“Tişa BeAv´da bir binanın yıkılışının değil, dünyadaki değerlerin yıkılışının, Tanrı bilincinin yok oluşunun, Tanrı´yı hayatımızın her anında hissedememenin üzüntüsünü, ve bunlardan da daha çok, böyle bir eksikliğin farkına bile varamamanın acısını yaşıyoruz.” (R.David Aaron) Tişa BeAv orucu bu yıl 6 Ağustos Cumartesi akşamı gün batımında başlayıp ertesi gün 7 Ağustos Pazar akşamı yıldızların çıkmasıyla sona erer.
Tişa BeAv, 17 Temmuz’da Şiva Asar BeTamuz ile başlayan üç haftalık yas döneminin en ağır günü, Tanrı’nın yeryüzünde insanların idrak edebileceği şekilde barındığı yer olan I. ve II. Kutsal Tapınak Bet Amikdaş’ın farklı senelerde aynı zamanda yıkıldığı gündür.
Tanrı’nın Varlığı algılayabileceğimiz şekilde tekrar aramıza dönenene dek, ne kadar mutlu olursa olsun her Yahudi’nin mutluluğunda bir şeyler eksik kalır. Yaşamının en mutlu günlerinden biri olan düğün gününde, hupanın altında damadın kırdığı bardak, Bet Amikdaş’ın yıkılışının acısının her an içimizde yaşadığını, evin girişinin karşı duvarında badanalanmadan veya duvar kağıdı konulmadan bırakılmış kısım ise Bet Amikdaş kurulana kadar evimizin tam olamayacağını simgeler. “İm eşkaheh Yeruşalayim, tişkah yemini.Tidbak leşoni lehiki, im lo ezkerehi; im lo aale et Yeruşalayim, al roş simhati. / Eğer seni unutursam ey Yeruşalayim, sağ elim hünerini unutsun. Dilim damağıma yapışsın, eğer seni hatırlamazsam, eğer Yeruşalayim’i yüceltmezsem, neşemin en tepesine” (Teillim 137:5).
Tişa BeAv bir yas ve oruç günü olmasının yanında, bunun tutulacak son oruç olması ümidini de barındırır. Bet Amikdaş, o zamanlarda atalarımızın birbirleriyle ve Tanrı ile ilişkilerinde Tanrı Yolundan sapan hareketleri sonucu yıkıldıysa, bizler de bugün Tanrı Yolunu günlük hayatın her alanında yansıtmaya çalışan, adaletli, gerçek ve barışsever bir yol haritasıyla günümüzde içimizden başlayarak Bet Amikdaş’ı kurabilir ve bu oruç günlerinin artık bayram günlerine dönüşmesine katkıda bulunabiliriz.
Tişa BeAv orucu bu yıl 6 Ağustos Cumartesi akşamı gün batımında başlayıp ertesi gün -7 Ağustos Pazar akşamı yıldızların çıkmasıyla sona erer.
Tişa BeAv’da neyin yasını tutuyoruz?
R. David Aaron’un dediği gibi “Bet Amikdaş’ın yıkılışıyla sadece büyük bir mimari eserin kaybının üzüntüsünü yaşamıyoruz. Tapınak, Tanrı’nın yeryüzündeki Varlığı’nın ikamet ettiği asıl mabedin ‘bizler’ olduğunun, Tanrı’nın, bizlerin ve dünyanın ‘içinde’ açığa çıkıp Kendini gösterdiğinin simgesiydi. Kendimiz, birbirimiz ve Tanrı ile ilgili bu temel gerçekle bağlantımızı kaybettiğimizde, kutsal Tapınağı da kaybettik. ‘Gerçek’le olan bağlantı kesildiğinde, Bet Amikdaş artık Tanrı’nın Varlığı’nı barındıran kutsal bir mabet değil, sadece boş bir bina haline geldi.
Tişa BeAv’da bir binanın yıkılışının değil, dünyadaki değerlerin yıkılışının, Tanrı bilincinin yok oluşunun, Tanrı’yı hayatımızın her anında hissedememenin üzüntüsünü ve bunlardan da daha çok, böyle bir eksikliğin farkına bile varamamanın acısını yaşıyoruz.
Hayatımızda Tanrı’ın Varlığı’nın eksikliğini hissetmedikçe, Tanrı’nın hayatımızın içinde olmasını arzulamadıkça ve bu arzuyu ifade etmek için kutsal Tapınağa ihtiyaç hissetmedikçe, Tanrı, Üçüncü Bet Amikdaş’ı kuramaz.
Tişa BeAv’da tam olarak bunun yasını tutuyoruz.”
Tişa BeAv’da okunan Megilat Eha - Eha Kitabı
Bu yıl 6 Ağustos Cumartesi akşamı sinagogda (sinagoga gelinemiyorsa evde) Tanah’ın, Ketuvim-Yazıtlar kısmından ‘Ağıtlar-Megilat Eha-Yeremya’nın Mersiyeleri’ gibi farklı isimlerle anılan bölüm okunur. Bu Megila, Yeruşalayim ve Kutsal Tapınak Bet Amikdaş’ın yıkılışını, sürgün ve bu yıkımın sonuçlarını şiirsel ve duyarlı bir şekilde anlatır. Genelinde bir yas havası taşıyan Megilat Eha’da, aynı zamanda Yahudiliğin özünü oluşturan geleceğe umut ve Tanrı’ya güven de göze çarpar.
Megilat Eha, Bet Amikdaş’ın yıkılışından çok daha önce, Tanrı tarafından Yeremya Peygamber’e yazdırılır. Bu şekilde Tanrı, Yahudi halkına, gelecekte olacakları yıllar öncesinden haber verip, onlara kendi iç muhasebelerini yapmaları, yaşamlarını, hareketlerini, konuşmalarını gözden geçirmeleri, benzeyişinde yaratıldıkları ve içlerinde kıvılcımını taşıdıkları Tanrı’ya yaklaşabilmeleri için fırsat verir.
Yeremya gelecekte olacakları haber vererek İsrailoğulları’nı uyarır, yaşam tarzlarını değiştirmezlerse onları yıkım ve sürgünün beklediğini tekrarlar ve kurtuluşun ancak Tanrı’ya, Tanrı Yolu’na dönüşle mümkün olacağını vurgular. Fakat o zamanlarda yaşayan Yahudiler, yaşam biçimlerini gözden geçirmeyi ve özlerine dönmeyi reddeder, Tanrı tarafından gönderilen Yeremya Peygamber’i, yalan felaket habercisi diye ciddiye almaz, yazdığı kehanetleri de yakarlar.
Megilat Eha - Eichah - Ayecha
Bilgeler, Megilat Eha’daki Eichah ve Ayecha kelimeleri arasındaki benzerliğe dikkat çeker; Megila’nın ismi Eha- İbranice ‘Eichah-nasıl!’ ile Bereşit kitabında yasak meyveyi yedikten sonra utancından saklanan Adam’a Tanrı’nın seslenmesi: ‘Ayecha- Neredesin?’
Yeremya ‘Eichah-nasıl! Bunlar, bu felaketler nasıl olabildi!’ diye ağıt yakarken, halkın başına gelen felaketlerin sebebi, aynen Ganeden’de Adam’ın yaptığı gibi, Yahudi halkının da Tanrı’dan uzaklaşmaları ve umursamazlık idi.
Eğer bir gün biz de ‘Eichah- Nasıl, bunlar nasıl başımıza gelebildi?’ demek istemiyorsak, bugün (ve her gün) kendi kendimize sormalıyız: ‘Ayecha- Neredesin’- kendinle, insanlarla, toplumla, dünyayla, Tanrı ile ilişkinde, dünyayı iyi-leştirmede, neredesin?
Dünyayı İyi-leştirmek
Bilgelerimize göre I. Bet Amikdaş’ın yıkılış sebebi puta tapma, adam öldürme, cinsel ahlaksızlık ve mitsvalara gereken önemin gösterilmemesi idi. I. Bet Amikdaş’ın yıkılışından 70 yıl sonra kurulan II. Bet Amikdaş’ın yıkılış sebebi ise kibir ve ‘sebepsiz nefret-sinat hinam’ idi. Dikkatle baktığımızda bu sebeplerin bazılarının dolaylı, bazıları da direkt olarak insanların birbirleriyle olan ilişkilerine dokunduğunu görebiliriz.
O halde insanların birbirine karşı olan ve Tanrı’nın Benzeyişinde olmayı yansıtmayan davranışları sonucu yıkılan Tapınaklar nasıl tekrar kurulabilir, bu konuda biz ne yapabiliriz? Bir neslin Tanrı’ya yakınlaşma hedefini şaşıran hareketleri Tapınağı yıkacak kadar güçlüyse, başka bir neslin Tora öğretilerini yaşam biçimi haline getirmeleri, bu yolda duyarlı ve sağlam adımlarla ilerlemeleri de dünyayı iyileştirebilecek, Tanrı’nın Varlığı’nı barındırabilecek bir yer haline getirebilecek ve Tapınağın önce kendi içlerimizden başlayarak yeniden kurulmasını mümkün kılabilecek kadar güçlüdür.
Tapınağı yeniden kurabilmek için, O’nun yıkımına götüren hataları veya bunların alt kollarını kendi hayatlarımızda bulup, bunlar üzerine çalışalım. Bu yolda kılavuzumuz her okuduğumuzda farklı yönlerini, farklı kapsamlarını keşfettiğimiz Tora öğretileri olsun. Tora’yı ezber gibi öğrenmekle yetinmeyelim, öğretilerini özümseyerek hayatımızın her alanına uyarlayacak fırsatlar bulalım, Tora değerlerini, Tora’yı yaşayalım.
Kalbimize sebepsiz nefret yerine sebepsiz sevgiyi yerleştirelim, kusur aramak yerine kusur kapatma yolunu seçelim, ilk adımı biz atalım, ilişkilerimizi güzelleştirip, sağlamlaştıralım.
Bunun yanında konuşmamızı geliştirmek üzerine çalışalım, dedikodudan, laf taşımaktan, kırıcı, küçük düşürücü konuşma ve şakalardan kendimizi arındıralım. Ağzımızdan çıkan her sözün Tanrı’nın içimize üflediği nefes ile çıktığını ve Tanrı’nın Nefesi’ni temsil ettiğini akılda tutalım ve kullandığımız kelimelerin bu gerçeği yansıtıyor olmasına çok dikkat edelim.
Bize anlatılan, duyduğumuz her şeye hemen inanmadan önce bir süzgeçten geçirelim; aklımızı, içgüdülerimizi, içimizdeki Bilge’yi kullanalım.
Başkalarının ihtiyaçlarına duyarlı olalım. Kendi zaaf ve hassasiyetlerimizi idrak ederek daha affedici ve tahammüllü olalım.
Başkalarını onurlandırabileceğimiz durumlar bulalım. Bu şekilde onlara öz saygı hediyesini verelim, aynı zamanda kendimizi de egomuzun bizi sürüklemeye çalıştığı sahne ortasından kurtaralım.
Değişim, kendimizle başlar. Dün bugün yarın, her gün farklı, her gün yeni bir yaşam, bize yeni bir hediye. Tanrı’nın verdiği yaşam hediyesini en iyi şekilde kullanmaya, dünyayı daha iyi bir hale getirmeye kendimizden başlayalım, bugün, şimdi, şu an niyet ederek başlayalım. Bu şekilde Tapınağın kurulması işine zemine kendi tuğlamızı döşeyerek başlayalım.
ŞABAT HAZON- 6 Ağustos Cumartesi
Tişa BeAv’dan önceki Şabat (bu yıl 6 Ağustos Cumartesi), Şabat Hazon-Vizyon Şabat’ı adıyla anılır. Bu isimle anılmasının bir sebebi, Tişa BeAv’dan önceki Şabat’ta okunan Devarim Peraşasının aftarasının ‘Hazon Yeşayau-Yeşayau’nun gördüğü vizyon’ kelimeleriyle başlamasıdır. (Yeşayau 1:1-27)
Hazon Yeşayau aftarası, Şiva Asar BeTamuz ile Tişa BeAv arasında okunan ve Keder/Felaket Üçlüsü-Telata Depuranuta olarak adlandırılan aftaraların üçüncü ve sonuncusudur.
Aftara’nın giriş bölümünden itibaren peygamber Yeşayau, Tanrı’nın sözlerini Yahudi halkına aktarır. Tanrı, halkı akla gelebilecek en sert şekilde eleştirir ve O’nun Adına yapılan korbanların temel amacının kişiyi teşuva yapmaya, hatasını anlamaya ve bundan vazgeçmeye, Tanrı’ya dönmeye teşvik etmek olduğunu söyler. Tanrı, açık şekilde teşuva ile bağlantısı olmayarak yapılan korbanların O’nun Gözünde iğrenç olduğunu belirtir. (Yeşayau 1: 13-14)
Birkaç pasuk sonra Tanrı’nın asıl istediğinin kalpleri teşuvaya açmanın yanında, hayatımızın her alanında davranışlarımızı iyilik ve adaletle yönlendirmemiz, haksızlığa uğrayanların, dulların, yetimlerin haklarını için mücadele etmemiz olduğunu görürüz. (Yeşayau 1:17, 23)
Kısa kısa Tişa BeAv
İsmi: Tişa=9, BeAv=Av ayının, Tişa BeAv=Av ayının 9’u anlamına gelir.
Çıkış yeri: Mişna Taanit 4:6, bugün İsrailoğulları’nın başına gelmiş olan beş trajedi nedeniyle oruç tuttuğumuzu açıklar. Casusların vaat edilen topraklar hakkında verdikleri manipülatif rapor nedeniyle bu rapora inanan İsrailoğulları’nın Kutsal Topraklar’a girmeyecekleri hükmü verilir. I. Bet Amikdaş Babil Kralı Nevuhadnetsar tarafından ateşe verilip yıkılır. II. Bet Amikdaş Romalılar tarafından tahrip edilir. Yahudi direnişinin son kalesi olan Betar, Romalıların eline geçer. Bet Amikdaş ve Yeruşalayim Romalılar tarafından bir tarla gibi dümdüz edilir ve Aelia Capitolina adında putperest bir şehir haline getirilir.
Nerede belirtilir? Neviim- Peygamberler Kitabında, Zeharya Peygamber şöyle der: “Dördüncü, beşinci, yedinci ve onuncu ayların oruçları, Yahudi halkı için sevinç, coşku dolu bayramlar olacak. Bu nedenle gerçeği ve barışı sevin.” (Zeharya 8:19). Tora’da ayların başı olarak belirtilen Nisan ayından sonra beşinci ay Av ayı, beşinci ayın orucu da Tişa BeAv orucudur.
Ne yapılır? Tişa BeAv orucu 6 Ağustos Cumartesi gün batımıyla başlar, 7 Ağustos Pazar akşamı yıldızlar çıkınca sona erer.
Tişa BeAv’da Bet Amikdaş’ın yıkılması, Tişa BeAv ile ilgili bölümler, Musar (Yahudi ahlak kuralları), Kinot (ağıtlar) okunabilir. Geleneksel olarak Megilat Eha okunur.
Tefilin ve Tallit 7 Ağustos Pazar günü öğleden sonra Minha duasında takılır.
Ne yapılmaz? Oruç kurallarına ek olarak sabah tefilin ve tallit takılmaz. Tora öğrenilmez. Deri ayakkabı giyilmez.
Tişa BeAv/ Bugün için mesajı: Dünyanın daha iyi bir yer haline gelmesi için başkalarının harekete geçmesini beklemeyelim, kendimiz ne yapabiliriz, kimlere uzanabilir, kimlerin hayatına dokunabilir, kimler için dünyayı daha güzel bir hale getirebiliriz düşünelim ve bu yolda ilerleyelim. Amacımız, sözlerimiz ve hareketlerimizle iyilik ve sevgi çemberi oluşturmak olsun. Bunların dalga dalga yayılarak çoğalıp dünyayı sarmalamasını da Tanrı’nın yarattığı, her an yaratmaya devam ettiği ‘doğa’ya bırakalım.
*Tişa BeAv’da neler olmuştu, Tişa BeAv’da yapılmaması gerekenler:
http://www.sevivon.com/index.php?option=com_content&view=category&id=64&layout=&Itemid=238
Önemli Not: Yazıda özet olarak verilmiş bilgiler, okuyucuya bu konular hakkında fikir vermek amacıyla Kutsal Kitap, Devarim (Gözlem), El Gid Para El Pratikante (Gözlem), Teilim (Gözlem) kitapları ve www.torahmusings.com, aish.com, rabbisacks.org, www.jta.org, www.jpost.com, blogs.timesofisrael.com, www.chabad.org sitelerinden derlenerek hazırlanmıştır. Cemaatlerin farklı gelenekleri ve uygulamaları olabildiği için, yas dönemi ve oruç ile ilgili yasaklar ve kısıtlamalar hakkında en doğru ve detaylı bilgiler için, cemaatin kendi Rabi’lerine başvurması gerekir. Yazı, konu hakkında sayısız yorumlardan sadece bazılarını kapsamaktadır.
*Katkıları için Rav İzak Peres’e teşekkür ederiz.