Paris ve Parisli için zarif bir kadın ne ifade eder sizce? Zihninizde şehrin estetiğini kültürünü ve zarafetini taşıyan bir kadın hayal edin. Bu kadın tüm Fransızların kendilerine göre, haklı olarak sahiplendikleri bir kadın. Adını şehirleriyle özleştirdikleri bir Kadın; Notre Dame. Yani Paris´in vazgeçilmez kadını, ´Kadınımız´…
Bugün Katolik Hristiyanlığın önemli bir simgesel merkezi olan Notre Dame Katedrali aynı zamanda Fransa Başpiskoposluğunun da merkezi sayılır. Buna rağmen, Fransız dilinde yarı saygı, sevgi, samimiyet ve kutsiyet ve aidiyet bağı oluşan Notre Dame sözcüğü “Hanımefendimiz” anlamına geliyor.
Temelinin atıldığı 1160 yılında günümüze kadar Fransız edebiyatına, mimarisine, diline, dinine, kültürüne ikonik bir şekilde etki etmiş simgesel bir yapı. Katedral, Saine Nehri üzerinde küçük iki adadan oluşan kara parçası üzerindedir. İnşaatı yaklaşık 170 yıl sürdü.
Notre Dame kendi çağında bir devrim niteliğindeydi.12. ve 13. yüzyılda Paris Avrupa’nın en büyük şehri haline geldiği sırada inşa edilmişti.
Notre Dame sivri kemerleri, kemerli payandalarıyla daha yüksek ve ince duvarlarla muazzam pencerelerin inşa edilebilmesine ve bu sayede ışığı içeri almasına olanak veren yepyeni bir Fransız mimari akımının ilk büyük başyapıtıydı.
Kıskanç İtalyanlar bu mimariye ‘gotik’ adını verdi. Bununla aslında kelime anlamı ‘barbar’ demek istediler ama ironik bir şekilde bu Fransız aydınlanma tarzı mimarisi tüm Avrupa’yı fethetti.
1334’te yapımı tamamlanan, gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri olan bu katedral sonraki yıllarda Jeanne D’arc’ın yargılanması, Napolyon’ın taç giyme töreni, DeGaulle’ün cenaze merasimi gibi önemli toplumsal olaylara ev sahipliği yaptı.
Fakat 19. yüzyılın başlarında Notre Dame’ın başı iyice derde girdi. 1789 Devrimi öncesinde onlarca yıllık saldırı, isyanlar ve ihmaller onu tehlikeli bir harabeye çevirmişti. Victor Hugo buna o kadar öfkeliydi ki, katedralin etrafında dönen bir roman yazarak edebiyat dünyasında bir başyapıt kazandırdı. Tarihin akışını durdurmak isteyen bir baş rahip, kambur bir zangoç ve her ikisinin de arzuladığı bir Çingene Kız hakkında çok ses getiren bir roman yazar... ‘Notre Dame’ın Kamburu’ 1831’de Başpiskopos sarayının yakılmasından bir ay sonra yayınlandı.
Devrim yıllarında Fransa’nın dört bir yanında zapt edilen eski kiliseler yağmalanıyor, yakılıp yıkılıyordu. İşte, hikayemiz burada başlıyor…
1831 yılında ruhban sınıfa başkaldıran isyancılar Notre Dame’ın çatısındaki devasa demir haçı yerinden etti, vitrayları kırıp İsa heykelini baltaladı, Meryem Ana heykelini parçaladılar.
Aslında katedrali yağmalarken orada olmayan Paris Başpiskoposunun peşindeydiler, bu yüzden de başpiskoposun kilisenin güneyindeki Seine’e bakan sarayını yağmaladılar; sonra da ateşe verdiler.
14 Şubat gecesi yaşanan bu olayın Seine Nehrinin karşı kıyısındaki Montebello’dan görünümün bir çizimi var. Bu çizim; olaydan 13 yıl sonra katedralin 20 yıl sürecek restorasyonunu üstlenen Emmanuel Viollet le-Duc tarafından yapılmıştı.
Saldırının tanıklığında Duc henüz 17 yaşındaydı. Le-Duc’un olayın heyecanıyla çizdiği bu karakalem çizimde çöp adamların sarayı kuşatması, mobilya ve diğer eşyaları pencereden nehrin sularına fırlatmaları ve saray yanarken arkasında da o zaman 600 yaşında olan Notre Dame görkemli duruşu görülmekteydi.
Bunu takip eden, 13 yıl sonra 30 yaşında olan Viollet le-Duc, katedralin 1864’e kadar 23 yıl sürecek bir restorasyonunu yönetmek üzere imparator görevlisi olarak restorasyonun başındaydı.
Hikayemize 1980 yılına uzun bir sıçrama yaparak devam edelim. Bu kez, 17 yaşında olan Philippe Vileneuve, Grand Palais’de Viollet-le-Duc hakkında hazırlanmış bir sergiyi ziyaret ediyordu. O yıllarda ileride tarihi binalarda uzman olacağını ve Fransa’daki en önemli basamak olan 35. Tarihi Anıtlar Baş Mimarı olacağını aklına bile getiremezdi. Günümüzde ise Vileneuve 2013’ten bu yana tek yetkili restoratör olarak Notre Dame’daki tüm çalışmaları yönetiyor.
15 Nisan 2019’da yangın 18.20 sularında, Notre Dame’ın çatısında sebebi henüz kesin olarak anlaşılmayan bir nedenden başladı; yaklaşık 7 saat sürdü. Fransız İtfaiyesinin yangını söndürme gayreti Katedrali minimum hasarla teslim alması çok kontrollü bir uygulamaydı. Su ve köpük kullanımı neredeyse tercih edilmedi. Böyle bir durum yangını körükleyeceği gibi aşırı hasara ve Katedralin değerli eserlerine zarar verebilirdi. Havadan sadece çatının ve yan payandaların kontrollü çöküşü esnasında müdahale gördü.
Yangın söndürüldüğünde binanın kulesi çökmüş, çatısının çoğu yıkılmış ve üst duvarları birçok payandası ciddi şekilde hasar görmüştü. Pek çok sanat eseri ve dini kalıntı, acil durum anonsuyla erken saatlerde güvenli bir yere taşınmıştı. Ancak diğerleri dumandan, kurşundan ve yüksek ısıdan oldukça etkilendi, dış mekan sanat eserlerinin de bir kısmı tahrip oldu.
Villeneuve şu anki görevini ve profesyonel yaşamının mücadelesini birçok yönden usta selefi Viollet-le-Duc’e borçlu. “Tarihi anıtların restorasyonunu o icat etti” diyor Villeneuve Duc için.
Bugünse bu sorulara yanıt arıyoruz: Geçmişin hangi bölümleri korunmaya ve gelecek nesillere aktarılmaya değer? Atalarımızın eserlerine nasıl bir görev borçluyuz? Onların varlığından nasıl bir güç ve istikrar kazanıyoruz? Ya da bu yapıtlar tam aksine kültürel bir ağırlık haline gelerek kendimizi geleceğe yansıtmamızı, bize ait çağdaş bir dünya yaratmamızı mı engelliyor?
Vilenouve şöyle der; her birimizin kafasında neye tutunacağımıza, neyi bir kenara atacağımıza, hangi değişime direneceğimize ve hangisini kucaklayacağımıza karar vermeye çalışan mesleki ve kültürel birikimlerimiz var.
Anıtlar, meydanlar, yapılar, sanat eserleri müzeler hep bütünün parçalarıdır. Ta ki varlıkları tehlikeye girene kadar.
Violle-le-Duc 1864’e kadar yaklaşık yaklaşık 23 yıl Notre Dame’da kaldı; o günkü tekniklerin ve benimseyişlerin çok ötesinde restore etti. Payanda ve vitrayları yeniden yaptı, devrimciler tarafından yıkılan heykelleri yeniledi ve dönemine göre birçok yenilikler gerçekleştirdi.
Katedralin çok sevilen grotesk figürleri ona ait. Binaya Ortaçağ’da yapılan özgün kuleden 15 metre daha yüksek ahşap bir çan kulesi ekledikten sonra çatı zemininden yukarı çıkan basamaklarına On iki Havarinin gerçek insan boyutundan daha büyük olan bakır heykellerini yerleştirdi. Havarilerden 11’i dışarı yani Paris’e bakıyorken 12. ise şüpheci Havari Aziz Thomas’a aitti. Le-Duc Thomas’a kendi yüzünü vererek başyapıtı olan kuleye yani Notre Dame’a bakmasını sağladı.
Ve bu inançsız mimar Fransız Katedralinin kraliçesini tüm ulusların aydınlanması ve yapıyı geleceğe taşıması adına hayata geçiren kişi oldu.
Fransa’daki herkes Notre Dame’ın yandığı o nisan gecesinde nerede olduğunu hatırlar. Olay bu açıdan, hiç kimse ölmemiş olsa da 11 Eylül’ü hatırlatıyor.
15 Nisan akşamı haberi aldığında Villenouve, Atlantik kıyısındaki evinden Paris’e giden son hızlı trene binmiş, sorunlu internetle olayları çaresizce izlemekteydi.
Mimarlık Tarihçisi Jean Michael, Versaille Sarayında bir davetteydi. Olanları duyunca hızla Paris döndü ve faciayı izledi. “İnsanlar ağlıyor, dua ediyorlardı, sokakta diz çökmüşlerdi” diye anlatıyordu gördüklerini.
Notre Dame’dan sorumlu Kültür Bakanlığı Konservatörü Marie Helene Didier itfaiyecilerin bulunduğu alana vardığında değerli eserlerin çoğunun dışarı çıkartıldığını belirtiyor ve “Büyük bir bit pazarı gibiydi” diyor.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron o akşam hükümetini protesto eden Sarı Ceketliler hareketine yanıt veren ulusal bir konuşma yaparken Elysse Sarayındaydı. Haberleri alınca konuşmayı iptal ederek apar topar Katedrale gitti. Televizyon kameralarına, “Notre Dame bizim tarihimiz, edebiyatımız hayal gücümüz, özgürlüğümüz ve hayatlarımızın merkez üssüdür. Bu katedrali hep birlikte en kısa sürede yeniden inşa edeceğiz” diyordu.
Paris’te arkeolojik kazıları denetleyen konservatör Dorothee Derieux haberi çocukları için akşam yemeği hazırladığı sırada Twitter’dan okudu. Çocuklarını şimdiye kadar hiç Notre Dame’a götürmediğini fark etti. Önümüzdeki iki yıl boyunca neredeyse boş katedraldaki moloz yığınlarının ayrışması ve kayıtlarıyla uğraşacağını, içerinin bir arkeolojik alan haline geleceğini hiç düşünememişti.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Villeneuve, katedralin önündeki meydana gelmek üzereydi. Yangın söndürülmüş olayın, vahameti henüz belli değildi. Röportajında “Bu yangınla tükenmiş hayatımı katedrali yeniden inşa ederken kendimi de yeniden inşa edeceğim” demişti. Villeneuve, eylülde başlayacak restorasyonu ölümsüzleştirmek adına sol kolunu dirseğinden bileğine kadar Violle-le- Duc kulesinin dövmesiyle doldurmuştu.
Belki bu iki mimarın yeniden aynı yapıda ortak bir kader buluşmasıydı. Ve günümüz Paris’inin, Kadınını emanet etmiş olduğu bu mimar kararlılıkla; bu konuda özgün bir koruma anlayışıyla her şeye rağmen sonuçta Restoratörü Restore edeceğiz diyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, katedralin 2025’e kadar restore edileceğini söyleyerek 1 milyar avronun üzerinde bir bağış kampanyası başlattı.
2019 yangınından bu yana katedral, 1803'ten beri ilk kez Noel Ayini'ne ev sahipliği yapamıyor.
Macron, Paris’in bu ikonik katedralini eski ihtişamına, hatta “önce olduğundan daha güzel” hale getirmeye söz verdi. Hem de sadece beş yıl içinde. Peki ama nasıl?
Tabii ki gerçekleşmesi teknoloji ile geleneğin uzlaşısıyla, tarihsel ve kültürel mirasın evrensel değerlerinin farkındalığı ve sorumluluğu sayesinde.