2000 sonrasında teknolojinin hızından mıdır, yoksa yenik düşüyor her şey zamana ondan mıdır, dünya hızla dönüşüyor. Belki de bize öyle geliyor. Değişimler sancılı olur, dönüşümler ise maliyetli. Artan enerji maliyeti iklim krizi ve krizinden dönüşümün(ün) faturası olarak karşımızda. Değişime Paris İklim Anlaşması ile ayak uyduramayan başta Avrupa Birliği ise sancısını çekiyor.
“Sen ağladın, canım, ben ise yandım / Dünyayı gönlümce olacak sandım / Boş yere aldandım, boşuna kandım / Rengi gözümde solan dünyada” diyor Türk Halk Ozanı Neşet Ertaş. Kral veya Kraliçe, Kont, Düşes, CEO, C-Level fark etmiyor yalan dünyada. Dönüşüm derken bilinen insanlık tarihinde genelde çağların açılıp kapanması dönüşüm olarak kabul görebilir. Mesela dinozorların yok olması veya Rönesans. Ancak Rönesans’a rağmen sömürgecilik veya emperyalizm zaman içerisinde azalsa da hala tam dönüşüm sağlanmadı bu alanda dünyada. Tezatlar insanlık tarihi boyunca değişmeyen sayılı kavramlardan biri olacak muhtemelen. Değişimler ise daha sık gerçekleşiyor. İşte Avrupa’daki krallıklardan birinde daha değişim zamanı geldi. Bu yüzyılda monarşi ile dünyada yönetilen ülkelerin sayısı azımsanacak kadar değil. Gerçi “Güçler Ayrılığını” yazan Montesquieu monarşiyi ön plana çıkarsa da kendisinin de rol aldığı “Aydınlanma Çağında” çıktığı topraklar “Fransız Devrimi” ile demokrasiyi kabul etmiştir. Ancak demokrasiyi kabul etmesine rağmen sömürgecilikten hemen vazgeçmemiş olmasının, Afrika kıtasındaki birçok ülkenin ulusal rezervlerini elinde tutmasının arkasındaki temel dinamikler bugün enerji krizi ile yine kendini hatırlatmıştır. Tabii, Fransa bir örnek sadece. Düzce kadar yüzölçümüne sahip Lüksemburg Dükalığının bile Belçika ile birlikte 1960’da ancak bağımsızlığını kazanan Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde sömürgeciliğe iştirak ettiği kendi müze kayıtlarında mevcut*. Parantez arasında hatırlamak gerekirse, ABD’de Afro-Amerikalıların oy hakkını kazanmaları Kongre’den 1965 yılında geçti, Malcolm X aynı yıl suikasta kurban gitti. Bu vesile ile tarihten ekonomi bölümüne geçerken emperyalizme karşı kazanılan Büyük Zaferi ve İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yılını tekrar kutlayalım.
Enerji İçeceği Çözüm mü?
15 Ocak 2020 tarihli aynı Şalom sayfamızda “Kraliyetler mi, Kapitalizm mi çökecek?” yazımızda aslında dünyadaki bu dönüşümlere işaret ederek bu çağın adının ne olduğunu, sanat akımın adının ne olduğunu sorarak sonrasında 29 Ocak’ta “İstanbul Ekolü Manifestosunu” yazmıştık. Her ikisinin dönemini hatırlarsak ilk COVID-19 vakalarının görüldüğü ve pandeminin henüz ilan edilmediği günlerdi. Sonrası malum. Kapandık, açıldık ve voila tüketici davranışları değişti, arz yetişemedi, tedarik zincirleri kırıldı, enflasyon patladı, buzullar erimeye devam ederken, dünya siyasetinde de erimeler hızlandı. Nitekim son siyah kuğu Ukrayna-Rusya Savaşı ile Soğuk Savaş dönemi tekrar resmiyet kazandı. Şimdi gelelim bugünlere.
Parite 1’in altına giderken dolara karşı parasal olarak rekabet edebilsin, “Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu” olarak Soğuk Savaş döneminde Batı Avrupa ülkelerini birleştirmek için kurulan ve Glasnost-Perestroyka sonrasında tek kutuplu dünyada ABD ile ekonomik olarak rekabet edebilsin diye genişleyen Avrupa Birliği, kendi ordusundan vazgeçip Rusya’ya karşı tekrar NATO’ya(?) Normandiya Çıkarmasındaki gibi döndüyse, “Bu durumda Avrupa Birliği’ne gerek var mı?” sorusu aslında en kritik dönüşüm sorusu bugünlerde. Malum Almanya’daki son kömür madeni Bottrop 2018 yılında son kazı ile devreden çıktı. Bugünlerde ise Paris İklim Anlaşması’nı rafa kaldıran Avrupa Rus doğalgazının kesilmesi nedeni ile kömüre ve nükleere dönüyor. Çözümsüz kalınan yerlerde fabrikaları kapatıyor veya makarnayı kısık ateşte daha kısa kaynatıyor. Acaba, bu gibi dönemlerde enerji içecekleri bir çözüm olabilir mi diye izahı olmayanın mizahı yapılır ancak. Malum Trump için başta Avrupa olmak üzere neredeyse tüm dünya Paris İklim Anlaşması’ndan çekildi diye demediğini bırakmamıştı. Başta dedik ya, insanlık tarihi boyunca tezatlar bitmiyor. Aynen bundan önceki yazılarımızda dile getirmeye çalıştığımız bizdeki ekonomi yorumlarındaki tezatlar gibi. Yerine kurtarıcı olarak lanse edilen Biden Hükümeti’nin seçim kampanya sitesinde yer alan Soğuk Savaş, Rusya, Çin maddeleri bugün icraatları olarak Paris İklim Anlaşması’nın başta Avrupa olmak üzere geldiği noktayı sorgulatıyor.
Faiz, Kur, Enflasyon
Ukrayna’da bu sene Türkiye’nin önderliğinde gıda krizi aşıldı ancak ekim yapamayanlar dikkate alınırsa seneye ne olacak? Enerji fiyatlarında doğalgazın maliyeti artmaya devam ediyor ve hemen çözüme kavuşması da zor görünüyor. O zaman bu arz sıkıntılarının olduğu yerde Avrupa’da özellikle jumbo faiz artışları arz enflasyonunu çözebilir mi? ABD’de paketlerde ufalma ile gizli enflasyon sürerken Fed jumbo faizlerine devam edecek beklentisi hala yüksek. Bubba’nın projesi jumbo karides tekne kaptanlığı hayalinden, karides fabrikasının başına oturan Forrest Gump misali bir kazanım mı bekleniyor bu faiz artışları ile. Yani karides arzı artmadan faiz artışları ile Bubba’nın karnı doyacak mı dünyanın geldiği bu noktada? Yoksa o karides fabrikası için düşük maliyetli finansman mı lazım? Euro’nun geldiği noktada aslında bu faiz artışları kaçınılmaz son. Lagarde’ın Fed ile koordinasyonu sağlamak için IMF’den AMB’ye gelip gelmediği bilinmez ancak kur, ticaret, arz, tedarik, enerji ve emtia savaşları sürerken yukarıdaki en kritik dönüşüm sorusu karşısında Euro’nun ayakta kalabilmesi için faiz artışı kaçınılmaz. Ancak maliye birliği sağlayamayan ekonomilerinin resesyona girmesi de kaçınılmaz bu durumda. Sömürgecilik ile altın ve madenleri sanayi devriminde kullanıp oluşan sermaye birikimi ve marka yaratımı üzerinden finansal emperyalizme giden süreçte acaba ciddi bir dönüşüm sürecine mi giriyorlar? Malum bütçe açıkları, kamu borçları pek parlak değildi. Enflasyon şimdi en büyük sorunları. Avantajları cari fazlaydı. Artık o kısım da resesyon, enerji krizi ile risk altına girerse birliği ayakta tutan şey ne olacak? Monarşiler mi? Nitekim Rusya Ukrayna Savaşı ile sermayeye el konulması sonrası, Fransa’nın en büyük enerji şirketini kamulaştırması bu dönüşümün öncüleri mi? Son olarak, pandemi benzeri süreçte şirketlerin stoklarına veya verilerine el konulmasına yol açacak Avrupa Parlamentosu’ndaki yasa tasarısı kapitalizmin bir unsuru da değilse, birliği gümrük birliği veya serbest dolaşım ile ayakta kim tutacak? Kapitalizm mi?
Butt, Rehman, Azeem (2010) Pakistan ekonomisinin 1998-2008 yılları verisi üzerinden faiz ile kur artışı arasında uzun vadede değil kısa vadede bir ilişki olduğunu bulmuşlar. Yani iktisatta farklı dönemlerde ve farklı ülkelerde kendi dinamikleri farklı sonuçlar verebiliyor. Stiglitz veya Daniel Lacalle yeterli gelmediyse tezatlar için bir örnek daha.
Görünen o ki, petrolün varil fiyatında resesyon ve faiz artışları nedeni ile emtiaların genelinde olduğu gibi bir geri çekilme var ve bu OECD ülkelerinde enflasyonda çok az bir düşüş emaresi gösterdi. Diyelim ki, enerjinin fiyatı düştü, ancak gaz ikamesi yoksa arz çözülemezse enflasyonu çözse bile Avrupa üretimi bu kış özelinde çözebilecek mi?
Frank Donald Drake
Drake denklemi olarak bilinen sadece Samanyolu Galaksisi’nde 2500-10.000 arası akıllı yaşam formu olasılığını hesaplayan denklemin sahibi profesör geçtiğimiz günlerde öldü. Kısmen tersi Fermi Paradoksu ile astrobiyolojideki önemli değişim kuramlarından biri. Dönüşüm ise uzaylılarla temas olursa veya insanlık uzayda kolonileşirse gerçekleşecek. Kolonileşmeyi insanlık sağlarsa aynı hataları tekrar edecek mi? Bu dönüşüm olursa, gönüllü ya da gönülsüz kolonileşme söz konusu olursa kısmı için henüz erken. LinkedIn’de Drake ile ilgili postuma bir akademisyen dostum, “dünyaya dön Hocam” yazmış aramızdaki esprili atışmalara istinaden. Cevap olarak “dünya dönüyor sen ne dersen de” yazdım Hocaya. Dönüşümler de işte böyle bir şey. Sizin olduğunuz yer değil gittiğiniz yer önemli. Kral da olsanız, Kraliçe de, Avrupa Birliği de.
*https://www.mnha.lu/en/exhibitions/luxembourgs-colonial-past