Latin Amerika´nın en büyük ülkesi Brezilya´ya masa tenisini sevdiren bir Japon asıllı sporcu Claudio Kano… Erken yaşta hayatını kaybeden ve hikayesi yarım kalan Kano, düşünceleri artık yeni nesiller tarafından yaşatılıyor.
İnternet tarayıcınızı açtığınız zaman karşınıza ilk çıkan sayfa hangisi? Birçoğumuz için ilk açılan sayfa Google’ın ana sayfası veya e-postalarımız. Kimileri açılış sayfasını bir sosyal medya veya haber sitesi tercih ediyor. Benim internet tarayıcımın da ana sayfası uzun yıllar boyunca Google’ın ana sayfasıydı. Ancak geçtiğimiz yıl bunu değiştirdim. Vikipedi’nin ‘Wikipedia: Random’ sitesini keşfettim. İnternet tarayıcınızla https://en.wikipedia.org/wiki/Special:Random adresine girdiğiniz zaman karşınıza rastgele bir Vikipedi sayfası çıkarıyor, bu sayede de bilgisayarı her açtığınızda çok farklı konular hakkında bilgiler karşınıza çıkabiliyor. Bugünkü yazım da Vikipedi’nin bana bir hediyesi oldu adeta. Konu, Japon-Brezilyalı masa tenisçi Claudio Kano.
Hikâye, 1888 yılında Brezilya’da başlıyor. Latin Amerika’nın en büyük ülkesi Brezilya, aynı zamanda çok büyük bir tarım endüstrisine sahip. Bir Avrupa kolonisi olarak uzun yıllar boyunca bu endüstriyi Afrika’dan gelen kölelerle ilerletti. Ancak 1800’lü yıllarda her şey değişti. 1822’de Brezilya bağımsızlığını ilan etti ve köleler yavaş yavaş isyan etmeye başladı. 1888’de kölelik resmi olarak yasadan çıkartıldı. Değişen yasalardan dolayı ucuz işçi bulmakta zorlanan Brezilya farklı çözümler denedi ama yaklaşık 20 yıl boyunca sorunlarına çare bulamadı. Benzer yıllarda, Japonya gelişen teknolojileri sayesince ciddi bir nüfus artışı yaşıyordu. Bu artış, beraberinde işsizliği getirdi. Belli başlı ırkçı yasalardan dolayı Amerika ve Avustralya’ya göç edemediklerinden, yaklaşık 9 bin kişi, 1908 yılında Brezilya’ya göç etti. 1908 - 1935 yılları arasında, büyük dalgalar halinde Brezilya’ya binlerce Japon aile göç etti. Günümüzde, Brezilya, 1,4 milyon Japon kökenli vatandaşla, dünyanın en büyük Japon diasporasına sahip.
Japon-Brezilyalılar, Brezilya kültürünü farklı şekillerde etkiledi. Sanat, politika ve spor alanlarında ülkeye yön vermiş birçok figür bu azınlık grubundan geliyor. Ama belki de Japon diasporasının Brezilya’ya en büyük etkisi masa tenisinde oldu. Brezilya’daki en başarılı masa tenisçilere bakıldığı zaman tamamının Japon-Brezilyalı olduğu görülüyor.
Kadınlarda en başarılı oyuncu Ligia Silva 11 şampiyonluk sahibi olmuşken, ikinci en başarılı oyuncu Nakma Cruz yedi şampiyonluk kazandı. Erkeklerde ise, en başarılı oyuncular Hugo Hoyama, Claudio Kano ve Israel Baretto. Hoyama’nın yedi ve Kano’nun altı şampiyonluğu olmasına rağmen, Baretto beş şampiyonluk ile aralarından tek aktif olan oyuncu. Hoyama ve Kano, 1987 ile 1995 yılları arasında uluslararası turnuvalarda çiftler kategorisinde ülkelerine altın madalyalarla döndüler. Bireysel kategorilerde hem daha çok yurtdışı hem de daha çok yurtiçi başarıya sahip olan Hoyama, tarihin belki de en iyi Brezilyalı masa tenisçisi. Kendisi aynı zamanda Amerika kıtasında düzenlenen Pan American turnuvasında en çok madalya kazanan Brezilyalı sporcu.
Claudio Kano ise aynı Hoyama gibi ülkesini Olimpiyatlarda ve Pan American Oyunlarında temsil etti. Kendisi -kimilerine göre- 1990’larda Brezilya’nın en iyi oyuncusu olmasına rağmen kariyerini erken bitirmek zorunda kaldı. 1996’da Kano henüz 30 yaşındayken bir araba kazasında hayatını kaybetti. Amerika’da yapılacak Olimpiyatlar için havalimanına motosikleti ile giderken, önüne hızlıca kıran bir arabaya çarpan Kano, hastaneye yetiştirilmesine rağmen iç kanaması durdurulamadı. Kazanın ardından Brezilya Masa Tenisi Federasyonu Sözcüsü Joao Estevao, Kano hakkında “Tarihin en iyi Brezilyalı masa tenisçisi” dedi. Kariyerinin ve yeteneklerinin zirvesinde hayatını kaybeden Kano’nun hikayesi yarım kaldı. Ama düşünceleri ve hareketleri yeni nesiller tarafından yaşatılıyor.
Claudio Kano’nun, Brezilya’da masa tenisini popüler yapan sporcu olduğu söylenir. Kano’nun eski takım arkadaşı Lyanne Kosaka’ya göre Kano, Brezilya masa tenisi takımın gayri resmi menajerliğini yapmış. Takımdaki en deneyimli oyuncu olmakla beraber aynı zamanda çok karizmatik ve eğlenceli biri olmasından dolayı takım arkadaşlarıyla çok iyi anlaşabiliyordu. Aynı zamanda Kano, dört yıl boyunca İsveç’te, Olimpik Şampiyon Jan-Ove Waldner ile aynı takımda oynadı. Waldner ve başka başarılı Avrupalı oyuncularla beraber oynamış oluşu, Kano’yu Brezilya’nın açık ara en bilgili oyuncusu yapıyordu. Bu bilgiyi farklı oyunculara ve gençlere sürekli aktarmaya çalışıyordu.
Masa tenisi dışında bile Kano çok disiplinli biriydi ve eğitime çok değer veriyordu. Portekizce, Japonca, İspanyolca ve İngilizce olmak üzerine dört dil biliyordu. Gitmeyi planladığı 1996 Olimpiyat Oyunlarından önce yoğun antrenmanları sonucu kısa sürede sekiz kilo vermişti. Kosaka’ya göre Kano’nun değerleri ve hırsı 2020 Tokyo Olimpiyatlarına giden takım tarafından yaşatılıyor.
Japon-Brezilyalıların hikayesi gerçekten de büyüleyici bir hikaye. Tarihte nasıl da farklı olayların birleşip ilginç sonuçlara yol açtığının en büyük örneklerinden biri. Nesiller boyunca süren sistemik göçün kıtanın en iyi masa tenisçilerine yol açması ise adeta mucizevi bir olay. Claudio Kano da bağlı olduğu iki kültürün adeta bir aynası. Çalışma disiplinini Japon kültürüne borçlu, eğlenceli ve karizmatik kişiliğini ise Brezilya’ya. Kano, dünyaya erken veda etmiş olabilir. Ama her gün daha da çok globalleşen ve kültürlerin birleştiği 2022 yılında Kano’nun temsil ettiği değerler hiç olmadığı kadar hayatımızda.