•Ancak, söz konusu gayrimüslimler olunca tabii ki tek neden sıradan bir seçim değil, öteden beri gayrimüslimler böyle ´nötr´ isimler ardına ´saklanma´ ihtiyacı duruyor. Çünkü Türk ve Müslüman olmayan isimler ile toplumsal hayat içinde de yadırganıyorlar. Gayrimüslimler söz konusu olduğunda, nezaket hitapları bile ayrıma vurgu yapıyor; yakın zamana kadar, ´laik Türkiye´de, Roza Hanım yerine Bayan Roza veya Madam Roza, Vitali Bey yerine Bay Vitali hitapları kullanılıyordu. NURAY MERT – www.politikyol.com
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
İsrail’in İran’ın faaliyetlerine karşılık olarak gerilimi bu şekilde tırmandırmasına ve İran ile hesaplaşmak için Suriye’yi bir savaş alanına çevirdiği için İsrail’i kınayan Rus söylemlerinin sertleşmesine rağmen, Rusya ve İsrail arasında Ukrayna Savaşı öncesindeki anlayış büyük ölçüde geçerliliğini koruyor.
Örneğin, Rusya ve İsrail arasındaki çatışmasızlık mekanizması hâlâ işliyor. İsrail, savaş uçakları havadayken ve füzeler fırlatılırken saldırılardan 30 saniye ila 1 dakika önce Rusya’yı uyarıyor. Ancak Rusya söz konusu uyarıların saldırılar gerçekleşmeden 10-15 dakika önce yapılması konusunda ısrarcı. Çatışmasızlık mekanizması genel olarak işlese de bu Rusya’nın istediği ölçüde gerçekleşmiyor.
İsrail, Suriye’nin kritik altyapısını hedef alarak Rusya’nın Suriye’deki kırmızı çizgisine yaklaştı. Ancak Ukrayna konusunda Rusya’nın kırmızı çizgilerini aşmadı. İsrail Ukrayna’ya ölümcül silahlar transfer etmeyi reddetti ve Rusya’ya karşı yapılan yaptırımlara katılmadı.
İsrail’in Suriye’de gerçekleştirdiği hava saldırılarının birçoğunda ABD ile gizlice koordinasyon halinde olduğu bilgisine rağmen İsrail’in Suriye’deki önde gelen güvenlik ortağı Rusya’dır. Rusya ve İsrail arasındaki işbirliği, liderler arasında yüksek düzeyde güven, çıkarların karşılıklı olarak dikkate alınması ve ulusal çıkarların buna göre yönlendirilmesi gibi çeşitli etkenler var olduğu sürece devam edecektir. İki ülke arasındaki işbirliği, söz konusu etkenlerden birisi ortadan kalktığında ciddi zorluklarla karşılaşacaktır (Örneğin, İsrail’in dış politikası yalnızca kendi güvenlik kaygıları tarafından değil, aynı zamanda müttefiki ABD’nin çıkarları tarafından yönlendirilmektedir).
Sergei Melkonian’ın Emirates Policy Center adlı internet sitesinde yayınlanan “Russia-Israel Cooperation in Syria: Interests, Dynamics, and Impact of the War in Ukraine” başlıklı yazısından bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır.
Washington’un İran’la barışması, Venezuela kadar kolay değil. Bunun nedeni, hem İsrail’in hem de Körfez Arapları’nın İran’ı hala Ortadoğu’da kendilerine yönelik “en büyük tehdit” olarak görmeleri.
Biden açısından işin zor kısmı, İsrail ile Körfez Arapları’nın kendi aralarındaki düşmanlığı da sonlandırıp, ilişkileri normalleştirmiş olmaları. Artık Washington’un İran’la normalleşme çabaları karşısında birleşmiş bir İsrail-Arap cephesi var.
Nitekim ABD ile İran 2015 tarihli nükleer anlaşmayı yeniden yürürlüğe koymak için uzlaşmaya yaklaştıkça, İsrail’den heyet üzerine heyet gidiyor Washington’a; Önce İsrail Başbakanı’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Eyal Hulata, ardından İsrail Dışişleri Bakanı Gantz gitti ABD’ye. Bu hafta da bizzat Mossad Direktörünün Washington’a gideceği duyuruldu.
Gündem belli; 2015 yılında İsrail’in tüm karşı çıkmalarına rağmen imzalanan İran nükleer anlaşmasının yeniden hayata geçirilmemesi. İsrail’in mevcut hükümeti Washington yönetiminden, en azından İsrail’de sonbaharda yapılacak seçimlere kadar bir adım atmamasını talep ediyor. Aksi yönde bir hareketin seçimlerde “şahin” eski Başbakan Netanyahu açısından bir “propaganda malzemesi” haline getirileceği mesajı veriliyor.
Nitekim ABD de İsrail hükümetinin mesajını almış olmalı ki, bir yandan Tahran yönetimi ile uzlaşma formüllerini tartışırken, diğer yandan Suriye’de bizzat İran’ın besleyip büyüttüğü milisleri havadan bombalamaya başladı. Suriye bombardımanı, İsrail kamuoyuna “ABD sizin güvenlik endişelerinizi paylaşıyor” mesajından başka bir şey değil elbette.
Zeynep Gürcanlı
https://www.dunya.com/kose-yazisi/iran-karmasasi/667476
Biz kendi meselemize dönelim; genç kaymakamın adı Berk Acar. Belli ki ana babası da doğrudan Ermeni veya gayrimüslim çağrışımı yapmasın diye ‘nötr’ bir isim seçmişler. Yanlış anlaşılmasın, Ermeni vatandaşların çocuklarına illa Kevork, Antranik gibi eski moda isimler takmaları gerektiğini düşünen biri değilim. Bu ülkede bu devirde yaşayan herkes gibi, gayrimüslim topluluklar da çoğunlukla seküler, yeni moda isimler tercih edebiliyor.
Ancak, söz konusu gayrimüslimler olunca tabii ki tek neden sıradan bir seçim değil, öteden beri gayrimüslimler böyle ‘nötr’ isimler ardına ‘saklanma’ ihtiyacı duruyor. Çünkü Türk ve Müslüman olmayan isimler ile toplumsal hayat içinde de yadırganıyorlar. Gayrimüslimler söz konusu olduğunda, nezaket hitapları bile ayrıma vurgu yapıyor; yakın zamana kadar, ‘laik Türkiye’de, Roza Hanım yerine Bayan Roza veya Madam Roza, Vitali Bey yerine Bay Vitali hitapları kullanılıyordu.
Esnaf ve ticaret alanında belirgin gayrimüslim isimler işlerini zorlaştırıyor. Kısacası, konu sadece resmi görevler değil, topyekûn bir dışlanma. Hiç de öyle bir evde yetişmemiş olmasına rağmen, benim yeğenim bile, ilkokulda gayrimüslim arkadaşları için ‘yabancı’ tabiri kullanmıştı. ‘Evladım, onlar bu ülkede binlerce yıldır yaşıyor, ne yabancısı’ diye düzeltmek zorunda kaldık.
‘Ayrımcılık’ dendiğinde, cevap hazır; ‘ne ayrımcılığı, onların hepsi zengin’, vs. Hepsi zengin falan değil de zengin olsalar ne olur? Bir an için ülkenizde isminizi, cisminizi, içine doğduğunuz dini topluluğu, bayramlarınızı seyranlarınızı saklamak, hiç olmazsa sessizlikle geçirmek zorunda kaldığınızı, yani mücrim gibi yaşamak zorunda kaldığınızı düşünün!
Nuray Mert
https://www.politikyol.com/ilk-ermeni-kaymakam/
Madame Victorya biraz asabi bir hanımdı. Kocaman siyah çerçeveli gözlükleri vardı. Eşi Monsieur Albert de hareket etme becerisini tam olarak yitirmemekle birlikte, tekerlekli sandalye olmadan sokağa çıkamazdı. Yazık, kadıncağız önce kocasını dört kat o daracık merdivenlerden indirir, sonra her daim apartmanın girişinde bekleyen tekerlekli sandalyeyi sokağa çıkartır, sonrasında da Monsieur Albert'i gezdirirdi.
Alışverişlerine ben de yardım ederdim. Camdan sepet sallardı; "Hülya'cığım süt, su, çay, ekmek...alır mısın?" diye ne lazım olursa bana söylerdi. Bakkaldan bir koşu sütü, suyu, çayı alıp gelirdim. Ekmek için fırına giderdim. O sıcacık ekmeğin köşesini farkında olmadan kaç kere ısırıp yediğimi de Allah bilir. Bu yaşımda aklıma geldikçe, yüzümde hüzünle karışık bir gülümseme oluyor ama yine de mahçubiyet duygum ağır basıyor ne yalan söyleyeyim. Köşesi yenmiş ekmeği elimde görünce Madame Viktorya tebessüm eder, "afiyet olsun, kalanı zaten bize yeter de artar", derdi. Az'ın nasıl çok olabileceğini ben zaten çoktan anlamıştım da, Madame Victorya bana anlayış göstererek bu öğretiyi pekiştirmişti.
Babam hep eş olarak Madame Victorya ve Monsieur Albert'i biz üç kızına örnek gösterirdi. "Bakın, ne kadar düzgün kadın. Kocasına nasıl bakıyor. Kocası parasız kalmış, hastalanmış diye bırakıp gitmemiş. Büyüdüğünüzde onun gibi olun" derdi. "Eeee baba senin de paran yok, annem de seni bırakmıyor" derdim. "Evladım, ben çalışıp ama az ama çok size bakabiliyorum çok şükür" derdi. Tüm bu dersleri incir ağacının altında verirdi rahmetli babam biz üç kızına. Yanımızda mutlaka koca demlik bir çaydanlık olur, o da bir yandan aheste aheste çayını yudumlardı. Evde, çayı en çok seven ve en hızlı içen bendim ama!
Uzun lafın kısası azizim, elbette benim çocukluğumdan size ne? Anlatmaya çalıştığım sadece geleneğe vurgu yapmak. Çocukluk, gençlik, yaşlılık, aile olmak, yaşlı olmak, sahipsiz kalmak, hasta olmak, yoksul olmak, yalnız kalmak, çok kültürlülük.....hepsi hayatın farklı renkleri...Ama geleneğin parçası olduğu zaman hepsi anlamlı ve nesilden nesile aktarılması gereken şeyler haline geliyor.
Dr. Hülya Bulut
https://www.star.com.tr/acik-gorus/gelenegin-celladi-haber-1734482/
Takılan tweetler
Kemal Reis Fırktayeni, İsrail’in Hayfa limanını ziyaret ediyor. Anlamı büyük.Kemal Reis kim peki?
Engizisyon'dan kaçan Yahudiler’i korumak için II. Bayezid,Kemal Reis komutasındaki donanmayı İspanya’ya yolladı.150 bin Yahudi, güvenli bir şekilde Osmanlı topraklarına ulaştı.
https://twitter.com/BurakDaricili/status/1566033304540815361
Daimi NATO Denizcilik Grubu 2 misyonu kapsamında Hayfa'ya yaptığı liman çağrısı üzerine Türk donanma fırkateyni TCG Kemalreis'i ziyaret ettik.
https://twitter.com/TelAvivBE/status/1566431385287524353
1/2🔴 Cihat Yaycı ; Donanmalar aynı zamanda diplomasi aracıdır. Liman ziyaretleri karşılıklı iyi ilişkilerin geliştirilmesine katkı sunar.
📌 2004’te Kemalreis 2. Komutanı iken İsrail’in Elat limanını ziyaret etmiştik, şimdi yine Kemalreis İsrail ‘in Hayfa limanını ziyaret ediyor
2/2 🔴 Cihat Yaycı ;KEMALREİS özelinde bir noktaya dikkat çekmek isterim;
📌 II.Bayezid döneminde Kemal Reis komutasındaki Donanma 1493’ten itibaren yıllarca süren tahliye harekatıyla 150 bin Sefarad Yahudisini İspanyolların zulmünden kurtararak, Osmanlı topraklarına getirmişti.
https://twitter.com/turkdegs/status/1566006183865057280
Türk helvası Kudüs'e geldi
https://twitter.com/GabiAMitchell/status/1565579013153853442
Jinekolog Dr.Şalom Benhabib’in 70’li yıllardaki, doğumunu gerçekleştirdiği bebeklerin bilgilerini yazdığı not defteri @muze500
Keşke ben de mesleğe başladığımdan bu yana böyle bi defter tutsaydım diye düşündüm.Çok nostaljik ve değerli bişey
https://twitter.com/DrSevilBG1/status/1563941247915397121
Hayim Nahman Bialik ve diğer meşhur Yahudi yazarların olduğu bu fotoğrafın arkasında “İstanbul 1921” yazıyor. Benim için büyük bir keşif ama fotoğrafın İstanbul’da çekildiğini teyit de edemiyorum. O zaman ya doğruysa diyerek tereddütle almıştım.
Bugün bir şarkının sözlerini ararken Bialik’le yine karşılaştık. İstanbul’da 1921’de basılan bir İbranice güfte kitabına yazdığı sunuşu“15 Temmuz 1921, İstanbul, H.N. Bialik” olarak imzalamış. Mükemmel karşılaşma.
https://twitter.com/ozgurcelaleddin/status/1565359584335859713
İstanbul'un İtalyan sinagogunun birçok yüzü:
— @kenancruz ile keşfetmek
https://twitter.com/DavidianKlein/status/1564724162370871310
Çeşitli Avrupa dillerinde "Yahudi" kelimesi.
https://twitter.com/jh_swanson/status/1564383901920944129
(1/3) #ThisWeekinSephardicHistory : 6 Eylül 1986 (2 Elul 5746), İstanbul Neve Salom Merkez Sinagogu'nda Şabat sabahı ayininde Türk Yahudileri namaz kılarken, ayin sırasında silahlı bir kişi ateş açarak 22 masum insanı katletti.
(2/3) Türk tarihinin en kötülerinden biri olan bu terör saldırısı, Türkiye'de bir sinagoga yapılan ilk saldırıdır. Hayatta kalan Yahudiler, günün dehşetini ve sonrasındaki zorluğu hatırlıyorlar.
(3/3) Bugün, bu korkunç saldırının yıldönümünde, Yahudi kurbanları durdurup anıyoruz - anıları sonsuza dek bir nimet olsun. 🕯
https://twitter.com/SephardicBrothe/status/1564288430397349888
1930 lu yıllar Suriçi Diyarbakır'da bir Yahudi ailesi.
Yahudi Cemaati Pesah Bayramı’nın ilk gecesi geleneksel Seder (Yedi gün süren Pesah Bayramı’nın ilk iki gecesi verilen yemek) sofrasını kurmaya maddi imkanları müsait olup akrabalarını ve komşularını Seder'e davet ederlerdi.
https://twitter.com/saripiso1/status/1566382110692315139
Yüzbaşı Alfred Dreyfus ve eşi Lucie Dreyfus.
Alfred Dreyfus uğradığı iftira sonucu casuslukla itham edilmiş, yıllarca Şeytan adasında hapis yatmıştı. Eşi Lucie'nin kararlılığı ve yıllarca süren mücadelesi Dreyfus'un özgürlüğe kavuşmasında önemli bir rol oynamıştır.
https://twitter.com/DritaEsadi2/status/1563932163132850176
Hier in Berlin stehe ich und verkünde: Am Israel Chai! Das Volk Israel lebt!
tarafından Almanca dilinden çevrildi
Burada, Berlin'de durup ilan ediyorum: Am Israel Chai! İsrail halkı yaşıyor!
https://twitter.com/Isaac_Herzog/status/1566422491408601088
Ağa Takılanlar Öneriyor”
"Tel Aviv Üniversitesi Campus bahçesinden şehir manzarası "
https://www.birgun.net/haber/almanya-yi-utandiran-bir-yildonumu-daha-401208
Eski Associated Press fotoğrafçısı Hassan Sarbakhshian, 2006 ve 2008 yılları arasında İran’daki Yahudi cemaatleri arasında yaklaşık iki yıl geçirdiğinde, bunlar bir kitap projesi için topladığı görüntülerden bazıları. Fotoğraflar, Yahudi cemaatinin normalde yabancılara oldukça kapalı tuttuğu Yahudi evleri, sinagoglar ve diğer mekanlara ender bir bakış sunuyor.
İran’ın Şiraz kentinde bir Yahudi mahallesinde yürüyen iki genç. Arkalarındaki duvarda, grafiti olarak Yahudiler için aşağılayıcı bir terim yazılmış
2007 yılında bu fotoğrafın çekildiği tarih itibariyle Shamsi, Tahran’daki Ezra Jacob Sinagogu’nda yaşayan üç Yahudi’den biriydi
https://hasturktv.net/irandaki-yahudilerin-yasami/
17. yüzyıl itibariyle Yahudilerin yerleşim bölgesi olan Kuzguncuk zamanla artan nüfuslarından dolayı “Musevi köyü” olarak anılmaya başlanmıştı. Kuzguncuk’un bir girişinde bir de yukarı tarafta bulunan sinagogların ağzına kadar dolu günler geçirdiği zamanlar dün kadar yakın. “Bella Vista” (Güzel manzara) olarak adlandırdıkları Kuzguncuk’un Yahudiler için maneviyatı da büyüktü. Kutsal topraklara varmadan önceki son durakları olan Kuzguncuk her daim onlar için kıymetli oldu.
Doğma büyüme Kuzguncuklu olan Vitali Pinto 5 nesil boyunca bu ‘Yahudi Köyü’nde yaşamıştı; Kuzguncuk’ta…
Vitali Bey ile dolanırken Kuzguncuk’u, çocukluk arkadaşıyla kesişiyor yolumuz. Şimdilerde mahallenin muhtarı. Ali Faik Kaptan. Karadenizli olan Faik Bey, 23 yıldır muhtar, doğduğu büyüdüğü mahallede.
“Acı günde tatlı günde” diyor Faik Bey… Beraber yaşadıkları günlerini böyle anlatıyor:
“İcadiye Caddesi’nde yürüyorum delikanlıyım. Camlara birileri çıkıyormuş, haberimiz yok. Abimiz bize kızıyordu. Biz de çıkmıyorduk öyle rastgele.”
Faik Bey, haklıydı. Acı günlerde yaşandı bu küçük mahallede. 6-7 Eylül olaylarında mahallede olaylar yaşandığını hatırlıyor. Hatta Faik Bey, inanamadığı isimlerin katıldığını da duymuş.
O da mahallesinin değişen yüzünden rahatsız. İnsan açısından çok sirkülasyon olmadığını söylüyor. Ancak günlük gelen ziyaretçi yoğunluğu ve kafelerin kaldırımı işgali her Kuzguncuklu kadar onu da kızdırıyor.
https://www.gercekgundem.com/yasam/354995/altin-kiremitten-kacak-cardaklara-kimlere-kaldi-kuzguncuk
https://www.politikyol.com/spinozanin-dusunceleri-ve-mirasi-8/
Şalom Dergisi’nin 124. Sayısının içeriği beni kendisine bağladı.
Kapak konusu da olan ‘Türk Musevileri Müzesi’ konulu yazı ülkemizde yaşayan herkes tarafından okunması gereken bilgiler içeriyor.
Nisya İşman Allovi’nin yönetiminde gelişen müzeyi yakından tanıma imkanını elde ediyorsunuz.
Evet, yanlış duymadınız Türk Musevileri. Ya da daha net yazayım: Türk Yahudileri Müzesi.
Müze hakkında bilgi veren Nisya Hanım, ülkemizin birikiminin müzede sergilenmesinin Türk Yahudileri konusunu öne çıkardığını vurgulamış. Bence de çok yerinde bir tespit.
Gelinlikler, Hanukiye (minare şeklinde), bulunan şekerlikler, Tevrat okunmak için serilen örtüler, fermanlar, fotoğraflar…
‘Kortadura de faşadura’ bunun en güzel örneği.
Çünkü faşadura bebek bekleyen annelerin düzenlediği Türk Yahudilerine has bir gelenek.
Bunların bilinmesi gerekiyor.
https://ocakmedya.com/dinler-ve-diller-kenti-mardin/
Sinagogtan enaz gelin ve damat kadar mutlu bir şekilde ayrılırken, bir toplumun ancak gelenekleriyle ayakta kalabilieceğini, yüzyıllardır süren Sefarad - Türk Yahudi düğün geleneğin de birçok dinsel buyruklar içermiş olmasına rağmen zaman içinde farklı simgelerle zenginleştiğini gördüm.