Milletvekili Ahmad Tibi'nin gözünden İsrail siyaseti

Mekân Tel Aviv, Rozin Kültür Merkezi… Gazeteci Yoav Krakovsky İsrail Parlamentosunun en renkli simalarından Dr. Ahmad Tibi´yi konuk ediyor. Üç buçuk yıl içinde beşinci kez seçime gitmeye hazırlanan İsrail´de Tibi, görevi sona eren Başbakan Bennett, yeni Başbakan Lapid ve İsrail politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Knesset´te yıllar önce gerçekleştirdiği ve akıllarda kalan ünlü Holokost konuşmasına değindi.

Yakup BAROKAS Söyleşi
6 Temmuz 2022 Çarşamba

Tıp doktoru Ahmad Tibi, 1958’de İsrail’in Arap kenti Taybe’de dünyaya geldi. Oslo görüşmelerinde FÖY Lideri Yaser Arafat’ın danışmanı olarak görev yaptı. 1999 yılından beri Knesset üyesi olan Tibi, iki sandalyeye sahip Ta’al partisinin başında ve altı üyeli Birleşik Arap Listesinde yer alıyor.  

Bir yıl dayanabilen “Değişim” hükümetinde Ahmed Tibi’nin başkanlığındaki Ta’al Partisinin yer alması beklenirken bu gerçekleşmedi; Mansur Abbas başkanlığındaki Raam Partisi koalisyonda yer aldı. Nedenini açıklar mısınız?

Ülke içinde alınan kararlarda etkin olmak istemeyen politikacı yoktur. Bu alanda bir değişimin gerçekleşmesini ve Ta’al veya Birleşik Arap Partisi’nin bu yönde öncü olmasını en çok isteyecek kişilerden biriyim. Ancak bunun doğru zamanda ve doğru kişilerle yapılması gerekir. İstifa eden Bennett başkanlığındaki hükümetin doğru model olduğuna inanmıyorum. Bu hükümette geçmiş hükümetlere oranla daha sempatik kişiler yer almış olabilir. Ancak önemli parametre bu değil. Bu hükümet İsrail’de gelmiş geçmiş en sağcı hükümettir.

Sizce bu hükümet hangi kararlarda 12 yıllık Netanyahu hükümetinin daha sağında yer aldı?

İlk olarak yerleşimcilere çok daha fazla ödenek sağladı.

Ancak Arap kesime her zamankinden daha geniş bütçe ayrıldı…

Bennett açıkça FÖY ile görüşmelerin olmayacağını açıkladı. Netanyahu bile iki devletli çözüme hayır dememişti. Hatta Mahmud Abbas’ı evinde kabul etmişti. Buluşmalarında İsrail bayrağının yanında Filistin bayrağı da yer almıştı.

Bennett’in daha sağcı bir politika güttüğünü gösteren uzun bir liste var; Netanyahu dönemine nazaran Negev Çölünde yüzde on daha fazla Bedevi evi yıkıma uğradı. Yasadışı yerleşimlerin terk edilmeyeceği açıkladı. Objektif olarak bakıldığında bu hükümet daha sağda yer aldı. Bu salondaki çoğunluğu orta solda yer alan dinleyiciler bu hükümetten memnun kalmış olabilir. Sizlerle bakış açım farklı. Siz bu hükümetin yüksek mahkeme, genelkurmay başkanı, polis teşkilatı, devlet hukuk danışmanı gibi demokratik bazı kurumların Netanyahu’nun eline geçmesinin önlenmiş olunmasından memnun olabilirsiniz. İşgal durumunun devamı sizleri pek fazla ilgilendirmiyor.

Ancak Arap kesiminde şiddetin azalması, kan davaları ve cinayetlerin önlenmesi için tedbirler alındı.

İçişleri Bakanlığı bu konuda önemli adımlar attı. Ölü sayıları üzerinden tartışmak doğru değil. Yine de Arap kesiminde işlenen cinayetlerin sayısı toplumun geneline göre çok yüksek. Polis teşkilatı Arap toplumunu arka bahçesi olarak görmeye devam ediyor.

Seçim sonrası Yair Lapid hükümet kurabilecek durumda olursa Birleşik Arap Partisi veya sadece Ta’al olarak koalisyona girmeyi ya da dışardan desteklemeyi öngörür müsünüz?

Hiçbir şeye baştan karşı çıkmam. Lapid’in gazeteci olduğu dönemde benimle gerçekleştirdiği bir programı hatırlıyorum. İnanıyorum ki Lapid, Bennett’ten daha iyi bir başbakan olacak. Ben Arap halkının menfaatlerine aykırı düşen bir tavır içinde olamam. Netanyahu da Bennett de sağcı politikacılar. Tek fark Bibi’nin Arapları daha çok tahrik ediyor olması. Önce seçim sonuçlarını bekleyelim.

Buna rağmen pek çok kez oylamalarda Netanyahu ile birlikte koalisyona karşı oy kullandınız, değil mi?

İsrail kanunlarının Batı Şeria’da uygulanmasına izin veren yasa önerisinde Netanyahu ile iş birliği içinde olmadık. Onlar taraftar oldukları bu kanuna salt muhalefet etmek adına bizimle birlikte, karşı oy oy kullandılar. Bizim baştan beri amacımız Netanyahu’nun başbakanlıktan ayrılmasını sağlamaktı. Nitekim Devlet Başkanı Herzog’dan Bibi’yi değil Lapid’i görevlendirmesini istedik.

Güven oylamasındaki tutumumuzu da açıklayacağım. Durum 60-59 hükümetin lehine görünüyordu. İlk iki turda salonu terk ettik, durumu test etmeye çalıştık. (İsrail’de yasalar üç kez oylamaya sunulur.) Üçüncü turda durumun hükümet lehine olduğunu ve yeni hükümetin güvenoyu alarak Netanyahu’ya başbakanlık hakkının tanınmayacağını görünce muhalefet görevimiz sonucu olumsuz oy kullandık.

Buna karşılık Mansur Abbas’ın Ra’am partisi Batı Şeria’da işgalin devamını sağlayan yasaya evet dedi.

Ra’am Arap Partisi, Birleşik Arap Listesinden farklı olarak ilk kez hükümette yer aldı ve Yahudilerle Araplar arasında bir iş birliğinin olabileceğini gösterdi. Sözünü ettiğiniz yasa 1967’den itibaren 55 yıldır her beş yılda bir uzatılıyor ve mevcut statüko sürdürülüyor.

İşte ben de işgal durumunu geçici durumdan kalıcı bir konuma getiren bu mevcut statükoya karşı çıkıyorum.

2010’da Uluslararası Holokost’u Anma Günü’nde Knesset’de bir konuşma yaptığınız… Aliza Sarfati adlı bir Holokost kurtulanından söz ettiğinizi, bu konuşmanızın herkesi etkilediğini hatırlıyorum…

Aliza Sarfati Auschwitz’de, Mengele tarafından tıbbi deneyler için seçilmişti. Mengele’nin yardımcı doktorlarından biri de Yahudi Dr. Shamuel’di. Bir gün Aliza doktora, “Utanmıyor musun?” diye bağırdı. Dr. Shamuel ise “Bir gün anlayacaksın” yanıtını verdi.

Aliza kampta Ovadya Baruh adlı bir gence âşık olmuştu. Savaş sonrasında ikisi de kurtuldu ve Selanik’te karşılaştılar. Baruh evlenme teklif edince, Aliza reddetti. Baruh ısrar edince Aliza Mengele’nin uyguladığı deneyler nedeniyle kısırlaştırıldığını ve hiçbir zaman çocukları olmayacağını söyledi. Sonunda ikna oldu ve evlendiler.

Bir gün Aliza midesinin ağrıdığını söyledi, oysa hamileydi. O an Dr. Shamuel’in ne dediğini anladı. Dr. Shamuel ise Mengele’nin emirlerini uygulamadığından yakalanıp, ölüme gönderilmişti.

Bu hikâyeyi Knesset’te anlattığımda kendisi de bir Holokost kurtulanı olan Likud Milletvekili Yossi Peled, “Beni çok duygulandırdın Ahmad, teşekkür ederim” demişti. O yıl Ovadya Baruh vefat ettiğinde Maariv Gazetesi, “Ahmad Tibi’nin konuşmasında adı geçen Ovadya Baruh öldü” şeklinde manşet attı. Bu konuşmama hiçbir Arap karşı çıkmadı.

Sizi terörü desteklemekle suçluyorlar. Ne diyorsunuz?

Bu Netanyahu’nun son zamanlarda ortaya attığı ve aşırı sağ görüşlü İtamar Ben Gvir tarafından dillendirilen bir suçlama. Aslında Knesset’te terör suçundan mahkûm olan tek kişi Ben Gvir’dir. Ben iki devletli çözümden ve Filistin halkının bağımsızlığından yana olduğumu hep söyleyeceğim.

Bir devletin kendini koruma hakkı vardır. Gazze’den Kudüs’e, hatta yaşadığınız Taybe’ye dahi füzelerin atıldığını, güneyde halkın uzun süre sığınaklarda yaşadığını biliyorsunuz. Bu durumlarda İsrail eli kolu bağlı mı duracaktı?

Bu durumlarda çekilen acılar tek taraflı değil. İki tarafta da kayıplar oluyor. Bu nedenle ben bu durumun sonlandırılmasından ve Filistinlilerin bağımsızlığa kavuşmalarından yanayım.

Gazeteci Krakovsky, Tibi ile söyleşisini “Hatırlatayım ki bizzat ABD Başkanı Obama 2014 yılında Netanyahu’ya ‘Müzakerelere devam edilmesinde bir yarar görmüyorum. Filistin tarafı bir çözüme yanaşmaya istekli değil’ demişti” sözleriyle noktaladı.  

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün