Uzun yıllardan beri kişisel dönüşüm çalışmalarına ve kristallere gönül veren Tuna Kamhi ile iyileştiren yaşam kaynakları, doğanın verdiği armağanlar ve insanın gücü üzerine konuştuk.
Doğal taşlara ve kristallere ilginiz nasıl başladı? Nasıl bir eğitim aldınız?
Spritüel bakış açısıyla kişisel gelişim eğitimlerinin bir öğretisi de kristallerle ilgilidir. Görsellikleri, şekilleri ve doğallıkları her zaman ilgimi çekti. Ancak birebir hissederek deneyimlemem yıllar öncesine dayanır. 2007 yılında çok ağır bir hastalık geçirdim; teşhis konması ve tedaviye başlanması uzun zaman aldı. Bu sürede geleneksel tıbbın yanı sıra taşların enerjisinden de yararlanma yoluna gittim. Sağlığıma kavuştuktan bir süre sonra bir gün boynumda taşıdığım aragonit taşımla oynarken elimin yandığını hissettim. Bu beni derinden etkileyen bir deneyimdi. Ani bir kararla kristallerle hizmet verebileceğim bir dükkân açmaya karar verdim. Böylece Lal Yaşam doğdu. Ancak Türkiye’de taşlarla ilgili yayınlar ve öğretiler yetersiz olduğu için Amerika’da Love And Light Crystal Therapeutique School adında bir okulda kristallerle ilgili eğitimimi tamamladım.
Sizce taşların sırrı ve kristallerin yararları neler? Enerjilerini nereden alıyorlar?
Benim en çok üstünde durduğum taş grubu kuvars grubudur. Üzerine uygulanan belli bir basınç, kristal yüzeyleri arasında bir elektriksel gerilim yaratır. Bu özelliğinden dolayı bugün kristaller teknolojide kullanılıyor. Kristaller olmasa bilgisayar sistemi çöker.
Bilindiği gibi katı maddeler yüklü parçacıklardan oluşur ve bir katı madde içinde negatif ve pozitif yüklü parçacıklar dengededir. Ancak mekanik bir yolla taşın üzerine bir kuvvet uygulamak yüzey yüklerinin oluşmasına neden olur, bir elektrik alanı yaratır. Bu elektromanyetik alan aura dediğimiz enerji bedenin kendisidir. Yani taşlar canlı varlıklardır. Tüm evrenin canlı bir organizma olduğu gibi.
Şamanlara göre kristaller katılaşmış ışıktır. Enerji yayarlar, toplarlar, dönüştürürler, çekerler ve iterler; aynen bir mıknatıs gibidirler. Ve evrenin en eski bilge varlıklarıdır. Bizden önce onlar vardı. Cep telefonu, telsiz ve bilgisayarlardan yayılan radyasyonu toplarlar, zihinsel konsantrasyonu kuvvetlendirirler. Zihinsel bir simya yaratırlar. Her hastalık bir negativitedir. İlaçların yanı sıra destekleyici ve şifa kaynaklı kullanılabilen cisimlerdir. Durağandırlar ama Einstein’ın dediği gibi enerjinin katılaşmış formudurlar. Bugün Amerika’da, Mayo Kliniklerinde ameliyatlardan sonra hızla iyileşebilme, hücrelerin yenilenmesi, bağışıklık sisteminin yükselmesi için kristaller destekleyici tedavi olarak kullanılır.
Hayatınızda karşılaştığınız taşlarla ilgili mucizevî olaylar var mı?
En önemli olay daha önce de bahsettiğim gibi elimi yakan aragonit taşıyla yaşadığım güçlü enerjidir.
Bunun dışında bir gün dükkânda kanserli bir vaka için dumanlı kuvars adında bir taş öneriyordum. Dumanlı kuvars kemoterapinin ve radyoterapinin aura’da ve fiziksel bedende yarattığı hasarları onaran güçlü bir taştır; negatif enerjiden koruyucu olarak kullanılabilir. Bu taşı önerirken adeta bedenimi delip geçen bir enerji hissettim. Çok etkilenmiştim...
Herkesin şahsına, ruhuna ait olan taş/taşlar var mıdır? Kişi taş seçimini yaparken nasıl bir yol izlemeli?
Herkesin taşı farklıdır. Ancak her taşın yerine geçebilecek bir taşımız var, o da kristal kuvarstır. Tüm gökkuşağı renklerini barındırdığı ve enerjisi çok yüksek olduğu için herkesin mutlaka kullanmasını veya evinde bulundurmasını önerdiğim bir kristaldir...
Çakra açma ve dengeleme çalışmalarında en çok kullandığım taş kristal kuvarstır. Her çakranın baskın olan bir rengi vardır, o doğrultuda da taş öneriyoruz... Örneğin ifade gücünü arttırmak, karşı tarafı ikna etmek için, boğaz enfeksiyonlarına ve boğaz rahatsızlıklarına iyi gelen mavi renkte taşlar öneriyoruz...
Taş seçiminde kişi içsel bilgeliğini kullanarak seçimini yapamıyorsa başvurduğumuz iki yöntem daha var... Biri sarkaç yöntemi, diğeri de burçlar. Ama önce elimizi taşların üstünde gezdireceğiz, taşı elimize alacağız ve enerjisini hissedeceğiz...
Pandemi döneminden beri gittikçe artan kaos, yalnızlık duygusu kendine yabancılaşmayı da getiriyor. Bu duygulara rağmen ruhumuzu nasıl besleriz?
Sağlıklı olmanın yolu beden-zihin-ruh arasındaki dengeyi koruyabilmekten geçer. Bazen bunu gerçekleştiremiyoruz. Çünkü çok önemli bir rakibimiz var; egomuz... Her an, her dakika yakamıza yapışıp bizi tuzağa düşürmek için hazır bekliyor.
Özbenliğimizle bütünleşebilmek için en iyi yöntem bence dua ve şükretmeyi hayatımızda daim tutmaktır. Bunu bir yaşam şekli, bir disiplin olarak görürsek egonun oyunlarına daha az geliriz.
Ve tabii ki müzik... Bilhassa Bach’ın müziğini dinlemek kişinin titreşimlerini evrenin titreşimleri ile rezonansa getiriyor. Altın oranı ve Fibonacci’nin sayısal sekanslarını kullanan Bach, evrenin doğal ritmini yakalamış bir kompozitör.
Kristallerden nasıl yararlanabiliriz?
Kristalleri hayatımıza sokarak enerjimizi yükseltmek, yalnız bizim değil, ‘aura’sı olan her yaşam formuna kuvvet vermek için taşların mucizevî gücüne başvurabiliriz.
Hayvanlarımızı korumak için bir türkuaz taşı, balıklarımızın gelişmesi için akvaryuma bir akuamarin taşını veya bitkimizin yeşermesi için bir yosunlu akik ve dentritli opali kullanabiliriz. Mekânımızı temizlemek içinse bir kristal kuvarsı kullanabiliriz.
Kızılderililerin söylediği gibi taşlar bizim büyükbabalarımızdır. Bilge varlıklar, evrenin en eski yaşam formlarıdır. Onları kullanmak için bile taşlardan izin istemek, hürmet etmek gerekir. Işık dolu bu varlıkları hayatınıza sokmak için seminerlere katılmanızı öneririm.
Kendimle ilgili konuşacak olursam daha toleranslı, yargılamayan ve büyük sistemin önüme getirdiği tüm deneyimleri kabule gelen bir kişilik görüyorum. Geçmiş yıllara baktığımda değiştiğimi, dönüştüğümü görüyorum.
Daha toleranslı, yargılamayan ve büyük sistemin önüme getirdiği tüm deneyimleri kabule gelen bir insan oldum. Kolay değil kırk yıl basamak basamak tırmandığım bir süreç geçirdim. Kendimi gözlemlediğimde neydim ne oldum diyebiliyorum…
Yaratıcılığınızı nasıl geliştiriyorsunuz, nelerden ilham alıyorsunuz?
İlham kaynağım genelde okuduğum kitaplar ve de içimi dinlemem. Gün içinde sessiz bir köşeye çekilip içimi dinlemek ilerleyeceğim yolda en önemli ilham kaynağımdır.
Fiziksel olanın yanında, bir de farkında olamadığımız büyük bir parçamız, gizli güçlerimiz, yüksek benliğimiz var. Bu korkusuz, cesur benliğimize nasıl ulaşırız? Hem bu dünyada yaşayıp hem olanın ötesindeki yaşamı nasıl kucaklar dengede tutarız?
Tabii ki de bu sorunun cevabı meditasyon ve duadır… Maddi dünya ile manevi dünyanın dengesini maneviyatı materyal dünyada kullanma çabasıdır. Bunun için Tora kitabımız bize yollar ve öğretilerde bulunmuştur, Bu konu önemli, Tora öğretisi her konunun başında gelir.
‘Uyanış Acı ile Başlar’ yeni kitabınızın adı. Bunca kaos içindeyken tam bu dönemde bize kitaptan ve uyanıştan söz eder misiniz?
İnsanlık savaşlarla, salgınlarla, ekonomik zorluklarla boğuşmakta. Yeryüzünde bu misafirlik döneminde acıyı yaratanın aslında egomuz olduğunu ve bu benliğimizin asli benliğimiz olmadığını ancak geliştirici yanımız olduğunu bilmekle, anlamakla uyanışın başladığını belirtmek istedim. Bunun için de Heidegger’in dediği gibi “Acı hiç beklemediğimiz yerde sunar şifalı gücünü” ve şifa için iki yöntem anlattım. Mühürler ve lapidoterapi.
Bugün yaşadığımız bireysel dünyada artık kolektif çalışmanın çok daha etkili olduğu kanıtlandı. İş birliği, lidersizlik ve özgürlük… Bununla ilgili ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Şu anda YouTube’da tunakamhitv adlı bir sayfada birçok öğretici ve farkındalık yaratan, farklı dillerde videolar yayınlıyorum. Konusunda uzman birçok kişiyle yuvarlak masa sohbetleri yapıyorum. Amacım ülkemizde ve yurtdışındaki Yahudi yeteneklerle sohbet etmek, onları tanıtmak ve yollarını izleyicilere açabilmek. Konusunda uzman olan yeteneklerin bana ulaşıp kendileriyle sohbet etme imkânı sağlarlarsa çok mutlu olurum. Dönem birlik dönemi, el ele yürüme dönemi…