. İddia ile İsrail’in endişeleri arasında bir bağlantı var mı? Henüz, bu konuda bir bilgi yok. Ama şunu biliyoruz, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 13 Haziran ‘da İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile 15 Haziran’da da İsrail Dışişleri Bakanı Lapid ile birer telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Çavuşoğlu ayrıca dün de İran Dışişleri Bakanı ile bir kez daha telefon görüşmesi gerçekleştirdi ve bundan kısa süre sonra da İsrail Dışişleri Bakanı’nın Türkiye ziyareti ilan edildi.
Bir başka dipnot ise, Lapid’in vatandaşlarına uyarı yaptığı sırada İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın davetlisi olarak İsrail’e giden Türkiye’den gazeteciler arasında bulunan Habertürk Diplomasi Editörü Sena Alkan İsrailli yetkililerin, “Mavi Marmara sonrası istihbarat paylaşımı durdu ve bu süreç bizim için ‘sancılı’ oldu. İstihbarat alanında işbirliğini yeniden başlamasından mutluyuz” dediğini aktarmıştı. Dipnot içi parantez ise, iki ülke arasındaki normalleşme adımları çerçevesinde önce İsrail’den bir grup gazeteci bir süre önce Türkiye’ye gelmiş ve burada bir dizi görüşme gerçekleştirmişti.
Ez cümle, üç ülkeyi de ilgilendiren ve ‘güvenlik’, ‘terör’, ‘istihbarat’ gibi ifadelerin sık sık geçmeye başladığı gelişmeleri iyi takip etmek gerekiyor.
Didem Özel Tümer
Biraz #Ladino öğrenmenin zamanı geldi! Her hafta, klasik İbranice Karakterler (Merubah), Latince Karakterler ve İngilizce'ye çevrilmiş bir Ladino Alıntısını paylaşacağız. - Ayde (Hadi gidelim)!
https://twitter.com/SephardicBrothe/status/1537489513949192193
Türkiye açısından tarihi bir fırsat kaçırılıyor mu?
Anlamaya çalışıyorum.
İsrail gazının Avrupa'ya ulaştırılabileceği en uygun yol Türkiye üzerinden boru hattıydı. Fakat Mısır, İsrail ve AB, Doğu Akdeniz gazının LNG olarak tankerlerle taşınması konusunda prensip anlaşmasına vardı.
İsrail ve Türkiye Cumhurbaşkanlarının ikili zirvesi yeni bir dönemin kapısını aralamıştı. Ancak devam adımları bekleniyordu. Türkiye'den Enerji ve Dışişleri Bakanları'nın İsrail ile normalleşme görüşmelerinde ana konulardan birini bu başlık oluşturacaktı. @TCEnerji @TC_Disisleri
Türkiye lojistik üssü özelliğiyle bu kadar stratejik bir durumdayken neden aktif ve ana oyuncu olarak sözünü ettiğim güzergahtaki akışa dahil olamıyor? İsrail ile Türkiye arasında neden büyükelçiler hala resmen göreve başlayamadı?
@TC_Disisleri @TCEnerji @IsraelinTurkey
Avrupa Birliği daha fazla gaz çıkarılması için İsrail ile Mısır'a finansman desteği de sağlayacak. AB ile bu üçlü anlaşma, Türkiye bakımından hayati yeni boru hattı alternatifini uzun bir süreliğine gündem dışına mı ötelemiş oluyor?
https://twitter.com/hakanchelik/status/1537457598353620992
@IsraelMFA güzel bir dayanışma eylemiyle #Jerusalem 'deki binasını aydınlatarak, #Israel 'de engellilerin haklarını savunmak ve farkındalık yaratmak için aydınlattı. Ne kadar anlamlı bir savunuculuk ve destek gösterisi. 💙🇮🇱
#IsraeliAccessibility
https://twitter.com/IsraeliCulture/status/1537508060259917826
Hitler’in iktidara geçişiyle İstanbul’daki Alman kuruluşları da Nazi rejiminin etkisi altına girmiştir.
Bundan en çok etkilenenlerden biri de Alman lisesi olmuş.
1933’te okuldaki 236 olan Yahudi öğrenci sayısı 1941’de 20’ye düşmüş. 1943'te ise yahudi öğrenci kalmamış.
https://twitter.com/ResuALKAN/status/1538588431047184385
Nazi dönemi çocuk oyunları, askerliğe hazırlık sürecinin bir aşamasıydı. Juden Raus, zarla oynanan bir oyundu. Yahudilerin bir kasabadan çıkarılması, mallara el konulması ve kasabanın temizlenmesi amaçlanmaktadır. 6 Yahudi'yi ilk dışarı çıkartan kişi oyunu kazanırdı.
https://twitter.com/toptalika/status/1538103097934893056
Vaşington Büyükelçimiz Sayın Murat Mercan, Florida'daki Yahudi cemaatlerinin öndegelenleriyle Başkonsolosluğumuzda bir araya gelmiştir.
https://twitter.com/TRConsulMiami/status/1537586812784238594
Büyükelçi Meyer-Landrut, İzmir temasları kapsamında, İzmir Musevi Cemaati temsilcileriyle Sefarad kahvaltısına katıldı. Sefarad mutfağı, Sefarad Musevileri 1492 yılında İzmir'e yerleşirken Anadolu’ya taşınmış& İzmir’in meşhur boyozu gibi,Türk mutfağında önemli izler bırakmıştır
https://twitter.com/EUDelegationTur/status/1536708022931693569
Osmanlı’da İbranice temalı koleksiyonuma son katılanlardan “Kutsal Dilin Kelime Hazinesi”. 1855 İstanbul basımı İbranice-Ladino sözlük.
https://twitter.com/ozgurcelaleddin/status/1538126924572250112
Biliyor musun? @Mdais , #Israel 'in ulusal acil sağlık hizmeti, ülke genelindeki eski umumi telefon kulübelerini defibrilatör istasyonlarına dönüştürüyor. Bu, hayat kurtarabilecek basit ve yaratıcı bir projedir. Aferin! 👏🚑🇮🇱
https://twitter.com/IsraeliCulture/status/1538595326080208898
Girit Yahudilerinden Ventura'ların Holokost öncesi maaile çektirdikleri bir fotoğraf.
https://twitter.com/DritaEsadi2/status/1536754441088548865
https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/israilden-turkiyeyle-adim-adim-normallesme-mesaji-1946708
İsrail’de Türkiye ile ilişkilere dair genel havayı diplomatik ifadeyle “temkinli bir iyimserlik” olarak aktarmak yanlış olmaz. Eğer ani bir kriz olmazsa iki ülke arasındaki temas trafiği İsrail Dışişleri bakanı Yair Lapid’in Türkiye’ye iade-i ziyareti ile sürecek ancak buna dair henüz bir tarih yok.
Tarafların birbirlerini eleştirirken dahi sözcükleri seçerken artık daha dikkatli oldukları ortada. Türkiye’nin özellikle ramazan ayında Kudüs’te yaşanan gerilimde İsrail polisinin Filistinlilere müdahalesine dair eleştirilerini eskisine göre daha “ılımlı” bir tonda yapması da anlaşılan o ki bu ülkede dikkatlerden kaçmamış.
https://www.aa.com.tr/tr/podcast/israil-de-koalisyon-hukumeti-pamuk-ipligine-bagli/2615560
Yönetmenliğini Steven Spielberg’in yaptığı Münih filmi, 1972 Münih Olimpiyatları sırasında Filistinli Kara Eylül örgütünün kaldıkları apartmanı basıp rehin aldıktan sonra çatşmada öldürdükleri 11 İsrailli sporcunun MOSSAD tarafından alınan intikamını anlatır. Filmde Kara Eylül baskınının organizatörü olduğu iddiasıyla eşiyle birlikte öldürülenlerden biri de Yaser Arafat’ın yakınlarından El Fetih yöneticilerinden Muhammed Yusuf al-Najjar’dı. Najjar daha sonra San Diego’ya yerleşti ve burada Hispanik bir kadınla evlendi. İlk oğullarına Arafat’ın kod adı olan Ammar adını verdi. ABD’de üniversite okuyan ve annesi gibi Katolik olan Ammar Campa-Najjar Demokrat Parti’den siyasete atıldı, önceki denemelerinde rakipleri geçmişini ona karşı kullandı ama nihayet ön seçimleri kazandı ve önümüzdeki kasım California eyaletine bağlı Chula Vista kentinin belediye başkanlığı için yarışacak
https://www.youtube.com/watch?v=9mrQnisJUe4
Çavuşoğlu ziyaretinin hemen arkasından ve tam da Lair’in “İstanbul’dan ayrılın” dediği günlerde, Hayat’ın Türkiye’yle karşılıklı büyükelçi ataması için acele etmediklerini söyleyip sözü Türkiye’nin Hamas ile ilişkilerine getirmiş olması da dikkat çekiyordu.
İşte bu koşullar altında Türkiye’de MİT ve İçişlerinin terör saldırılarını önlediği haberlerini Türk makamlarından değil, İsrail kaynaklarından alabiliyoruz. Her başarısını en kısa sürede duyuran Türk güvenlik siteminin bu ketumluğu size de tuhaf gelmiyor mu?
https://yetkinreport.com/2022/06/20/israil-iran-casus-savaslarinin-yeni-sahnesi-istanbul/
“Hemen aşikar olmayan şey, çağdaş anti-Semitizmin yalnızca en doğrudan ve doğrudan etkilediği Yahudiler için değil, aynı zamanda Yahudi cemaati dışındakiler için de ciddi bir endişe kaynağı olması gerektiğidir.
Yahudi düşmanlığını ifade ederken, antisemitizm aslında tüm toplumları tehdit etmekte ve daha geniş sorunların bir göstergesidir. Dünyanın “en eski nefreti” olarak her toplumdaki kusurları ortaya çıkarıyor ve Yahudiler genellikle günah keçisi ilan edilen ilk grup olsalar da, ne yazık ki son değiller. Tarih bize, başlangıçta Yahudileri hedef alan nefret dolu söylemin çok geçmeden toplumun diğer üyelerine yayıldığını defalarca göstermiştir.
Dahası, Yahudi cemaatinin büyüklüğü veya mevcudiyeti ne olursa olsun anti-semitizm mevcuttur. UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay’ın yaptığı gibi söz konusu, “çoğalmak için bir Yahudi topluluğunun varlığını” bile gerektirmez. Daha ziyade, “siyasi yelpazenin her tarafında dini, sosyal ve politik biçimlerde ve kılıklarda var” dedi.
Örneğin, Yahudiler “kapitalist” olduğu kadar “komünist” oldukları için de saldırıya uğruyor; hem zengin hem de fakir olmak için; kozmopolit olduğu kadar tecrit edici olduğu için. Bazen kukla figürler aracılığıyla dünyayı kontrol etmekle ve medyayı, hükümetleri ve ekonomileri gizlice yönetmekle suçlanıyorlar.
Ancak anti-Semitizm “Yahudileri” dünyadaki tüm kötü şeylerin merkezine koysa da, anti-semitik söylemin Yahudilerle pek ilgisi yoktur.
Paris’in Nazilerden kurtarılmasından kısa bir süre sonra, Fransız filozof Jean-Paul Sartre yazdı : Yahudi aleyhtarı “korkan bir adam”dır.
“Yahudilerden değil, kuşkusuz, ama kendisinden, kendi bilincinden, özgürlüğünden, içgüdülerinden, sorumluluklarından, yalnızlıktan, değişimden, toplumdan ve dünyadan – Yahudiler dışında her şeyden korkuyor. “dedi Sartre. “Yahudi olmasaydı, antisemit onu icat ederdi” diye ekledi.
Anti-Semitizm, özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’da anti-demokratik siyasetin yanı sıra aşırı basitleştirilmiş yarı gerçekler sunan ve toplumlarımızın temel dokusunu aşındıran komplo mitleriyle de birlikte hareket eder.
Örneğin, COVID-19 salgını sırasında, Yahudilerin virüsü yaratmak veya virüsten kazanç sağlamakla suçlandığı Yahudi aleyhtarı olaylarda ve aşı karşıtı savunucuların kanıtladığı gibi Holokost’un önemsizleştirilmesinde bir artış gördük. sarı yıldız takmakveya karantinaları karşılaştırmak Anne Frank’in deneyimine.
Komplo teorileri, seçmenlerin eleştirel yargı ve medya okuryazarlığından yoksun kesimlerinde gelişiyor. Yahudi aleyhtarı fikirleri ifade eden kişilerin genellikle aşı karşıtı hareketlerin bir parçası olması veya liberal olmayan rejimleri desteklemesi tesadüf değildir. Bu bağlamda, anti-Semitizm, özellikle küçük bir azınlığı temsil ettikleri Avrupa’da, öncelikle Yahudileri hedef almıyor.
Ayrıca, genellikle viral olarak yayılan komplo mitleri ve dezenformasyon ile şiddet arasında doğrudan bir çizgi görebiliyoruz, ne yazık ki, insanlar bugün hala anti-Semitik saiklere sahip kişiler tarafından kurban ediliyor – hatta bazıları öldürülüyor – çeşitli şehirlerde. Bufalo, New York ile Halle, Almanya.
Kontrol edilmediğinde, anti-Semitizm, toplumlar içinde birden fazla topluluğa karşı önyargı ve aktif ayrımcılığa neden olarak hukukun üstünlüğünü ve insan haklarının korunmasını tehdit eder. Nerede olurlarsa olsunlar toplumun hoşgörüsüz üyelerini cesaretlendirir.
Stockholm’e inmek üzere olan büyükelçiler, hükümet delegeleri, akademisyenler ve diğer küresel liderler, Yahudi karşıtlığının mevcut tezahürlerini ve Ekim 2021’de verilen taahhütlerin bir takibi olarak onunla en iyi nasıl mücadele edileceğini kesinlikle tartışacaklar. Malmö Uluslararası Holokost’u Anma ve Antisemitizmle Mücadele Forumu.
Ve emin olmak için, o zamandan beri bazı ilerlemeler kaydedildi. Örneğin, şimdiye kadarki ilk Antisemitizmle Mücadele ve Yahudi Yaşamını Geliştirmeye İlişkin AB Stratejisi ve Hareket planı BM Din veya İnanç Özgürlüğü Özel Raportörü’nün, gecikmeden uygulanması gereken eylem maddelerini sunuyor.
Komplo mitleriyle beslenen ve sosyal medya tarafından desteklenen günümüzün antisemitizmi hiçbir azalma belirtisi göstermiyor. Ve geleceğin vatandaşlarını demokrasi ve hoşgörünün temel değerleri hakkında eğiterek ırkçılığı ve hoşgörüsüzlüğü bir kez ve herkes için ayıklamamız gerekiyor.
Kaybedecek zamanımız yok.
https://abhaber.net/antisemitizm-hepimizi-ilgilendirmeli-politico/