Sinagog İlahileri Korosu olarak aldığımız konser davetiyle Ankara ziyareti ufukta görününce, şehri gezmemek elbette düşünülemezdi.
Başkent Kültür Yolu Festivali kapsamında ‘İnançların Dili’ başlıklı gösteriye, şefliğini yaptığım Sinagog İlahileri Korusu olarak davet aldık. Küçük bir ekiple katılmamız istendiğinde ihtiyaca cevap verecek grubu oluşturdum. “Konser bahane, gezmek şahane” sloganı ile konser süresince Ankara’yı maksimum nasıl gezebiliriz diye düşünmeye koyulup kafamda program oluşturmaya başladım. Bir taraftan konserin repertuarını hazırlıyor, diğer taraftan boş zamanlarımızı değerlendirecek gezi programını şekillendiriyordum.
Programın ilk günü Ankara’ya uçuş, otele yerleşme, konserle ilgili ufak bir toplantı, öğlen yemeği derken fazla bir vaktimiz olmadı. Kısa bir Kızılay - Ulus turu sonrası akşam için, edindiğimiz bilgilere göre, en uygun yerin Tunalı Hilmi semti civarındaki sokaklarda bulunan mekanlar olduğunu belirledik. Bazı arkadaşlar Arjantin Caddesi’ni de önerdi. Arjantin Caddesine yürüyerek vardık; bilinen bir kahve markasının bahçesinde dinlenme kahvemizi yudumlarken buraların pek bize hitap etmediğini gördük. Birçok kişinin “O halde Tunalı Hilmi sizin aradıklarınıza cevap verecektir” ortak söylemi yönümüzü Tunalı Hilmi’ye çevirdik. Bu arada sosyal medya canavarı kızım, bazı uygulamalarda çok yüksek puan ve iyi yorumlar alan ‘Afitap’a mutlaka gitmemizi önerdi. Tunus Caddesi üzerindeki bu mekanı ararken önümüze meze - rakı muhabbeti yapabileceğimiz onlarca restoran çıktı. İlk olarak Zeynep Ayvaz ile karşılaştık. Fiyatlar, mezeler, mekân hakkında bilgilenmek için girdiğimizde çok beğenerek akşam yemeği için rezervasyon yaptırdık. İstanbul’dan geldiğimizi, iyi masa vermelerini istedik. Konser için gelen sanatçılar olduğumuzu duyunca kırmayıp gerçekten en güzel masayı ayırdılar. Aklımız kalmasın deyip aynı caddede biraz ileride olan Afitap’a da uğradık. Fakat yetkililer çok dolu olduklarını, bize ancak içerde bir masa ayırabileceklerini söyleyince ilk tercihimizden şaşmayıp zaten rezervasyonu yaptırdığımız Zeynep Ayvaz’da karar kıldık.
Günün yorgunluğunu atmak için otele dönüp duşumuzu aldıktan sonra biraz dinlenip, 19.30’da lobide buluştuk. Otel resepsiyonundaki yetkililerden de mekân hakkında fikir sorduğumuzda “Doğru seçim yaptığımızı” belirttiler. Memnuniyetle yola çıkıp saat tam 20.00’de giriş yaptık. Girit ezmesi, köpoğlu mançası, levrek marine, isli uskumru füme, söğüş salatadan oluşan birkaç soğuk meze eşliğinde ufak bir şişe rakı ile başlangıç yaptık. Ara sıcak olarak levrek simit alıp son yudumları ortaya aldığımız karışık meyve ile bitirdik. Misafirler ve mekân çok düzgün, muhabbet on numaraydı. Harika bir gecenin sonunda otele dönüp yattık.
Ertesi sabah kahvaltıda prova saatinin 16.30’da, gösterinin de 20.00’de olacağını öğrendim. Saat 11.00’de de Portekiz Konsolosluğunda randevum vardı. Kahvaltı sonrası yürüyerek önce Kuğulu Park’ta vakit geçirip randevu saatimizi bekledik.
ANKARA SİNAGOGU
Konsolosluktaki işlemimiz 15-20 dakika sürdü. Sonrasında rotamızı Ankara Sinagoguna çevirdik.
Bir gün öncesinden sinagog için yetkili arayıp ziyaret edebilmek için ricada bulunmuştuk. Sağ olsun Can Bey, ricamızı kırmayıp, sinagogu açacağını belirtti. Saat 12 için anlaştık. On dakika gecikme ile sinagoga vardık. Eski Yahudi Mahallesi içinde bulunan sinagog hakkında Can Bey’den eşsiz bilgiler aldık. Ankara Sinagogu epey büyük ve antik bir sinagog. Tavan işlemeleri, kadınlar bölümü, Teva ve Ehal çok görkemli. Bize için sinagogun en değişik bölümü bekar kızlar için yapılan özel oturma yeri. Kadınlar bölümünün bir kat altında küçük bir bölüm yapılmış. Dünyanın birçok ülke ve şehrini gezdiğimizde mutlaka sinagog ziyareti yapan bizler için, Ankara’daki sinagogu görmeseydik çok ayıp etmiş olurduk. Böyle bir ziyaret gerçekleştirmenin mutluluğu ve huzuru ile buradan ayrıldık.
GAZİ’NİN HUZURUNDA
Ankara gezimize, gezgin içgüdülerimle TBMM Müzesi ile devam ettik. Müze şekline dönüştürülen mekâna giriş yaparken hepimize bir heyecan bastı. Hele Gazi Mustafa Kemal’in 23 Nisan 1920’de açılış konuşmasını yaptığı genel kurul salonuna girdiğimizde heyecan doruktaydı. Sonrasında istikamet tabi ki Anıtkabir oldu. Birçok resmi törende televizyonda gördüğümüz, Ata’nın yattığı yerde bulunmak farklı ve tatlı bir heyecan vermişti hepimize. İlkokul yıllarından beri hayalimizde canlandırdığımız Aslanlı Yolu, tören meydanını, mozoleyi ve müzeyi gezecektik. Dış kapıdan Aslanlı Yola kadar servis otobüsü ile getirdiler bizleri. Yürüyerek Aslanlı Yolu geçerken yanımızdan tören mangası geçti. Nöbet değişimini bitirmiş, dinlenme koğuşuna gidiyorlardı. Hepsi çakı gibiydi. Dış ülkeleri gezdiğimizde, ziyaret ettiğimiz resmi saray muhafızları, çok ilgimizi çeker fotoğraflarını çekerdik. Bizim gençler de onlar gibi, adeta birer heykel gibi nöbet tutuyordu.
Aslanlı Yolu geçip tören meydanına geldiğimizde mozole beni büyüledi. Fotoğraflarda, filmlerde bu anıtı çok görmüştüm. Ancak şimdi canlı ve çıplak gözle karşımda duruyordu. Müthiş bir heyecan sardı içimizi. Merdivenleri çıkıp çelenk konan yere geldiğimizde gayri ihtiyari Ata’nın huzurunda saygı duruşuna geçip, selam durduk. Fotoğraf makinesinin deklanşörüne ardı ardına basıp o anı ölümsüzleştirmeye çalıştık. Okullarından mezun olan gençler Ata’nın huzuruna mezuniyet cübbeleri ile gelip hatıra fotoğrafı çektiriyordu. Cumhuriyeti emanet ettiği çocuklar, ilkokul hatta yuva öğrencileri, gruplar halinde Ata’yı ziyarete gelmişlerdi. Adeta “Atam rahat uyu, bu vatan bize emanet” der gibiydiler. Müthiş bir görüntü vardı etrafta.
Saat 15.00 gibi acıktığımızı hissettik. Yolda bir şeyler atıştırıp prova ve akşamki konser hazırlığı için otele gittik. Duş yapıp, kıyafetlerimizi alıp konserin yapılacağı salona servis aracımızla gittik. Kısa süren prova sonrası yine gezgin ruhum beni dürtüyordu. Mekânın ilgili kişilerine bir-iki saatlik boş olan bu zamanı nasıl değerlendirebileceğimi sordum.
Ankara Kalesinin yürüme mesafesinde olduğunu öğrenince, zaman kaybetmeden yola düştük. Gerçekten çok yakın olan Ankara Kalesine geniş bir parktan giriş yaptık. Kimi arkadaşlar yorgun olduğundan kalenin kafelerinden birinde oturmayı tercih ederlerken, ben Ankara’yı tepeden panoramik izlemek için kalenin burçlarına tırmandım. Gerçekten manzara nefes kesici. Belki biraz yorulmuştum ancak manzara bu yorgunluğa değmişti. Vakit kaybetmeden aşağı inip kafede bekleyen arkadaşlara katıldım.
Sözleştiğimiz saatte Azize Tereza Katolik Kilisenin bahçesinde Ermeniler, Keldaniler, Süryaniler, Müslümanlar ve bizim Sinagog İlahileri grubu buluştuk. Festival kapsamında gerçekleşen konser seyirciler tarafından çok beğenildi. Konserin ardından bazı izleyiciler kalıp bizimle sohbet etti. Çok keyifli ve güzel bir konser daha sona ermişti. Tüm gruplar ilgi ve alkışlardan mutlu bir şekilde otele döndük. Kimileri yorgun olduğundan odalarına çekildi, kimileri yakındaki bir çorbacıya gitti. Biz otele yakın olan bir barda pizza ve buz gibi Bira eşliğinde konserin yorgunluğunu atmaya çalıştık. Ertesi sabah kahvaltı sonra İstanbul’a dönecektik. Çok fazla gecikmeden otele döndük. Harika bir konser gerçekleştirmenin ve konseri bahane edip güzel başkentimizi gezmenin keyfi ile İstanbul’a döndük.
Bir Tutkudur Seyahat…