•Özetleyecek olursak Uluslararası İlişkiler hiçbir zaman tek boyutlu değildir. Türk kamuoyu tarafından oldukça negatif bir önyargıya mahkum kalan İsrail, ikili ilişkilerin başladığı tarih olan 1949´dan bu yana Türkiye´nin çıkarlarının en çok örtüştüğü ülke konumundadır. Bunlarla beraber yukarıda bahsettiklerim iki ülke arasındaki özel ilişkilerin kilometre taşlarıdır. 2010´lu yıllardan itibaren bozulan ilişkiler nihayet eski seyrine geri dönmeye başladı. Bunun ne pahasına olursa olsun devam ettirilmesi lazım zira, Orta Doğu´da Türkiye ve İsrail´in aynı tarafta olmadığı bir denklem çökmeye mahkumdur. İki ülke arasındaki ilişkiler iktidardan iktidara değişmemeli ve Türkiye´nin İsrail politikasında bu noktadan itibaren kişiselleşmiş karar alma süreçleri terk edilerek süreklilik sağlanmalıdır. MUHAMMED F. ÇETİNKAYA - http://casusdiplomacy.com/
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
Son iki hafta içinde televizyon, radyo ve gazeteler tarafından yayınlanan kamuoyu yoklamaları, Netanyahu kampının seçimlerde 59 sandalye çıkaracağı, Netanyahu'yu başbakanlık koltuğundan eden 8 partili koalisyonunsa 55 sandalye kazanacağını gösteriyor.
Netahyahu cephesinde Likud, Dini Siyonizm, Şas ve Birleşik Tevrat Yahudiliği partileri bulunuyor. Muhalif cephede ise Yeni Umut, İsrail Evimiz, Yamina, Bir Gelecek Var, Mavi Beyaz, İşçi, Meretz partileri ile Birleşik Arap Listesi bulunuyor.
Yeni Umut, İsrail Evimiz, Mavi Beyaz partileri Netanyahu hükümetine katılmayı kişisel sebeplerle kabul etmiyor. Söz konusu partilerin liderleri yolsuzluk şüphesiyle suçlanan Netanyahu başkanlığındaki bir hükümette olmayacaklarını söylüyor.
Netanyahu'nun ise hükümet kurmak için meclisteki 120 milletvekilinden en az 61'inin güvenoyunu alması gerekiyor.
İsrail’de eski Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yeniden iktidara dönebilmesinin, sağcı Yamina Partisi'nin yeni lideri Ayelet Şaked veya Birleşik Arap Listesi lideri Mansur Abbas ile ittifak yapmasına bağlı olduğu belirtiliyor.
Netanyahu'nun yaklaşan seçimlerin ardından bir kez daha hükümeti kuramaması, siyasi geleceğine tehlikeye sokabilir.
Tel Aviv Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Emmanuel Navon, AA muhabirine, "dört yıldan daha kısa bir sürede 5 kez seçime gidilmesinin nedenini, sağ görüşün baskın olmasına rağmen bazı partilerin Netanyahu'dan desteklerini çekmeleri" olarak değerlendirdi.
Sağ partilerin mevcut meclisteki sandalyelerin yaklaşık yüzde 60'ını kontrol ettiğine işaret eden Navon, son seçimlerin sonuçlarına bakılırsa sağ lehine bir çoğunluğun bulunduğunu ama Netanyahu'nun artık sağ görüşlü siyasetçilerin desteğini almadığını söyledi.
Bir yıl önce Netanyahu'nun ittifak kurdukları dışındaki sağ partilerin, aralarındaki siyasi farklılıklara rağmen merkez ve sol görüşlü partilere yöneldiğine işaret eden Navon, "Yaklaşan seçimler temelde yine Netanyahu'nun şahsıyla ilgili; partiler onun yanında mı yoksa karşısında mı olacak." dedi.
Netanyahu'nun 61 milletvekili bulamaması halinde yeniden bir çıkmaza girilebileceğini aktaran Navon, bu durumda Netanyahu'nun partisi ve müttefiki olan partilerin kendisinden vazgeçebileceğini belirtti.
Navon, "Şu anda, Likud partisi gerçek bir rakibi olmadan ilerliyor. Bu nedenle başarısızlık halinde, bu Netanyahu'nun şahsının sağcı bir hükümet kurulmasının önündeki en büyük engel olduğu anlamına gelecek." ifadelerini kullandı.
Abdel Ra'ouf D. A. R. Arnaout, Safiye Karabacak
Yahudi aydınlarından Davit Fresko, bakınız bu konuyu ne güzel dile getirmiş:
“Yahudiler dört yüzyıldır Türkiye'de yaşıyorlar. Bu uzun yıllar içinde din özgürlüğü, adalet ve hoşgörü buldular. Bütün arzumuz kutsal ve sevgili vatanımızın her alanda ilerlemesini görmektir. Vatanımıza içtenlikle bağlıyız. Hiçbir art düşüncemiz yoktur. Bunu dinimiz emreder. (Yahudiliğin temel ilkelerinden: "Yaşadığım ülkenin yasaları yasalarımdır".) Biz yeni açılan bu dönemdeki gelişmelerle ilgilenmeliyiz ki görevlerimizi yerine getirelim. Çünkü biz bu vatanın çocuklarıyız.”
“Biz toprakları değil, gönülleri fethetmeye gidiyoruz,” diyen Fatih Sultan Mehmet, 1453 tarihinde İstanbul’u fethettikten sonra bütün dünyaya örnek olacak dinlere bakışını da şu sözlerle özetlemiştir:
“Ben tebaamdan Müslümanları camide, Hıristiyanları kilisede, Yahudileri havrada görmek isterim. Aralarında başka bir fark yoktur”.
Bekir Cebeci
https://www.gumushane.gen.tr/v2/yahudi-mezarligina-saldiri-makale,3674.html
ABD’NİN İSE NE KAZANDIĞI BELLİ DEĞİL!..”
ABD, “İran’a karşı İsrail ve Arap ülkelerinin güç birliği yapmaları planının destekçisi...”
Suudi Arabistan “bir Filistin devleti kurulmadıkça İsrail’i resmen tanımıyor...”
Ama...
Suudi Arabistan “hava sahasını İsrail uçuşlarına açma kararını” açıkladı.
Bu önemli bir adım.
Biden “Amerika’nın bölgeden çekilmeyeceğini de” açıkladı.
“Bölgede Çin, Rusya veya İran’a boşluk bırakmayacağız” dedi.
Bu güvence Araplara ve İsrail’e önemli bir moral destek.
Sonuç...
Dünkü Washington Post’un haber analizi şöyle noktalanıyor:
“İsrail’le Suudi Arabistan bu geziden istediklerini elde eden ev sahipleri...
ABD’nin ise ne kazandığı belli değil!..”
Güneri Cıvaoğlu
https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/guneri-civaoglu/bir-turkiye-artisi-6792004
Bu hafta çok üzücü bir haberi Yahudi Cemaati’nin Twitter sayfasından gördüm. İstanbul’da bulunan Yahudi Mezarlığı’ndaki taşlar tahrip edilmiş. Bu tahribat öyle üç beş mezar da değil, onlarcasına zarar verilmiş. Benim gibi mezarlıkları önemseyen biri için bu çok acı bir haber oldu. Bunu aslında ölenlere yapılan saygısızlık olarak değil, geride kalan topluma verilen bir mesaj olarak görüyorum. Bu duruma dair paylaşımın özgür basında haber olması sonucunda ülkede olması gerektiği kadar büyük bir gündem olmasa da kayda değer bir gündem oluştu.
Yahudi temsilcileriyle olan görüşmede duyduklarım tam anlamıyla bildiğim azınlık psikolojisinin izlerini taşıyordu. Bu olayın münferit bir durum olduğu umuluyordu. Oluşan gündem sayesinde çocuk sayılacak yaşta üç beş kişi yakalandı. Bu çocukların yaşının 13 civarı olduğu haberi ana akım medya tarafından servis edildi. İktidarın da bu konuya “duyarlaştığını” gördük.
Geçmişte az bırakılan halklara benzer saldırıları ya rahatsızlığı nedeniyle gaza gelmiş tetikçiler ya da zaten akli dengesi yerinde olmayan insanlar tarafından yapıldığı şeklinde açıklanırdı. Çoğu zaman failler bulunamazdı. Az kalanların varlıklarına ilk defa çocuk yaştakilerin saldırdığını görüyorum. Buradaki bu saldırıyı kimlerin planladığı bilinmez. Eğer gerçekten bu saldırı planlı bir şekilde gerçekleşmediyse, 13 yaşındaki bir çocuk grubu nasıl bir nefret söylemi ile eğitilmiş ki o yaşta normalde korkacağı bir mekâna zarar verebilmiş? İşte üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gereken durum tam olarak bu. Bu olay sonrası aklımıza Sevgili Rakel Dink'in sözü geliyor. ‘’Çocuktan katil yaratmak.’’ Bu konu evet mezarlıklara saldırının Yahudi versiyonu gibi görünse de esas olan sebebin tam da çekirdeğine inilmesi gerekliliğidir. Neden, niçin?…
Murad Mıhçı
https://artigercek.com/yazarlar/murad-mihci/az-kalmislarin-gundemi
Valilik, Hasköy Yahudi Mezarlığı’na saldırıyı yaşları 11 ila 13 arasında değişen çocukların yaptığını açıkladı. Çocuklar, bunu “oyun oynamak amacıyla” yaptıklarını söylemişler. Bunun inandırıcılığı konusunda birçok kişi haklı olarak şüphelerini bildirdi. Gerçekten de iki farklı günde yapılan iki ayrı saldırıda 80’den fazla mermer, dolayısıyla mezar taşının tahrip edildiğini, kırılıp, yıkıldığını düşünecek olursak bu yaştaki çocukların bu çapta bir iş yapması hayli şüpheli. (Aslında bu “çocukluk ve irade” meselesinin de enine boyuna tartışılması gerekiyor ama bu, hep seksüel bağlamlarda gündeme geldiği için konunun hassasiyetinden dolayı tabu olarak kalıyor.) Fakat bir an için bu şüpheleri bir kenara bırakalım ve bu eylemi gerçekten bir grup çocuğun oyun oynamak amacıyla yaptığını kabul edelim. Peki, böyle bir şeyi oyun amacıyla Müslüman mezarlığında yapmak akıllarından geçer miydi bu çocukların? Geçseydi bile, yaparlar mıydı? Peki, bunu neden Yahudi mezarlığında yapmakta bir sakınca görmüyorlar veya kendileri için bir sorun yaratacağını düşünmüyorlar? İşte, bu işin toplumsal boyutunu bu sorulara verilecek cevaplar ortaya koyabilir.
Ohannes Kılçdağı
https://www.agos.com.tr/tr/yazi/27317/mezarliklar-siyasi-olum-politiktir
Türk kamuoyunda belirli bir İsrail profili olduğu herkes tarafından bilinmektedir. İki ülke arasında hiç savaş yaşanmamış olmasına rağmen, Türkiye’de İsrail’e yönelik tartışmalar ilginç bir vaka ortaya çıkarır. Bu durum, son zamanlarda Türkiye’nin İsrail’le gelişen ilişkilerinin Türk halkı tarafından da okunmasını ve objektif olarak yorumlamasını engelliyor. Bu yazımda Türkiye-İsrail arasındaki özel ilişkilerden ve bu ilişkinin dinamiğinden bahsedeceğim. Eğer bu çalışmam, Dışişleri Bakanlığımız öncülüğünde Türkiye’nin Orta Doğu’da İsrail ile beraber attığı adımları Türk halkı için daha mantıklı kılacaksa ne mutlu bana.
Türkiye, Mayıs 1948’de kurulan İsrail’i Mart 1949’da tanıyarak İsrail’i tanıyan nüfus yoğunluğu Müslüman olan ilk ülke olmuştur. O dönemde Türkiye’de iktidar koltuğunda CHP oturuyor, ancak son demlerini yaşıyordu. Durum böyle olsa da, bizim Türkiye-İsrail arasındaki “derin” olarak adlandırdığımız ilişkilerin Adnan Menderes iktidarı ile başladığını not etmekte fayda var. Bu ilişkileri de 1958’de imzalanan “Çevresel Pakt” başlatmıştır.
...
İki ülkenin ilişkilerinde Kıbrıs Barış Harekatı da ayrı bir öneme sahiptir. Kıbrıs hakkında Türk tezine daha yakın duran İsrail, harekattan bir gün sonra batırılan Kocatepe gemisinin mürettebatını kurtararak Hayfa limanına getirmesi dikkate değerdir.
Bu yazı için son olarak Abdullah Öcalan’ın Kenya’dan Yunanistan Büyükelçiliği’nden alınmasında İsrail’in oynadığı rolden bahsedeceğim. İstihbarat devleti olarak niteleyebileceğimiz İsrail için Afrika—özellikle Doğu Afrika—adeta bir can damarıdır. Burada İsrail’in istihbari ve politik faaliyetleri uzun yıllardır üst düzeydir. Öcalan’ın yakalanmasında MIT ve MOSSAD koordineli çalışmış ve sonuç olarak terörist elebaşı Türkiye’ye getirilmiştir. Hatta bazı iddialara göre yakalama operasyonu direkt olarak MOSSAD tarafından gerçekleştirilmiş ve ardından MİT’e teslim edilmiştir. Her ne olursa olsun, her iki taraf için de ortak bir düşman olan PKK’nın elebaşının MİT ve MOSSAD’ın ortak planı ile yakalanması iki ülkenin stratejik ortaklığını bir kere daha gözler önüne sermiştir.
Özetleyecek olursak Uİ hiçbir zaman tek boyutlu değildir. Türk kamuoyu tarafından oldukça negatif bir önyargıya mahkum kalan İsrail, ikili ilişkilerin başladığı tarih olan 1949’dan bu yana Türkiye’nin çıkarlarının en çok örtüştüğü ülke konumundadır. Bunlarla beraber yukarıda bahsettiklerim iki ülke arasındaki özel ilişkilerin kilometre taşlarıdır. 2010’lu yıllardan itibaren bozulan ilişkiler nihayet eski seyrine geri dönmeye başladı. Bunun ne pahasına olursa olsun devam ettirilmesi lazım zira, Orta Doğu’da Türkiye ve İsrail’in aynı tarafta olmadığı bir denklem çökmeye mahkumdur. İki ülke arasındaki ilişkiler iktidardan iktidara değişmemeli ve Türkiye’nin İsrail politikasında bu noktadan itibaren kişiselleşmiş karar alma süreçleri terk edilerek süreklilik sağlanmalıdır.
Muhammed F. Çetinkaya
http://casusdiplomacy.com/2022/07/23/stratejik-kader-birligi-turkiye-israil/
İstanbul da doğup büyüdüğümüz semtlerde ki hiçbir Yahudi esnaftan ne bir hakaret ne bir taciz kâr davranışlara maruz kalmadık. Onlarla okuduk en kibar arkadaşlarımız, en tatlı dilliler onlardı, aile yapısına sıkı sıkıya bağlı oldular, kimsenin ailesine yan gözle bakmadılar, zeki oldukları için başardılar, ama kurnazlıkları başarı yolunda oldu, çevremizdeki hiçbir dost, arkadaş, Semtdaş ,okuldaş Yahudi kardeşimiz vatandaşımız bizim iş, aşk hayatımıza engel olmadı ne benim ne çevremin.
Büyükada’nın en güzel mücevheri onlardı, bakımlı hanımları, işten eve gelen çalışkan ve evlerine- eşlerine bağlı beyleri, çok dillilikleri ama İbranice yada başka dilleri değil de özellikle Türkçeyi konuşmakta ki inatları ile hep sevimli ve sevilen oldular.
Hiçbir katil Türkiye Cumhuriyeti’nde Yahudi çıkmadı, tecavüzcü çıkmadı, kadın cinayetlerinde onlardan hiç yok, dolandırıcı iş adamları, yankesiciler arasında hiçbir Yahudi vatandaşımız yok.
Çok çalıştılar, kimseye zarar vermediler, çok yakın bir tarihte ülkenin en büyük basın imparatorluğun arkasında bile bir Yahudi vatandaşın ölümünün izleri olduğunu öğrendik, onlarda bu Türk, gizli olay yok. Bir Türk vatandaşını öldürtüp işine konan Yahudi vatandaşı duymadık.
Amerika’da yaşadıkça oralarda da ben hiç bana kötülük yapan bir Yahudi komşu görmedim, bir kez birine ihtiyacım oldu rahmetli Victor Benbasat ağabey ile tanıştım ve hayatım da bu kadar güldüğüm zamanlar hiç olmadı. Kendisi İstanbullu ve yedi dil bilen High School mezunu muhteşem biriydi, ortak dostlarımız sayesinde adını duymuştum. Huzur içinde uyusun Florida’ya bir daha gitmedim, Victor ağabey yoksa bu kadar gülemezsem ne anlamı var dedim. Toprağın bol, ruhun şad olsun VİCTOR BENBESAT .
Dünyayı idare ettiklerini söyleyip, İsrail de yaşanan her olayı bizim ülkede doğup büyümüş, doğmasa da büyümüş, ya da şimdi uzaklarda olmak zorunda kalmış hiçbir Yahudi vatandaşının, dostlarımızın, arkadaşlarımızın bizim başımıza gelen siyasi zorluklardan, felaketlerden birinde parmağı olmadığı bir gerçektir. Olsaydı gizli kalamazdı, onlarda bu topraklarda kalamazlardı, akıllıdır kalmazlardı da.
O tatlı dillerinden, gerçek dürüstlüklerinden, samimiyetlerinden, patlıcanlı börek taşlarından, canım benim deyişlerinden, muhteşem düğünlerinden hep tertemiz pırıl pırıl kokmalarından, düğünlerindeki şahane şapkalarını takmak için yıllardır gittiğim Şişli deki meşhur kuaförümüzdeki inanılmaz muhabbetlerinden bizi mahrum bırakmasınlar, onlar azaldıkça bizim ülke insanları kibar esnaflığı unuttu, komşuluğu unuttu, ölümde yas tutmayı unuttu, düğünde güzel giyinmeyi unuttu.
Sünneti din olarak taklit edip aldığımız, her bir merasimlerini kendimize aitmiş gibi gösterdiğimiz ama aslında dini her ayrıntıda imzaları olduğundan onlarsız olmanın büyük eksiklik olacağını, Osmanlı torunları olarak gurur duyanların daha çok anlaması lazım. Osmanlı padişahlarının topraklarımıza davet ettiği, birçoğunun annesinin de onlardan olduğu büyük bir kardeşliği hayatımızdan çıkarmak bizde asla yeri doldurulamayacak derin bir boşluk bırakacaktır.
Küstürmeyelim onları küsmediler çünkü, dik durdular, gitmediler, gidenlerde seviyor hala bizi, zaten dostumuz çok az küstürmeyelim Yahudi dostlarımızı.
Bırakalım ölüleri rahat uyusun, dünyanın gözünde en hoşgörü dini olduğunu anlata anlata bitiremediğimiz dinin en iyi uygulayıcısı biz Türklerdir, yine öyle olalım. El ele, diz dize ve Yahudi kardeşlerimizle.
Meltem Uzuner
https://sonhaber.ch/mezar-taslarinin-dili-olsa/
Takılan tweetler
@idfonline @IDF @IsraelMFA 'ye açık çağrımdır: İsrail'in savunuculuğu Türkçe'de yoktur. Büyük ve güçlü bir ordumuz var ama uluslararası medyada kendimizi anlatmakta zorlanıyoruz. Kendimizi Türkçe anlatmalıyız.
@IDF ve Dışişleri Bakanlığı Türkçe olarak hareket etmek zorundadır. Türk sosyal medyası çok büyük ve biz kendimizi onların dilinden anlatmıyoruz, Türk halkının İsrail haberlerini İsrail karşıtı medyadan almasını sağlıyoruz.
@idfonline @IsraelMFA
https://twitter.com/hayeytan/status/1550873261852225536
Netanyahu'nun tanikligi sona erdi. Ozetle: "Durumun bu kadar kritik oldugunu bilmiyordum. Bilmedigim birseyle ilgili de onlem alamazdim. Herhangi bir sorumlulugum yok"
https://twitter.com/gbehiri/status/1550081046334636041
Bölge ülkeleri, bugün, İran’ı durdurmayı başaramazsa; yarın, ‘durdurma girişimi dahi’ geç olabilir. Bu, tek başına İsrail’in ya da Türkiye’nin gerçekleştirilebileceği bir politika değildir. Kolektif hareket şart ve bu nedenle;
“Körfez’den Yükselen Yeni Ortadoğu” önemsenmelidir.
https://twitter.com/remzzicetin/status/1550129418676277249
Biraz #Ladino öğrenmenin zamanı geldi! Her hafta, klasik İbranice Karakterler (Merubah), Latince Karakterler ve İngilizce'ye çevrilmiş bir Ladino Sözü'nü paylaşacağız. - Ayde (Hadi gidelim)!
https://twitter.com/SephardicBrothe/status/1549835825352933376
Yıl, 1932...
"Edirnede bir spor kulübü tesis edildi...
Musevi vatandaşlarımız burada futbol, voleybol, basketbol, tenis şubelerini ihtiva eden bir spor kulübü tesis etmişlerdir.
Kulüp (Yavuz kulübü) ismini taşımaktadır.
Kulübün 90 faal azası vardır."...
https://twitter.com/birvakitler1/status/1548407747795791872
🎼🕍Sadece Turkiye Yahudileri’ne ozgu, Edirne sufi akimindan etkilenmis maftirim ilahilerini hic dinlediniz mi? Sufi ve Yahudi geleneklerini birlestiren bu ezgileri 👇 @TimesofIsrael de yazdim.
Honoring the Turkish-Jewish Maftirim heritage |
https://twitter.com/bsenemcevik/status/1549273232406110210
Birkaç hafta önce kaybettiğimiz ressam-şair Habip Gerez'in bir dönem yaşadığı Tünelde Yörük çıkmazı Gündeş Apartmanı girişine yaptığı tablo
https://twitter.com/onderkayaistan1/status/1548963059544244224
Ağa Takılanlar Öneriyor”
Forde raporunun devamlı vurguladığı mesaj, Corbyn döneminde yaşanan anlaşmazlıkların partinin sağlıklı bir şekilde işlemesini engellediği.
“Partinin sağ ve sol kanatlarının daima birbirini sabote etmeye çalıştığına inandığını” ifade eden rapor, bu tutumun Yahudi karşıtlığı tartışmasını da olumsuz etkilediğini söylüyor.
İşçi Partisi’nin içinde anti-semitizm sorunu yaşandığını ve partinin her iki tarafın da bu sorunla baş etmek yerine bunu bir “silah” olarak kullandığı öne sürülüyor.
https://www.bbc.com/turkce/articles/czdep7v8xx0o
https://serbestiyet.com/gunun-yazilari/yahudi-mezarligina-saldiri-cocuk-isi-mi-97880/
https://34sanathaber.com/bir-sanatcinin-ailesinin-kripto-yahudi-kokenlerini-kesfi/
https://www.politikyol.com/spinozanin-dusunceleri-ve-mirasi-3/
http://casusdiplomacy.com/2022/06/12/remzi-cetin/