Ron Prosor 22 Ağustos Pazartesi günü İsrail´in Almanya Büyükelçisi olarak göreve başladı. Berlin´de Cumhurbaşkanlığı Sarayında Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier´e güven mektubunu sundu, ardından Bebelplatz Meydanında Alman ve İsrailli gençlerin de izleyici olarak katıldığı bir konuşma yaptı. Alman gazetesi Die Welt için de bir makale yazdı. Die Welt´in giriş paragrafını ve Büyükelçi Prosor´un makalesinin çevirisini aşağıda okuyabilirsiniz.
Naziler 1933’te Berlin, Bebelplatz Meydanında kitapları yaktıklarında, bu makalenin yazarının olaydan dehşete düşen büyükannesi Almanya’yı terk etti. Şimdi, pazartesi günü, yazarımız, İsrail’in yeni büyükelçisi olarak bizzat, Bebelplatz’da bir konuşma yaptı. Bu makalede de Almanlara çağrısını dile getiriyor.
“Büyükannem, Heinrich Heine’yi okumuş muydu bilmiyorum. Her hâlükârda, Elfriede Proskauer Düsseldorflu şair kadar ileri görüşlüydü. 1933 yılının mayıs ayında Berlin, Bebelplatz’ta kitapların yakılmasından kısa bir süre sonra, Prusya ordusunda subay olan büyükbabam Brethold’a bir emir verdi, Almanya’yı terk edecekti.
Bunun bedeli yüksekti, bu da doğduğu vatanının kültüründen başka neredeyse başka hiçbir şey sevmeyen biri olarak Filistin’de bir Alman vatansever olmak. Büyükannemin içgüdüsü, kocasını Berlin’den koparmaya yetecek kadar güçlüydü. 1933 yılının kasım ayında Proskauer ailesi, o zaman altı yaşında olan oğulları, yani babam Uri ve ablasıyla birlikte Israil’e gittiler.
Büyükbabamın Almanya’sı, aptal insanların akıllı insanların yazılarını ateşe atmasıyla daha 1933’ün mayıs ayında son bulmuştu. Ateşe atılan kitaplar arasında, o gün orada bulunup, ‘küçük kurnaz yalancı’ Joseph Goebbels’in ‘yağlı tiratlarını’ 70 bin kişiye yöneltmesini izleyen Erich Kästner’inkiler de vardı. Goebbels; öğrenciler, profesörler, Hitler Gençliği ve SA (Sturmabteiling, Nazilerin paramiliter grubu) adamlarıyla birlikte üniversitede fikir özgürlüğüne bir anda son vermişti.
Benim bu pazartesi günü İsrail Büyükelçisi olarak göreve başlama konuşmamı Bebelplatz’ta yapmam bir rastlantı değil. Şu an herkesi, benim için çok önemli olan ve gönlümde yatan, Alman-İsrail ortak geleceğini şekillendirmeye çağırıyorum. Bu ancak gençlerin sürekli olarak bir araya gelmelerini teşvik edersek ve geçmişi unutmadan geleceğe bakarsak mümkün olur.
Bonn, Washington, New York ve Londra’daki diplomatlık görevlerimden sonra Herzliya sahilinde rahatça yaşıyor olabilirdim. Orada, kısa süre öncesine kadar ders verdiğim Reichman Üniversitesi var. Orada fikirler sürekli çatışma halindedir. Fikirler tartışılır, sıklıkla çürütülür ama ara sıra bir tartışma yeni bir anlayışın doğmasına yol açabilir.
Zihinsel huzursuzluk İsrail’de bir erdemdir. Bu ülke, uzak görüşlü Bayan Proskauer’in yanı sıra, bugün Bebelplatz’da onurla durabiliyor olmamın sebebidir. Büyük ebeveynlerimin ve ebeveynlerimin inşa ettikleri ülke varlığını sürdürüyor. 74 yıldır var olmasının sebebi, başka şeyler yanında çocuklarımızı yetiştirme şeklimizle ilgilidir.
Kendi kitapları da ateşe atılanlar arasında olan Kurt Tucholsky şöyle der: Hiçbir şey, insanın içinde yaşadığı zamana muhalif olmak ve yüksek sesle ‘hayır’ demek kadar zor ve güçlü-kişilik gerektirici değildir.
Otoriteye yüksek sesle hayır demek ve mevcut paradigmaya meydan okumak İsrail’i İsrail yapan özelliktir. Bunu kendi evimde görüyorum, çocuklarım otoriteme saygı duymuyor, bana karşı kibirli davranıyor ve her şeyi en iyi onlar biliyor.
Ama bunun için biz İsrailli anne-babalar kendimizi suçlamalıyız. İsrail’de her Yahudi anne çocuğunun bir dahi olduğunu düşünür. Çocuklar ailenin yıldızıdır ve başarısız olmaları bir utanç sebebi değildir. Aksine, bu daha başlangıçtır. Kaldığın yerden devam…
Bu durum yorucu gözükebilir fakat toplum üzerinde olumlu etkisi vardır: Son olarak haritada İsrail’in komşularına baktığımda Liechtenstein, Lüksemburg ve San Marino’yu boş yere aradım. Prusyalı Berthold, karısı Elfriede, küçük Uri ve daha birçok İsrailli, dost olmayan bir çevreye uyum sağlamak zorundaydılar. Bu bağlamda İsrail’in kuruluş dönemi nesilleri ‘evet deyici’ değildiler. Böyle bir ruh hali, her günün var olma mücadelesiyle geçtiği bir yerde tehlikeli olabilirdi. İsrail’de her yönetici, gençleri iyi dinlemesi için uyarılır.
İsraillilerin başka alanlarda da ihtiyaçtan kaynaklanan erdemler geliştirmeleri gerekti: Proskauer ailesinin, İsrail’in 1948’de kurulmasına kadar göç tarihlerinden itibaren 15 yıl beklemesi gerekmişti. O zamanlar ülke temel olarak narenciye ihracatçısıydı. Ve yaşam sana sadece limon vermişse senin de onlardan limonata yapman beklenir. Ancak yeterli su da yoktu. Moşe (Hz Musa) Yahudi halkını süt ve bal akan ülkeye götürmek istemişti. Ama sonradan ortaya çıkacaktı ki bizi Ortadoğu’da bir damla bile petrolün olmadığı tek yere götürdü.
Farkına vardık ki genç insanların zihinleri bizim en değerli kaynağımızdır. Tarımda damlatmayla sulama sistemini onların yaratıcılığına borçluyuz. Bugün İsrail’de atık suların yüzde 90’ı arıtılıp yeniden kullanılıyor. Dahası, İsrail bugün dünyanın önde gelen yüksek teknoloji ülkelerinden biridir, çünkü çocuklarımıza erken yaşta klavye kullanmayı öğretiyoruz ve içlerini kendilerine güvenle dolduruyoruz.
İsrail mucizesinin öyküsünde 57 yıldır Almanya-İsrail ilişkilerinin ayrı bir yeri var. Bunlar başlangıçta, daha ağır olması mümkün olmayan bir mirasla gölgelenmişti. Zamanla sıkı kişisel, iki devlet arası ve ekonomik ilişkiler ağına dönüştü.
Yine de Alman halkının bir kısmı, kendimizi roket atışlarına karşı koruduğumuz zaman bize iyi gözle bakmıyor. Bu nedenle, her genç insanı İsrail’i kendi gözleriyle görmeleri için teşvik ediyorum, destekliyorum. Eminim pişman olmayacaksınız.
Bunun çerçevesini birlikte tanımlamalıyız ve uçuş masraflarını birlikte karşılamalıyız. Karşılıklı ilişki mükemmel görünüyor, İsrailliler (havacılık tabiriyle) kalkışta iyidir, Almanlar inişte iyidir. Aynı zamanda, genç İsrailliler aşırı özgüvenli, biraz iniş yapmak onlar için de iyi olur. Onlar akranlarını anne babalarından daha fazla dinler. Bu durum profesyonel yaşam için de geçerli: Genç İsrailliler sürekli yeni fikirlerle geliyor, güvenirlik ve uzun dönem planlama için sıklıkla Almanların yardımına ihtiyaçları olur.
Bu arada, yılın hangi dönemine denk geldiğine bağlı olarak, uçak indiğinde, İsrailli pilot uçak durana kadar koltuklarında oturup bekleyenlere “Mutlu Paskalyalar” dilerken, talimatlara rağmen koridorda ayağa kalkıp telefonda konuşuyor olanlara “Mutlu Pesahlar” temennisinde bulunabilir. İsrail’e gelecek olanların karşılaşacakları ilk deneyim. Ve bu daha sadece başlangıç.
Eğer çocuklarınıza, İsrail ziyaretleri sonrası, kendilerini tanıdığınızdan farklı olarak kavuşursanız sakin olun. Huzursuzluk bir erdemdir.”