Cihangir Atölye Sahnesinde Carlo Goldoni’nin ‘İki Efendinin Uşağı’ “alaturka” bir komedi olarak sahneleniyor. ‘İki Efendinin Uşağı Alaturka’ izlenimlerimden önce, esin kaynağı Commedia dell’Arte’den söz etmek isterim.
İtalya’da 16. yüzyıl ortalarında gelişerek Avrupa’ya yayılan Commedia dell’Arte, sözlü halk tiyatrosu geleneğine dayanıyordu. ‘Kalıp karakterler’ olan kişileri iki gruba ayrılırdı: Gerçekçi tipler olan aşıklar grubu ve karşılarında, genç bir kıza tutulan ya da aşıklardan birinin babası olan yaşlı tüccar Pantalone ile rakibi ya da arkadaşı bilgiç akademisyen Dottore’nin yer aldığı, efendilerle, kurnazlıkla aptallık karışımı Arlecchino, kankası çıkarcı, hınzır Brighella, kurnaz, cilveli hizmetçi Colombina’dan oluşan uşaklar grubu. Metin, durumları, düğümleri ve sonucu özetleyen bir senaryoydu, oyuncular diyalogları doğaçlamadan yaratırdı. Tiyatronun reforma ihtiyacı olduğuna, rollerin tipleme esas alınarak oyun sırasında doğaçlama geliştirilmesinin yerine yazıya aktarılmasının, oyuncuların canlandıracakları rolü önceden okuyarak benimsemelerinin, hatta ezberlemelerinin gerekliliğine inanan Carlo Goldoni (1707-1793) komedyaları yazılı metinler haline getirerek burjuva tiyatrosunun kurulmasına önayak olurken, Commedia dell'Arte’ye de edebi bir derinlik kazandırmıştı.
Venedik’te geçen ‘Il servitore di due padroni / İki Efendinin Uşağı’nda varlıklı Pantolone kızı Clarissa’yı, kızını vermeyi kabul ettiği Federigo’nun Torino’da öldürüldüğü haberini alınca, sevdiği gençle, arkadaşı Dottore’nin oğlu Silvio ile evlendirmeye söz verir. Federigo’nun Brighella’nın hanına yerleştiği öğrenilince işler karışır. Gelen Federigo değil, Federigo’nun kıyafet değiştirmiş kız kardeşi Beatrice’dir. İşlemediği cinayet suçlamasından dolayı Venedik’e kaçmış sevgilisi Florindo’yu aramaktadır. Beatrice’nin uşağı Arlecchino karşılaştığı Florindo’nun da hizmetine girerek iki taraftan da para kazanarak yaşam koşullarını düzeltmeye kalkışır. Genç çiftlerin duygulu romantik ilişkileriyle, birbirinden habersiz iki efendiyi idare eden Arlecchino’nun yarattığı karışıklıklar, her şeyin tatlıya bağlanacağı oyunun komik karşıtlıklarını oluşturur…
Kıvanç Kılınç oyunu ‘alaturka’ bir müzikli komedi olarak uyarlamış, şarkı sözlerini de yazmış. Pantolone, maddi çıkar beklentisiyle kızı Gülnihal’i Alim Seyfettin’in oğlu Dilaver’e nişanlayan Yahudi Yakup olmuş. Firuze’yle Hüsnü’ye dönüşen Beatrice ile Florindo’ya hizmet eden iki efendinin uşağı Arlecchino, fırsat buldukça Yakup’un hizmetçisi Yeter’le kırıştıran hinoğlu hin Karadenizli Zekai’ye dönüşmüş.
Geleneksel tiyatronuzdan esinlenen uyarlama öylesine usta işi ki, özgün oyunun olay akışı korunurken, karakterlerin bizdenliği, isimlerin Türkçeleşmesi, başarılı şive kullanımıyla 19. yüzyıl İstanbul’una cuk oturmuş. Kılınç bunula da yetinmemiş, Yeter’in hınzır feminizmi ya da ‘metot oyunculuğu’ gibi parlak güncel göndermeleri de öyküsüne zekice yedirmiş.
Doğaçlamayla tuluatın kardeş, Goldoni öncesi panayır tiyatrosu olan Commedia dell’Arte’yle geleneksel orta orta oyunumuzun yakın akraba olduğunu iyi bilen Muhammet Uzuner, orta oyununa yaslanan çağcıl bir reji ile bu ustalıklı metni, sazlı, sözlü cümbüşlü bir güldürü olarak yönetiyor. Berktay Akyıldız’ın müziği ve Hicran Akın’ın koreografisi eşliğinde, aptallıklar, yalanlar, dolanlar, yanlış anlamalar, aşık kavgaları, eski dostların birbirine girmeleri, müthiş eğlenceli ve şamatalı bir hır güre dönüşmüş. Dairesel zemin ve etrafında sırasını bekleyen oyuncuların iskemleleri dışında dekorsuz bir ‘orta’da oynayan ekibe eşlik eden başarılı müzik kaydında Mehmet Orçun Cengiz kanun, Ulaş Uysal klarnet, Ceren Akyıldız bas ve Berktay Akyıldız piyano çalıyorlar. Cümbüşün asıl rengini Veli Kahraman’ın müthiş kostümleri, Onur Alagöz’ün Işık ve Arzu Gamze Kılınç’ın Makyaj Tasarımları veriyor. Kılınç, Commedia dell’Arte’de gerçekçi karakter aşıklar dışında bütün oyuncuların sahneye tiplerini simgeleyen maskeler takarak çıkmasına zarif bir göndermeyle sevgililere, kadın ve erkek farkı gözetmeksizin aynı minimal makyajı yaparken, diğer karakterlerin yüzünü biraz daha abartılı boyar. Etkileyici ve çok başarılı!
Alper İrvan, Ayça Öztürk, Berfin Karatay, Canberk Dikmen, Can Seçki, Emrah Erginöz, Erdi Öztürk, Gözde Yıldız ve Osman Onur Can’ın takım oyunculuğu kusursuz. Karakterlerini canlandırırken en az izleyiciler kadar keyif aldıkları hissedilen ekibin, tam dozunda abartılı yorumları, parlak diksiyonları, ustalıklı şive kullanımları dört dörtlük.
Çok başarılı uyarlama, müthiş ustalıklı sahneleme, dorukta bir uyum, müthiş çalışılmış bir ekip oyunculuğu. Üstelik bu zor günlerde ihtiyacımız olan neşe ve kahkaha tufanı. İzlemediyseniz sakın kaçırmayın. İzlediyseniz, terapi niyetine arada bir yine gidin.
14-15 Ekim ve sezon boyunca Cihangir Atölye Sahnesinde.
Cihangir Atölye Sahnesinin Dario Fo yorumu
Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!
Çağdaş İtalyan Tiyatrosunun sivri dilli, muhalif, toplumcu oyun yazarı, aktörü, yönetmeni, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Dario Fo (1926-2016), geleneksel halk tiyatrosu motiflerinden yararlandığı oyunlarını ideolojik eksene oturtur, toplumsal sorunları irdeler, hınzır güldürü anlayışıyla sistemi ustalıkla eleştirir. Oyunlarında çoklukla kadınlara, onların yaşamla bağlarına yer veren Fo, onu tiyatro karikatürcüsü, toplumsal ajitatör ve radikal palyaço olarak niteleyenlere “Burjuvazinin sözcüsü olmaktansa, proletaryanın köpeği olurum” cevabını verir
Dario Fo, 1974’te yazdığı ‘Non si paga! Non si Paga! / Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’u 1970’lerde Torino’daki grevci işçilerin durumuna dikkat çekmek için yazar; İtalya varoşlarında yaşam savaşı veren insanların sisteme karşı verdikleri mücadeleyi, karşılaştıkları zorlukları komik bir dille anlatır. İtalyan işçi mahallesinden iki yoksul ailenin sıkıntıları üzerinden dönemin sınıf mücadelesine ve örgütlenme konularına eleştirel bir yaklaşım getirir, bağlı oldukları sendikaların ve partilerin davranışını, sendikaların grev karşısındaki kayıtsızlığını sorgular.
Mahallenin kadınlarının her şeyin zamlanıp karaborsaya düştüğü, hayat pahalılığının yaşamaya imkân vermediği düzene öfkeleri kitlesel bir harekete dönüşür; kadınlar süpermarkete gidip ya kendi belirledikleri fiyatlarla ödeme yapar ya da hiçbir şey ödemeden aldıkları mallarla evlerine döner. Marketten (ç)aldıkları yiyeceklerin peşine düşen polislerin mahalleyi kuşatarak evlere baskın yapmaya başlamasıyla işler iyice karışır…
Dario Fo, bu trajik durumu dramatik bir tonlamayla değil, kuşatılan mahallede, çalınmış ürünlerin peşinde koşuşturan ya da grevcileri kovalayan polislerin, kaçışan insanların, yiyeceklerin saklanmaya çalışılmasının benzersiz bir dinamizm kazandırdığı karanlık bir güldürü olarak aktarır.
Özgün metni bilmeyen izleyici, oyunun ‘aşırı değerli’ Türk Lirasının ‘ustalıklı bir ekonomik programla’ 20 yılda 15’te bir değerine ‘başarıyla düşürüldüğü’; bırakın fakir fukaranın, orta hallilerin bile patlıcanı ya da kabağı taneyle alabildiği, soğan-ekmeğin, zeytin-peynirin zengin kahvaltısı olduğu ülkemize ustaca uyarlandığını, toplumsal eşitsizliklerin, sağlık sistemi aksaklığının güncelleştirildiğini, erkeklerimizin kadınlarıyla iletişimsizliğinin, kadın sorunları konusunda cehaletinin absürt bir tatla metne yedirildiğini düşünebilir.
Oysa ‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’u Cihangir Atölye Sahnesinde yöneten Arzu Gamze Kılınç, Fo’nun özgün metnine dokunmamış, tek sözcük bile eklememiştir. ‘Çapulcu’ ifadesi bile Dario Fo’nundur. Oyunda şaka yollu dalga geçilen, fukara tiyatrolarda bazı yan rolleri aynı oyuncunun üstlenmesi fikri de onundur. (Onur Alagöz müthiş!) Metinde sadece tezli oyunda aşırı didaktizme kayan manifestomsu kimi tiratlar, aktarılmak istenen düşünce korunarak bir miktar budanmış.
Osman Özcan’ın sahne, Onur Alagöz’ün ışık tasarımları Giovanni’nin tek odalı fakir evini başarıyla var ederken, dekoru gizleyen perde ile izleyici arasındaki alan ve seyircilerin oturduğu sıralar etkileyici biçimde dış mekânları oluşturuyor. Salonun tamamının oyun alanı olarak kullanılması izlenceye keyifli bir interaktif boyut katıyor.
Arzu Gamze Kılınç müthiş tempolu, su gibi akan sahnelemesinde eğitmenleriyle aynı sahneyi paylaşan Berfin Karatay ile İlker Yiğen, Kıvanç Kılınç, polisleri, cenaze levazımatçısını ve Giovanni’nin babasını minimal kostüm ve makyaj değişikliğiyle ayrıştırdığı ödüllü performansıyla Onur Alagöz’le harikalar yaratan bir diğer ödüllü oyuncu Serpil Göral’dan olağanüstü uyumlu bir performans elde ediyor.
29-30 Ekim ve sezon boyunca Cihangir Atölye Sahnesinde. Keyifli seyirler dilerim.