75. Cannes Festivalinde Ali Abbasi´nin ´HOLY SPİDER´ı Zar A. Ebrahimi´yi En İyi Oyuncu yaptı
Konusunu gerçek hayattan alan film, Mehşed’i fahişelerden ‘temizlemek’ için seri cinayet işleyen bir yobazı izliyor. Abbasi “Filmim bir seri katil filmi değil, katil ruhlu bir toplumun filmidir” diyor. Sürgünde yaşayan yönetmen bir katil üzerinden İran’ın toplumsal sorunlarını otopsi masasına yatırıyor. Bağnaz, köktendinci, kadın düşmanı bir topluma ayna tutan filmde düğümü cesur bir kadın gazeteci çözüyor.
1981 Tahran doğumlu yönetmen-senaryo yazarı-oyuncu Ali Abbasi Danimarkalı ilginç bir sanatçı. Üç yıl önce Cannes Festivalinin Belirli Bir Bakış bölümünün En İyi Film Ödülünü kazanan ‘Sınır / Grans / Border’den sonra bu yıl ana yarışmaya terfi eden Abbasi yine bu festivalden eli boş dönmedi. Kariyerinin üçüncü uzun metrajlı filmi ‘Kutsal Örümcek / Holy Spider’ iki başrol oyuncusundan Zar Amir Ebrahimi’ye En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü kazandırdı.
Son derece çarpıcı ve yenilikçi bir film olan ‘Sınır’ şüphelendiği, kendi kadar tuhaf bir adamı takıntı haline getiren Tina adlı garip bir sınır polisinin, sonunda kendi varlığını bile sorgulayacağı birtakım sırları öğrenişini anlatıyordu. ‘Holy Spider’ ise konusunu gerçek hayattan, kadın düşmanı bir seri katilden alıyor. İran sinemasının yakaladığı yeni bir damara Abbasi mükemmel bir gerilim filmiyle katkı veriyor. Kadını ikinci plana iten bağnaz, hastalıklı, kadın düşmanı bir topluma ayna tutan filmde, polisin bir seri katili ortaya çıkarmaya niyeti olmadığı bir olayın, bir kadın gazetecinin gayretiyle çözülmesini izliyoruz.
Halkın gözünde kahraman bir katil
Yönetmen bu konuda, “Filmim bir seri katil filmi değil, katil ruhlu bir toplumun filmidir. Bu yalnız İran için söz konusu değildir. Kadın cinayetleri konusunda Avrupa’yı da eleştirilerime dâhil ediyorum” dedi. Film İran’ın kutsal şehri Mehşed’i ahlaksız ve yozlaşmış sokak fahişelerinden ‘temizlemek’ için kendi dini arayışına girişen (Mehdi Bajestani’nin canlandırdığı) Saeed adlı aile babasının gerçek hayat hikâyesinden esinlendi. Kişisel bir dini arayışın peşindeki Saeed, Mehşed’i fuhuştan temizlemeyi kendine misyon edinmiştir.
Birkaç kadını aynı yöntemlerle öldürdükten sonra Saeed umutsuzluğa kapılır. İlahi bir görev üstlendiğine inancı tamdır, ancak halkın ilgisizliği kendisinde bitkinlik yaratmıştır. Bir kızı, yetişkin bir oğlu ve kendisini çok seven bir karısı olan Saeed, motosikletiyle yoldan topladığı fahişelerden 16’sını katletmede zorlanmaz. Olayı aydınlatma işlevini üstlenen, kadın hakları savunucusu, Rahimi (Zar Amir Ebrahimi) seri katilin kurbanlarının yakınlarıyla yaptığı görüşmelerden netice alamaz. Zira aileler, kızlarının fahişelik mesleğinden utanç duydukları için suskun kalmayı ve polise şikâyetçi olmamayı tercih ediyordur.
Rahimi polisin bu konudaki iştahsızlığı karşısında seri katilin kimliğini açığa çıkarmanın tek yolunun fahişe kimliğine bürünüp, o tecrübeyi yaşamakta bulur. Saeed’in kurbanlarını topladığı yere makyajlı ve dekolte bir kıyafetle gidip, Saeed’in kendisini yoldan toplamasını sağlar. Rahimi cesareti, zekâsı ve becerisiyle Saeed’in 17. kurbanı olmaktan kurtulur. Mahkeme safhası tam bir komedidir. Mehşed halkı, din adına cinayet işleyen Saeed’e tam destek verir. Şehrin etkin kişileri Saeed’en duruşma safhasının bir formaliteden ibaret olduğunu ve sonunda muhakkak beraat ettirileceği garantisini verir.
Gerçek bir hayat hikayesinden alınan konu hakkında verilen bilgilerin ‘spoiler’ sayılamayacağından hareketle, olayların böyle gerçekleşmediğini yazabilirim. Şaşkınlık içinde idam sehpasına çıkan ve asılan Saeed halk arasında ‘kahraman’ sayılır; ailesi bile acısını unutup kendisiyle gurur duyar hale gelir. Oğlu, usta bir tiyatro oyuncusu gibi babasının cinayetlerini taklit eder. Kız kardeşi kurban rolünü keyifle üstlenip, ağabeyinin kendisini öldürdükten sonra halıya sarması dâhil, oyuna katılır.
Ali Abbasi’nin Afshin Kamran Bahrami ile müştereken yazdığı senaryo, halkın ‘spider killer’ (örümcek katili) olarak gördüğü bir seri katil üzerinden İran’ın toplumsal sorunlarını otopsi masasına yatırıyor. Abbasi filmin basın konferansına, İran-Irak Savaşını (1980-88) gündeme getirip, “O dönemde yaşadığım İran’da köktendinciler basını kontrol altına aldığından öldürülen gazetecilerden hiç bahsedilmezdi. Örümcek katilinin onuncu cinayetinden önce, bu seri katil basında hiç yer almadı. Seri katil öyküleri benim ilgimi çekmezdi. Ancak bu kişiye toplumu kötülüklerden arındırarak ilahi bir görev üstlendiği misyonu yüklenince, bu konuda bir film yapmaya karar verdim” dedi.
İki mükemmel başrol oyuncusu
Olayın geçtiği 2001’de Tahranlı bir gazeteci bir dizi kadın cinayetini araştırmak için gittiği kutsal şehir Mehşed’de, yerel yöneticilerin davanın çözülmesi için pek hevesli görünmediklerini tespit eder. Cinayetlerin gece karanlığında fahişelere saldırarak Mehşed’i günahlarından arındırdığını iddia eden bir psikopatın eseri olduğu belliydi. Seri katilin fahişeleri avladığı bölgelerde sinsi sinsi dolaşıp kurbanlarını kendi ağına düşürdüğünü tahmin edip, polisin bu gerçeği görmezden gelmeyi tercih ettiği gerçeğinden hareketle, kadın gazeteci Rahimi harekete geçer.
O yıllarda Avrupa’da film çalışmalarını sürdürmek için İran’dan ayrılan Ali Abbasi, bu seri cinayet davasından o derece rahatsız oldu ki 15 yıl üzerinde çalıştı. “Bu davanın sadece Saeed ile ilgili olmadığını hissettim. Meselenin özünde kadın düşmanlığı yatıyordu” diyen yönetmen, İran toplumuna ayna tutma amacıyla kariyerinin üçüncü uzun metrajlı filminde kamerasını Mehşed’e doğrulttu. İran toplumunun bir kısmının mahkûm etmediği, bu din adına yapılan kutsal savaş vakasının, kurban ailelerinin dahi unutulmasına katkıda bulunmasına, Ali Abbasi isyan ediyor. Filminde İran toplumunun bu acı gerçeğine yoğun ve etkileyici bir bakış açısıyla yaklaşıyor.
Ali Abbasi filmi olayın geçtiği yerde çekebilmek için otoritelere ve Kültür Bakanlığına müracaat etmiş. “Mehşed şehrinin bu seri katil olayındaki rolünü yerinde tespit etmenin doğru olacağını düşündüm” diyen Abbasi, bir yıl boyunca cevap alamayınca, bunun istenmediğine kanaat getirmiş. 2001 yılında geçen olayın filmini Ürdün’de çekmiş. ‘Holy Spider’, sinemada bir seri katilin cinayetlerini soğukkanlılıkla, aşırı şiddet kullanarak, özgün ve kan dondurucu detaylar eşliğinde işlediği en cüretli film özelliğini taşıyor.
Mehdi Bajestani kaba saba, itici fiziğiyle, acımasızlığı ve fanatizmiyle, ürpertici derecede bir gerçekçilikle canlandırdığı Saeed rolünün hakkını görkemli bir performansla veriyor. Ali Abbasi basın konferansında yanında oturan oyuncusu için, “Mehdi Bajestani İran’ın ünlü bir oyuncusu. Psikopat, köktendinci bir seri katil rolünü kabul etmekle büyük riskler üstlendi. Benzetme yapacak olursak, bunu Gérard Depardieu’nün çocukları istismar edip bunu sanat uğruna yaptığını iddia eden bir filmde oynamayı kabul etmesiyle kıyaslayabiliriz” dedi.
Fransa’da sürgün hayatı yaşayan İranlı Zar Amir Ebrahimi, bir seri cinayetin esrarını çözmeye kararlı feminist ve idealist gazeteci Rahimi rolündeki inandırıcı performansıyla, 75. Cannes Film Festivalinin En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü kazandı. 40 yaşındaki sanatçı ödül töreni sonrası basın konferansında mükemmel Fransızcası ve İngilizcesiyle, “Günümüz İran’ının ekonomik sorunlarıyla boğuşan vatandaşlarım aklımdan çıkmıyor. Bu filmi bitirmemiz mucizevi bir şeydi. Sansürsüz ve gerçeği yansıtan bir film yapmak bizim için önemliydi. Ülkesini terk etmek zorunda kalan biri olarak ben kendimi sürgünde hissetmiyorum. Yeni bir hayat inşa edebilmek şansını yaşıyorum. İran halkı için bizim burada olmamız, İranlı kadınlar için bir mesaj anlamını taşır. Burada bu ödülü almak İranlı bir kadın için zafer anlamını taşır. Ülkemi çok seviyorum, ama oradaki bazı insanlar, bir sistem beni yıkmayı hedeflemişti. Filmde canlandırdığım karakterin gerçek hayattan alındığını, ben yaşadığım tecrübelerdeki örneklerle öğrendim” dedi.