Ray Liotta´nın seslendirdiği ´Sendrom K´ adlı yeni belgesel filmin yönetmeni Stephen Edwards Hollywood´da büyük yankı uyandıracak bir tarih dilimini açığa çıkardığını anlattı.
Stephen Edwards yeni dokümanter filmi ‘Sendrom K’nın konusunun insanların gözünden kaçmasının bir muamma olduğunu dile getirdi.
Edwards, Yahudileri sürülmekten ve öldürülmekten kurtarmak için SS’leri sahte bir bulaşıcı hastalık olduğuna inandırarak uzak tutan, biri sahte kimlikle çalışan Yahudi olmak üzere üç doktorun hikâyesinin Hollywood’da zirve yapacağını ifade etti.
‘Sendrom K’, Roma’daki bir hastanede çalışan üç doktorun 1943-44 yılları arasında Sendrom K adlı bir bulaşıcı hastalık uydurarak Nazileri Yahudilerden uzak tutmalarının hikayesi… Bulaşıcı hastalığa yakalanma endişesi, Mussolini’nin düşüşünden sonra Roma’yı işgal eden Nazileri hastaneden uzak tuttu. Yahudiler, Müttefik Devletlerin Haziran 1944’te Roma’yı Nazilerden kurtardıkları zamana dek hastanede korundu.
Kariyerinin büyük bir bölümünü besteci olarak geçiren Edwards Yahudi. Katolik olan Edwards, Ann Arbor Michigan’daki büyük bir Yahudi cemaatinin içinde büyüdü. JTA’ya verdiği demeçte filmi yapma fikrinin Facebook’ta ‘Sendrom K’ hakkında bir hikâyeye rastlamasıyla oluştuğunu, daha önce bununla ilgili hiçbir belgesel yapılmadığını keşfedince şok olduğunu belirtti.
Fatebenefratelli, Roma’daki Yahudi gettosuna yakın yer alan bir hastaneydi. Hikayenin kahramanları, Vittorio Sacerdoti, Giovani Borromeo ve Adriano Ossicini adlı üç doktordu. Sacerdoti Yahudi, diğer ikisi Katolik’tiler. Yahudi mentorunun ailesini de koruyan Borromeo Yad Vaşem tarafından Uluslararası Dürüst olarak onurlandırıldı.
Sacerdoti 2004’te BBC’ye verdiği röportajda “Yahudiler tehlikeli bulaşıcı riski olarak adlandırılan hastane odalarında saklandı. Naziler bu hastalığın verem ya da kanser türü olduğuna inandılar ve tavşanlar gibi kaçtılar” dedi.
Filme göre kaç Yahudi’nin kurtarıldığı bilinmiyor ancak bazı tarihi belgelere göre bu sayı düzinelerle ifade ediliyor. Edwards doktorların bu konu hakkında ketum davrandıklarını, yaptıkları ile böbürlenmediklerini ifade etti. O nedenle hikaye gizli kaldı. Sendrom K öylesi üstü örtülüydü ki tarihçi Robert Katz’ın o dönem için en belirleyici kitabı ‘The Battle For Rome, The Germans, The Allies, The Partisans and the Pope September 1943- June1944’da(Roma İçin Savaş, Almanlar, Müttefikler, Partizanlar ve Papa Eylül 1943-Haziran 1944) bile bahsi geçmedi.
Edwards film çalışmasına 2018’de başladığında Ossicini’nin halen hayatta ve 98 yaşında olduğunu öğrendi. Ariela Piatelli adlı İtalyan Yahudi’si bir gazeteci aracılığı ile Roma’ya giderek doktorla bir söyleşi yaptı. Söz konusu yolculuk sırasında hastanede çocuk olarak bulunan iki kardeş ve Giovani Borromeo’nun oğlu Pietro Borromeo ile konuşma imkanı buldu. Söyleşiden bir yıl sonra hem Ossicini hem de genç Borromeo hayatlarını kaybettiler.
Filmde yer alan diğer kişilerle röportajlar için Edwards 55 binden fazla tanıklık içeren Shoah Vakfının arşivinin Güney Kaliforniya Üniversitesinde toplanmasını sağladı. Söz konusu arşivde Yahudi Doktor Sacerdoti ile 2000 yıllarında, ölümünden az önce yapılan ve Sacerdoti’nin verdiği tek röportaj bulunuyordu. Doktor evli değildi ve hiç çocuğu olmamıştı, bu nedenle nerede gömüldüğü hakkında herhangi bir belge yok.
Edwards, hastanede saklanarak yaşamlarını kurtaranların röportajlarına ulaşmak için Steven Spielberg’in kurucusu olduğu Shoah Vakfına arşivlerini açtıkları için çok müteşekkir oldu.
Edwards “Sacerdoti olmadan bu film yapılamazdı. Eğer bir gün Steven Spielberg’i görme imkânım olursa kendisine çok teşekkür edeceğim” dedi.
Ossicini ve Pietro Borromeo ‘Sendrom K’da sesleri duyulan ve hayatını kaybeden tek kişiler değiller. Ünlü aktör Ray Liotta da film boyunca anlatıcı konumundaydı. 26 Mayıs’ta Dominik Cumhuriyetinde bir film çekerken 67 yaşında hayatını kaybetti.
Edwards Liotta’yı kızlarının çocuklukları boyunca aynı okula devam etmelerinden dolayı tanıdığını söyledi. 2019 yılının sonlarına doğru kendisine filmi için teklif götürdükten iki hafta sonra Liotta stüdyoya gelmiş ve bir gün içinde üç saatlik tüm anlatıcılığı kaydetmişti. Annesinden dolayı İtalyan vatandaşı olan Edwards, Liotta’nun hikayedeki İtalyanca söylenmesi zor yer ve isimleri kolaylıkla telaffuzuna hayran kaldığını, Liotta’nın çalışması çok keyifli, komik olduğunu belirtti. Böylesi bir kişiliğin kaybından da çok üzüntü duyduğunu ekledi.
Edwards II. Dünya Savaşı ile çok ilgili olduğunu, iki amcasının savaşta yer aldığını ve Holokost’u ilk öğrenişini anlattı.
“12-13 yaşlarındayken bir cumartesi sabahı TV’de Holokost ile ilgili bir dokümantere rastladım. Film tüm dehşeti ve yapılan gaddarlıkları gösteriyordu. Okulda henüz bunu ders olarak görmemiştik. Dehşet içinde kaldım ve babama koşarak bana anlatmasını istedim” dedi.
Dokümantere ek olarak Edwards bir takım toparlayarak Sendrom K’nın hikâyesini filmleştirmek istiyor.
Edwards “Pandeminin ortasındayken aslında olmayan bir hastalık hakkında film yapmak gerçekten ironik” yorumunu yaptı.