Michel Kichka´nın çizgi-romanından alınan ´Les Secrets De Mon Pere´e Cannes´dan iki ödül. Yazımda Michel Kichka ile yaptığım bir söyleşi de yer alıyor.
Babaları temerküz kampına yollanan iki çocuğun öyküsünü anlatan film son derece ilginç, dokunaklı, etkileyici ve komik. Çocuklardan biri olan Michel Kichka, “Her yaştaki okuyucumla iletişim kurmanın yolunun mizahtan geçtiğine inanıyorum” diyor. Yönetmen Véra Belmont, “Filmin tüm nesillere Bir Daha Asla yaşanmaması fikrini aşılama amaçlı” olduğunu söylüyor.
Belçikalı-İsrailli karikatürist Michel Kichka ‘Babama Söyleyemediklerim’ çizgi romanında, Auschwitz Ölüm Kampından sağ kurtulan babası Henri Kichka’nın öyküsünü anlatmıştı. Bu eşsiz ve ilginç çalışma Holokost’un en şaşırtıcı eserlerinden biridir. Yönetmen Véra Belmont bunu uzun metrajlı bir çizgi filme dönüştürmeye karar verdi. Bu uyarlamadan ‘Les Secrets De Mon Pere’ adlı yaratıcı bir animasyon filmi çıktı. Filmin 75. Cannes Film Festivalinde yapılan dünya prömiyerini, yaratıcısı Michel Kichka, büyük oğlu David ve karikatüristin can dostu İzel Rozental ile birlikte izledim.
‘NAZİLERE KARŞI KAZANILMIŞ BİR ZAFER DAHA’
Yazıma Michel Kichka ile yaptığım röportaj ile başlayacağım. Ardından filmin konusunu anlatıp eleştirisini yapacağım.
Fransız kültüründen geliyorsunuz. 20 yaşındayken aliya kararı aldınız. Fransa ve Belçika’dan ‘Chevalier Des Arts Et Des Lettres’ nişanlarınız var. Kendinizi hangi kültüre ait hissediyorsunuz?
İki kültüre aitim. Çocukluk ve gençlik yıllarımın Franko-Belçika kültürü ve 48 yıllık İsrail kültürü. Aliya yapmak ve İsrailli olmak kökenlerimdeki kültürü inkâr etmeyi gerektirmiyor. Bunu yeni ülkemin bir zenginliği olarak kabul ediyorum.
Babanız Auschwitz Kampına gönderildi. Size bu konuda ne anlattı?
Çocukluğum ve yeniyetme yıllarımda tek bildiğim babamın temerküz kampına yollandığı idi. 2004 yılında babamın ‘Kamp Gecelerinde Yitirilmiş Kayıp Ergenlik’ adlı kitabı yayınlanınca babamın yaşadığı kâbusu öğrenebildim. Öğrendiğimde 50 yaşındaydım.
Kitabınızda çocukluk döneminizle bir hesaplaşma yapıyor musunuz?
Kitabım ne çocukluğum ne de babamla ilgili bir hesaplaşma yapmıyor. Açık kalplilikle ele alınmış bir otobiyografik öykü anlattım kitabımda.
Bu kitapta ailenizin Auschwitz travmasının izleri var. Genç nesillere ‘Bir Daha Asla’ mesajını veriyor musunuz?
Kitabımdaki mesajlar satır aralarında gizli. Onları keşfetmek ve yorumlamak okuyucuya düşüyor. Ben kendi gerçeklerimi sergiledim. Şoa’nın ikinci kuşağına ait olmanın duygusunu aktarmaya çalıştım. Bir kitap yayınlandığında artık okuyucuya aittir.
Filmi nasıl buldunuz? Beğendiniz mi?
Serbest bir uyarlama olan filmi, yüreklere hitap ettiği için etkileyici buldum. Véra Belmont kitabın ruhunu günümüz genç kuşaklara erişilebilir kılmada başarılı oldu. Kitabımda yetişkinlere hitap ettiğim konulara zekice yapılmış eşdeğer benzetmeler yapmış. Filmi senaryosuyla, araştırmacılığıyla, yaratıcılığı ve animasyon tekniğiyle başarılı buldum. Kitabımdaki öykünün ana fikri ve karakterlerim filme ustalıkla aktarılabilmiş. Filmin kitabıma getirdiği değişiklikleri çok olumlu buldum; bütünüyle beni tatmin etti. Filmin duygusal tansiyonunun başarılı olduğunu projeksiyon esnasında izleyici tepkilerinden gördüm. İki yıl önce kaybettiğim babam filmi görmüş olsaydı, ‘Nazilere karşı kaydedilmiş bir zafer daha’ yorumunu yapardı.
Filmin kitabınızdaki mesajları aktarmadaki başarısı nedir?
Filmin mesaj aktarmada başarılı olduğuna katılıyorum. Cannes’da aldığı iki ödül, ‘Kolejliler En İyi Film Ödülü’ ve ‘Liseliler Ödülü’ bunun kanıtı.
Cannes Film Festivalleri sayısız İsrailli sanatçıyı ağırladı. Ronit Elkabetz festivalin gediklisiydi. Amos Gitai beş, Ari Folman iki filmle yarıştı. Etgar Keret Altın Kamera Ödülü kazandı. Sizin Cannes deneyiminiz nasıl oldu? Cannes’da bulunmakla büyük bir mutluluk yaşadım. Dünya prömiyerinin festivalde yapılması bana onur getirdi. Aynı zamanda bunu yeni bir maceranın başlangıcı sayıyorum. Film bir Fransa-Belçika ortak yapımı. Cannes’da İsrail filmi olarak takdim edilmedi.
Michel Kichka ‘Babama Söyleyemediklerim’in yaratma sürecini şöyle anlatıyor: “Holokost’tan etkilenen bir ikinci nesil mensubu olarak, konumun çizgi-roman tekniğine uygun düşeceğini düşündüm. Her yaştaki okurumla iletişim kurmanın yolunun mizahtan geçtiğine inanıyorum. Véra Belmont’un yaptığı teklifi hemen kabul ettim. Zira çizgi-film tekniğiyle bir ilke imza atacak olan ‘Les Secrets De Mon Pere’ her yaşta izleyiciye hitap etme özelliğini taşıyor. Film de aynen kitabım gibi yaşanmış bir travmanın ve kabullenmişliğin öyküsü. Taşıdığı önemli mesaj günümüz gençliği için ders niteliğinde. Animasyon stüdyosunun harika bir iş çıkardığını düşünüyor ve bu konuda kendimi gerçekten şanslı hissediyorum.
FİNAL BÖLÜMÜ YÜREKLERE HİTAP EDİYOR
1954 Liege doğumlu Michel Kichka 20 yaşındayken aldığı aliya kararından sonra Kudüs’te grafik sanatı eğitimi gördü. Ablasının ardından İsrail’e göç eden Michel, kendisiyle aynı mesleği seçip tasarımcı oldu. 1990 yılından itibaren siyasi ağırlıklı karikatürleri Le Monde, Herald Tribune, L’Arche, Courier International, Yedioth Ahronoth’ta yayınlandı; aralarında France 24’ın da olduğu TV kanallarında programlar yaptı. 2012’de yazdığı ‘Babama Söyleyemediklerim’ adlı çizgi-romanı İzel Rozental dilimize kazandırdı. Kitap Gözlem Yayıncılık’ta yayınlandı. Tanıtımı için Michel Kichka İstanbul’a geldi.
Neden bahsediyor bu kitap? 1960’lı yıllarda Michel ve kardeşi Charly’nin Belçika’da mutlu bir yaşamları oldu. Suskun ve ketum biri olan babaları Henri çocuklarına geçmiş hayatından pek bahsetmez. İki kardeş babalarına büyük bir maceraperest, korsan veya hazine avcısı gözüyle bakarlar. Ancak Henri’nin büyük bir sırrı vardır.
Véra Belmont, Valérie Zenatti ile müştereken senaryosunu yazıp yönettiği ‘Les Secrets De Mon Pere’in yapım sürecini şöyle anlatıyor:
“Michel Kichka’nın çizgi-romanını bir temerküz kampında çekemezdik. Auschwitz gibi gösterilmesi zor bir yeri nasıl gösterebilirdik? Esasen Michel Kichka da konuyu bir kampta anlatmıyordu. Aklımdaki bir soruya cevap aramaya çalıştım: Bu şartlar altındaki tutsaklar hayata nasıl tutunabilir ve kurtuluştan sonra neleri yaşadılar? Elimizdeki konuda iki çocuk, kendilerini aşan bir olayı anlamaya çalışıyordu. Çizgi-film tekniği, temsil edilemeyecek kadar ağır durumlara, mizah aracılığıyla hafifletme gücünü veriyor. İzleyiciyi de gülümsetirken düşünmeye zorluyor. Şoa’yı bilmeyen genç nesillere de ulaşma ayrıcalığını getirebiliyor. Çalışmamız tüm nesillere ‘Bir Daha Asla’ yaşanmaması fikrini aşılamaya amaçlı. Antisemitizmin, İslam karşıtlığının, yabancı düşmanlığının tırmandığı günümüzde, 20. yüzyılın ilk yarısında işlenen insanlık suçunu hatırlatarak, genç nesillere bu tehlikeleri göstermek borcumuzdu.”
Senarist ikilisi buldukları akılcı formüllerle romanda yaptıkları değişikliklerden biri Michel’in kardeşi Charly ile ilgili. Annesiyle babasının kendisine hayatın güçlükleriyle mücadele etme azmini veremediğini söyleyen, sevgisizlik içinde büyüyen Charly, çözüm yolunu ebeveynlerine kırgınlığını intihar ederek anlatmakta bulmuştu. Aileyi sarsan bu dram Michel ile babasının yakınlaşmasını sağlamıştı. Belmont, bu durumu yumuşatarak senaryosunda Charly’yi bir kaza sonucu öldürüyor. Kichka ailesinin geçirdiği ağır travmalardan birinin filmde yumuşatılmasını olumlu buldum. Sinema sanatında animasyon tekniğinin zirvesinden ustalıkla yararlanan bir kadronun başarılı çalışmasının 74 dakikayla sınırlandırılmasını da yerinde buldum. Şoa’ın gölgesinde geçen çocukluk yıllarını anlatan film son derece ilginç, dokunaklı ve komik. Film, ince ve yetkin mizahıyla Holokost’u gerçekleştirenleri ‘ti’ye alıyor. Véra Belmont bilhassa son derece etkileyici final bölümünde mizansendeki ustalığını kanıtlıyor.
1938 doğumlu Fransız yapımcı-yönetmen-senaryo yazarı-oyuncu Véra Belmont’un François Truffaut ve Yeni Dalga akımı öncülerinden etkilenerek yönettiği yedi uzun metrajlı filmi bulunuyor. Bunların en önemlisi ‘Marquise’ (1997) konusu 14. Louis döneminde geçen, Sophie Marceau ile Lambert Wilson’un yer aldığı bir komedi. ‘Rouge Baiser’ adlı filmi 1986’da Berlin Film Festivalinin ana yarışmasında yer alan bir dram. Belmont’un bir önceki filmi ‘Survivre Avec Des Loups’ (2007) 1942’de Ardennes Dağlarındaki küçük bir evde Almanlardan gizlenen Yahudi kız çocuğunun öyküsünü anlatmıştı. 90 yaşındaki Véra Belmont sağlık sorunları yaşadığı için filmin Cannes’daki prömiyerine gelemedi. Soruları senarist arkadaşı, ‘Şoa’ı Anma Vakfı Yahudi Kültür Komisyonu üyesi Valérie Zenatti yanıtladı.
‘Les Secrets De Mon Pere’, eylül ayının son haftasında vizyona girecek.