Tora’da ilginç bir vurgu vardır; Yitshak’ın Esav’ı, Rivka’nın ise Yaakov’u sevdiği vurgusu. Bu vurgu, basit bir bakış açısıyla tuhaf gelir. Nasıl olur da Tora, Yitshak gibi bir şahsiyetin Yaakov yerine, kötülükleriyle ünlü Esav’ı sevdiğini vurgulamaktadır? Ama biraz daha derine indiğimizde, bu sevgi vurgularını anlatan cümle yapılarında farklılık olduğunu görebiliriz. Yitshak’ın Esav’a sevgisini belirten cümle geçmiş zamandadır. Rivka’nınkini belirtenin ise şimdiki/geniş zamandır. Yitshak Esav’ı sevdi, ama Rivka Yaakov’u her zaman sever şeklinde bir anlam vardır. İkiz olan Esav ve Yaakov, 15 yaşlarında dedeleri Avraam ölene dek esas kişiliklerini tam olarak ortaya çıkarmamışlardı. Özellikle Esav, tam bir tsadik gibi davranmakta, babasına derin sorular sormakta ve inanılmaz bir saygı göstermekteydi. Özel kıyafetler giyip avladığı hayvanların etlerini kendi pişirerek babasına sunumlar yapmaktaydı. Aslında avcı yeteneğinin bir başka yönünü kullanmakta ve babasını tuzağa düşürerek adeta avlamaktaydı. Yitshak, işte Esav’ın bu davranışlarından dolayı onu özel olarak sevmişti. Ama Avraam da öldükten sonra, artık Esav’ın cinsel ahlaksızlıklara ve acımasızca insanları öldürmeye başlamasına kadar. Yani, Yitshak Esav’ı geçmişte ve kendisine gösterdiği fiziksel bazı olumlu davranışlarından dolayı sevdi. Rivka ise, çocuklarının durumunu daha karnında itiştikleri zamanlardan beri biliyordu. Onları büyürken de takip etmiş ve Yaakov’un ne kadar dürüst ve maneviyatı kuvvetli bir insan olduğunun bilincindeydi. Onun için Rivka, Yaakov’u her zaman severdi. Buradan anlıyoruz ki, maddi şeylerden dolayı duyulan sevgi geçicidir, ama manevi şeylerden dolayı olan sevgi her zaman kalıcıdır. Mesela bir erkek bir kadınla sadece güzelliği için evlenirse ya da bir kadın bir erkekle yakışıklılığı veya zenginliğinden dolayı evlenirse, ilk başta oluşan sevgi geçici olacaktır. Güzellik, yakışıklılık, zenginlik gibi kavramlar süreklilik göstermeyebilir. Oysaki manevi değerlerinden veya iyi huylarından dolayı duyulan sevgi kalıcı olacaktır.
Mucizelere şükredebilmek
Mucize deyince, genelde aklımıza doğaüstü olaylar, beklenmedik üst düzey durumlar gelir. Dolayısıyla hayatımızda çok az mucize olduğunu zannederiz. Oysaki mucizeler, Tanrı’nın, doğanın işleyiş mekanizması içinde var ettiği doğal olaylardır. Bu olaylar bazen nadir olur, bazen sürekli. Bazen düşük şiddette gerçekleşir, bazen yüksek şiddette. Biz, bunlardan sadece nadir ve yüksek şiddette olanları mucize olarak nitelendiriyoruz. Yağmurun yağması bizim için normaldir, doğaldır. Ama tufan boyutunda sular ortaya çıkıp her şeyi yok edince bunu mucizevi bir olay olarak algılarız. Oysaki Tanrı Tora’da da açıkça belirttiği gibi, tufan için sadece yeryüzündeki ve gökyüzündeki mevcut suları bir şekilde kullanmıştır. Rüzgârın esmesi bizim için doğaldır, ama rüzgâr Babil Kulesi olayındaki gibi 70 milleti değişik yerlere sürükleyince veya Kızıldeniz’i yarınca, ancak biz onu mucizevi bir olay olarak nitelendiriyoruz. Oysaki Tanrı, her zaman doğanın içinde var olan mekanizmalarını kullanmaktadır. Bir adım ileri gidersek, aslında yağmurun her yağması başlı başına bir mucizedir. O yağmur yağana kadar doğanın içinde pek çok mekanizma çalışmıştır. Yağmur yağdıktan sonra da mucize devam eder. Toprak ve ürünleri bereketlenir. Rüzgârın her esmesi de mucizevi bir olaydır. Rüzgâr bulutları hareket ettirerek uygun yerlere yağmurunu bırakmasını sağlar, yine bitkilerin üzerindeki sporların uçuşarak çoğalmalarına yardım eder. Şimdi farkındalığımızı biraz daha arttırırsak, uyumak ve uyanmak da bir mucize değil midir? Yemek yemek, onu sindirmek, yemekteki yararlı maddelerin vücuda karıştırılması ama yararsızların atılması mekanizması mucize değil midir? Ya nefes almak! Bizler ancak bir şeyleri kaybettiğimiz ve sonra bir şekilde geri kazandığımız zaman mucizeleri hissediyoruz. Koronaya yakalanıp entübe olanların çoğunun söylediği ortak söz, nefes almanın ne büyük bir mucize olduğuydu. Veya prostat hastaları, tıkanıklık yaşayıp tuvalete çıkamadıklarında, tedavi olup normale dönünce, tuvalete çıkmanın bile ne büyük mucize olduğunu fark ediyorlardı. Mucizeler hayatımızdayken, küçük büyük demeden onları fark edelim ve Tanrı’ya hep şükredelim… Bir hikayeyle olayı pekiştirelim... Bir sinagogun rabisi, dua çıkışı kolu alçıda bir yahidin şeker dağıttığını görmüş ve sebebini sormuş. Adam önceki gün büyük bir kaza atlattığını ve mucize eseri sadece kolu kırılarak kurtulduğunu, bu nedenle şeker dağıttığını söylemiş. Ertesi gün duadan çıkanlar bu kez Rabi’nin şeker dağıttığını görünce sormuşlar “Sen de mi kaza geçirdin Rabi?” Rabi cevap vermiş, “Hayır. Ben dün başıma hiçbir kaza bela gelmediği, sağ salim günü bitirip eve döndüğüm için bu şekerleri dağıtıyorum” demiş…
Bunları biliyor musunuz?
* Aman’ın Ahaşveroş’a Yahudi halkını satın almak için 10bin kikar ‘para / kesef’ teklif ettiğini. Sonunda da kendi yaptırdığı ‘ağaca / ets’ asıldığını.’ Para’nın kağıdının ‘ağaç’tan elde edildiğini. ‘Para / kesef’ ve ‘ağaç / ets’in gematriyalarının ikisinin de eşit ve 160 olduğunu: Yahudiler için ‘10 bin kikar / para’ öneren Aman’ın sonunda 10 oğlu ile birlikte ‘ağaca’ asıldığını.
* Mordehay’ın Aman’ın önünde eğilmemesinin çeşitli sebepleri olduğunu. Mordehay’ın, Yaakov’un oğulları arasında Esav’ın önünde tek eğilmeyen Binyamin’in soyundan geldiğini. Aman’ın ise, Esav’ın torunu Amalek’in soyundan olduğunu. Mordehay’ın ruah akodeşle Aman’ın, Amalek soyundan büyük bir raşa olduğunu fark ettiğini. Bunun dışında, Aman’ın boynunda put şeklinde bir kolye taşıdığını ve onun önünde eğilmenin bir puta eğilme manasına da geldiğini. Ayrıca ikisinin de eskiden orduda subayken birlikte savaştıklarını ve savaşta aç kalan Aman’ın hayatını, onunla yemeğini paylaşan Mordehay’ın kurtardığını ve Aman’ı Mordehay’a borçlu kaldığını.
* Tora’nın bir yerinde Mısır'dan çıkışta 600.000 erkek olduğunun, başka bir yerinde ise sayımdan geçen kişilerin sayısının 603.550 olarak belirtildiğini. Bunlar çok yakın sayılar olmakla beraber, aradaki 3550’lik farkın bir açıklamasının olduğunu. Bu kişilerin günah işlemiş ve bu nedenle kampın dışında tutulan kişiler olduğunu. Nitekim Tora’da toplumun sayımından elde edilen gümüşün 100 kikar ve 1775 şekel olduğunun vurgulandığını. Halkın sayımı yarımşar şekel verilmek suretiyle yapıldığına göre, 100 kikara karşılık gelen bedel olan 300000 şekel, her biri yarımşar şekel veren 600.000 kişiyi ifade ederken, ayrıca belirtilen 1775 şekelin, kampın dışında bulunan bu 3550 kişinin verdiği yarımşar şekele vurgu yaptığını.
* Moşe’nin çalılıkta Tanrı ile karşılaştığında, kendisine verilen Paro’ya gidip konuşma emrine yedi gün boyunca çeşitli mazeretlerle direndiğini. Bu yüzden Kohenlik hakkını abisi Aaron’a kaptırdığını. Ancak Mişkan’ın açılışı öncesi, bu kez Tanrının yedi gün boyunca Moşe’ye Kohen Gadol kıyafetlerini giydirerek Mişkan’ı kurup sökme imkanı verdiğini. Ancak sekizinci gün, bu kıyafetleri Aaron’un giyerek Mişkan açılışının gerçekleştirildiğini. Bu şekilde Aaron’un çocukları ve soyu da Kohen’lik onuruna sahip olurken, Moşe’nin çocuklarının ve soyunun babalarının izinden gitmediklerini.
* Tora’da iki yerde ‘Zot Hukat ATora / bunlar Tora’nın hükmüdür’ teriminin geçtiğini. Bunlardan birinin kızıl inek külleriyle arınma prosedürü, diğerinin de ‘tevilat akelim / mutfak kaplarının mikveye daldırılması’ prosedüründe olduğunu.
* İnsan vücudunda, senenin 365 gününe ve 365 ‘yapma’ şeklindeki Tora’nın emirlerine karşılık 365 sinir bulunduğunu. Bu sinirlerden birinin ‘gid anşe/ siyatik siniri’ olup yenmesinin yasak olduğunu. Yine senenin 365 gününe karşılık gelen 365 melek olup bunlardan birinin ‘Samael/Satan’ olduğunu. Samael’in, Teşa BeAv’a (yani Av ayının 9’una) karşılık gelen melek olup bu siyatik siniriyle bağlantısı olduğunu. ‘Gid Anşe/ siyatik sinirinin’ gematriyasının 365 olup, Teşa BeAv’da oruç tutmayıp yemek yiyenin, Tora’daki siyatik siniri yeme yasağını çiğnemiş gibi sayıldığını.
* Amidada sonradan eklenen lamalşinim berahasıyla beraber toplam 19 beraha olduğunu. Bu 19 berahayı oluşturan cümlelerde toplam 113 kelime bulunduğunu. Aynı şekilde Tora’da toplam 113 kez ‘lev/ kalp’ kelimesi geçtiğini. Tora’nın ilk harfi bet ve son harfi lamedin de ‘lev’ kelimesini oluşturduğunu. Bu bağlamda, Tora’da bahsedilen Tanrıya ‘kalpten’ ibadet etme emrinin simgesinin tefila yani ‘amida’ duası olduğunu.
* Tora’nın tamamında normalde büyük veya küçük yazılmış 27 harf bulunduğunu. Bunlardan birinin Vayikra peraşasının başlangıcında yer alan ve bu peraşanın içinde bulunduğu üçüncü kitaba da ismini veren ‘vayikra’ sözcüğünün sonundaki alef harfi olduğunu. Bu harfin SeferTora’larda diğer harflere göre küçük yazılmasının sebebinin hem Moşe’nin tevazuunun simgelemesi hem de burada toplumun küçük yaştaki üyelerine bir gönderme olduğunu. Nitekim, geleneksel olarak çocuklara Tora öğrenimine Vayikra kitabının ilk satırı ile başladığını. Aynı zamanda bu küçük yazılan alef harfinin, yazılış olarak içerdiği A/Alef, L/Lamed ve F/Pe harflerinin gematriyaları toplamının ‘1+30+80=111’ ettiğini. Bu sayının hem alefin harfinin kendi sayısal değeri olan ‘1’e kuvvetli bir vurgu yaptığını, hem de 111’in, Vayikra peraşasındaki toplam pasukların sayısına karşılık geldiğini.
* Kadişe cevap vererek Amaleklerin yok edilmesine de katkıda bulunduğumuzu. Çünkü kadiş okunduğunda, ona “Amen Yee şeme raba … / O’nun büyük ismi sonsuza dek kutsal olsun” şeklinde cevap verdiğimizde, Tanrı’nın YHVH şeklindeki büyük isminde, Amaleklerin varlığı yüzünden var olduğu ima edilen bir eksikliğin giderilmesi konusundaki olumlu niyetimizi vurgulamış olduğumuzu. Söz konusu eksikliğin, Tora’da Şemot kitabında Moşe’nin “El Tanrı’nın Tahtındadır” şeklindeki ifadesinde vurgulandığını. Bu ifadede ‘taht’ sözcüğünün de Tanrı’nın dört harfli isminin de eksik yazılmış olduğunu ve Amalekler var olduğu sürece ne Tanrı’nın isminin ne de tahtının tam olmayacağını.
* Mizbeah üzerinde ateş yakmak için üzüm asması ve zeytin ağacı dışında tüm ağaçların odununun kullanılabileceğini. Üzüm ve zeytinin, İsrael’e özgü yedi meyve içinde ayrı özellikleri olduğunu... Üzümden elde edilen şarap kutsamalarda ve korbanlara eşlik eden nesahimlerde kullanılırken, zeytinden elde edilen yağın menoranın yakılmasında ve minha sunularında kullanıldığını.
Sorularınız ve yorumlarınız için adresim: [email protected]